Evrensel değere sahip çok katmanlı kültürel miras binası Ayasofya, neden müze olarak kalmalıydı?
Ayasofya 15. yüzyıldan itibaren birçok araştırmaya konu olmuştur. Birçok kitap ve makaleye ek olarak farklı araştırmacılar çizimlerini de yapmışlardır.
Prof. Dr. Özlem Olgaç Türker,
Doğu Akdeniz Üniversitesi - Mimarlık Fakültesi Öğretim Üyesi, DAÜ-DAKMAR Y.K. Üyesi,
e-mail: [email protected]
İstanbul siluetinin en özgün yapılarından biri olan Ayasofya, çok katmanlı mimarinin zengin örneklerinden birini sunar. İstanbul’un fethiyle camiye dönüştürülen kilise[1], Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan hemen sonra müzeye dönüştürülme kararı alınarak, Şubat 1935’de ziyarete açılmıştır[2] ve Dünya Anıtları Fonu (World Monuments Fund) desteğiyle 1997-2002 yılları arasında restore edilerek UNESCO Dünya Mirası listesinde yerini almıştır.
Ayasofya 15. yüzyıldan itibaren birçok araştırmaya konu olmuştur. Birçok kitap ve makaleye ek olarak farklı araştırmacılar çizimlerini de yapmışlardır. İTÜ Mimarlık Fakültesi’nde okuduğum yıllardaki hocalarımdan rahmetli Prof. Dr. Metin Ahunbay, “Mimarlık Tarihi” dersinin sınavında Ayasofya’nın kesitini ezberden çizmemizi istemişti. O zaman şaşırmıştım ama bu etkileyici yapının eğitimsel bir belge niteliği göz önünde bulundurulduğunda, mimarlık eğitiminde bu yapının neden bu kadar vurgulandığını sonradan anladım.
90lı yıllarda İstanbul’da geçen üniversite yıllarım sonrası, çeşitli konferans ve teknik geziler sayesinde İstanbul’dan hiç kopmadım. DAÜ’deki, hem Mimarlık hem de İç Mimarlık Bölümü’nden öğrencilerimizle lisans veya lisansüstü düzeyde yaptığımız teknik gezilerde Ayasofya Müzesini sıklıkla ziyaret etmekteyim. Uzun süre kuyrukta bekledikten sonra içeri girmeyi başarıp da o etkileyici mekân bizi sarmaladığı anda beklediğimiz süreye neden değdiğini her seferinde yeniden hatırlıyorum. Kubbe pencerelerinden sızan güneş ışınlarının yüzeylerdeki mozaiklerde oluşturduğu ışık kırılmaları etkileyici mimari mekânla birleşince, eşsiz bir deneyim yaşıyoruz.
YENİDEN İŞLEVLENDİRME YOLUYLA YAŞATMA
ICOMOS sıra dışı evrensel öneme sahip yapıları ‘anıt’ olarak tanımlar. Çağdaş koruma tüzüklerinin temeli kabul edilen Venedik Tüzüğü’ne göre ise “anıtların korunmasında ve onarılmasındaki amaç, onları bir sanat eseri olduğu kadar, tarihi belge olarak da korumaktır”. “Bir anıt, tanıklık ettiği tarihin ve içinde bulunduğu ortamın ayrılmaz bir parçasıdır.” [3] Koruma alanının önemli belgelerinden kabul edilen Amsterdam Bildirgesi[4] de “yapılara, onların karakterine, saygı göstermeyi ihmal etmeden çağdaş yaşamın gereklerine uyan işlevler verilmeli; böylece yaşatılmalarını garanti altına alınmalı” diye belirtir. Bu açıdan dini yapıların farklı işlevlerle yeniden kullanımı, hem kültürel miras sürekliliği hem de sürdürülebilirlik açısından dünyada hoşgörü ile kabul gören bir yaklaşımdır. Öte yandan dünyanın öteki ucunda dahi olsa önemli kutsal alanları, binaları, mekânları ziyaret etmek inananların önemsediği bir eylemdir.
KÜLTÜREL MİRAS DEĞERİ YÜKSEK SOFİSTİKE BİR YAPI
Beşinci yüzyıldan itibaren Hagia Sopia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirilen Ayasofya, aynı yerde üç kez yapılmıştır. Yığma yapım sistemi ile yapılmış, kemer, tonoz, pandantif ve kubbelerden oluşan bu sofistike yapı, döneminin teknolojik olanaklarını ustaca kullanarak geniş bir açıklık elde etmiş ve kamusal bir toplanma mekanı olan ibadet mekanını oluşturabilmiştir. 16ncı yüzyıldan itibaren iç ve dışına çeşitli mimari elemanlar eklenerek kompleks bir yapı olan külliyeye dönüştürülmüştür[5]. Bunu yaparken de çeşitli büyüklüklerde kubbeler kullanarak estetik açıdan güçlü bir yapıt ortaya konmuştur. Kültürel miras yapısının önemi değerlendirilirken, ruhani ve sembolik değerler gibi soyut manevi değerleri yanında, tarihi, kültürel, estetik gibi somut değerleri de dikkate alınır. Bu nedenle Ayasofya, mimari ve yapısal açıdan belge niteliği taşıyor olması nedeniyle de dokümantasyon değeri çok yüksektir.
KÜLTÜREL AKTARIM ARACI OLARAK MÜZE
Ayasofya’nın tekrar cami olmasına yönelik 2005 yılında başlatılan süreç, "Ayasofya'nın vakıf senedindeki cami vasfı dışında kullanımının ve başka bir amaca özgülenmesinin hukuken mümkün olmadığı” belirtilerek müze kararı 10 Temmuz 2020 tarihinde sonlandı. Oysa birçok kültürel katman içeren bu yapının farklı katmanlarının geri planındaki kültürlerin, bu yapıya eşit erişimi olması çok önemli. Bu konuda eşi Prof. Dr. Metin Ahunbay’la birlikte Ayasofya’nın restorasyonlarını yürütmüş, yine Taşkışla’daki hocalarımdan Prof. Dr. Zeynep Ahunbay’ın yorumunda[6] daki gibi "Müze işlevi oradaki sanatsal işlevinin açıkça sergilenmesine olanak verdiği için en uygun kullanım şekli”dir. Çağdaş koruma yaklaşımına göre ‘evrensel anıt’ niteliğindeki bu tür yapıların, tek bir stile göre üslup birliği elde edecek biçimde değil; tarihsel evrelerindeki tüm katmanları, Venedik Tüzüğü’ndeki şekliyle “anıta mal edilmiş farklı dönemlerin katkıları”nı yansıtacak biçimde ele alınması gerekir. Bu nedenle yaklaşık 1000 yıl kilise, 500 yıl camii, 85 yıl müze olarak kullanılmış bu yapının, tekrar camiye dönüştürülmesi, anıtın tarihsel sürecinde yer alan dönemsel katkılardan sadece birini seçerek ön plana çıkarmak olacaktır. Oysa tüm katmanların ziyaretçiye tarafsız aktarılabildiği kullanım, mevcut müze fonksiyonudur. Ayrıca tekrar camiye dönüştürülebilmesi için yapılacak adaptasyon çalışmaları sırasında; restorasyonlarda ortaya çıkarılan kültürel miras değeri taşıyan elemanların yeniden kapatılmasından endişe de edilmektedir.
KÜLTÜR TURİZMİ YOLUYLA KORUMAYA DESTEK
Ayasofya’nın cami olarak kullanılmaya başlanması, ulusal ve uluslararası ziyaretçi sayısını düşürecektir. Çünkü özellikle ibadet sırasında girilemeyecek veya giyim koşullarında kısıtlamalara gidilecektir. Bu yüzden anıtsal yapının tüm tarihsel, estetik, sembolik ve ruhani değeriyle ilgili katmanlarını görmeye gelen farklı kültür ve dinden ziyaretçilere kucak açan, tüm katmanlara saygı gösteren bir işleve sahip olması gerekmektedir.
