1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “Çözüm ve Yeniden Birleşme İçin Yürüyoruz”
“Çözüm ve Yeniden Birleşme İçin Yürüyoruz”

“Çözüm ve Yeniden Birleşme İçin Yürüyoruz”

Derinya’da “Çözüm ve Yeniden Birleşme İçin Yürüyoruz” yürüyüşü yapıldı. Çoğunluğu Kıbrıslı Rumlardan oluşan iki toplumlu yürüyüşte sürekli hep bir ağızdan “Kıbrıs’ta barış engellenemez” sloganları atıldı.

A+A-

Derinya’da “Çözüm ve Yeniden Birleşme İçin Yürüyoruz” yürüyüşü yapıldı. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, hep bir ağızdan “Kıbrıs’ta barış engellenemez” diye haykırdı…

Kıbrıs'ın güneyinde AKEL tarafından organize edilen yürüyüşe kuzeyden de bazı siyasi parti ve örgütlerin katıldığı Bu Memleket Bizim Platformu da destek verdi. Yürüyüşe katılan Bu Memleket Bizim Platformu, sabah saatlerinde güneye gitmezden önce, Derinya’daki geçiş noktasında basına kısa bir açıklama yaptı.

Eyleme güneyden genci, yaşlısı, binlerce kişi katıldı. Kıbrıs ta barış engellenemez sloganları hep bir ağızdan atıldı.

Şarkılar, Kıbrıs'ta barış engellenemez sloganlarıyla son bulurken Rumca ve Türkçe açıklamalar yapıldı.

Yürüyüş, Derinya geçiş noktasında son bulurken, alana gelen katılımcılar selamlama konuşmalarıyla karşılandı. Hem Türkçe hem de Rumca yapılan konuşmalarda Bu Memleket Bizim Platformu adına DEV-İŞ Genel Başkanı Koral Aşam, Avrupa Parlamentosu Sol Grubu Eş Başkanı Martin Schirdewan ve AKEL M.K. Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’ya söz verildi.

Çözüm vizyonunu bir kez daha haykırmak için düzenlenen etkinlikte ortak açıklama yayımlayan İki Toplumlu Birleşik İnisiyatifine, Yunanistan’ın Barış ve Kıbrıs ile Dayanışma İnisiyatifi Delegasyonu’na ve tüm katılımcılara da teşekkür edildi.

Konuşmalar can kulağıyla dinlendi, alkışlarla desteklendi…

Alanda Avrupa Parlamentosu Sol Grup Eş Başkanı Martin Schirdewan konuşması için kürsüye çağrıldı.

Martin Schirdewan, konuşmasında ‘Maraş gibi bu tür ihlaller ve tahriklerin sona ermesi, Maraş’ın yasal sakinlerine iade edilmesi gerektiğine’ değinerek, Kıbrıs'ın geleceğinin taksim değil, her iki toplum için de barış ve refah olduğuna değindi.

Martin Schirdewan ardından Bu Memleket Bizim Platformu adına selamlama konuşmasını DEV-İŞ Genel Başkanı Koral Aşam yaptı.

Aşam, konuşmasında, ilgili BM kararlarında belirtilen şekilde iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı birleşik federal Kıbrıs temelinde, Guterres çerçevesini pusula yaparak, derhal müzakerelere başlanmasının, barışa yürümenin tek yolu oldunuğu ifade etti. Aşam, “Ortak değerlerimizle, ortak sorunlarımıza birlikte çözüm bulacak, Kıbrıs’ın bir barış adası olmasını sağlayacağız” dedi.

AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu da konuşmasında Kıbrıs sorununun bugün en kötü aşamasında bulunduğunu ifade ederek, bunun söz gelişi söylenen bir şey değil, kâbus gibi ve katı bir gerçeklik olduğunu dile getirdi.

Stefanu, konuşmasında “Bu memleket bizim ve onu yarım değil, bütün olarak tasavvur etmeye ve bütün olmasını, yeniden birleşmesini istemeye hakkımız var!” dedi.

