1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. 15 Temmuz 1974 Darbesi: Kırk Yıl Sonra
15 Temmuz 1974 Darbesi: Kırk Yıl Sonra

15 Temmuz 1974 Darbesi: Kırk Yıl Sonra

15 Temmuz 1974 Darbesi: Kırk Yıl Sonra

A+A-


 Takis Hadjidemetriou 

EDEK eski milletvekili, Avrupa Parlamentosu eski milletvekili
(Yazının Yunancadan tercümesi: Şevki Kıralp)

15 Temmuz 1974 darbesi bir gün verilip kaybedilen bir savaş değildi. Cunta 21 Nisan 1967’de Yunanistan’da darbe yaptıktan sonra, Kıbrıs’ta küçük çaplı darbeler gündelik yaşamın bir parçası haline gelmişti. 15 Temmuz bu dramın son perdesinden başka bir şey değildi.

Pek çok Kıbrıslı Rum’un gözünde, subaylar ulusal kahramanlıkları simgelemekte ve siyasetçilerden daha fazla itibar görmekteydiler.
Cunta milliyetçi propagandadan verim alabileceği zemini bu sayede bulmuştu. EOKA B bu zeminde doğdu ve bu zeminde gelişti. Okullarda, orduda, sporda ve pek çok alanda gençliğe nüfuz etmeyi başardı. Cunta polise ve bakanlıklara kadar pek çok devlet organına sızmayı da başarmıştı.

Cunta Kıbrıs Hükümetine ve Başpiskopos Makarios’un şahsına karşı saldırgan tavırlar benimsedi. Subaylar kendisini milli davaya ihanet eden bir Komünist kuklası olarak algılamaktaydı. Özellikle milli muhafız ordusunda kendisinin ayağını kaydırma planları örgütleniyordu. Makarios bütün bunları görmesine rağmen Cunta ile işbirliğini sürdürmekteydi.
 
Halkın süreçten kopukluğu

Cunta iktidarı boyunca halka Atina’daki diktatörlüğün aslı astarı ve Kıbrıs’a getirdiği tehlikeler konusunda yeterli bilgi verilmiyordu. Hükümet her fırsatta bütün Yunan hükümetleri ile işbirliği yapmaya hazır olduğunu dile getiriyordu. Makarios bile Cunta ile nasıl baş edeceği konusunda tehlikeyi küçümseyen bir yaklaşıma sahipti. 1971 Temmuz’unda Yorgos Papadopulos’tan tehdit içeren bir mektup aldıktan sonra bile “13 Yunanistan Başbakanı atlattım. 14’ncüyü de atlatacağım” diye açıklamalarda bulunuyordu. 15. Başbakanı da atlatmış, ancak 16’ncısını atlatamamıştı. Net bir tavra dayanmayan yöntemi nihayet başarısız olmuştu.

21 Nisan milli bir hadise olarak kutlanıyor, Dışişleri Bakanlığı dâhil devletin pek çok organından üst düzey yetkililerin katıldığı kutlamalar düzenleniyordu. 20 Nisan 1971 gecesi “Mavromatis” derneğinin düzenlediği kutlamaya bütün bakanlar, Meclis Başkanı Glafkos Kleridis, başkomutan General H. Haralambopulos ve ordunun zirvesindeki diğer komutanlar katılmıştı.  Yunanistan’ın Büyükelçisi K. Panayotakos’un verdiği bir diğer resepsiyona ise siyasetin, bürokrasinin ve toplumsal yaşamın zirvesindeki pek çok isim katılmış, Yüksek Mahkeme’nin başkanı Mihalakis Triandafillidis de orada hazır bulunmuştu.

Spiros Papageorgiyu, “Zürih’ten Atilla’ya” başlıklı kitabında “Kıbrıs Hükümeti ve ona muhalefet eden Enosis Cephesi askeri rejime aynı hürmeti ve işbirliğini gösteriyordu” diye yazarken haksız değildi. Cunta ile ilişkilerde izlenen bu yöntemin belki tek başarısı zaman kazanmak idi. Buna ilaveten, Meclis 17 Ocak 1974’te Cunta ve EOKA B şiddetini demokratik protestolarla aynı kefeye koyan bir de karar almıştı.

Tarihin dönüm noktası: Makarios’un Mektubu

3 Temmuz 1974 günü, Kıbrıs’ın Atina Büyükelçisi Nikos Kranidiotis Cunta’ya Kıbrıs Başkanı Başpiskopos Makarios’un Kıbrıs’ta işlenen Atina menşeli suçlara yönelik suçlamalarını içeren mektubunu iletti.  Mektubun eş zamanlı olarak basına da aktarılması ve gazetelerde yayınlanması halkı da uyandırmıştı. Bu uyanışın yıllar öncesinde gerçekleşmesi gerekiyordu. Kıbrıs Hükümeti’nin ele geçirdiği belgeler EOKA B’nin tamamen İoannidis tarafından yönlendirildiğini ortaya koyuyordu.  Makarios artık Cunta ile ilişkilerini düzeltme şansı kalmadığını anlayınca hamlesini yapmıştı.

