“TC ile mali ilişki daha fazla gecikmemeli”
Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’dan YENiDÜZEN’e özel açıklamalar
Fayka ARSEVEN KİŞİ
Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, “TC’den hiçbir yetkiliden, ‘protokol vardı da protokol uygulanmadı da onun için yeni protokol yapılamaz’ gibi bir ima, mesaj, telkin veya söz gelmedi” açıklamasında bulundu.
Özersay, “TC yetkilileri bize; ‘biz bu mali ilişkinin biran önce rayına oturmasını istiyoruz. Fakat bizdeki sistem değişikliği nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Dolayısıyla çözüme ve rayına oturmaya başlayacak dedi.”
“TC ile aramızdaki mali ilişki artık daha fazla gecikmemelidir” diyen Özersay, “Hali hazırda gecikti ama artık daha fazla gecikmeden rayına oturması gerektiği kanaatindeyim” ifadelerinde bulundu.
Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ile hem Türkiye ile ilişkileri hem de iç siyasette yaşananları konuştuk.
“TC’den hiçbir yetkiliden, ‘protokol vardı da protokol uygulanmadı da onun için yeni protokol yapılamaz’ gibi bir ima, mesaj, telkin veya söz gelmedi.”
- YENİDÜZEN: Türkiye ile sorun var mı, 2019-2021 Mali Protokolü’nde sıkıntı mı yaşanıyor?
- ÖZERSAY: Bu hükümet kuruldu kurulalı, Türkiye Cumhuriyeti’nden hiçbir yetkiliden, hiçbir düzeyde ‘protokol vardı da protokol uygulanmadı da onun için yeni protokol yapılamaz’ gibi bir ima, mesaj, telkin veya söz gelmedi. Yaptığımız temaslardan da bunun bir şeyin uygulanıp, uygulanmadığı veya bir taahhüdün yerine gelip gelmemesiyle hiçbir ilgisi olmadığı yönündedir.
Bize verilen mesaj; ‘filanı yaparsanız bu sorun aşılır’ ya da ‘filanı yapmadığınız için bu sorunu yaşıyorsunuz’ şeklinde değildir kesinlikle… çok aşikar bunun üzerine siyaset yapmaya çalışanlar var. Ama biz basın üzerinden değil, doğrudan temaslar yapıyoruz. TC yetkililerinin bize bugüne kadar söylediği şey ‘biz bu mali ilişkinin biran önce rayına oturmasını istiyoruz. Fakat bizdeki sistem değişikliği nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Bu bir zaman aldı. Şimdi seçim süreci geldi. Dolayısıyla yakında çözüme ve rayına oturmaya başlayacak.’
“TC yetkilileri bize; ‘biz bu mali ilişkinin bir an önce rayına oturmasını istiyoruz. Fakat bizdeki sistem değişikliği nedeniyle sıkıntı yaşıyoruz. Bu bir zaman aldı. Yakında çözüme ve rayına oturmaya başlayacak’ dedi.”
- YENİDÜZEN: Bu yönde bir protokol mü imzalanacak? Yoksa 2019-2021 protokolünde mi bunlar görüşülecek?
- ÖZERSAY: Açıkçası şu an açıkta duran ve tamamlanması gereken hususlar var. Ama hem TC kanadı ile yaptığımız temaslarda onların düşüncesi, hem de Sayın Başbakan ile yaptığımız istişarede Kıbrıs Türk tarafı olarak düşüncemiz 2018’in ana mali hususlarını tamamlamadan, her şey açık dururken, ‘hadi yeni bir sözleşme, protokol yapalım’ meselesi zaten kendi içerisinde biraz sıkıntılı olur. O yüzden ilk önce bir şeyleri çözmemiz, bu mali ilişkiyi rayına oturtmamız, ona göre geleceğe doğru 1 veya 3 yıllık bir projeksiyon ile yeni bir protokol görüşmesine oturmalıyız.
Ama şunun bilinmesini isterim; Bakanlar Kurulu’nda her bir bakanlık önümüzdeki yıllarda yapmayı düşündüğü projeleri nedir, onların tahmini rakamları, onların tahmini tamamlanma süreleri nedir diye taslak proje hazırladı. Dolayısıyla birincisi; ‘hade yeni bir protokol görüşmesi yapılacak’ diye adım atıldığında bunu görüşebilecek kendi öneri ve projelerini ortaya koyabilecek bir konumdayız. İkincisi; durumu tam olarak okuyabilmek ve bundan sonrasını rayına oturtabilmek için bir tür gayri resmi temaslar oldu.
TC’den heyet geldi, Maliye Bakanlığı heyeti ile görüştü. Bu görüşmede, şuanın fotoğrafını çeken bir ön değerlendirme yapıldı. Burada eksik olan, gelen heyet resmi bir heyet olarak gelmedi. Yetki sorunu tam olarak çözülmemesine rağmen geldi ve ön temas yapıldı ki en azından hazırlıklı olalım ki sıkıntı çözüldüğünde yapacaksak yeni protokolün yapımına daha hızlı bir şekilde başlayabilelim.
