İkinci Adam Öldü (3)
AB üyeliği derdine düşen Türk kamuoyunun artan baskıları sonucu 4 Aralık 2001 yılında Kliridis’e bir mektup gönderen Rauf Denktaş, iki liderin baş başa görüşmesini önerdi. Kliridis, öneriyi bir şartla kabul etti. Görüşmeler BM gözetiminde yapılacaktı. Sonunda Kıbrıs görüşmeleri 2002 yılının Ocak ayında Alvaro de Soto’nun gözetiminde Lefkoşa’da başladı.
2002 yılının sonu tarihsel öneme haizdi. O yılın sonunda Avrupa Birliği tarihinin en büyük genişlemesini gerçekleştirecek ve Kıbrıs ile birlikte on yeni devlete kapılarını açacaktı. Bu yüzden, Kıbrıs sorununun çözümü doğrultusunda sürdürülen çabalara daha da hız verildi. Ne var ki, Rauf Denktaş’ın esnemeyen tutumu yüzünden sonuç alınmıyordu. Glafkos Kliridis, bir yandan yapıcı bir tavır sergiliyor, diğer yandan da Kıbrıs’ın AB üyeliğinin eşiğine gelmesinden son derece memnun oluyordu.
Görüşmelerde kendini tekrar etmekten hoşlanan Denktaş, Kliridis’i Kuzey Kıbrıs’ta yemeğe davet edip diplomatik bir manevra yaptı. Kliridis, Kıbrıs Rum siyasi partilerinin protestolarına rağmen Denktaş’ın sarayına giderek, önceden sipariş ettiği imambayıldı ile ekmek kadayıfını afiyetle yedi ve Denktaş ile karşılıklı fıkralar anlatarak keyifli bir akşam geçirdi. Denktaş, bu türden “imaj çalışmalarıyla” vakit öldürürken, zaman Kliridis’in lehine akıyordu.
2002 yılının Aralık ayında Kopenhag’da gerçekleştirilecek tarihi AB zirvesinde Kıbrıs AB üyesi olacaktı. AB ve ABD’nin tam desteğini sağlayan BM, Kopenhag zirvesinden önce taraflara bir çözüm planı sunmaya karar verdi. Tarihi zirveye bir ay kala, 11 Kasım 2002 tarihinde “Annan Planı” taraflara resmen sunuldu. Planın sunulmasıyla birlikte Kıbrıs Rum tarafında buz gibi bir hava esmeye başladı.
AB üyeliğine ramak kala böyle bir önerinin yapılması tepkiyle karşılanmıştı. Milliyetçi kanat, tam bir düş kırıklığı içindeydi ve durmadan Kliridis’e saldırıyordu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine sadece üç ay kala Annan Planı’nın masaya yatırılması, Tassos Papadopoullos’u desteklemeye karar veren AKEL’i de rahatsız etmişti. Dimitris Hıristofyas, Annan Planı’nı “AKEL’in iktidara yürüyüşünün durdurulması için bir komplo” olarak değerlendiriyordu. Gelgelelim, Kıbrıs henüz AB üyesi değildi ve Helsinki Zirvesi’nin Kıbrıs kararı geçerliliğini koruyordu. Çözüm olmadan üyelik söz konusu olursa, Komisyon “bütün parametreleri göz önünde bulunduracaktı”. Bu yüzden bu aşamada Annan Planına “hayır” demek kolay değildi. Üstelik Kostas Simitis ve Yorgos Papandreou daha iş başındaydılar ve BM’nin girişimlerini destekliyorlardı.
