1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. “Kıbrıslı Rum Rabinovitch’in” İkilemi ve Çözüm
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

“Kıbrıslı Rum Rabinovitch’in” İkilemi ve Çözüm

A+A-

Ünlü Slovak felsefeci Slavoj Zizek 8 Nisan 2013 tarihli The Guardian gazetesine yazdığı bir yazıda Sovyetler Birliği’nde yaşan Rabinovitch adlı bir Yahudi’nin açmazını konu alan bir fıkrayı Kıbrıslı Rumlara uyarladı. Önce fıkrayı anlatalım. Rabinovitch Sovyetler Birliği’ni terk etmek için başvuruda bulunur. Komünist partisi yetkilisi Sovyet bürokrat Rabinovitch’e ülkeyi neden terk etmek istediğini sorar. Rabinovitch “iki nedenden ötürü” diyerek, nedenlerini sıralamaya başlar: “1) Sovyetler Birliği’nde komünistlerin iktidardan düşeceğinden korkuyorum. Bu durumda bütün suç Yahudilere yüklenecek ve Yahudiler mağdur edilecek…” Rabinovitch ikinci gerekçesini söyleyemeden bürokrat devreye girer ve ona “saçmalıyorsunuz, Sovyetler Birliği’nde komünistler sonsuza kadar iktidarda kalacak, hiç bir şey değişmeyecek” diyerek, Rabinovitch’i sakinleştirmeye çalışır. Bunun üzerine Rabinovitch “gitmek isteyişimin ikinci nedeni tam da budur” der.

Zizek, The Guardian’a yazdığı yazıda bu eski fıkrayı Kıbrıslı Rumlara uyarladı. Kıbrıslı Rum, Avrupa Birliği finans yetkilisine şöyle der: “Paniğe kapılmamızın iki nedeni var: 1) AB bizi terk edecek ve ekonomimiz batacak”. Bunun üzerine AB finans yetkilisi “bize güvenebilirsiniz, sizi terk etmeyeceğiz. Sizi sıkı kontrol altında tutarak ne yapacağınızı söyleyeceğiz” diyerek, Kıbrıslı Rum’u teselli etmeye çalışır. Kıbrıslı Rum bu sözler üzerine, “işte, panik içinde olmamızın ikinci nedeni tam da budur” diyerek karşılık verir. Zizek, bu fıkralı anlatıyla Kıbrıslı Rumların nasıl bir ikilem içinde olduklarına dikkat çekmek istiyor. Kendi deyişiyle, Kıbrıslı Rumlar “Avrupa olmadan müreffeh bir toplum olamaz ama Avrupa ile de olamaz…” Zizek, Kıbrıslı Rumların açmazına işaret ederken aslında Avrupa Birliği’nin gidişatını eleştiriyor. “Gelişmiş-az gelişmiş” veya “zengin-fakir” ayırımlarının artık Avrupa Birliği içinde de yapıldığına dikkat çeken Zizek, bir tarafta zengin Kuzey Avrupa Birliği ülkeleri, diğer tarafta da ucuz iş gücü deposu haline getirilen, turizm ve sayfiye bölgesine dönüştürülen Güney Avrupa Birliği ülkeleri… Zizek bu durumdan çıkmak için radikal bir görüş ileri sürerek Avrupa Birliği’nde “bankaların toplumsallaştırılmasını” öneriyor. Pek çok aydın da AB’nin süratle federal bir birliğe doğru ilerlemesi gerektiğini belirtiyorlar.
Gelelim Kıbrıs Rum toplumunun ikilemine… Kıbrıslı Rumlar “ne AB ile ne de AB’siz” ikilemini bugünlerde çok derinden yaşıyorlar. Eurogrup Bölgesinin ve Troyka’nın bir anda bıçakla keser gibi banka ve finans sektörünü yere sermesi toplumu çok zor durumda bıraktı ve panik içine sürükledi. Üstelik bu sadece bir başlangıç… 2013 yılında ekonominin küçülmesinin % -8.7’ye ulaşacağı, 2014 yılında da küçülmeye devam edeceği öngörülüyor. İşsizlik kısa süre içinde %25’lere dayanabilir. Buna rağmen Eurogrup Bölgesinden çıkmak mümkün görünmüyor. İhtiyaç duyulan borç parayı veya çok önemli bir miktarını sadece AB sağlayabilir. Başka hiç bir ülke ve kuruluş borç vermeye hazır değildir. İşte bu ortamdan hızlı şekilde çıkmanın en iyi yolu Kıbrıs Sorununun çözümünü düşünmek olabilir. Her sağlıklı bireyde olduğu gibi, toplumların hayatında da “belirsizlik” oldukça olumsuz duygular yaratan bir faktördür ve Kıbrıs Rum toplumu şimdi tam bir “belirsizlik” ortamında yaşamaktadır. Gerek 2004 referandumunda kullanılan “Hayır” oyu,  gerekse daha sonra çözüm konusunda yeteri kadar istekli görünmemenin arkasında çözümün yol açacağı düşünülen belirsizlik faktörünün çok önemli rol oynadığını düşünüyorum. Düne kadar Kıbrıs Rum toplumunun ayağı “sağlam yere” basıyordu ve çözümün sonuçlarını bir “belirsizlikler manzumesi” olarak görüyordu. Açıkçası, çözümü “külfet” olarak görenler çoktu. Şimdi ise en büyük belirsizliği kriz yaratıyor. Krizin yarattığı ve uzun yıllara yayılacağı anlaşılan belirsizlik ortamından çıkmak Kıbrıs Sorununun çözümüyle mümkün olabilir. Krizin yarattığı belirsizlikler ile çözümün yaratacağı olası belirsizlikleri tarttığımızda krizin belirsizliklerinin “50 dirhem fazla” olduğunu söyleyebiliriz. Bu da algıda bir paradigma değişikliğine yol açabilir. Düne kadar çözüm külfet ve belirsizlik olarak okunurken, şimdi belirsizliği sonlandıran, kalkınmayı sağlayan ve refaha götüren hayırlı bir iş olarak görülebilir.  
Kısacası, “Kıbrıslı Rum Rabinovitch’in” içine sürüklendiği ikilem ve açmazdan kurtulma imkanları vardır. Ve bu imkanların başında hızlı ve kesin sonuçları olan Kıbrıs Sorununun çözümü gelir.

Bu yazı toplam 2548 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar