1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Eşitlik algısı oluşmaya başladı”
“Eşitlik algısı oluşmaya başladı”

“Eşitlik algısı oluşmaya başladı”

Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, dünyanın ilk defa müzakerelerde iki tarafı eşit görmeye başladığını söyledi

A+A-

 


Ödül AŞIK ÜLKER

   Dünyaca ünlü Kıbrıslı Türk psikiyatrist Prof. Dr. Vamık Volkan, dünyanın ilk defa Kıbrıs müzakerelerinde iki tarafı eşit görmeye başladığını söyleyerek, “Eskiden müzakereler olurken sanki Rum tarafı insan, AB tarafından tanınıyor, Türk tarafı ikinci sınıf insan gibi bir tutum vardı. Nereye gitsek, biz yalvarmıyorduk ama sanki Kıbrıs Türk tarafı yalvarıyor gibi görünürdü, azınlık statüsü gibi, muhtaç gibi davranılırdı. Bu defa müzakerelerde bu değişmiş gibi, bu çok önemli” diye konuştu.

   “Bu değişim Rumların psikolojisine etki edecek bir şey. Bilerek ya da bilmeyerek, yavaş yavaş onlar da burada iki eşit taraf olduğunu fark edecekler ve pazarlık ona göre yapılacak” diyen Prof. Dr. Volkan, “Megali İdea’dan kalma hisle, bilerek ya da bilmeyerek, ‘bütün Kıbrıs bize aittir’ düşüncesi var. Bunlar değişiyor. Sınırların açılması, ben ‘delikli peynir’ benzetmesi yapıyorum, bizim çok lehimize oldu, eşitlik algısı olmaya başladı” dedi.

  Nobel’den sonra dünyada psikanaliz dalında önemli çalışmaları ve katkıları olan kişi ve kurumlara verilen “Mary Sigourney Psikanaliz Ödülü” nü geçtiğimiz Ocak ayında alan Prof. Dr. Vamık Volkan, müzakerelerdeki eşit algılanma durumunun içe de yansıyacağını ve Kıbrıs Türk toplumunun özgüvenini yükselteceğini anlattı.

      American College of Psychoanalysts’in eski Başkanı, International Society of Political Psychology’nin kurucularından ve eski başkanlarından Prof. Dr. Vamık Volkan, Türkiye’nin ve “Türkiyeli” kimliğinin çok değiştiğini, dinin kullanıldığını ve bunun Kıbrıslı Türkler’de Türkiye hakkında karışıklığa neden olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Volkan, Rumların gerçek psikolojisinin, “Türk askerinden korkmak”, Kıbrıslı Türklerin gerçek psikolojisinin ise “Kafamda Türkiye hakkında karışıklık olduğu halde Türk askeri varsa güvendeyim” olduğunu söyledi.
 
Prof. Dr. Volkan, dünyada birçok toplumun regresyon içinde olduğunu kaydederek, regresyona giren toplumlarda içten parçalanmalar olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Volkan, “Tüm dünyada karmaşa var. Türkiye’de felaket, Amerika’da komedi var, Avrupa’da ne yapacaklarını bilmiyorlar... Dünyada olanların yanında Kıbrıs’ta eşitliğin gelişmesi çok olumlu bir şey. Bu toplumun özgüvenini ve saygısını artıracaktır” dedi.
  


 

“En büyük sorun çöpler”

• Soru: Çöpleri neye bağlıyorsunuz?
• Prof. Dr. Volkan:
Yaşanan travmanın, yas tutmanın, enklavlarda yaşamanın etkileri... Abluka içinde yaşarken, herkes mecburen çöpün üzerinde 11 sene yaşadı, toplum onu bilinçdışından hatırlıyor. Ganimetler oldu, çamurun içinde ganimetler bulundu, ganimetleri saklamak için de çamur yapıldı. Bu konunun psikolojik tarafı ama bunun artık değişmesi lazım. En büyük sorun çöpler. Bu çok ayıp. Kendimize güvenimiz yokmuş gibi. Bu çaresi olan bir şey. Caydırıcı cezalar konmalı... Yani muazzam bir güzellik ve değişmeyen çöplerle karşılaştık.