Makarios mektubu gönderdiği zaman kendisini güçlü ve gelişmelere hükmedebilecek ağırlıkta hissediyordu. Öte yandan EOKA B’ye polis tarafından önemli darbeler de vurulmuştu. Bütün bunlar Makarios’u darbe tehlikesinin bertaraf edilmese bile azaldığını düşünmeye itti. Kendisi daha ziyade Muhafız Ordusu’nun darbe yapmasından değil, hayatına kast edilmesinden korkuyordu. Çünkü darbenin derhal Türkiye’nin müdahalesiyle karşılık bulacağından emindi. Darbe gerçekleştikten sonraki düş kırıklığını askerleri daha yurtsever zannettiğini söyleyerek yansıtmıştı.  

Darbe’ye doğru

O günlerde orduda pek çok olağan dışı hareketi gözlenmişti. Zırhlı araçların mürettebatı değiştiriliyor, mühimmat takviyesi yapılıyor ve telsiz sistemleri yenileniyordu. 7 ile 14 Temmuz tarihleri arasında birliklerde pek çok değişiklik yapılmıştı. Makarios yanlısı olarak bilinen askerlere izin verilmiş ve kışlalardan uzaklaştırılmışlardı. Darbecilerin kontrolündeki birlikler ise Lefkoşa’ya kaydırılmıştı.

Makarios bu gelişmeleri iyimser ve sakin bir tutumla karşılıyordu. Şartlara bir kez daha hükmedebileceğini düşünüyordu. 7 Temmuz’da Cunta yanlısı “Eleftheros Logos” (Özgür Söz) gazetesinin müdürü S. Konstandopulos’u çağırmış ve krizin nasıl aşılacağını kendisi ile görüşmüştü.  12 Temmuz günü Yunan Büyükelçi’ye krizi aşmak için bir formül sunmuştu. Ancak Cunta’nın krizi çözmek için diyalog kurmak gibi bir düşüncesi yoktu. Amaçları Makarios’u oyalamaktı. 13 Temmuz günü bir toplantı yaparak Makarios’un mektubunu görüştüler. Alınan karar toplantıyı 15 Temmuz’a ertelemekti. Bu toplantı yapılmadı çünkü o gün darbe gerçekleşmişti.

Darbe

Darbe Muhafız Ordusu’ndaki yüzlerce subayın ve ELDİK’in [Yunanistan’ın Kıbrıs’taki 950 kişilik birliği] katılımıyla gerçekleştirilen büyük bir harekâttı. Bütün hazırlıklar 12 gün içerisinde tamamlanmış ve nihayet darbenin gerçekleştirilmesine geçilmişti. Darbeye katılan her subayın ve birliğinin daha önceden belirlenmiş bir görevi ve hedefi vardı. Hepsi harekete geçmek için işaret bekliyordu. İşaret verildiği zaman hiç tereddütsüz hedefe ilerlediler. Darbeye öylesine büyük bir fanatizmle girişmişlerdi ki, ne tehlikeleri ne de olası sonuçları akıllarına getiriyorlardı.  Darbenin ciddi can kayıplarına yol açacağı hem İoannidis’in, hem de Bonanos’un [Yunanistan Silahlı Kuvvetler Başkanı] bilgisindeydi ancak bu öngörü bile planlarını değiştiremedi. Darbenin öncelikli hedefleri Başkanlık Sarayı, RİK, iletişim merkezleri, EOKA B’ye karşı oluşturulan polis birimleri, hava limanı ve hapishaneler idi. Darbeciler Makarios’u öldürmeyi ve RİK’i ele geçirmeyi başardıkları takdirde Kıbrıs’ı teslim alacaklarını biliyorlardı. RİK vasıtasıyla Muhafız Ordusu’nun idareyi ele aldığını ve Makarios’un öldüğünü duyuran mesaj halk üzerinde büyük bir tesir yaratmıştı.  Terör hızla büyüyordu. EOKA B’nin silahlı grupları, yedek askerler, Muhafız Ordusu ve Eldik yolları kesmiş, 10,000’den fazla insanı tutuklamış ve evleri yağmalamışlardı. Bu esnada ölü ve yaralıların sayısı da artmaktaydı.

Suçlular ve Sorumlular

Kıbrıs’a karşı yapılan darbenin inanılmaz derecede fazla suçlusu ve sorumlusu vardır. Elebaşı Cunta’nın lideri Dimitrios İoannidis idi ve bu ihaneti karşısında hiçbir zaman yargılanmadı ve cezalandırılmadı. Kendisinden sonra Cunta’nın Cumhurbaşkanı Fedon Gizikis, İoannidis Cuntası’nın Başbakanı Athanasios Andrutsopulos, Silahlı Kuvvetler Başkanı Grigorios Bonanos, Genel Kurmay Başkanı Andreas Galatsanos ve EOKA B’nin lideri Nasos Sklavenitis gelmekteydi. Darbe emrini yerine getirenler Tuğgeneral Mihail Yorgitsis, Albay Konstantinos Kombokis ve Evros’tan Kıbrıs’ı bildiği ve “Makarios’a karşı tükenmez bir kin beslediği için” çağrılan Tümgeneral Pavlos Papadakis idi. Bunun yanında Binbaşı Pilaynis Haralambos, Tuğgeneral Kondilis Andreas ve Albay Pilihos Mihail de darbe planlarına dâhildiler. Bu büyük suç ve ihanetin planlanmasında ve uygulanmasında rolü olan pek çok Subay daha vardı.

Bütün bu karanlık isimler tek bir eylem ile ünlü olmuşlardı: Kıbrıs’a ihanet ederek. Cunta’nın emirlerini yerine getiren eli kanlı suçlular ise aldıkları emirleri ne sorguladılar, ne de karşı çıktılar. Böylece modern Yunanistan tarihinin en büyük ihaneti ve suçu gerçekleştirilmiş oldu.

Daha sonra işgal başladığı zaman, aynı şahıslar adamlarını Türklerin ellerine terk ederken de hiçbir tereddüt yaşamadılar. Cunta’nın subayları nasıl darbe yapacaklarını biliyorlar, fakat onlar da, Atina’daki efendileri de işgale ve Türkiye’ye nasıl direneceklerini bilmiyorlardı. Darbe Kıbrıs’ın savunma olanaklarını ortadan kaldırmıştı ve askeri liderlik ciddi bir yetersizlik sergilemişti. Saldırılar Kıbrıslı Türklerin köylerini hedef almış ve Girne’de işgali göğüsleyen birliklere yardım edilmemişti.  Gençler katliamlara, Kıbrıs ise felakete sürüklenmişti. Bazı subaylar da kurban gitmiş, aralarından çok azı öldürülmüştü. Aralarında savaşanların da olması elbette ki onları masum kılmıyordu. Pek çoğu Kıbrıs için değil, “arabaları” ve buzdolapları için endişeleniyorlardı. Kıbrıs’ı terk ederken darbe döneminde ele geçirdikleri değerli ganimet eşyalarını da yanlarında götürenler az değildi.

Pek çok genç Kıbrıs’ın görüp geçirdiği en büyük katliamın kurbanı oldu. Topraklar kaybedildi ve 170,000 babalarının topraklarından kovuldu. Kıbrıs tarihi boyunca eşine benzerine rastlanmayan bir trajedi yaşandı. Toplumun ve adaletin yapamadığını tarih yapmalıdır. Kıbrıs’ı bu felakete sürükleyenlerin isimlerini tarih yazmalı, bu kişiler hiç değilse tarih tarafından yargılanmalıdır. O zamanın Yunan Ordusu tarafından gerçekleştirilen bu korkunç eylemin failleri lanetlenmelidir. Bu suç, failleri bilinmesine rağmen, Yunanistan onları cezalandırmak istemediği için cezasız kalmıştır. Bu suç ve bu ihanet, hem şimdiki nesillerin, hem de gelecek nesillerin insan hayatına dair düşlerini karartacak kadar korkunçtur.

14 Temmuz 1974 Pazar günü, Kıbrıs’ın barış içerisinde ve tek parça olarak geçirdiği son Pazar günüydü. Bir sonraki Pazar gününden itibaren Atilla çizdiği bölünme, felaket ve matem hattı ile birlikte Kıbrıs’taydı. Darbe Kıbrıs’ın tarihini değiştiren ve binlerce yıl devam eden bir tarihsel devamlılığı kesintiye uğratan bir hadiseydi. Tek ve bütün olan Kıbrıs, 15 Temmuz’dan sadece bir hafta sonra Güney ve Kuzey, özgür topraklar ve işgal altındaki topraklar olarak diye ikiye ayrıldı. Memleket pek çok acı ve matem yaşadı. Yaşanan trajedi bazı kelimelere yeni anlamlar kattı: Göçmenler, esirler ve kayıplar… O günden bugüne 40 yıl geçti. Darbe ve işgalin trajik ve unutulmaz sonuçları ise halen daha karşımızdalar.

Bu haber toplam 47859 defa okunmuştur
Gaile 274. Sayısı

Gaile 274. Sayısı