“Ben arkadaşım Andonis’e kurşun sıkmayacağım”
2013 yılında vicdani reddini açıklayan Halil Karapaşaoğlu’nun Askeri Mahkeme’deki 4 davasıyla ilgili 3 Ocak 2019’da karar açıklanması bekleniyor. Karapaşaoğlu, hapse girebilir
“Yarın savaş çıkarsa elimize silah alacağımızı mı düşünüyorlar? Ya da bu memlekette antimiltaristlerden neden korkuyorlar? Bu memlekette orduyu güçlendirecek olan ya da asker sağlatan anti-militaristler mi? Bu ülkenin milliyetçilerine güvenmiyorlar mı?”
“Eğer hapis yatarsam, AİHM’e gideceğiz. Ama sonrasında da benzer davalarımız olacak”
“Askerliğimi yaptım, bir defa seferberliğe de gittim. Daha sonra seferberliğe gitmedim ve şu anda hakkımda 4 dava var. Bu ideolojik bir tavırdır”
“Birlikte yiyip içen, ticaret yapan iki toplum var. Ama diğer taraftan ateşkesten söz ediyorlar. Bizimle dalga mı geçiyorlar?”
Ödül AŞIK ÜLKER
Vicdani reddini 2013 yılında açıklayan Halil Karapaşaoğlu’nun Askeri Mahkeme’deki 4 davasıyla ilgili 3 Ocak 2019’da karar açıklanması bekleniyor. “Devletin insana istemediği birşeyi yaptırmaya çalışması sorundur” diyen Karapaşaoğlu, hapse girebilir.
Karapaşaoğlu, “Askerliğimi yaptım, bir defa seferberliğe de gittim. Daha sonra seferberliğe gitmedim ve şu anda hakkımda 4 dava var. Bu ideolojik bir tavırdır. Beni eleştirenler de olabilir ama umurumda değil, ben bu ülkede birşeylerin değiştiğini görmek istiyorum” diye konuştu.
33 yaşındaki Karapaşaoğlu, hapse girmesi durumunda AİHM’e gideceklerini kaydederek,
şunları söyledi:“Askere gittim ve herhalde askere gitmeden vicdani reddimizi açıklamaya cesaret edemedik. Bunu yapmaya cesareti olanlar varsa askere gitmeden vicdani reddini açıklasınlar, kesinlikle onların yanındayız. Mücadelenin hiyerarşisi olmaz. İnsanlar bir yerden tutmalı, hayatı dönüştürmek için hayatı bir yerinden tutmalı. Biz buradan tutabildik.”
Vicdani ret konusunda herhangi bir düzenleme olamayan Kuzey Kıbrıs’ta son 10 yılda birçok gelişme sağladıklarını da anlatan Karapaşaoğlu, “Hükümetin vicdani retle ilgili hiçbir şey yapmadığını ve düşünmediğini söylemiyorum. İnanmak istiyorum. Bürokrasisinden liderlerine kadar aydınların oluşturduğu bir hükümet vardır ve vicdani ret hükümet programına girdi. 4 liderin sözlerini tutacağına inanmak istiyorum” dedi.
“Duruşumuz ideolojiktir”
Soru: Bazı kesimlerin “askerliğini yaptın neden seferberliğe gitmiyorsun” veya “seferberliğe gitmeyeceksen askerlik neden yaptın” gibi bir yaklaşımları var. Öncelikle bu konuya bir açıklık getirir misiniz?
