“Enosis Hayaleti” Ne Anlatıyor?
Kıbrıs, benzer veya aynı siyasi kültürlerin böldüğü bir ülkedir. Milliyetçi akımların böldüğü bir ülkeyi, milliyetçiliğin belirlediği siyasi kültürle birleştirmek oldukça zordur. Ve şurası bir gerçektir ki, Kıbrıslı Türk ve Rum elitlerine yön veren başat ideoloji hala milliyetçiliktir.
Belki, iki türlü milliyetçilik söz konusudur diyerek, şöyle bir ayırım yapabiliriz: Federal devlet fikrine kapalı olan, bu fikre karşı çıkan milliyetçiler ile federal devlete açık olan, pragmatist gerekçelerle federal bir devlet kurmakta mutabık olanlar.
Birinci kategoride yer alanlar için söylenecek fazla bir söz yok. Onlar ne istediğini olmasa da ne istemediklerini biliyorlar ve milliyetçi ideolojinin bahşettiği bütün araçları federal devlet fikrine karşı seferber ediyorlar.
İkinci kategoride yer alan pragmatistlerin işi daha zordur. Bir yandan adada federal bir devletin kurulması gerektiğine inanıyorlar, öte yandan da kökleri eskilere uzanan milliyetçi ideolojinin belirlediği bir alanda mücadele ediyorlar. Bulundukları alan, milliyetçiliğin güçlü mirasının etkisi altındadır ve o alan içinde hem dönüştürücü özne, hem de belirlenen nesne konumundadırlar. Çünkü, özneler başat normları içselleştirir ve belli şekillerde davranmaya mecbur olurlar.
Fakat bu tek taraflı bir ilişki değildir. Özneler alandan etkilendiği kadar alanı etkileme imkanına da sahiptir. Başka türlü söylersek, aktörler sadece nesne değil, alan içinde ekonomik, toplumsal, kültürel ve sembolik sermayeleri ele geçirmek için mücadele eden öznelerdir.
Bu gerilimli etkileşim sürecinde Kültürel Sermaye ile Sembolik Sermaye çok önemli rol oynar. Kültürel Sermaye, toplumlarda anlam ifade eden ve ekonomik olmayan değerlerden oluşur. Davranış biçimleri, kullanılan dil, din bilgisi, sahip olunan diploma, sanat eserleri vb.
Sembolik Sermayenin ise özel bir yeri vardır, çünkü, hangi sermayelerin değerli olduğunu belirleyen algıyı düzenleyen Sembolik Sermayedir.
Kıbrıs Sorununu federal devlet temelinde çözmek isteyen aktörlerin en büyük sorunlarından biri, adada Kültürel ve Sembolik Sermayelerin çözüm karşıtı bir işleve sahip olmasıdır. Başka türlü söylersek, milliyetçilikten arınmış Kültürel ve Sembolik Sermayeden yoksun olmalarıdır.
Derinden yaşadığımız “Enosis Krizi” tam da sözünü ettiğim Kültürel ve Sembolik Sermayelerin çözüm karşıtı işlevinden kaynaklanmaktadır. Ortada “Enosis politikası” veya “Enosis talebi” yokken, “Enosis Krizi” yaşamak, milliyetçi elitlerin Sembolik Sermayeyi kendi tekellerine almalarından kaynaklanıyor. Çözüm karşıtı milliyetçiler, kimsenin kolay kolay baş kaldıramayacağı geçmişin “kutsal değerlerini” kalkan olarak kullanarak çözüm sürecine saldırıyorlar. Bu yüzden, okullarda 1950 Enosis oylamasının anılan yıldönümleri arasına alınması ve o gün okullarda birkaç dakikalık konuşma yapılması, “tarihsel bir olaya sırdan bir değinme” olarak görülemez. Bu, çözüm karşıtlarının, diğer araçlar gibi, Sembolik Sermayeyi çözüme karşı seferber etmeleridir.
DİSİ’nin çekimser kalarak karar tasarısının geçmesine fırsat vermesi, nereden bakılırsa bakılsın, kabul edilemez. Bunu, Sembolik Sermayeden yararlanmak için yapmışsa, bu kaba bir fırsatçılık olmuştur. Yok eğer, Kıbrıs tarihi içinde Enosisin Kıbrıslı Türkler için ne anlama geldiğini bilmediği için yapmışsa, bu daha da vahim bir durumdur.
Fakat en kötüsü, Kıbrıs’ta federal devlete inanan güçlerin milliyetçilik ötesi bir sembolik dilden yoksun olmalarıdır. Bu da onları milliyetçiler karşısında son derece kırılgan hale getiriyor. Gelecek kaygısı onları federal devlete doğru hamle yapmaya iterken, tarihin bagajı ya da Kültürel ve Sembolik Sermayeler onları geriye doğru çekiyor. Çünkü kendileri de o sermayelerin yarattığı ortam içinde hareket etmektedirler. Çözüme inandığını söyleyen DİSİ’nin Enosis oylaması konusundaki tavrı bunun en açık kanıtıdır. Yarın, başka örneklerle başka gerilimler yaşanacaktır.
Bu badireden tek taraflı olarak veya ayrı ayrı kurtulmak mümkün değildir. Çünkü etnik grupların geçmişten gelen başat siyasi kültürleri federal bir devletin gerekli kıldığı değerlerle bağdaşmıyor. Buradan çıkış ancak etnisite ötesi bir ayırım yapmakla mümkündür. Eide’nin çok doğru olarak söylediği gibi, çekişme Kıbrıslı Türklerle Kıbrıslı Rumlar arasında değil, federal devleti savunanlarla karşı çıkanlar arasındadır. Olaylar bu paradigmadan değerlendirilirse, yeni bir algı geliştirilir ve çözüm karşıtlarının, etnik grupların tarihsel süreç içinde biriktirdiği Sembolik Sermayeyi çözüme karşı kullanmaları engellenebilir. Aksi halde, Enosis ve Taksim gibi ölmüş ama “iyi gömülmemiş” milliyetçi projelerin diri Sembolik Sermayeleri karşısında yenik düşmekten ve hayaletlerinin ülkeyi boğmasından kurtulamayız...