Kopenhag zirvesine karışık duygularla giden Kıbrıs Rum liderliği, AB üyeliğinin sevincini yaşarken, diğer yandan da istenmeyen bir çözüme “evet” demek zorunda kalmaktan korkuyordu. Oyunun kurallarını iyi bilen Glafkos Kliridis, Türk tarafının “evet” demesi halinde Annan Planının reddedilemeyeceğinin farkındaydı. Fakat çok iyi tanıdığı Rauf Denktaş’ın olumsuz tavrında ısrar edeceğini de önceden kestirmişti. Gerçekten de Denktaş, Kopenhag yerine Ankara’ya gitmeyi tercih edecek ve Kıbrıs Rum toplumuna bütün ada adına AB üyesi olma fırsatını altın tepsi içinde sunacaktı. Kopenhag’dan “muzaffer bir komutan” edasıyla dönen Kliridis büyük bir coşkuyla karşılandı. Kıbrıs Cumhuriyeti’ni bütün Kıbrıs adına AB’ye üyesi yapmayı başaran lider olarak tarihe geçti. Bu tarihi başarı onun pragmatist siyaseti ve ince diplomasisi kadar, Türk tarafının uzlaşmaz tavrının bir sonucuydu.
Glafkos Kliridis, Türk tarafının böyle devam edemeyeceğini ve tavır değiştirmek zorunda kalacağını seziyordu. Kıbrıs Türk toplumunda yükselen tepkiler ve Türkiye’de Türk-AB ilişkileri ekseninde yaşananlar buna işaret ediyordu. AKP hükümetinin Türk-AB ilişkilerini ileriye götürebilmek için yeni açılımlar yapacağını hesaplayan Kliridis, 2003 sonrasının “çözüm dönemi” olacağını düşünüyor ve aday olmayacağını açıklamış olmasına rağmen fikir değiştirmeye hazırlanıyordu.
Glafkos Kliridis, 2003 yılının Şubat ayında yapılacak seçimleri kazanması halinde sadece 16 aylık bir süre için cumhurbaşkanı olarak görev yapacağını ve 16 ay sonra istifa edeceğini kamuoyuna duyurdu. Klirdis, büyük bir öngörüyle, 16 aylık süre içinde Kıbrıs Sorununda önemli gelişmelerin yaşanacağını tespit etmişti. On altı aylık süre, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin fiilen AB üyeliğinin başlayacağı Mayıs 2004 tarihine tekabül ediyordu ve Kliridis, o tarihe kadar Türkiye’nin tavır değiştirerek Annan Planını kabul etmek zorunda kalacağını düşünüyordu. Yunanistan başbakanı Kostas Simitis, Glafkos Kliridis’in kararını destekliyordu. Fakat bu, Kliridis’in seçimi kazanması için yeterli değildi. Bu yüzden Simitis, AKEL Genel Sekreteri Dimitris Hıristofyas’ı Atina’ya davet ederek, ondan Glafkos Kliridis’i desteklemesini istedi. Ne var ki, Hıristofyas, Simitis’in telkinlerine kulak tıkayarak Tassos Papadopoullos’u desteklemekten geri adım atmadı.
AKEL, DİKO ve EDEK ile “ortak cephe” kurarak her türlü çözüm önerisine karşı çıkan Tassos Papadopoullos’u iktidara taşıyacak ve 1974’ten sonrasında yakalanan en somut çözüm momentini berhava edecekti. 2003 yılının Şubat ayında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini Tassos Papadopoullos %51.51 oranında oy alarak birinci turdan kazandı. Bu, Kıbrıs için kader anı olacaktı.
Bundan sonra yaşananlar Glafkos Kliridis’i haklı çıkardı. AKP hükümeti Kofi Annan’ın çözüm girişimini destekleme kararı aldı. Kıbrıslı Türkler Annan Planı temelinde çözümü benimseyen güçleri iktidara taşıdı ve Kliridis’in ön gördüğü gibi, tam 16 ay sonra referandum sandıkları kuruldu. Ne var ki, bilge kuş Minerva, sadece Kıbrıs’ın kuzey semalarında uçtu. Kıbrıslı Rumların büyük çoğunluğu federal çözüm karşıtı liderlerinin gözü yaşlı davetine kulak verip, Annan Planını reddetti. Glafkos Kliridis’in “evet” yönünde yaptığı çağrılar boşluğa karıştı. Deneyimli siyaset adamı derin bir yalnızlığa gömüldü…
Makarios’tan sonra “İkinci Adam” olarak tarihe geçen Glafkos Kliridis, “Birinci Adam” olabilseydi, kuşkusuz, Kıbrıs’ın kaderi bambaşka olacaktı…
SON