2 buçuk kilometre yüründü

Yaklaşık 2 buçuk kilometre güzergâhı 30 dakikada yürüyen katılımcılar üzerinde ‘Çözüm ve Yeniden Birleşme Yürüyüşü’ yazılı ve zeytin dalı amblemli olan tişört ve şapka taktı. Yürüyüşün başlangıcında ve sonunda tüm katılımcılara ücretsiz şişe su dağıtılırken, toplu taşıma, otopark, pandemi kuralları çerçevesinde maske kullanımı gibi birçok detaya büyük önem verildi.


Bu Memleket Bizim Platformu adına DEV-İŞ Genel Başkanı Koral Aşam:

 “Yaşasın birleşik Federal Kıbrıs”

Bu Memleket Bizim Platformu adına selamlama konuşmasını yapan DEV-İŞ Genel Başkanı Koral Aşam’ın konuşmasının tam metni şöyle:

“Kendi ülkesinin yarısına hapsedilmeye karşı çıkan yürekli insanlar, barışın bir erdem olduğuna inanan ve bu uğurda yıllardır mücadele veren yurtsever kardeşlerim, ayrılığı dayatanlara karşı ille de barış ve yeniden birleşme diyen, bu memleketin tümü ortak vatanımızdır diye haykıran barışseverler, hepiniz hoş geldiniz.

Ortak vatanımızın kuzeyinde, ortak mücadelemizi sürdüren en geniş platform olan “Bu Memleket Bizim Platformu” çatısı altında örgütlenmiş tüm barışseverler, çeşitli zorluklardan ötürü burada olamasalar da, tümünün de kalbi bugün aynı duygularla burada atıyor. Ve aynı zamanda sembolik rakamlarla da olsa eş zamanlı yürüyüş yapıp, ortak amacımızı onlarda haykırıyorlar.

CransMontana’da çözüme çok yaklaşılmasına rağmen, Rum liderliği göz göre göre, şövenist çevrelerinde oyunu alabilmek için, çözümü seçime kurban etmiş, ardından da çözüme hizmet etmeyen çözüm parametreleri dışında önerilerle, zaman kazanarak suçlama oyununa devam etmiştir. Yaklaşık 2 yıl bu şekilde heba edildikten sonra, Berlin zirvesinde BM gözetiminde toplum liderlerinin karşılıklı olarak vardığı mutabakat gerçekçi yol haritasını tekrardan ortaya koymuştur.

Kısa bir süre sonra, bu kez de kuzeyde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında, Kıbrıs Türk liderliği ve Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri tarafından Federasyondan vazgeçilerek, 2 devletli çözüm modelinin gündeme getirilmesi, benzer süreçlerin yaşanmasına neden olmuştur.

İki toplum liderinin de, yeni ve yaratıcı diye sunduğu çözüm şekli, tarafların bu güne kadar üzerinde mutabakata varılan ve ilgili BM kararlarına da giren parametrelere tamamen aykırıdır.

Ülkemizin ortak değeri Maraş ise çözüme engel çıkaran değil katkı sağlayan bir güven yaratıcı unsur olarak kullanılmalı ve yine ilgili BM parametrelerinde belirtilen 550 ve 789 sayılı kararlar doğrultusunda hayata geçirilmelidir.

Bilinmelidir ki, gerçekleşmesi mümkün olmayan dayatma oldubittiler, bölünmüşlüğü pekiştirmekle kalmayacak ülke coğrafyamızda yaşanan gerginliklerinde körükleyicisi olacaktır.

Varılan konakta, barışa yürümenin yolu çok açıktır. İlgili BM kararlarında belirtilen şekilde iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı birleşik federal Kıbrıs temelinde, Guterres çerçevesini pusula yaparak, derhal müzakerelere başlanmalıdır.

Ülkesinin yeniden birleşmesini isteyen tüm barış güçleri bu doğrultuda çalışmalı ve baskı unsuru olarak süreci hızlandırmalıdır.

Çözüme karşı savaşanlar bilmelidirler ki, biz ortak vatanımızda ortak geleceğimizi barış kültürü üzerine kuracağız, ortak vatanımızı birlikte ve yeniden kurgulayacağız. Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğe tahammülümüz kalmadı. Bu güne kadar Kıbrıs’ın barışseverleri olarak bu ülkede barışı ve kardeşliği var etmek için çalıştık, var olana kadar da çalışmaya devam edeceğiz.

Ortak değerlerimizle, ortak sorunlarımıza birlikte çözüm bulacak, Kıbrıs’ın bir barış adası olmasını sağlayacağız. Yaşasın birleşik Federal Kıbrıs.”


Avrupa Parlamentosu Sol Grubu Eş Başkanı Martin Schirdewan:

Kıbrıs'ın geleceği taksim değildir barış ve refahtır”

Çözüm ve Yeniden Birleşme Yürüyüşü’nde Avrupa Parlamentosu Sol Grubu Eş Başkanı Martin Schirdewan tarafından yapılan konuşma şöyle:

“Bugün, sadece Kıbrıs’ta yaşayanlar için değil, barışçıl bir geleceğe inanan herkes için önemli bir gün. Kıbrıslı Rumların, Kıbrıslı Türklerin, Maronitlerin, Ermenilerin ve Latinlerin birlikte inşa edecekleri bir geleceğe, gelecek nesillerin barış ve refah içerisinde yaşayacakları bir Kıbrıs’a, tüm Kıbrıslılara ait olacak bir geleceğe inanan herkes için önemli bir gün. Bugün benim için de önemli bir gün. Sizinle birlikte yürüdüm. Çözüm ve yeniden birleşme talep eden sesinizin net ve güçlü bir şekilde duyulması yönündeki isteğinizi ve kararlılığınızı hissettim. Bu sesi, sizin sesinizi Avrupa Parlamentosu'na ileteceğime söz veriyorum. Avrupa Parlamentosu'ndaki Sol Grup olarak bizler, bütün bu yıllar boyunca Kıbrıs sorunundaki durumu izliyoruz. Endişe verici gelişmeler hakkında AKEL'ci yoldaşlarımız bizi bilgilendiriyor, uyarıyor. Çözüm ve yeniden birleşmeden yana birlikte hareket ediyoruz. Kıbrıs’ın üzerinde bir tehdit olarak dolaşan kalıcı bölünme, Kıbrıs ve Kıbrıslırum-Kıbrıslıtürk, tüm Kıbrıs halkı için olduğu kadar, Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'nun bu sorunlu bölgesinin halkları için de yıkıcı olacaktır. Böylesi bir durum, Avrupa Birliği açısından da kabul edilemezdir. Bu nedenle, Avrupa Birliği'nin diğer tüm üye devletler karşısında olduğu gibi, Kıbrıs Cumhuriyeti karşısında da -sadece dayanışmasını ifade etmesinin ötesinde- sorumluluklarının olduğuna kesinlikle inanıyorum. Avrupa Birliği AB üyeliğine aday olan Türkiye'ye 21. yüzyılda Kıbrıs'ın -ya da başka bir ülkenin- işgalinin çağdışı olduğu ve sona ermesi gerektiği, Kıbrıs sorununun çözümünü ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesini engellemeye son vermesi gerektiği mesajını çok net bir şekilde vermelidir. BM Genel Sekreteri'nin de talep ettiği gibi, müzakerelerin Crans Montana'da kalınan yerden devam etmesi gerekiyor. Üzerinde anlaşmaya varılmış olan bir çerçeve var ve bu çerçeve BM kararlarında öngörüldüğü gibi siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli iki toplumlu federasyondur. Bugüne kadar yapılmış olan tüm çalışma, birikmiş olan müktesebat ve müzakerelerde bunca yıldır varılan yakınlaşmalar korunmalı ve bu, Kıbrıs sorununa bir an önce kapsamlı bir çözüm bulunması hedefine hizmet etmelidir. Bizim anlayışımıza göre, uluslararası hukuk üstün gelmeli, BM kararlarına saygı gösterilmeli ve uygulanmalıdır. Gerekli siyasi irade ve halkın güçlü isteği ile Kıbrıs sorunu halkın yararına çözülebilir. Dün buradaydım ve 47 yılı aşkın işgalin meşhur Mağusa kentinde ve özellikle de kapalı Maraş bölgesinde nasıl derin izler bıraktığını gördüm. Maraş bölgesinde yapılan ihlal BM Güvenlik Konseyi’nin ilgili kararlarının bariz bir şekilde bir ihlalidir ve Sol Grup bunu defalarca kınamıştır. Bu tür ihlaller ve tahrikler sona ermelidir. Maraş yasal sakinlerine iade edilmelidir. Kıbrıs'ın geleceği taksim değildir, Kıbrıslırumlar için olduğu kadar Kıbrıslıtürkler için de gelecek barış ve refahtır ve bu gelecek bölgenin, Avrupa'nın ve tüm uluslararası toplumun da yararına olacaktır. Bu benim Kıbrıs'a ilk gelişim ama sizi temin ederim ki çözüm ve yeniden birleşme için verdiğiniz mücadele, Doğu Akdeniz'in bu köşesinde barış talep eden güçlü mesajınız bende yankı uyandırıyor ve bunu Avrupa Parlamentosu'na ve olası tüm forumlara ileteceğim.”