Karapaşaoğlu: Üçümüz de, ben, Murat (Kanatlı) ve Haluk (Selam Tufanlı) askerliğimizi yaptık. Bizim buradaki duruşumuz ideolojiktir ve yeni anti-militaristlerin hayatını kolaylaştırmak yönündedir. Neden askerlik yaptıkları konusunda Murat (Kanatlı) ve Haluk’un (Selam Tufanlı) açıklaması farklı olabilir. Genellikle sağ cenah “askerliğe gitmek istemediğimizi” söyleyip bizi suçluyor, sol cenah da “askerliğinizi yaptınız, şimdi de vicdani reddinizi açıklıyorsunuz” diyerek bizi suçluyor. Bizim ülkemizin koşullarını biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti’ne göbekten bağlıyız, çocukluğumuzdan beri askeri kamplar ve araçlarla militarizme alıştırılmış bir toplumuz. Ülkemizde bireyin devletle hesaplaşması ve bunun karşısında ödediği bedeller bağlamında çok fazla örnekle karşılaşmak mümkün değil. Bu ülkede en son Kutlu Adalı cinayetini yaşadık, öncesinde 1960’larda sendikacılar ve gazeteciler öldürüldü. İnsan hak ve özgürlükleri noktasında sol cenahın açıkça devletle ve militarizmle cepheleştiği son zamanlardaki tek örnek, Afrika gazetesi olaylarıdır. Önümüzde bu tür bir örnek yokken ve benim kendi adıma ailevi koşulların da etkisiyle askerliğimi yapmak zorunda kaldım. Babam GKK’da fabrikalarda ustabaşıydı. 20li yaşlarda politik görüşleriniz tam oturmuş olamıyor, tam da emin olamıyorsunuz bazı şeylerden, ben bundan dolayı askere gittim. Çeşitli sebepleri var ama bunlar mazeret değildir. Askere gittim ve herhalde askere gitmeden vicdani reddimizi açıklamaya cesaret edemedik. Bunu yapmaya cesareti olanlar varsa askere gitmeden vicdani reddini açıklasınlar, kesinlikle onların yanındayız. Mücadelenin hiyerarşisi olmaz. İnsanlar bir yerden tutmalı, hayatı dönüştürmek için hayatı bir yerinden tutmalı. Biz buradan tutabildik. 10 yıl önce Murat (Kanatlı) ve Haluk (Selam Tufanlı) savaş hazırlıkları olan seferberliği reddetmiş olmasalardı belki bugün bu konuları bile tartışmayacaktık. Bu anlamda bu mücadeleler değerlidir ve önemlidir.
“Bu ülkede birşeylerin değiştiğini görmek istiyorum”
2013 yılında vicdani reddimi açıkladım. Askerliğimi yaptım, bir defa seferberliğe de gittim. Daha sonra seferberliğe gitmedim ve şu anda hakkımda 4 dava var. Bu ideolojik bir tavırdır. Beni eleştirenler de olabilir ama umurumda değil, ben bu ülkede birşeylerin değiştiğini görmek istiyorum. Devletin insana istemediği birşeyi yaptırmaya çalışması sorundur. Güney’deki dostlarımızla güçlü ilişkilerimiz var, birlikte sohbet ediyoruz, tartışıyoruz, yemek yiyoruz. 21’inci yüzyılda Güney’deki dostlarımızı düşman görmüyoruz, dünyanın herhangi bir yerindeki insanları da düşman olarak görmüyoruz. Savaşların neden çıktığının, orduların varlığının nedeninin sorgulanması gerekir. Ordular özel mülkiyetin, burjuvazinin, topraklarının, mal varlığının, kapitalin güvenliğini korumak için vardır. Ayrıca ordular silah sanayisine sahip olan diğer burjuvaziye daha fazla para kazandırmak için vardır. Ben kendi bulunduğum sınıftan ve ideolojik duruştan dolayı vicdani reddimi açıklama kararı aldım. Mevcut koşullarda ya hapis yatacağız ya da bu hakkı alacağız. Biz bu işten vazgeçmeyeceğiz, ya devlet bizi hapse atacak ya da bu hakkı alacağız.
“(Yasal düzenleme çalışmasının) içeriğini bilmiyoruz”
Soru: Vicdani ret konusunda yasal bir düzenlemeden bahsediliyor. İçeriği hakkında bilginiz var mıdır?
Karapaşaoğlu: Bakanlar Kurulu düzeyinde böyle bir çalışmanın olduğu söyleniyor ama bu çalışma meclise getirilmedi ve içeriğinin ne olduğunu bilmiyoruz. Büyük ihtimalle meclise gelince öğreneceğiz. Bekliyoruz.
“Vicdani ret bir haktır”
Soru: Hükümetten son dönemde gelen açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Karapaşaoğlu: Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’dan bir açıklama geldi ve bunun anayasaya aykırı olduğunu söyledi. Ancak anayasayı yorumlayacak en yetkili merci Anayasa Mahkemesi’nin 2013 yılında aldığı bir karar var, Murat Kanatlı ve Haluk Selam Tufanlı’nın davalarını Anayasa Mahkemesi’ne taşımıştık. Anayasa Mahkemesi’nin kararında “vicdani ret bir haktır, insanlar isterse askere gider, istemezse kamu hizmeti yapar” deniyor. Bizim de istediğimiz budur. Hükümet kanadından gelen açıklamada savcılık ve askerin olumsuz görüş verdiği belirtildi.
