Narsisizm ve Siyaset
Günümüz dünyasında narsis kişilerin sayısı süratle artmaktadır. Hatta narsis olmak adeta moda oldu. Kendine aşık olduğunu ilan etmekten çekinmeyen kişiler, özdeğeri yüksek bir görünüm çizerler ve bunu başarılı olmakla bir tutarlar. Tabii buradaki başarı faydayla, hayırlı işler yapmakla ölçülmez. Kişinin özdeğerini yükseltmek için bir araç olarak görülür.
Narsisler herkesten daha iyi olduklarını düşünürler. Başkalarının da buna inanmasını isterler, çünkü başkalarını kendilerine hayran kılmak onlar için çok önemlidir.
Narsisler özünde hayranlık müptelasıdırlar. Kendilerine hayran olunmasına bağımlıdırlar, çünkü duygusal dünyalarında derin boşluklar vardır. Psikiyatr Ernest Wolf’un dediği gibi, “görkemli maskenin ardında duygusal olarak ihmal edilmiş, gerçek kimliğinin onaylanmasına ve aynalanmasına aç olan, çaresiz bir çocuk vardır”.
Narsisler kendilerini diğer insanlardan üstün görürler ve gerçek anlamda ilişkiye girmezler. Onar için önemli olan başkalarını cezbetmektir, sevmek, diyalog kurmak, açık olmak veya paylaşmak değil. İç dünyalarını açığa çıkarmaktan korkarlar.
Siyaset alanı narsis insanlar için son derece caziptir. Bu alana tutkuyla dalarlar. Seçmenleri ayartmak ve peşine takmak narsiste büyük heyecan yaratır.
Donald Trump’ın seçilmesinden sonra Amerika’da narsisizm üzerine yapılan yoğun tartışmaların da gösterdiği gibi, Trump bir istisna değildir. Dünyanın her yerinde başarı, ün, nüfuz ve güç peşinde koşan pek çok kişi siyasete özel bir ilgi duyuyor.
Narsisler her zaman şaşaalı sözlerle konuşurlar, aslında konuşmazlar ders verirler ve nutuk atarlar. Kimsenin söylemediği bir hakikati- tabii “tek hakikati”- söylüyorlarmış gibi bir izlenim yaratıp kendilerine hayranlık uyandırmak isterler. Her şeyi abartan vurgulu sözlerinin arkasında “En Büyük Benim” mesajı gizlidir.
Onlar için bireysel güç ve iktidar istenci, toplumsal yarardan daha önemlidir. Kendilerini başkalarının hayrına adayamazlar. Empati yetenekleri hiç yoktur. Her şeyin kendi etraflarında dönemsini isterler. Örneğin Narsisler arasından bir Gandi çıkmaz.
Narsisler doğaları gereği demokrasiyle barışık değiller. Sadece Trump değil, Putin’den Orbana kadar günümüzde iktidar sahibi olan pek çok kendini beğenmiş narsis demokrasiye karşı hazımsızdırlar. Çünkü demokrasi, istişare etmeyi, diyaloga açık olmayı ve uzlaşmayı gerektirir. Ortak yarar arayışında insanın benliğini geri çekebilmesini gerektirir. Oysa narsisler en küçük eleştiriden bile rahatsız olurlar.
Bir de radikal görünen narsisler vardır. Onların çoğu radikalizmi sadece istismar eder. Aslında radikal değiller. Yani, sorunlara köklü çözüm aramak anlamında radikal değildirler. Bir kahramanlık hikayesinin peşindedirler. Ünlü yazar Rpbert Musil’in dediği gibi, hayatlarını bir kahramanlık destanı olarak yaşarlar. Bu kahramanlık budalalığının arkasında güçlü bir kendini beğendirme itişi olduğu gibi, bomboş ve sorunlarla dolu bir iç dünya gizlidir.
Kuşkusuz, her başarılı, özdeğeri yüksek kişinin narsis olduğunu söyleyemeyiz. Sağlıklı özdeğer duygusuyla kötü huylu narsisizmi bir birinden ayırmak her zaman kolay olmasa da, bu ayırımı yapabilmek önemlidir. Özdeğeri yüksek sağlıklı biri, kendi yükselişiyle iştigal etmek yerine, ortak başarı için ekip içinde çalışmayı tercih eder. Otoriter bir tavırla hakikati tekeline almaz, uzlaşmaya ve diyaloga açık olur. Zengin ve dengeli bir iç dünyası olması için iktidara ve şöhrete ihtiyacı yoktur. Nitekim kaybettiği zaman bunalıma düşmez. İstikrarlı bir benliğe sahiptir ve ille de görülmek için çırpınmaz, gürültü çıkarmaz. Kendisine dinleyici aramaz ve kazanmak için olmadık işlere baş vurmaz. Bilgisini güç için kullanmaz, kamu yararı için kullanır, paylaşır.
Hasılı o ünlü deyişte olduğu gibi, galiba toplumların geleceği için en hayırlı olan, siyaseti siyasete ihtiyaç duymayan bireylerin yapmasıdır...