Pembe Marmara/Ümit Yaşar Oğuzcan’ın/hüzünlü kaderleri…
Felsefeye meraklıların üye olduğu bir FB grubunda, şair Ümit Yaşar Oğuzcan’ın 23 kez intihara kalkıştığı ama ölmediği, bu psikoloji bozukluğundan bıkan ve babasından nefret hale gelen oğlu Vedat’ın 1973’te intihar ederek öldüğünü ve avucunun içinde saklı tuttuğu mesajında “İntihar öyle edilmez, böyle edilir baba” dediğini okudum..
1984’te ölen Pembe Marmara ile, ölmeden önce Kıbrıs’ta aile evinde yaşamaya başlamasıyla, 1940’ların Kıbrıs’taki “Kadın Şairler Kuşağını” araştırmak gayesi ile yakın olduk. Hayatını istediği gibi şekillendiremediğini düşünerek mi, bir türlü mutlu olacak bir aile kuramamak yüzünden mi oldukça mutsuz ve sessiz halde, düşünceler içinde bulmuştum. Kızkardeşi Duygu en yakın arkadaşlarımdan birisiydi.
Pembe Marmara’yı araştırırken Ümit Yaşar Oğuzcan ile 1955’te yakınlaştığını ve birbirlerine mektup ile aşk şiirleri yolladıklarını öğrendim.
Birisi Adana’da diğeri Lefkoşada..Ulaşım zor ayrıca Pembe hanım bir kadın olarak Adana’ya gidemez,Ümit Yaşar da ailenin izni ve daveti olmadan Lefkoşa’ya gelemez. Onlar bir karar verir, Adana’dan Pembe hanıma yüzük gelir ve ayrı şehirlerde bir nişan töreni yaparlar. Tabii bu nişan şairlerin hayal gücünün bir sonucudur. Daha sonra Pembe hanımın ağabeyi Adana’ya gidip şairi bulur, konuşur ama Pembe hanıma uygun bir eş olamayacağı kanısına varır. Kekeme ve kısa boylu olmasını neden olarak gösterir. Böylece bı sevda sona erer.
Pembe Marmara 1925 Lefkoşa, Ümit Yaşar 1926 Tarsus doğumlu idi. İkisi de erken yaşlarında şiir yazmaya başladılar. 1940’lı yılların Türkiye’deki başta Çığ ve Yedi Gün dergilerine şiir gönderip yayınlanmasıyla birbirlerini tanıdılar..İkisi de aşk ve romantizim içeren şiirleriyle, kendilerini birbirlerine daha yakın hissettiler. Mektuplaşmaya, yakınlaşmaya başladılar. Birbirlerine ithaf edilen şiirlerine döktüler aşklarını, posta ile yolladılar, posta yolunu gözlediler.
“Bahar kokuyor her yan, oh, ne tatlı yaşamak!/ Derdim yok tasasızım, kuşlarla kardeşim bak/Bugün dünden neş’eli, yarın hergünden tatlı/Bahar kokuyor her yan,/Oh, ne tatlı yaşamak..” Pembe Marmara (1957)
“Bir ölü gelecek evine yarın!/Gözlerinde yarım kalmış arzular,/Dalıp hayaline hatıraların/Duracak kapında sabaha kadar/ Siyahlar giyin de, pencerene çık/ Aç kapıyı, korkma yabancı değil/ Bir ölü ki yaşıyor,gözleri açık!/ Ölüm seni sevmekten acı değil!Aradı bu ölü hayatı sende/ Öldü artık.Sevsen de sevmesen de.” (Ümit Yaşar Oğuzcan)
“Günler yine öyle geçmekte sensiz/Ömrüm beklemekle geçecek belki/Yılları yıllara bağlasan bile/ Derdimle sarmaşıp çağırsam bile/Bir ömür boyunca ağlasam bile/Seni hayal etmek öyle güzel ki/Ömrüm beklemekle geçecek belk.” (Pembe Marmara 1957)
Pembe Marmara’nın Ümit Yaşar Oğuzcan ile ilişkisi son erer. Ve 1959’da Sedat Baker ile evlenir. O evlilikten oğulları Ulus Baker 1960’da dünyaya gelir. Bu evlilikte Pembe Marmara pek mutlu olmaz. 1970’lerin başında Dr Sedat Baker Pembe Marmara ve oğlu Ulus’u İstanbul’da bırakarak Kıbrıs’a döner ve burada psikiyatris uzmanı olarak hekimliğe başlar. Bir gün Dr Sedat Baker bir hastasının eşi tarafından vurularak öldürülür. Daha sonra Pembe Marmara kanser hastalığına yakalanır ve 1980’de vefat eder. Oğulları Ulus Baker ise Türkiye’de çok bir sosyolog, filozof, üniversite öğretim üyesi ve entelektüel olarak tanımaktadır. O da 2007 yılında ölür. Eski nişanlılar Pembe Marmara Ümit Yaşar Oğuzcan’ın hayatları felaketlerle son bulur.