“Muazzam değişiklik”

   Müzakereler devam ediyor ama o konuda çok bir şey söyleyemeyeceğim çünkü detay bilmiyorum. Ben her sabah Kıbrıs ve Türkiye basınına bakıyorum. Sezdiğim kadarıyla, özellikle Türkiye gazetelerinde gerçek haberler yok, saklamalar var. Ara sıra Rum tarafındaki İngilizce gazetelere de bakıyorum. Kıbrıs hakkında önemli olan, bizim lehimize olan bir şey var. Eskiden müzakereler olurken sanki Rum tarafı insan, AB tarafından tanınıyor, Türk tarafı ikinci sınıf insan gibi bir tutum vardı. Nereye gitsek, biz yalvarmıyorduk ama sanki Kıbrıs Türk tarafı yalvarıyor gibi görünürdü, azınlık statüsü gibi, muhtaç gibi davranılırdı. Bu defa müzakerelerde bu değişmiş gibi, bu çok önemli. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın kendi karakterinden de kaynaklanıyor, bir değişiklik oldu ve ilk defa iki eşit insan konuşuyor. Her zaman bizim liderimiz vardı ama ilk defa dış dünya aniden iki eşit liderin konuştuğunun  farkına vardı ve o şekilde davranıyorlar. Bu muazzam bir değişiklik bizim için. Bu değişim Rumların psikolojisine etki edecek bir şey. Bilerek ya da bilmeyerek, yavaş yavaş onlar da burada iki eşit taraf olduğunu fark edecekler ve pazarlık ona göre yapılacak. Bunu müzakerelerin psikolojinde çok büyük bir değişim olarak görüyorum. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın yabancı bir yetkiliye “15 dakikalık nezaket ziyareti yapacaksa gelmesin” çıkışı çok hoşuma gitti. Bilinçli ya da bilinç dışı bir şekilde dış dünyanın tutumu değişiyor, Rumların da bizimle ilgili algısı değişecek. En önemlisi Rum halkının bakışı değişecek, Kıbrıs Türk tarafı olarak duruşumuzu devam ettirmemiz gerekiyor.

“Eşitlik algısı olmaya başladı”

• Soru: İki lider müzakerelerde daha önceleri çok uyumluydu. Son dönemde suçlama değilse bile, diğer tarafa cevap verme ihtiyacı doğuracak açıklamalar yapılıyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
• Prof. Dr. Volkan:
Rum tarafı eskiyi hatırlıyor, değişimi fark edip, eskiye dönmek istiyor. Eşit muamelenin farkına varmaya başlıyor. İki liderin arkadaşça konuşması yeni bir durum oldu. Bu olayın psikolojisini değiştirdi.
   Geçen sene Rum tarafında bir üniversiteye davet edildim. Bölüm başkanı bir konuşma yapacaktı ve ardından tartışma yapacaktık. Önceden bana bölüm başkanının konuşması gönderildi çünkü onun üzerine ben de konuyu tartışacağım. Konuşmanın başında Kuzey’e gelen Rumların eski evlerini, binalarının kendilerine ait olmadığını gördükleri zaman psikolojik sorunlar yaşadıklarını, depresyona girdikleri var. Tamam, bu klinik bir şey. Ben bunu tartışırım. Fakat klinik bulguları söylemeden, sanki her şey 1974’de başlamış gibi konuşmada 3 sayfa var. 60’lardan 74’e hiçbir şey olmamış gibi, o dönemi bilmiyor. Ben de “Ben bunu tartışamam çünkü benim bildiğim tarih başkadır. Ben gelmem, sabah bölüm başkanı konuşsun ben öğleden sonra gelirim” diye yazdım. Bahsettiğim üç sayfa konuşmadan çıkarıldı. Ben gittiğimde de beni çok iyi karşıladılar. Demek istediğim Megali İdea’dan kalma hisle, bilerek ya da bilmeyerek, “bütün Kıbrıs bize aittir” düşüncesi var. Bunlar değişiyor. Sınırların açılması, ben “delikli peynir” benzetmesi yapıyorum, bizim çok lehimize oldu, eşitlik algısı olmaya başladı.
   Suriye’de olan korkunç olaylar, mülteciler konusu nedeniyle dünyada Kıbrıs konusunu konuşan yok çünkü burada şimdi trajik olaylar yok. Müzakereler dursa bile bir şekilde devam edecek. Ne olursa olsun, onlar orada, biz burada yan yana yaşıyoruz.

• Soru: Bunun son şans olduğunu düşünüyor musunuz?
• Prof. Dr. Volkan:
Son şans diye bir şey yok. Devam eder mutlaka. Nasıl olsa çözüm bulundu, fiziki ve psikolojik olarak. Onlar orada, biz buradayız, delikli peynir var, geçip gidiliyor ama henüz hukuki olarak çözüm yok. Bazı düzenlemeler yapılacak ama o uzun sürebilir. Kapıların açılmasıyla herkes gidip malını gördü, “gittim, baktım, dokundum ama biliyorum ki artık benim değil” demeye başladı. Yasın azalması kabullenmeyle olur, şimdi o süreç devam ediyor.

• Soru: 2004’te Kıbrıslı Türkler büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Bu travma olası bir referandumu nasıl etkiler?
• Prof. Dr. Volkan:
Uzun zamandır burada değildim, adada kısa süre kalıyorum. Halkla konuşmadan pek bilemem. Referandumda verilecek cevap yapılacak anlaşmaya, Kıbrıslı Türklerin bundan tatmin olmasına ve eşitliği hissetmelerine bağlı. Burası küçücük bir ada ama mesela polis çok önemli. Asker değil polis çünkü polis halkla temas halindedir, genel huzuru sağlamak için vardır, toplumun devamıdır. Herkesin polisi kendi bölgesinde yetkili olmalı, tamamen ayrı olmalı.

“Kıbrıslı Türklerde Türkiye hakkında karışıklık var”

• Soru: Garantiler ve güvenlik konusu henüz müzakerelerde görüşülmedi ama Cumhurbaşkanı Akıncı, Kıbrıslı Türklerin güvende hissetmesi için istediklerinin Rumlar tarafından tehdit olarak algılanmaması gerektiğini söylüyor. Adada yaşananlara baktığımızda bu ne kadar gerçekçidir veya mümkündür?
• Prof. Dr. Volkan:
Rumlar için, onların psikolojisinde Türk askeri onları vuran, süren güçtür. Bunu değiştirmek çok zordur, bunu bilerek konuşmamız gerekiyor. Bu nedenle “Türk askeri sadece Kuzey Kıbrıs’ta kalacak, Güney’in içine girmeyecek, garanti sadece Kuzey Kıbrıs ve Türkiye arasında bir anlaşma olacak” gibi yazılması gerekir. Türk askeri bizim için de güvenlik demek. Türkiye buraya geldiğinde burada inanılmaz bir heyecan vardı ama şimdi Türkiye çok değişti, Türkiyeli kimliği değişti, dini kullanma ortaya çıktı. Kıbrıslı Türklerde Türkiye hakkında karışıklık var. Tüm bunların yanında yine de güvenlik açısından Türkiye aklımızda var. Rumların gerçek psikolojisi, Türk askerinden korkmaları, bizim gerçek psikolojimiz, “Kafamda Türkiye hakkında karışıklık olduğu halde Türk askeri varsa güvendeyim”. Bir süre konacak, örneğin 10 sene sonra bu konuya bakılacağı belirtilecek. Bu süreçte liderlerin rolü çok önemli. Cumhurbaşkanından muhtarlara kadar hepsinin halkla güven verecek şekilde konuşması gerekiyor. Bu konuşmada eşitlik üzerinde durulmalı, dünya da bunu yavaş yavaş algıladı. AB’ye girildiği zaman AB’nin kanunlarıyla da bir garanti ortaya çıkacak. AB şu anda garanti olarak algılanmıyor ama AB’nin Kıbrıslı Türklerle ilgili algısı yavaş yavaş değişiyor, Amerika’da bile bu algı değişiyor, 5 sene sonra eşit olarak görülürüz. AB buraya geldiği zaman ilk yapacağı şey çöpleri kaldırmak olacak, ben o yüzden AB’yi istiyorum. Volkan, ayrıca konuşmasında T.C ile ilişkilere değinerek “Türkiye’den ‘besleme’, ‘sana para veriyorum, sus’ gibi tavırlar öfkeye neden oluyor. Herkes kendi kimliğini korumak ister! Kıbrıslı Türkler modern bir yaşama alıştı” şeklinde konuştu.


• Soru: Kıbrıs konusunda müzakereler devam ediyor ama siz hep içe bakmak gerektiğini de söylüyorsunuz.
• Prof. Dr. Volkan:
Hayır yanlış söylediniz. İlk önce kendimize bakmalıyız, en önemlisi bu.

• Soru: İçte durum ne, sizce iç barışı sağlayabildik mi?
• Prof. Dr. Volkan:
Bu konuda yazda daha sağlıklı cevap verebilirim, yeterince gözlem yapmam lazım, iki günde anlamak zor.