Savcılığın Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karara ters görüş vermesi sıkıntıdır . Anayasa Mahkemesi’yle savcılığın istişare içinde olması ve Anayasa Mahkemesinin aldığı kararları takip etmesi gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına rağmen savcılığın olumsuz bir görüş vermesi sorgulanması gereken bir durumdur. Bunun iyi niyetle yapılmış olduğunu ben kişisel olarak düşünmüyorum. Bir yerden bir müdahale olduğunu düşünüyorum. Bu müdahalenin kimden olduğunu da bilmiyorum ve bu ülkede kimden bunu öğreneceğimizi de bilmiyorum. Hukuk devletinde bu bir kriz nedenidir ama bizde değil.
“Dedelerimiz, babalarımız daha önce savaştı, biz aynı hatayı yapmayacağız”
Başbakan Tufan Erhürman’ın GKK bütçesi görüşülürken yaptığı açıklamayı farklı şekilde yorumlayabilirsiniz. “Güney’e bakarak insan hak ve özgürlüklerimizi şekillendirmeyeceğiz” veya “Güney’de insan hak ve özgürlükleri suistimal edilse bile bize daha fazla insan hak ve özgürlüklerini vereceğiz” şeklinde de yorumlanabilir. Tufan hoca bu konuda net konuşmadı, GKK ile istişare içinde olacağını söyledi ancak geçtiğimiz günlerde meclis kürsüsünden GKK’nın ve polisin kendisine bağlı olduğunu, iradenin kendisinde olduğunu söyledi. İrade kendisindeyse bu kararı kendisi verir, ne GKK, ne de savcılık verir. Bir ülkede insan hak ve özgürlüklerinin verilip verilmeyeceği bence GKK’dan geçmez. Yarın savaş çıkarsa elimize silah alacağımızı mı düşünüyorlar? Ya da bu memlekette antimiltaristlerden neden korkuyorlar? Bu memlekette orduyu güçlendirecek olan ya da asker sağlatan anti-militaristler mi? Bu ülkenin milliyetçilerine güvenmiyorlar mı? Sayıları yeterli değil mi? Bu ülkenin güvenliğini anti-militaristler mi sağlıyor? Kendi devletlerine, eğitim sistemlerine güveniyorlarsa korkmasınlar. Yarın savaş çıksa da anti-militaristler gidip savaşmayacak. Dedelerimiz, babalarımız daha önce savaştı, biz aynı hatayı yapmayacağız. Ben kendi arkadaşım Andonis’e kurşun sıkmayacağım.
CTP milletvekili Doğuş Derya bütçe tartışmaları sırasında vicdani ret konusundaki açıklamalarıyla bize yine destek verdi, bu bizim için önemli ve değerlidir. Doğuş Derya’yı hükümetten ayrı görmüyorum, CTP milletvekilidir, CTP’yi ve dolayısıyla hükümeti temsil etmektedir. Bundan dolayı hükümetin vicdani retle ilgili hiçbir şey yapmadığını ve düşünmediğini söylemiyorum. İnanmak istiyorum. Bürokrasisinden liderlerine kadar aydınların oluşturduğu bir hükümet vardır ve vicdani ret hükümet programına girdi. 4 liderin sözlerini tutacağına inanmak istiyorum. Eğer sözlerini tutmazlarsa insanlar herhalde onlara gerekli cevabı verecektir. Hükümet vicdani ret konusunda sözünü tutarsa, bizim de ezberimiz bozulacak. Bu siyasetçinin prestijinin yenilenmesi açısından da önemli.
“İnsan iradesinin düşüncelerinden veya inançlarından dolayı alıkonulması insanlık suçudur”
Soru: 3 Ocak’taki mahkemede, ya hükümet vicdani ret konusunda çalışma yapıyor diye dava geri çekilecek ya da hapse atılacaksınız. Daha önce verilen kararlarda para cezası veya hapis diye karar çıkmıştı...
