1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Darbe ve Yüzleşme
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Darbe ve Yüzleşme

A+A-

 

1974 yılında Yunan Cuntası ile EOKA B’nin Başpiskopos Makarios’a karşı düzenlediği darbe yakın Kıbrıs Rum tarihinin en trajik sayfalarından birini oluşturuyor. Darbeden sonra adaya müdahale eden Türkiye ülkeyi coğrafi ve demografik olarak böldüğü gibi, o gün bugündür binlerce askeriyle adada oturuyor.

Darbeyi yapanların büyük bir nefretle anılması ve Kıbrıs Rum siyasi yaşamında günümüze kadar “Makariosçular” ve “Darbeciler” ayırımının canlı tutulmasına rağmen gerçekte Kıbrıs Rum toplumu darbe ile yüzleşmedi. Makarios, Türkiye’nin müdahalesinden sonra herkese “zeytin dalı” uzattı ve darbecileri affetti. Fakat toplumun bölünmüşlüğü içten içe devam etti. AKEL ve Makariosçu partiler darbecileri affetmedi. Darbeye karşı çıkanların kurduğu “direniş dernekleri” darbecileri lanetlemeye devam ediyor.

DİSİ ise daha farklı bir eğilim içindedir. Yunan Cuntası ile birlikte darbeye katılan EOKA B üyelerinin bir kısmını bünyesine katan parti, darbenin sorumluluğunu bütünüyle Yunan Cuntasının üzerine yıkıyor. DİSİ’nin kurucu başkanı Glafkos Kliridis 1993 yılında cumhurbaşkanı seçildikten sonra darbeye katıldıkları için mevkilerini kaybeden 62 EOKA B üyesine “itibarlarını” iade ederek makamlarına geri dönmelerini sağladı. Benzer şekilde, Nikos Anastasiadis de 2013 yılında cumhurbaşkanı seçildikten sonra, darbe esnasında Milli Muhafız Ordusunda görev yapan ve Makarios’u devirme operasyonunda ölen Kıbrıslı Rumların “itibarını” iade etti ve askeri törenlerle yeniden gömülmelerini sağladı. “Emir-komuta zinciri içinde darbeye katılmak zorunda bırakılan genç askerlerin hiçbir sorumluluğu yoktur” diyen DİSİ “darbecileri ödüllendirmekle” suçlanıyor.

Kısacası, Kıbrıs Rum toplumunda darbe ile ilgili tartışmalar kısır bir “Makariosçu- Anti-Makariosçular” çekişmesi içine hapsedilmiştir. Bu yüzden de 15 Temmuz Darbesine giden süreçte yaşananlar, ortaya çıkan çözüm olanaklarının heba edilmesi, Kıbrıslı Türklerin durumu ve Makarios’un maksimalist politikaları tartışılmıyor. Bu durum, Kıbrıs Rum toplumunu iki açıdan önemli yüzleşme sorunlarıyla ile karşı karşıya bırakıyor: a) Kıbrıslı Türkler ve darbe öncesi, b) Darbe esnasında ve öncesinde EOKA B’nin katlettiği Kıbrıslı Rumların yakınlarının adalet bekleyişi.  

Durum Kıbrıslı Türkler bağlamında şöyle görünüyor: 15 Temmuz 1974’e kadar Kıbrıs’ta “asrı saadetin” hüküm sürdüğü ve bu “cennetin” darbeyle bozulduğu konusunda hem sağ, hem sol, hem de merkez partiler tam bir görüş birliği içindedir. Oysa Kıbrıs’ta 15 Temmuz 1974 öncesinde sadece Kıbrıslı Rumlar “parlak” bir dönem yaşıyordu; Kıbrıslı Türkler adanın %3’ünü oluşturan gettolara sıkıştırılmış, devlet iktidarından ve ekonomik olanaklardan yoksun bırakılmışlardı. Başka türlü söylersek, sadece Kıbrıslı Rumlar “asrı saadet” dönemi yaşıyordu, Kıbrıslı Türkler değil.

Diğer bir konu, 1974 öncesi Kıbrıs müzakereleri ve Kıbrıs Rum tarafının, yani Makarios’un tutumudur. Kıbrıs Türk tarafının Makarios’un 13 maddesini kabul edecek kadar geri çekilmesi ve sadece yerel özerklikle yetinmesine rağmen, Makarios çözümden uzak duruyor ve hep daha fazlasını istiyordu.

Ne var ki, Kıbrıs Rum tarih yazıcılığında ve genel olarak siyasal kültüründe 1960’lı yıllar bu açıdan irdelenip değerlendirilmiyor. Birkaç istisna hariç, “cennettin yitirilmesinin” bütün sorumluluğu “dış mihraklar” ve Türklere yükleniyor.

Öte yandan darbeye giden süreçte EOKA B’nin katlettiği, ayrıca darbe esnasında öldürülen Rumlar sadece banal ve rutin bir törenle göstermelik olarak anılıyor. Faillerin bulunup yargılanması için Kıbrıs Cumhuriyeti hiçbir girişimde bulunmuyor. Kısacası, Makarios’un uzattığı “zeytin dalı” adaletsizliği kamufle ediyor ve faillerin yargılanmasını engelliyor. Yakınlarını kaybeden mağdur Kıbrıslı Rumların adalet talebi görmezlikten gelindiği gibi, bu konuda ısrar eden olursa, “tuhaf” biri olarak görülüyor ve ruh sağlığından şüphe ediliyor. Böylece, failler serbest dolaşırken, mağdurlar iki kez mağdur ediliyor. 

Ayrıca, hatırlatmakta yarar var: darbe öncesinde ve  darbe esnasında Kıbrıslı Rumları katleden EOKA B üyeleri, 1974 savaşında Kıbrıslı Türklere karşı toplu katliam düzenleyen kişiler arasında yer alıyordu.

Açıkçası, darbe bağlamında Kıbrıs Rum toplumunu bekleyen yüzleşme sorunları diz boyu...

Neden yüzleşme mi?

Her zaman söylediğim gibi, yüzleşmeyen toplumlar yüzsüz olurlar...

Bu yazı toplam 4113 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar