Eski Latin Başpiskoposluk Sarayı
Eski Latin Başpiskoposluk Sarayı
Tuncer Bağışkan
Ortaokul ile Lise arkadaşları olarak uzun bir süreden beridir Çarşamba günleri Asmaaltı sokağındaki Özerlat kahvehanesinde buluşmamız sonrasında Lefkoşa’nın daracık sokaklarında gezmeyi bayağı keyifli buluyorum. Geçen haftaki buluşma sonrasında yolum, Ayasofya mahallesi İdadi sokağında bulunan eski Ayasofya İlkokuluna düşmüştü. Aslında bu mahalle Osmanlı dönemi ile İngiliz Sömürge döneminin başlarında ‘Cami Mahallesi’ adıyla bilinirken, İdadi sokağı da Rüştiye Sokağı adıyla bilinmekteydi. Gününüzden yaklaşık 684 yıl önce Latin Başpiskoposluk Sarayı olarak yapılan konağın çoğu özelliklerini koruyor olmasını, günümüze kadar sürekli kullanılmasına bağlayabiliriz. Şimdilerde Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği tarafından kullanılan bu konağı her gördüğümde Ömerge camisinin komşusu durumundaki Ayandon mahallesinde oturduğumuz 1950’li yılları anımsarım. 1952-1953 yıllarında Kuruçeşme mahallesindeki Zehra Növber Anaokulu’nda okuduğum sıralarda, Selma ablam ile Suna teyzem de Ayasofya İlkokulu olarak kullanılan bu binada okuyorlardı. Her sabah ablam, teyzem, ben, bazen de yeğenimiz Önder Ahmet Gazi, Ömerge’den yaya olarak Kuyumcular sokağını izleyerek bu okula gelir ve ablam ile teyzemi orada bıraktıktan sonra Önder ile Zehra Növber Anaokulu’na giderdik. Öğleden sonra ise ayni yolu izleyerek evimize dönerdik. Bu nedenle bugünkü yazımızda tarihi geçmişi çok eskilere dayanan bu binayı irdelemek istedim.
LATİN BAŞPİSKOPOSLUK SARAYI
Ayasofya (Selimiye) Meydanı’nın kuzeyinde bulunan konağın geçmişi Lüzinyan dönemine dayanmaktadır. Genel olarak Lüzinyan-Osmanlı dönemi özelliklerini taşıyan mevcut iki katlı binanın üst katı genellikle Osmanlı dönemi özelliklerini yansıtırken, alt kat ise küçük hacimleri, kalın duvarları ve basık tavanlarıyla Lüzinyan dönemi özelliklerini birebir yansıtmaktadır. İlkin M.S 1329 yılında inşa edilmiş,1502-1524 yılları arasında ise Kıbrıs’ın 30’uncu Latin başpiskoposu olan Romalı Orsini Aldobrandini tarafından Latin Başpiskoposluk Sarayı olarak yeniden inşa edilerek düzenlenmiştir. Böylece Venedik dönemi boyunca ‘Latin Başpiskoposluk Sarayı’ olarak kullanılmış oluyor. Şimdilerde sarayın Gotik tarzındaki sivri kemerli güney giriş kapısının üst başındaki duvarda üç piskoposluk arması monte edilmiş durumda. Değişik yayınlarda bunların Venedikli Donado della Rose ailesine, Aya Sophia Katedral arazisinin sahibi olan Costanza De Brie’ye ve 1495 yılında başpiskopos olan Prioli’ye ait olduğu tahmininde bulunulmuştur. Önceleri burada bulunan diğer armaların ise konaktaki değişik tadilatlar sırasında yerlerinden sökülerek Lefkoşa’nın başka yapılarında kullanıldıkları tahmin edilmektedir. Şu anda kapının sol üst başındaki bir armada ‘mitre’ olarak bilinen piskoposluk başlığı, altında ise arka ayakları üzerinde şaha kalkmış durumda bir sfenks tasvirli bulunmaktadır. Bunun erken Rönesans dönemine ait olabileceği öne sürülmüştür. Burada kimliği kesin olarak tespit edilen arma ise Romalı Aldobrandini ailesine aittir. Şu anda sivri kemerli kapının sağ üst tarafındaki bu armanın üst başında bir piskoposluk başlığı, başlığın iki yanında yana eğilmiş birer ağaç ve şildin içinde ise yan yana üç rozet yer alıyor.