“Biz şimdi kimiz medeniyeti”

• Soru: Geçmişte “Kıbrıslı”, “Türkiyeli” diye ayrım yapılırdı. Zaman içinde bu biraz değişti. Ama son zamanlarda farklı bir tehlike, bir sorun var gibi, bu tür tepkiler üçüncü ülkelerden gelenlere yöneltildi. Yabancı düşmanlığının, ırkçılığın geliştiğini görebiliyoruz. Bunu neye bağlarsınız? Bu bütün dünyada da tartışılan bir konu aslında.
• Prof. Dr. Volkan:
Kendi kimliğin tüm olarak sana verilmezse, bu gibi süreçler doğaldır. Her şey tam olarak yerine oturursa, kimliğinle rahat olursan, “Kıbrıs Türk tarafı da eşittir” diye görürsen bu tür şeyler azalır. Bu bütün dünyada oluyor. Neden? Çünkü dünya gerileme içinde. Onun psikolojik etkileri bunlar. Küreselleşme ortaya çıktı, sözüm ona çok iyi bir şey ama gerçekte psikolojik olarak hazırlıksız oldu, çok çabuk oldu. Teknoloji çok gelişti, aklın almadığı kadar gelişti. Ben buna “biz şimdi kimiz medeniyeti” diyorum.
   Türkiye’de “biz kimiz” durumu felaket çünkü ruhi ölümler var. Gerçek ölümler oluyor ama esasen halkın ruhu öldürülüyor. “başımı kapatayım mı, kapatmayayım mı”, “başımı kapatırsam iş alırım, kapatmazsam almam”, “Osmanlı mıyım, Türk müyüm?” gibi. Ben 83 yaşındayım, ben Tıp Fakültesi’ne gittiğim zaman kim Türk, kim Kürt, kim Alevi bilinmezdi, ilgilenilmezdi. Ben Atatürk hakkında kitap yazıyorum. Benim en yakın arkadaşım, bana en çok yardım eden adam Kürt’müş, seneler sonra öğrendim. Atatürk deyince gözünün içi gülerdi, bu arkadaşım birkaç yıl önce vefat etti.


• Soru: Kıbrıs’ta alışık olmadığımız suçlarda çeşitlilik ve artış var. Bunlar toplumu nasıl etkiliyor?
• Prof. Dr. Volkan:
Her şeyin psikolojisinin sonunda dayandığı nokta, “ben kimim”, “yaşayabilir miyim”, “vücudum bana mı ait”. Dünyada bu tür gerilemeler olduğunda en çok felakete uğrayan kadınlar ve kız çocuklardır, o zaman “kadınlar insan değil, meme verecek, süt verecek, seks verecek” yani kadınlar “şey” olur. Gerileme olduğu zaman sanki ilk insanlar gibi oluyoruz.

“Ezanı kullanıp kabadayılık yapılıyor”

• Soru: Türkiye ile her zaman bir tartışma ortamı var, bir sorun var. En son su konusunda tartışmalar yaşandı. Bunun sebebi nedir? Bir yandan güvenliği Türkiye’den bekliyoruz, diğer taraftan tartışıyoruz...
• Prof. Dr. Volkan:
Senelerdir bu var, “yavru vatan” falan. Cumhurbaşkanı Akıncı “yavru demeyin” dedi, ne güzel. Aşağılanma, küçük görülme hissi, eşit görülmeme, “biz kimiz” duygusu olduğu için tepki oluyor. Ama Türkiye’den de yanlış davranışlar var, “besleme”, “sana para veriyorum, sus” gibi tavırlar öfkeye neden oluyor. Herkes kendi kimliğini korumak ister? Kıbrıslı Türkler modern bir yaşama alıştı. Kıbrıs’ta İngilizler, başka milletlerden insanlar hep vardı, daha karma bir durumumuz var. Örneğin şimdi ezan baskı unsuru olarak kullanılıyor, sanki başımızda birisi devamlı emir veriyor “beni dinle, beni dinle”. Ezanı kullanıp kabadayılık yapılıyor. Ezanı kabadayılık için kullandığın zaman, bilerek ya da bilmeyerek, tepkiye neden olursun. Dinin sevecen, nazik, davet eden, kucaklayan etkisine tamamen aykırı bir sistem geliştirilmiş. Ben Kuveyt’e gittim, ezan zamanı sessizlik oluyor. Ezanı duymasan da müzik duruyor. Arabada giderken müzik durdu, “ne oldu” diye sordum, “ezan zamanı” dediler. Ezan duyulmasa bile ezana saygı gösteriliyor. Karşılıklı konuşmak, rahatsızlıkları dile getirmek lazım, diyalog önemli ama bunları kime anlatacaksınız? Kısacası çöpler kalktığı zaman, ezan sesleri hürmetli olduğu zaman rahat olacağız.
   Her şeye rağmen Kıbrıs’ta olumlu bir şey oldu, Rum tarafı ile eşitlik durumunda müzakere yapma. Bunu yavaş yavaş devam ettirmeliyiz. Bu içe de yansıyacak. “ben de varım, benimle konuşmak istersen benim liderime gel” duruşu özgüvenimizi yükseltiyor.

Bu haber toplam 4892 defa okunmuştur