Turizmin en eski türlerinden biri olan din turizmi, “ziyaretçilerin dini ihtiyaçları ve dinlence ihtiyaçlarını karşılamayı amaçladıkları dini öneme sahip yerlere veya hac sitelerine çağdaş ziyaretleri” içerir[7]. Bu tür kutsal alanlara düzenlenen turizm, kültürel turizm ve kültürel miras turizminin bir alt türüdür. Kutsal alanlar içeren kültür mirasını turizm aracılığıyla gelir getirerek korumada önemli rol oynamaktadır[8]. Çağdaş ülkelerde müze ve ilişkili fonksiyonlarla yeniden işlevlendirilmiş olan kültürel miras yapılarından elde edilen gelirler genellikle yine kültürel miras alanlarının onarım çalışmalarında kullanılır. Bu bağlamda yüksek oranda ziyaretçi alan ve en yüksek gelir getiren müzelerden birisi olduğu bilinen Ayasofya Müzesi’nin müze olmaktan çıkarılması hem ekonomik anlamda hem de ekonomik gelirle kültürel sürekliliğe yapılacak katkılar anlamında da büyük bir kayıp olacaktır.
KÜLTÜREL KATMANLARIN DENEYİMLENEBİLMESİ İÇİN MÜZE
Bugüne kadar yapılan tüm bu tartışmalar dikkate alındığında sürdürülebilir koruma ve canlılığın artırılması amacıyla dini binaları diğer kullanımlara açmak oldukça rasyonel bir yaklaşım olduğu vurgulanabilir. Çok fonksiyonlu kullanım, ziyaret amaçlarını çeşitlendirecek; farklı motivasyonları, beklentileri / davranış kalıpları olan ziyaretçileri çekebilecek ve bu müşterek alan hoşgörü kültürünü artırarak ortak mekânda farklı deneyimler elde edilmesine olanak sağlayacaktır[9],[10]
Dünya kültürel mirasının çok katmanlı bir parçası olan Ayasofya’nın, yeniden camiye dönüştürülmesi yerine, müze olarak kalması; ve sadece din turizmi değil, kültür turizminin diğer türleri ile ilgilenen ziyaretçilerin de bu önemli yapıyı, ibadet saatleri ve düzenlemeleriyle kısıtlamadan deneyimleyebilmeleri açısından en uygun kullanımdır.
[1] Akgündüz Ahmed; Öztürk, Said; Baş, Yaşar. 2005. Üç Devirde bir Mabed: Ayasofya. Osmanlı Araştırmaları Vakfı. İstanbul.
[2] Öztürk, Said; Akgündüz Ahmed; Baş, Yaşar. 2006. Kiliseden Müzeye Ayasofya. Kitapyurdu. İstanbul.
[3] ICOMOS, 1964. Venedik Tüzüğü. http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ICOMOSTR_tr0243603001536681730.pdf
[4] ICOMOS, 1975. Amsterdam Bildirgesi. http://www.icomos.org.tr/Dosyalar/ICOMOSTR_tr0458320001536681780.pdf
[5] Öztürk, Said; Akgündüz Ahmed; Baş, Yaşar. 2006. Kiliseden Müzeye Ayasofya. Kitapyurdu. İstanbul.
[6] Tarcan, Pınar, “Mimar Ahunbay: Mozaikler tekrar kapatılmamalı” Bianet: Bağımsız İletişim Ağı. İstanbul BİA Haber Merkezi, 11 Temmuz 2020. http://bianet.org/bianet/print/227273-mimar-ahunbay-mozaikler-tekrar-kapatilmamali.
[7] Rashid, A. G. (2018). Religious tourism–a review of the literature. Journal of Hospitality and Tourism Insights. s.158
[8] Egresi, I., Bayram, B., & Kara, F. (2012). Tourism at religious sites: A case from Mardin, Turkey. Geographica Timisiensis, 21(1), 5-15.
[9] Griffin, K. A. (2007), The Globalization of Pilgrimage Tourism? Some Thoughts from Ireland. in R. Raj and N. Morpeth, Religious Tourism and Pilgrimage Festivals Management: An International Perspective, pp. 15-34. CABI Publishing, Wallingford, UK.
[10] Tamma, M., & Sartori, R. (2017). Religious Heritage: Sharing and Integrating Values, Fruition, Resources, Responsibilities. Sapere l’Europa, sapere d’Europa 4, s.563.