O sıralarda binanın bu kısmında bulunan ve başpiskoposlar ile başpiskoposluk mensupları tarafından kullanılan iki ayrı yer altı tüneli vardı. Bunlardan biri güneydeki St. Sophia Katedraline uzanırken, diğeri ise kuzeydoğudaki St. Katherina Katedraline (şimdiki Haydarpaşa Camisi’ne) uzanmaktaydı. Binanın güneybatı köşesinde, Ortaçağ konaklarında yaygın olmamakla birlikte, savunma amacıyla yapılan ve daha sonra tahrip edilen kare planlı bir kulenin olabileceği görüşüne varılmıştır. Güney kapısından saraya girildikten sonra dikkat çeken kalın duvarların, sivri kemerli kapı geçitlerinın ve alçak kapılı alt kat odalarının ilk yapılan Ortaçağ sarayına ait olduğu anlaşılmaktadır.
SARAYIN OSMANLI DÖNEMİNDEKİ KULLANIM ŞEKİLLERİ
Yukarda söz ettiğimiz gibi ilk yapıldığı dönemlerde Latin Başpiskoposluk sarayı olarak kullanılan konak, Osmanlı döneminde hayli değişikliğe uğramıştır. İlkin Kıbrıs’a Baş Kadı olarak ilk tayin edilen “Kadı Menteş Efendi”nin (Menteşzade) özel ikametgahı olarak düşünülmüştür. Bu nedenle binanın üst katı iki metre kadar yükseltilmek suretiyle zamanın Osmanlı-Türk mimarisine uygun ince duvarlı geniş odaları olan konak tarzında yeniden inşa edilirken, batı cephesine Bağdadi tekniğinde bir cumba (çıkma) da yapılmıştır. Konağın üst katına, biri kuzeydoğuda, diğeri ise güneydoğuda bulunan ahşap korkuluklu birer taş merdivenle çıkılmaktadır. Üst kat odaları cephelerindeki ahşap sütunlu bir revağa açılmaktadır. Revağın gerisindeki odaların çift kanatlı ahşap kapıları ve ahşap parmaklıklı pencereleri vardır.
Uzun bir süre Kadı konağı olarak kullanıldıktan sonra Küçük Mehmet Paşa’nın (Mehmet Silahşör Paşa’nın) Kıbrıs’a müsellim (vali) olarak atandığı 13 Temmuz 1819 - 15 Kasım 1821 tarihleri arasında restore edildikten sonra bu sefer de Vali Konağı olarak kullanılmaya başlanır. Küçük Mehmet Paşa’nın konakta kısa bir süre oturması nedeniyle “Küçük Mehmet Binası” olarak da bilinir olmuştur. Osmanlı döneminde belli bir süre Lefkoşa Belediyesi ile Devlet memurlarının ikametgâhı olarak da kullanılır.
Bahçenin kuzeydoğusunda bir su deposu bulunmaktadır. Deponun sivri kemerli nişi içerisinde bir musluk, musluğun altında ise bir yalak yer alır. Avlunun toprak seviyesi yükseldiğinden çeşmenin büyük bir kısmı şimdilerde toprak altında kalmış durumda.
Üst katta ziyaretçiler için inşa edilen ve ‘Selamlık’ (Baş Oda) olarak bilinen salonun çitakari tekniğinde karelere bölünmüş olan süslemeli tavanı, yine çitakâri tekniğinde yapılmış bitkisel motifli tavan göbeği, flora motifli freski bulunan ahşap mihrabı, duvar rafları ve diğer ahşap doğramaları Osmanlı ahşap işçiliğinin en güzel örnekleri arasında yer almaktadır. Bunların da konağa M.S XVIII’inci yüzyılda yapılmış olabileceği tahmin edilmektedir.
