Avrupa Aşırı Sağın Tehdidi Altındadır
2019 yılının Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimleri Avrupa Birliğinin geleceği açısından büyük önem taşıyor.
Aşırı sağın yükselişte olduğu bir dönemden geçtiğimiz sır değildir. Başta Fransa, Almanya, İtalya, Avusturya, Macaristan ve Polonya olmak üzere, diğer AB üyesi ülkelerde de milliyetçi ve ırkçı kesimler güçlenmektedir.
Son Amerikan seçimlerinde Donald Trump’ın seçimi kazanmasına yardımcı olan iletişimci Steve Bannon bir süreden beri Avrupa’da cirit atıyor. Yabancı düşmanı ırkçılarla popülist sağcıları bir araya getirmeye çalışan Steve Bannon, halihazırda Brüksel’de “Movement” (Hareket) adında bir vakıf kurdu.
Bannon, Amerika Başkanı Trump gibi, Avrupa Birliğini zayıflatmayı amaçlıyor ve bunun için aşırı sağ partilerle grupları kullanıyor. “Süper” bir Sağ-Cephe oluşturmaya çalışan Bannon, aşırı sağı koordine etmek için bütün Avrupa’yı geziyor. Gerçi çok başarılı olduğu söylenemez ama yine de uğraşıyor.
Öte yandan AB değerlerine aykırı davranışları ile tanınan ve yabancı düşmanlığını kışkırtan Macaristan başbakanı Orban ve İtalya içişleri bakanı Salvino, Bannon ile yakın temas içindedirler. Geçtiğimiz yılının sonunda bir araya gelen Orban ile Salvino, 2019 seçimlerinde büyük bir başarı elde etmek için çalışacaklarını açıkladılar.
İki siyaset adamının gündeminde Avrupa’yı “mültecilere kapatmak” ve “İslam’dan arındırmak” gibi ırkçı projeler vardır. Orban daha 2015 yılında “Evrensel İnsan Hakları” diye bir şey yoktur açıklamasıyla bütün dikkatleri üstüne çekmişti. Ülkesinde özgürlükleri yasaklayan, grev yasağı uygulayan, üniversite kapatan Orban ile, mültecilere karşı düşmanca duygular besleyen İtalya içişleri bakanı Salvino, Avrupa Birliğini dağıtmayı ve ulus devletlere geri dönmeyi savunuyorlar. “Anavatanlar Avrupası” sloganıyla, üye devletlerin AB’ye devrettikleri yetkileri geri almak için uğraş veren bu milliyetçi politikacılar, bir bakıma 19. yüzyıl Avrupa’sına geri dönmeye hevesleniyorlar. Bunun için 2019 seçimlerinden başarıyla çıkmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Aşırı sağın, bir barış projesi olarak tahayyül edilen AB’yi zayıflatma çabası, barışı zor yakalayan yaşlı kıtayı tehdit ediyor. Fransa’nın Marine Le Pen’i, Almanya’nın AFD’si de diğer ırkçı gruplarla işbirliği halindedir. Öte yandan Trump ile Putin de zayıflamış bir AB görmek için can atıyorlar, para harcıyorlar.
Ülkemiz Kıbrıs ise ezelden beri milliyetçiliğin kıskacındadır. Kısır döngüyü bir türlü kıramayan Kıbrıs’ta Avrupa Parlamentosu’nun 2019 seçimleri bam başka bir önem taşıyor. Kıbrıslı Türkleri azınlık olarak gören Kıbrıs’ın aşırı sağcı partisi ELAM, bu seçimlerde parlamentoya girmek için yoğun bir uğraş içindedir.
Böyle bir konjonktürde gerçekleşecek olan seçimlere Kıbrıslı Türklerin kitlesel olarak katılımı son derece önemlidir. Kıbrıslı Türklerin etkin katılımı ELAM’ın önünü kesebilir. Ayrıca, Kıbrıslı Türklerle iktidarı paylaşmakta zorluk çıkaran Nikos Anastasiadis’e “biz buradayız” diyerek uyarıcı bir mesaj verebilirler. Önemli bir mesaj da Kıbrıslı Türkleri soy-kütükçü bir yaklaşımla adanın dünyadan görülmeyen bir yerine hapsetmek isteyenlere gönderilebilir.
Kıbrıslı Türkler AB vatandaşıdırlar. Bu gerçeği unutturmak isteyenlere bir hatırlatmada bulunmak için sandığa gitmek son derece yerinde bir davranış olacaktır...