Karapaşaoğlu: Biz para cezasını ödemeyi reddediyoruz. Çünkü zaten ilk aşamada seferberliğe gitmeyince para cezası kesiliyor ve biz bunu ödemiyoruz ve mahkemeye çıkarılıyoruz. Para cezasını ödersek mücadelenin bir anlamı olmaz. Hemen yanı başımızda aydınlar yıllarca hapse atılırken, 10 gün hapse atılmak sorun değil ama insan iradesinin düşüncelerinden veya inançlarından dolayı alıkonulması insanlık suçudur ve kabul edilemez. 21’nci yüzyılda, böyle bir hükümet görevdeyken bu sebeple hapis kararı utanç olur.
“Eğer hapis yatarsam, AİHM’e gideceğiz”
Soru: Hapse atılmanız durumunda sonrasında Türkiye aleyhine AİHM’de dava süreci olur mu?
Karapaşaoğlu: Eğer hapis yatarsam, AİHM’e gideceğiz. Ama sonrasında da benzer davalarımız olacak. Ben 33 yaşındayım, 40 yaşına kadar seferberliğe çağrıldığını düşündüğümüzde bana 7 dava daha okunacak. Bu hak geçmezse, bize yeni davalar açılması söz konusu olacak.
Murat (Kanatlı) ve Haluk’un (Selam Tufanlı) davalarının geri çekilmesi bu insanların yargılanmayacağı anlamına gelmez, savcılık davaları yeniden gündeme getirebilir. Bu tehlikeli bir süreçtir. Hükümet ya bizim yargılanmamıza ve hapse atılmamıza göz yumacak, ya da bu konudaki yasal düzenlemeyi yapacaklar. Yapmayacaklarsa da, daha önce kendilerinin eleştirdiği siyasiler gibi olmayıp bir izahat verecekler.
Bu ülkede seferberlik konusu saçmalıktır. Kapılar açık, geçişler var. Ama hala savaş hazırlığına önem veriliyor. Sayın Tatar ve Töre bunun nasıl bir ateşkes olduğunu açıklasın. Birlikte yiyip içen, ticaret yapan iki toplum var. Kıbrıs Cumhuriyeti Türkiye’nin ekonomik ilişkilerinin olduğu bir ülkedir. KKTC ile Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilişkileri var, birbirlerine elektrik alıp veriyorlar, ortak arıtma tesisi var ama diğer taraftan ateşkesten söz ediyorlar. Bizimle dalga mı geçiyorlar? Bu kafalar tamamen soğuk savaş döneminde yapılan bir siyasetin ürünüdür.
“Kıbrıs Cumhuriyeti’nde mekanizma hala uluslararası standartlarda değil”
Soru: Güney Kıbrıs’ta vicdani ret konusunda bir düzenleme var? Orada sistem nasıl çalışıyor?
Karapaşaoğlu: Kıbrıs Cumhuriyeti’nde mekanizma hala uluslararası standartlarda değil, öncelikle, istenen, askerden bağımsız bir kurumun değerlendirme yapması noktasında sıkıntı var, komite Savunma Bakanlığı altında çalışıyor, bu bir sıkıntı. Bunun yanında komitedeki beş kişinin ikisi üniversite profesörü, biri başsavcı temsilcisi, biri askeri üst düzey yetkili, biri de askeri psikolog. Bunda da sorun var çünkü askerlik kurumu ile çelişki yaşayan bir kişinin askeri bir kişi tarafından sorgulanması uluslararası standartlarda değil, komitenin tamamen sivil kişilerden oluşması gerekiyor. Komite daha önce düzenli çalışmıyordu ama bir süredir rutin işler hale geldi, özellikle seferberlik kısmında yeni yeni isimlerin vicdani ret hakkını elde ettiğini, resmi yazılarını aldıklarını, bazıların da almaya yakın olduğunu biliyoruz.
