1. HABERLER

  2. ÖZEL HABER

  3. Avukat Mustafa Asena'dan tüyler ürperten iddia
 Avukat Mustafa Asenadan tüyler ürperten iddia

Avukat Mustafa Asena'dan tüyler ürperten iddia

Lefkoşa’da 19 Şubat tarihinde ardı ardına King Oto Plaza, Özmerhan Ltd ve Opel Plaza’nın kundaklanması olayıyla ilgili tutuklu bulunan zanlıların Avukatı Mustafa Asena, basın toplantısı düzenledi ve tüyler ürperten önemli iddialarda bulundu

A+A-

• “Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerim işkence görmektedir. Sizin haberiniz var mı?  Müvekkillerim dayak yemektedir. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerim çırılçıplak soyulmakta, onur kırıcı hallere tabi tutulmaktadır. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerimin ağzına tabanca sokularak tehdit edilmektedir. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerimi soyup ‘sizin ırzınıza geçeceğiz’ diye tehdit edildiğinden… Sizin haberiniz var mı? Bir tutuklu insanın avukatı tarafından görüştürülmediğinden, bu hakkından yararlanamadığından… Bunlar maalesef poliste yaşanmaktadır”

• “Müvekkilimin sırtında 20 cm derinliğinde bir kesik, kolları parçalanmış, yüzünde morluklara buz bastırılmış. Çünkü 8 gün tutukluluk var, ilk gün dövüyor sonra da buz basarak morlukların giderilmesini sağlıyorlar. Mesela zanlıları mahkeme sonunda alırken kapalı bir arabaya koyarlar ve içine girer girmez kafalarına poşet geçirip nefessiz bıraktıklarını müvekkillerim anlattı. ‘İçeri girince görün size napacayız, bu akşam işkence gecesidir’ diyorlar”


• “Bu nasıl bir demokrasidir? Nasıl bir polistir? Bizler bu devleti polis devleti yapmayacağız. Demokrasi ve hukukun üstünlüğü herkes içindir. Hiçbir şey kapalı kapılar ardında kalamaz. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bugün bizim müvekkillerimize yapılanlar, avukatlar olarak bize yapılanlar yarın size de yapılacak. Susamazsınız…”


Didem MENTEŞ

Ülkenin tanınmış avukatlarından Mustafa Asena, polis teşkilatı içerisinde ‘işkence’ yapıldığını savunarak, şuanda poliste bulunan 6 müvekkiline karşı insanlık suçu işlendiğini iddia etti. Lefkoşa’da 19 Şubat tarihinde ardı ardına King Oto Plaza, Özmerhan Ltd ve Opel Plaza’nın kundaklanması olayı ile ilgili tutuklu bulunan zanlılar E.B, E.B, O.Ö, M.S, A.B ve M.K’nin tehdit, baskı ve işkence gördüğünü ve bunun ülkemizde yaygın olduğunu ileri süren Asena, dün konuyla ilgili basın toplantısı düzenlendi.

22 Mart günü müvekkillerine işkence yapıldığını Başsavcının yardımıyla tespit ettiklerini ileri süren Asena, “müvekkillerim dayak yemekte, çırılçıplak soyulmakta, onur kırıcı hallere tabi tutulmakta, ağzına tabanca sokularak tehdit edilmekte, ‘sizin ırzınıza geçeceğiz’ tehdidi almakta” iddiasında bulundu. Asena, avukat olarak müvekkilleriyle görüşülmediğini ve Anayasal haklara müdahale edildiğini savunarak, polise tazminat davası açtığını dile getirdi.

“Demokrasi ve hukukun üstünlüğü herkes içindir. Hiçbir şey kapalı kapılar ardında kalamaz” diyen Asena, bu ülkenin polis devleti değil demokratik bir ülke olduğunu söyledi.

“İşkence insanlık suçudur”

“İşkence, onur kırıcı hareketler insanlık suçudur” diyen Asena, bazı şeylerin kapalı kapılar arkasında kalmaması gerektiğini ve birilerinin cesaretle bunları söylemesi gerektiğini aktardı.
Hiçbir şeyin kapalı kapılar arkasında kalmayacağını yineleyen Asena, “ne polisin tutuklu tuttuğu hücrelerde ne de polisin içerisinde kalmayacaktır, biz bunun takipçisi olacağız” dedi. İşkencenin insanlık suçu olduğunu vurgulayan Avukat Asena, “Bu suçlar bizim polisimiz tarafından işlenmektedir. Ben bir gazeteci değilim, ilkelerini de bilmem ama bildiğim basın demokrasinin vazgeçilmez ve en önemli unsurlarından biridir. İnsan hakları için demokrasi için sizlerden destek istiyoruz” dedi.

“Müvekkillerim çırılçıplak soyulmakta”

Asena şunları iddia etti:
“Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerim işkence görmektedir. Sizin haberiniz var mı?  Müvekkillerim dayak yemektedir. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerim çırılçıplak soyulmakta, onur kırıcı hallere tabi tutulmaktadır. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerimin ağzına tabanca sokularak tehdit edilmektedir. Sizin haberiniz var mı? Müvekkillerimi soyup ‘sizin ırzınıza geçeceğiz’ diye tehdit edildiğinden… Sizin haberiniz var mı? Bir tutuklu insanın avukatı tarafından görüştürülmediğinden, bu hakkından yararlanamadığından… Bunlar maalesef poliste yaşanmaktadır.

Bizler müvekkillerimizi görmeye gittiğimiz zaman polisten içeri konmamaya çalıştırılırken, müvekkillerimiz bize gösterilmezken, başka avukatların yanımızdan geçerek kendi müvekkillerini görmeye girdiğinden haberiniz var mı? Bu nasıl bir demokrasidir? Nasıl bir polistir? Bizler bu devleti polis devleti yapmayacağız. Sonuna kadar mücadele edeceğiz. Bu nedenle basın mensuplarına çok büyük görevler düşmektedir. Bugün bizim müvekkillerimize yapılanlar, avukatlar olarak bize yapılanlar yarın size de yapılacak. Susamazsınız…” 

“Anayasal haklarımız engellenmiştir”

Bir insana tokat atmanın dahi çok aşağılayıcı bir şey olduğunu söyleyen Mustafa Asena, bir babayı bir evladı soymanın aşağılayıcı bir şey olup, onurunun kırılmasının çok önemli olduğunu ifade etti. İşkence iddialarına yönelik KKTC Mahkemeleri’nin kabul ettiği uluslar arası sözleşmelere işaret eden Asena, Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi’nde ‘insanlık onuru’ maddesini okudu.

Asena iddialarına şöyle devam etti:
“Vakit geçti deyip polis istasyonlarının avukata kapatılması demokratik değildir. Tabi bunun nedeni, vakit geçtikten sonra tutuklular hücrede ve bir de tanrıyla beraberdirler, başka görgü tanığı yoktur. Şayet avukat gelip kontrol edebiliyorsa ne onur kırıcı hareket ne işkence ne dayak ne de onun benzeri aşağılayıcı insanlık dışı muamele yapılamaz çünkü avukat denetler. Ancak polis, beni ve meslektaşlarımı bunu yapmaktan, gerek benim gerekse müvekkillerimin Anayasal hakkımızı kullanmayı engellemiştir. Nedeni ise işkence yapmaktır. Evet müvekkillerime maddi ve manevi işkence yapılmaktadır” 

“Başlarına poşet geçirilip nefesiz bırakıldılar”

Asena, yaşananları şöyle anlattı: “22 Mart 2016 tarihinde müvekkillerimizi bize göstermiyorlar. Polisin bakımı ve denetimi altında olan bir müvekkilimizin nerde olduğunu bilmiyoruz. Girişimler yapıyoruz ve en sonunda Başsavcı Aşkan İlgen’in yardımıyla saat 01:30’da müvekkilimize ulaşıyoruz. Diğer müvekkillerimiz ise “bu akşam bize işkence yapılacak” iddiası ve telkinlerini polisteyken duyuyoruz. Başsavcının yardımıyla kayıp müvekkilimizi buluyoruz ve hepsinin doktora götürülmesini talep ediyoruz.  Biz sürekli hastaneye götürülmelerini talep ettiğimiz halde, polis teşkilatı bizim böyle bir talebimiz olmadığını Başsavcıya dahi söylüyor. Ben Başsavcıya ulaştım, ‘götürmüyoruz’ demiyorlar, götürmüyorlar. Neticede gece 01:30’da hastaneye götürüyorlar. Hastanedeki Dr. Evrim Özgür Kutlay zanlıları kontrol ediyor. Tabi bu arada meslektaşlarım, zanlıların birinin vücudunun parçalandığını, işkence gördüğünü tespit ediyorlar. Doktor da bunu tespit ediyor. Sırtında 20 cm derinliğinde bir kesik, kolları parçalanmış, yüzünde morluklara buz bastırılmış. Çünkü 8 gün tutukluluk var, ilk gün dövüyor sonra da buz basarak morlukların giderilmesini sağlıyorlar.

“Bu akşam işkence gecesi diyorlar”

Polis ne yaparsa yapsın soruşturmayı engelleyeceğimiz iddiasıyla bize bilgi vermez. Polis doktora götürdüğü zaman raporu kendisi alır ve mahkemeye takdim eder. Bizler, mahkemenin emrini alarak müvekkilimin üzerindeki izlerin görüntüsünü aldık. İşkencenin çeşitleri vardır; onu çıplak bırakmak, cinsel organına vurmak gibi. Ama her zaman somut kanıtlarda bulunmak mümkün değildir. Mesela zanlıları mahkeme sonunda alırken kapalı bir arabaya koyarlar ve içine girer girmez kafalarına poşet geçirip nefessiz bıraktıklarını müvekkillerim anlattı. ‘İçeri girince görün size napacayız, bu akşam işkence gecesidir’ diyorlar. Bizim bunlara ulaşmamız mümkün değil ama bunu bildiğimiz için Başsavcıya ulaştık ve bunları tespit ettik.  Maalesef avukatların aynı şartlarda tutukluları kontrol edebilmeleri için bir yasa yoktur. Bizim bir yasal hakkımız vardır o da engelleniyor. Bizim yapabileceğimiz şeyler sınırlıdır. Arkadaşlarımız doktorla görüştü. Polis, Başsavcının talimatını bilmiyorlardı ve böyle ortaya çıktı yoksa kapalı kapılar ardında kalacaktı. Doktora gittikleri zaman ilk işkence gören müvekkilimiz tespit edildi. En azından planlanan işkence Başsavcının müdahalesiyle sınırlı kaldı. Polisin mesleğimizi icra etmemizi ve müvekkillerimizin yasal haklarını engellediği için polise tazminat davası açtık. Biz mücadeleye devam edeceğiz ya demokrasi ya polis devleti... Bizim Yargıçlarımız durduğu sürece de bizim devletimiz polis devleti olmayacak”

“Ön planda olan, insan…”

İşkencenin artık tespit edildiğini söyleyen Avukat Mustafa Asena, “ön planda olan insandır, hukukun üstünlüğü ve demokrasi için buradayız” dedi.
Bu zanlılara yapılan işkencenin ilk olay olmadığını daha önce merhum Yücel Erol’a da yapıldığını hatırlatan Asena, “Yücel Erol’un sanık olduğu bir davada Yargıç Mehmet Türker, Erol’a işkence yapıldığını ve bunların zanlıların tespit edilerek gerekli soruşturmanın başlatılarak, cezaya çarptırılmalarına emir verdi. Ancak hiçbir şey yapılmadı” dedi.
Polisin denetim dışı olduğunu ileri süren Asena, KKTC Anayasası’nın 5,14, 16, 18’inci maddelerine değinerek kişi hak ve özgürlüklerini dile getirdi. Avrupa İnsan Hakları Beyannamesi’nin 5, 6 ve 11’inci maddesine de değinen Asena, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3’üncü maddesine atıfta bulundu. Adil Yargılanma Hakkı’nın 6’ıncı maddesini okuyan Asena, bir kişinin yargılanıncaya kadar suçsuz olduğunu dile getirdi.