SARAYIN ARAZİSİNE OSMANLI İLE İNGİLİZ SÖMÜRGE DÖNEMLERİNDE OKULLARIN İNŞA EDİLMESİ
Lüzinyan döneminde konağın çevresinde büyük bir bahçe vardı. Osmanlıların Kıbrıs’ı ele geçirdikten sonra ada genelindeki Latinlerin emlakine el koydukları gibi, Latin Başpiskoposluk sarayı ile çevresindeki arazilere de ‘Ayasofya Cami külliyesi’ kapsamında el koyarak vakıf malı haline getirildikleri anlaşılmaktadır. Aslında İslam eğitim sistemi dine dayandığından, Ayasofya Camisi’nin yanında bulunan konağın arazisine Medrese ve İdadi gibi okulların inşa edilmesi düşünülmüştü. Nitekim zaman sürecinde konağın kuzeybatısındaki araziye Küçük Medrese, güneydoğusundaki araziye Büyük Medrese ile II’inci Sultan Mahmut Kütüphanesi, batısındaki araziye İdadi okulu ve İngiliz Sömürge dönemine giren 1901 yılı itibarıyla kuzeybatısındaki Bostancı Vakfına dönüştürülen araziye de Viktorya İslâm İnas Sanayi Mektebi adıyla bir İdadi mektebi inşa edilmiştir.
Konak ile Küçük Medrese sokağının arasındaki alana M.S 1579/80 yılında “Mustafa Paşa Medresesi”, “Müftü Medresesi” ve “Medrese-i Sagîr” adlarıyla da bilinen “Küçük Medrese” inşa edilmişti. Vakfın ilk kurucusu bilinmiyor olmasına karşın Lala Mustafa Paşa tarafından kurulmuş olabileceği tahmin edilmektedir. Tamamen yıkılmış olan medreseden günümüze sadece Kıbrıs Valisi Ali Ruhi Efendi’nin 1828 yılında yaptırdığı çeşme gelmiştir.
Konağın avlusunun güneydoğusundaki Medrese-i Cedid (Yeni Medrese), Medrese-i Kebir (Büyük Medrese) ‘Sultan Selim Medresesi’ ve ‘Sultan Medresesi’ adlarıyla da bilinen Büyük Medrese, 1573 yılında eğitim amacıyla Sultan Selim tarafından inşa ettirilmişti. Ancak 1932 yılında Ayasofya meydanının düzenleme çalışmaları sonrasına rastlayan 1934 yılındaki yol genişletme ve çevre düzenleme çalışmaları sırasında tamamen yıkılarak ortadan kaldırılır. 1829 yılında medresenin yanına Sultan II. Mahmut’un emriyle Kıbrıs valisi Ali Ruhi Efendi tarafından bir de kütüphane inşa edilir.
1862 yılında “İlmiye Mektebi” adıyla “Ayasofya Rüştiyesi” açılmıştı. 1897 yılında hükümetin mali katkılarıyla konağın batı cephesine ortaokul dengindeki beş odalı “İdadi okulu” inşa edilmiş ve ayni yıl Sömürge Valisi Sir Walter Sendall ile Kadızade Faik Bey tarafından törenle açılışı yapılmıştır. Ayasofya Rüştiyesine 2 yıl daha eklenmek suretiyle faaliyete geçen İdadi okuluna, 1920 yılında bir sınıf daha eklenerek Lise dengindeki Sultaniye’ye çevrilir. Böylece Türkiye’deki medreselerin 3.Mart.1924 tarihli “Tevhid-i Tedrisat Kanunu”yla (Öğretim Birliği kanunu) kapanmasından hemen sonra Kıbrıs’taki medreseler de kapatılınca, bu okul da Ayasofya İlkokulu olarak hizmet vermeye başlar. Vakıf malı olan bu bina şimdilerde Halk Sanatları Vakfı’nın kullanımında bulunmaktadır.
İngiltere Kraliçesi Viktorya’nın 1901 yılında vefatı üzerine anısını yaşatmak amacıyla Kavanin Meclisi Türk üyelerinin ayni yıl içinde oy birliğiyle aldıkları bir kararla kızlar için rüştiye düzeyinde “Viktorya İslam İnas Sanayi Mektebi” oluşturulmuş ve Evkaf ile varlıklı kişilerden toplanan bağışlarla 1902 yılında Latin Başpiskoposluk bahçesinin kuzeybatı ucundaki Bostancı Vakfı arazisine bir okul inşa edilmiştir. Bu okul daha sonraları 1960 yılına kadar Bayraktar Ortaokulu, 1964-1984 yılları arasında “Sinir ve Ruh Hastalıkları Hastanesi” ve belli bir süre “Polis terzihanesi” olarak hizmet verdikten sonra Eski Eserler ve Müzeler Dairesi’nin kullanımına verilmiştir.
İNGİLİZ SÖMÜRGE DÖNEMİ İLE SONRASINDA KONAĞIN DURUMU
Konağın 1878 - 1924 yılları arasında İngiliz Yönetiminin ilk Genel Sekreteri Colonel Warren’in ikametgâhı olarak kullanılmış olabileceği öne sürülürken, bu dönemde ailesi olan bazı İngiliz memurlara ikametgah olarak kiralandığı bilgileri de edinilmektedir. Bir süre sonra üst kat odalarındaki orijinal yer döşemelerinin kaldırılarak yerine ahşap döşeme konduğu, bu arada cephelerindeki revakın damının da tamir edilmiş olabileceği tahmininde bulunulmuştur. Büyük bir olasılıkla bu dönemde konağın güneydoğu kanadının saraydan ayrılarak iş yeri amaçlarıyla özel kullanıma verildiği izlenimi edinilmektedir.
Zamanla bakıma muhtaç duruma gelen bina yaklaşık olarak 1924 yılında Okul Komitesi’nin eline geçer. 1927 yılında Ayasofya Müslüman Kız Okulunun oluşturulabilmesi için binada yapılan, ya da yapılacak tadilatlar ile restorasyonun planlanması için zamanın hem mimarı, hem de Antikalar Dairesi müdürü olan George Jeffery görevlendirilir. Bu sırada, güney duvarında bulunan Osmanlı ile İngiliz Sömürge dönemlerine ait pencereler ve avludaki tehlikeli durumda olan ahşap eklentiler kaldırılmak suretiyle hijyenik ve modern bir okul binası durumuna getirilir. Böylece 1931 yılından hemen önce Lefkoşa Ayasofya İslam Kız ilkokulu olarak faaliyet göstermeye başlamış olur. Bu tarihten başlayarak 1979 yılına kadar sırasıyla Ayasofya İslam Kız İlkokulu, 1948 yılında Kıbrıs Öğretmen Okulu, Selimiye İlkokulu, Maarif Anaokulu, 1962’den sonra Atatürk Ortaokulu ve 1963’ten sonra Bayraktar Atatürk Ortaokulu olarak kullanılır. 1979 yılında ise büyük oranda terk edilerek boşaltılır. Ancak Bakanlar Kurulu’nun 1984 yılında aldığı S.H-464-84 sayılı kararıyla Kıbrıs Türk Belediyeler Birliği ve İçişleri Bakanlığı’nın kullanımına verilir. Restorasyonunun tamamlandığı Kasım 1985 tarihinden günümüze K.T. Belediyeler Birliği ve Eğitim Merkezi olarak kullanılmaktadır.
SON SÖZ
Büyük bir beğeniyle gezdiğim tarihi konağın bakımlı olmasından memnunluk duyduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Zaten binanın iyi korunmuş olduğunu birliğin sorumluları olarak gördüğüm Taşer Aybar ile Kazım Tekel beylere de paylaşmıştım. Restore edilen eski binalara kullanım getirilmesinin korumacılık anlayışının ilk kuralları arasında yer aldığı bilinmez değil. Özellikle başkanın makam odası olarak kullandığı başodasının düzenleniş şeklinin mükemmel olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Belediyeler Birliğinin 1985 yılında konağı kullanmaya başlamasından sonra o oda için Eski Eserler ve Müzeler Dairesi adına birliğe tutanakla zimmetlediğim Akatu (Tatlısu) kaynaklı çeyiz sandığı da odanın en özellikli eşyaları arasında yer alıyordu. Sandığın kapağındaki Belediyeler Birliği başkanlarına ait fotoğraflar ise 25 yıllık tarihi bir geçmişe ışık tutabilecek nitelikteydi. Onların adlarını da kronolojik olarak vermemiz gerekirse, ilk Belediyeler Birlik başkanı Mustafa Akıncı (Eylül 1983 - Ocak 1987), İsfendiyar Rifat Açıksöz (Ocak 1987 - Temmuz 1990), Burhan Yetkili (Temmuz 1990 - Haziran 1994), Şemi Bora (Haziran 1994 - Haziran 2002), Dr. Hüseyin Beyar (Temmuz 2002 - Haziran 2006), Oktay Kayalp (Haziran 2006 - Şubat 2007), Cemal Bulutoğluları (Şubat 2007 - Haziran 2010) ve şimdiki birlik başkanı ise Mahmut Özçınar (Haziran 2010 – --).
Bir başka yazımızda yeniden birlikte olmak üzere, bu günkü yazımızı da sonlandırmış olalım…