Alternatif kamu hizmeti kısmında da şeffaflık olmadığı için denetim yapılabilmesi mümkün olmadı yani görevlendirmelerin nasıl yapıldığına dair bilgi yok, o noktada da alternatif kamu hizmetinin cezalandırıcı nitelikte olmaması, kişinin onurunu zedelememesi gerekiyor. Bizim temasta olduğumuz kişilerde şimdilik bir sorun gözlemlemedik. Buradaki güncel esas sıkıntı, asker diyor ki, “zorunlu askerlikte 24 saat kamp içinde kalındığı için kamu hizmeti de 14 ayın toplam saatine denk gelen 19 ay olması gerekir”, ayrıca bir asker 14 ay boyunca bir miktar maaş alır, 14 ayın toplam maaşını 19’a bölerek vicdani retçilere kamu hizmetindeyken ödemekte, yani bir tür cezalandırıcı veya caydırıcı bir işlem uygulanmaktadır. Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak bu konuda uluslararası temaslarda tartıştırmakta, girişimler yapmaktayız.
2 sene önce direk zorunlu askerlikte vicdani ret hakkı için başvuran Baflı 2 arkadaşımızın sürecini yakından takip ettik, 17 yaşında ideolojik zeminde başvuru yaptılar, başvuruları kabul edildi, önce Poli Hastanesi’nde, sonra da Baf Hastanesi’nde odacı olarak 19 aylarını tamamladılar. İlk başvuruları kabul edildiğinde, 37 ay yapacaklarını biliyorlardı ve ona rağmen bu sürece girdiler ama 19 ayda tamamlandı.
Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki esas sıkıntı, 17 yaşında gencin vicdani ret pozisyonu komite önünde savunması. Bu birçok genci, aile ve toplum baskı ile vicdani ret savunmasından vazgeçirebilmekte, güneydeki askerlik kurumu bunu özendirmek için kamp içinde 14 ay silahsız görevi de alternatifmiş gibi sunmaktadır. Askeri kamp içinde vicdani retçilerin görev yapması bir alternatif olamaz... Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi olarak Kıbrıs’ın tümünde yardım talebi olan herkese gerek eylem gerekse hukuksal yardımı yapmaya hazırız ve bu hakkın uluslararası standartlarda sağlanması için çalışmalarımıza devam ediyoruz.
“Biz ölümleri, yanlışlıkları içselleştirdik”
Soru: Geçtiğimiz günlerde 13 yaşında bir çocuk temas ettiği mühimmatın patlaması sonucunda öldü. GKK “atış yapılacağı açıklanmıştır” diye açıklama yaptı. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
Karapaşaoğlu: Makhir’in (İsmailov) olayında yapılan açıklama kabul edilemez. Bir devlet bir insanın hayatını iyileştirmek, ona güvenli bir yaşam vermekle yükümlüdür. “Biz uyarmıştık” şeklinde bir açıklama kabul edilemez. Bu duyuru herkese ulaşmamış olabilir. Bu olayla ilgili iki önemli konu var, birincisi devletin ve ordunun insanları ne kadar düşündüğü ve ne kadar önlem aldığı ve ikincisi de 13 yaşında bir çocuğun neden çalıştığıdır. Bu da devletin ayıbıdır. Biz ölümleri de, yanlışlıkları da içselleştirdik, şaşkınlığımızı yitirdik. Bu toplumsal bir sorundur.
“10 yıllık bu süreç içinde birçok gelişme sağladık”
Soru: Son olarak ne eklemek istersin?
Karapaşaoğlu: 10 yıllık bu süreç içinde birçok gelişme sağladık. İşgal altındaki bir ülkenin meclisine bu konuyu getirdik, bu konu tartışıldı, komiteler kuruldu, Bakanlar Kurulu’nda bu konular konuşuldu. Bunlar bu ülkenin koşullarında küçümsenecek işler değil. Somut bir kazanım yok ama bu süreci gündeme getirdik ve KKTC tarihinde ilk defa hükümet programında vicdani ret yer aldı. DP bile parti manifestosuna vicdani reddi koydu. DP’nin vicdani reddi seçim propagandasının içine koyması çok önemli birşeydir. Biz bu ülkede yıllarca Denktaş rejimini konuştuk ve Denktaş ailesi askerle anılan bir ailedir ve DP de onların partisi olarak anıldı. Bu partinin bile bu hakkı anlıyor olması ve tanıması bence önemli birşeydir ve büyük bir kazanımdır. Hükümetteki 4 partinin vicdani ret konusunda samimi olup olmadığını bize süreç gösterecek.
Fotoğraflar: Devrim DEMİR