Okullarımızda Kıbrıslı Rum Edebiyatçıları Ne Zaman Göreceğiz?
Kıbrıs Rum okullarında Kıbrıslı Türk edebiyatçıların eserlerine yer verilmesi anlamlı ve ileri bir adım olmuştur. Aynı ülkeyi paylaşan ve ortak bir gelecek arayışı içinde iddia eden bu küçük adanın yurttaşlarının birbirlerini gerçekten tanımamaları ve milliyetçi saplantı ve önyargılarla birbirlerine yaklaşmaları -aslında birbirlerinden uzaklaşmaları- yakın tarihin bıraktığı en kötü miraslardan biridir. Bu ülkenin hayatın bütün alanlarında bellek değiş tokuşuna ihtiyacı vardır. Yazılı kaynakların dil bariyerini aşarak toplumlara ulaşması bellek değiş tokuşu çalışmalarında son derece önemlidir. Özellikle edebiyat metinlerini iki dile kazandırıp öğrencilerin kullanımına sunmak fevkalade çok yerinde olacaktır. Umarım, eğitim bakanı bu yönde adımlar atar. Çünkü empati, merhamet, kendini ötekinin yerine koymak, hümanist duyguları milliyetçi aklın karşısına dikmek en çok edebiyat metinlerinde karşılaştığımız olgulardır.
Bir an önce Kıbrıs Türk okullarında Kıbrıslı Rum edipleri görmek ülkenin geleceği, barışın kurulması ve yaşatılması açısından hayati öneme haizdir. Örneğin aşağıda Pantelis Mihanikos’un kendi çevirimle yayınladığım bu şiiri Kıbrıs Tük okullarında niye okutulmasın? Pantelis Mihanikos’un 1964 yılında kaleme aldığı “Ölü Türk Çocuğuna Ağıt” adlı şiiri Kıbrıslı Türklerin bu dönemde yaşadıkları acılarla empati kuran şiirlerden biridir.
Ölü Bir Türk Çocuğuna Ağıt
“ Stetson!
Sen ki Milos’a giden gemide benimle birlikte idin!
Geçen sene bahçene gömdüğün ceset açmaya başladı mı?
Çiçek açacak mı bu yıl?
T.S.Eliot, Waste Land
“Önümde yemyeşil uzanan bu ova
Papatyanın sarısıyla süslenmiş
Afyon çiçeğinin kırmızısıyla
Menekşenin gülümseyişiyle süslenmiş bu ova
Güneşinin parlayan sıcak ışınları altında apaçık uzanan bu ova
Yumuşak bir okşayışla yüreklerimize baharın yolunu gösteren
Tanrıyı ve insanın ruhunu kutsayan
Bedeni kutsayan
Ve insanın türküsünü mırıldanan bu ovada ölü bir Türk çocuğu yatıyor.
Acıdan büzülmüş bir yüz, acı içinde kıvranan kakma işi genç bir maske
Sonsuzluğa karışmış soruyor
Baharın panayırında gerçekten yerimiz bu kadar dar mı?
Soruyor
Papatya halklarında etnik gruplar var mı?
Soruyor
Yeşil çayır hangi etnik gruba ait?
Güneş kökleri ve toprağı ısıtıyor
İnsan ruhunun yapraklarından ve çiçeklerinden bir serinlik gibi sevgi akıyor
Günahsız ovanın sonuz sahiciliğinde
Güneşin yakıcı ışınları altında kakma işi bir maske dudaklarını oynatıyor
Ve konuşuyor:
“Teşekkür ederim.
Beni buraya getirdiniz
Beni böyle bir sona kavuşturdunuz
Herkese teşekkür ederim, hem bizimkilere hem yabancılara.”
Ey Toprak, onu tatlı uyut, ona ninniler söyle
Senin için yeniden soruyor petrol tüccarlarına şairin sesi
Ceset sömürgecilerine
Stetson’a soruyor
“Geçen sene bahçene gömdüğün ceset açmaya başladı mı?
Çiçek açacak mı bu yıl?”