AKEL M.K. Genel Sekreteri Stefanos Stefanu :

“Yarısı buradaysa kalbimin, doktor, diğer yarısı Maraş’tadır”

Çözüm ve Yeniden Birleşme Yürüyüşü’nde AKEL M.K. Genel Sekreteri Stefanos Stefanu tarafından yapılan konuşma: “Mağusa'ya bu kadar yakın ve bu kadar uzak olan bu simgesel mekânda bulunduğumda, Nazım Hikmet'in bir dizesini hatırlatan ve 1974'ün o korkunç yazını yaşayan bizleri anlatan şu sözler aklımdan geçiyor: “Yarısı buradaysa kalbimin, doktor, diğer yarısı Maraş’tadır”

Bir süre önce Türkiye'nin ilgili BM kararlarını ihlal edip, binaların cesetlerini, yıkılmış tabelaları, yağmalanmış evleri göstererek Mağusa'nın kapalı bölgesinin bir kısmını açmasından sonra insan kendisini daha da şoka uğramış hissediyor. Bu terk edilmişlik manzarası, yurdumuzda neredeyse yarım asırlık yaşamın tüm acılarını ve kayıplarını içinde barındırıyor. İşgal edilen kentin kalbiyle zamanın durduğunu söyleriz genelde. Ancak zaman acımasızdır ve geçen yıllar çözüm umutlarını yutup tüketmektedir. Ama bugün buraya yıkıntılar üzerinde ağlamaya gelmedik. Sönmeye bırakmamamız gereken çözüm umudunu beslemek için buraya geldik. Çözüm ve yeniden birleşme mücadelesini sürdürme irademizi bir kez daha güçlü bir şekilde ifade etmek için buraya geldik. Bizi birleştiren şeyleri yeniden tanımlamak için bugün burada toplandık. Bizi inatçı, dirençli yapan şeyleri. Bize ilham veren şeyleri. Yurdumuzu bölen dikenli teller olmadan, yeniden birleşmiş olarak görme umudu bizi birleştiriyor, bizi daha inatçı, daha dirençli yapıyor, bize ilham veriyor. Dostlar, Memleketimiz nihai taksime doğru sürüklenirken, insanların evlerinin kanepelerinde rahat bir şekilde oturmaya devam etmesi trajiktir. Ayrıca belleklerinin solmaya, unutmaya teslim edilmesine izin vermeleri de trajiktir. Maraş hepimiz için alarm zilini çalıyor, ama sadece Maraş değil, mesajlar her yerden geliyor. İşgal altındaki topraklarımızın ve özgür Kıbrıs'ın her köşesinden şu mesaj geliyor: Kıbrıslırumlar ve Kıbrıslıtürkler olarak sesimizi birleştirelim; çözüm, yeniden birleşme ve barış talep edelim. Bu barış yürüyüşünün, BM kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğin olacağı iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çerçevesinde ortak bir vatanı tasavvur etmekte ısrar edenlere izlenecek yolu tekrar göstermesini istiyoruz. Çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceğini güvence altına almanın tek yolunun, Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin birlikte yönetecekleri özgür, ortak bir vatanda yine barış içerisinde birlikte yaşamaları olduğunu bilenlere izlenecek yolu tekrar göstermesini istiyoruz. Dostlar, Kıbrıs sorunu bugün en kötü aşamasında bulunuyor ve inanın bu, söz gelişi söylenen bir şey değil, kâbus gibi ve katı bir gerçekliktir. Bu, süregiden çıkmazın ve müzakere boşluğunun yol açtığı bir