“Ceza verme yetkisi mahkemelerindir”

Ceza verme yetkisinin sadece bağımsız mahkemelerde olduğunu aktaran Avukat Asena, ceza yöntemlerinin belli olduğunu ve hiç kimsenin başka birine ceza verme yetkisi bulunmadığını vurguladı. Onur kırıcı cezaların insanlık suçu olduğunu, mahkemeler tarafından bu tür cezalar verilmediğini söyleyen Asena, polisin ceza verme yetkisi olmadığını belirtti.
Şuanda soruşturması devam eden bir olay olduğunu ve bu soruşturmayı sabote etme ya da müdahale etmek amacında olmadıklarını savunan Avukat Asena, ancak ortada bir insan hakkı suçu olduğunu ve müvekkillerinin adil yargılanıncaya kadar kimse suçlu olduklarını söyleyemeyeceğini dile getirdi.

Asena şunları söyledi: “Suçlu da suçsuz da olabilirler. Polisin işkence yapmak, kendinin kurduğu senaryolara uygun olarak, işkence sonucunda ifade almak hakkı yoktur. Bizleri işimizden men etme hakkı yoktur. Başka avukatları ile bizim aramızda ayrıcalık yapma hakkı yoktur. Herkes eşit muamele görmek zorundadır. Biz bunlarla mücadele edeceğiz. Polisin yaptıkları yanına kalmayacak.”

“Bir zanlı ifade versin diye işkence yapmak bizde yaygın”

Yasaya göre tutukluluk süresinin 3 aya kadar olduğunu belirten Asena, polise giden bir tutuklunun gözetim, denetim ve bakımını yapması gerektiğini, aksine ona zarar verecek bir şey yapılmamasına değindi. Soruşturma için tutukluya soru sorulabildiğini ancak cevap vermek, ifade vermek zorunluluğu olmadığını bunun Anayasal bir hak olduğunu vurgulayan Mustafa Asena, bir zanlıya ifade versin diye döverek, işkence yaparak istediği ifadeyi imzalatmanın ülkemizde yaygın olduğunu savundu. Tüm polislerin bunu yapmadığını, gayet iyi çalışan polislerin bu tür uygulamalara gerek olmadan tahkikatlarını yürüttüğünü ve başarılı neticeler aldığını ifade eden Asena, soruşturmasında başarılı olmayan polislerin işkence yaparak, zorla ifade alamayacağına işaret etti.

Asena, şöyle devam etti:
“Prensip bir insanın suçsuz olduğudur. Her insanın suçsuzluk karnesi vardır. Bunun temeli de şudur; masum insan yargılanıp hüküm giyeceğine, yüz tane suçlu beraat etsindir. Çünkü suç işlemeye meyilli olan insan tekrar gelir ama bir masum insan hayatı boyunca kendisine yapılanı unutmaz. Dolayısıyla sistem ne kadar tersine çevrilmek istenirse istensin çevrilemez. Çünkü masum insanlar bu sistem içinde yapmadıkları suçlardan dolayı mahkum edilebilirler. Sistem masumu korumaktır, suçluyu yargılamak değil. Bizim yasalarımız 1939’lardan kalmadır. Bizim ülkemizde daha kötüye gitmek için yasal değişiklikler öngörürken, daha iyiye gitmek için hiçbir şey yapılmamaktadır. Bir tutuklunun da hakları vardır. Bu haklar evrensel beyannameleri ve sözleşmeleriyle güvence altındadır.  Bugün bu haykırışlarımız insanlara pek önemli gelmeyebilirler ama yarın sizler, özgür basın olarak istediğinizi yazamayacaksınız. Polis sizin de kapınıza dayanacak. Çünkü hukukun kapalı kapılar ardında ya da yazıldığı gibi ne getireceği iyi etüt edilmezse bu neticede yıllar içinde bir toplumun ölmesine neden olur”

Bu haber toplam 7586 defa okunmuştur