gerçekliktir. Bu, Türkiye'nin ve Kıbrıstürk liderliğinin iki devletli çözüm yönünde ısrarının yol açtığı bir durumdur. Bu, Mağusa'nın kapalı bölgesinin bir kısmının hukuk dışı bir şekilde açılmasının ve yeni oldubittilerin yol açtığı bir durumdur. New York'ta yapılan üçlü buluşmanın ardından bir açıklama yapılması ve BM Özel Temsilcisi atanması gibi konularda bile yaşanan zorluk Kıbrıs sorununun bugün içinde bulunduğu çıkmazın büyüklüğünü göstermektedir. Türkiye ve Ersin Tatar'ın daha öncesinde benzeri görülmemiş uzlaşmazlık göstermekte oldukları ve genelde taksimci tavırları hakkında saatlerce konuşabilirim ve bunlar tamamen gerçektir. AKEL bu gerçekleri her vesile ve fırsatta dile getirmektedir. Zaten bugünkü yürüyüş de bu nitelik ve içeriğe sahiptir. Ancak çıkmazları aşıp çözüme ulaşabilmek için Türkiye'yi ve hukuk dışı işgalini kınamak yeterli değildir. Kıbrısrum tarafının durumu nasıl ele alması ve elinden geleni yapıp çıkmazın aşılması için hangi somut inisiyatifleri alması, hangi girişimlerde bulunması gerektiğini belirtmemiz şarttır. Müzakerelerin 2017'de kesintiye uğradığı yerden ve o zamana kadar varılmış olan tüm yakınlaşmalar korunarak, Guterres Çerçevesi temelinde yeniden başlamasını hedeflemeye devam etmemiz gerektiğine dair görüşümüzün doğruluğunu son gelişmeler de teyit etmektedir. Bugün aranan ortak zemin budur ve iki taraf arasında var olan büyük mesafe dikkate alındığında, arandığı söylenen zeminin bulunup bulunmayacağı da oldukça şüphelidir. Sunduğu “yeni fikirler” ve Kıbrıs sorununu yönetme şekli nedeniyle N. Anastasiadis'e AKEL'in katılmadığı ve sert eleştirilerde bulunduğu bilinmektedir. Cumhurbaşkanı’nın izlediği politika, Türkiye'nin yeni oldubittilere yol açmak için zamanın verimsiz geçmesini kullanarak taksimi öne çıkarmasına olanak sunmaktadır. N. Anastasiadis'e yönelik eleştirimiz muhalefet etme niyetiyle yapılan bir eleştiri değildir. Yurdumuz ve halkımız karşısında sorumlu bir tavır ortaya koymaktır. Mevcut durum ve yaşananlarla oluşan karamsar tablo karşısında bir ıstırap çığlığıdır. Evet, tedirginiz. Yurdumuzun adım adım taksime sürüklenmesi başkalarının işine gelebilir. Bizim taksimle uzlaşmamız asla söz konusu olamaz. Çünkü taksimin sürekli bir tehlike kaynağı olacağını biliyoruz. Gelecek nesillere böyle bir miras bırakmayı istemiyoruz ve buna hakkımız da yok. Dostlar, Çözüm ve yeniden birleşme mücadelesinde ortak mücadele arkadaşlarımız, Kalbimizin yarısı burada, diğer yarısı barikatların arkasında birlikte yürüdük; adil ve sürdürülebilir bir çözüm için umut yolunda birlikte yürüdük. Hep birlikte aynı yolda yürümeye devam edeceğiz. Bu memleket bizim ve onu yarım değil, bütün olarak tasavvur etmeye ve bütün olmasını, yeniden birleşmesini istemeye hakkımız var! Yaşasın Kıbrıs'ımız! Yaşasın halkımız!”

Bu haber toplam 1609 defa okunmuştur