“Türkiye ile yapılacak olası bir görüşmede ‘bizim projelerimiz bunlardır’ deyip, bunlara finansal destek isteyeceğiz. TC ile ilişkimizde ‘bize para verin, maaşları ödeyelim’ yaklaşımında bulunmadık.”
- YENİDÜZEN: Hükümetler süreklilik arz etmiyor, 2 yıllık protokoller yapılıyor ve bu protokollerin gerçekleşmesi de mümkün olmuyor. Bu bir sorun değil mi?
- ÖZERSAY: Bunun 2 boyutu var. Birincisi; projelerin çoğu kısa, orta ve uzun vadede tamamlanıp hayata geçirilebilecek veya başka projeler ile desteklenen uzun vadeli işler olduğu için kısa süreli protokol ile onun düzenlenmesi çok kolay olmayabilir. Ama sizin dediğiniz örneğin; bir siyasi kriz ertesinde halktan daha farklı yetki alan siyasi iktidarların takip etmek istemediği veya daha farklı bir biçimde yürürlüğe koymak istediği bir proje söz konusu olabilir. Bunda geçmiş örnekler bize gösterdi ki aslında siyasi irade olmadıkça hiçbir şey yapılamaz. Dolayısıyla o siyasi iradeyi uygun bir biçimde aynı noktaya getirebilmek için oturup bazı projeler gözden geçirilir, adapte ettirilir, biraz revize edilir, tarihleri değişir, içeriği değiştirilir ve yola devam edilir. Yapılacak protokollerin 2-3 yıllık imzalanması bir engel teşkil etmez. Olası bir siyasi iktidarsızlıkta bir başka hükümet açısından çok büyük bir problem yaratacağını düşünmem, yaratırsa da oturulur konuşulur. Devletin devamlılığı esastır. Bütçe görüşmelerinde de gördük ana eksende konuştuğumuz temel eksiklikler, hayata geçmesi gereken temel projeler üç aşağı beş yukarı bellidir. Proje noktasında yapılan çalışmalar bu ihtiyaçları karşılamaya dönüktür ama onların modellemesi bazen siyasi tercihlere takılabiliyor. Mesela Telefon Dairesi… bunun bir kamu özel ortaklığı ile bir gelir paylaşımı dağılımı modeline mi dönüştürülecek, peki devletin rolü ne olacak? Bazı yaklaşımlar devlet düzenleyici, denetleyici olmalıdır der. Ama bizim hükümet olarak yaklaşımımız Telefon Dairesi’nin ortadan kalkmayacağı, Telefon Dairesi’nin de o ortaklığın içerisinde yer alacağı bir modellemedir. Meclis tartışmaları sırasında ana muhalefet provoke etmeye çalışıyor. ‘Siz özelleştirmeye karşısınız, siz bu projeleri hayata koyamazsınız’ gibi noktadan hareket ediyor.
“TC ile aramızdaki mali ilişki artık daha fazla gecikmemelidir. Hali hazırda gecikti ama artık daha fazla gecikmeden rayına oturması gerektiği kanaatindeyim.”
Oysa ki daha önce hem CTP’nin, hem bizim, hem de TDP’nin kamu özel ortaklığı modellerini konuşabileceğimiz, kamu devre dışı bırakılmadığı, devlete ait olan bir şeyin satılıp elden çıkarılması noktasına varmadığı, devletin müdahalesinin makul düzeyde olduğu, kamu yararı göz önüne alındığı sürece kamu özel ortaklığı çerçevesinde bu modellere bizim de sıcak bakabileceğimizi herkes biliyor. Dolayısıyla siyaseten istismar edilmeye çalışılsa da içerik itibarıyla yapılan protokollerin içerisindeki projelerin hayata geçmesini herkes bence önemser. Ama bu dönem farklıdır, bu hükümet kendi projelerini geleceğe dönük olarak hazırlamıştır. Türkiye ile yapılacak olası bir görüşmede ‘bizim projelerimiz bunlardır’ deyip, biz bunlara finansal destek isteyeceğiz. Yani biz TC ile ilişkimizde ‘bize para verin, maaşları ödeyelim’ yaklaşımında bulunmadık. Bundan sonra da bu yaklaşımda olmayı düşünmüyoruz. Çünkü maliye ve sistem, aslında ülkede çalışanların maaşlarını artık kendi kendimize ödeyebileceğimiz mekanizmayı yaratmış durumdadır. Temel ihtiyaç, temel alt yapı projeleridir. Bunların finansal edilmesidir. TC’den genel anlamda beklentimiz de bu yöndedir. Bunun daha fazla gecikmemesi gerektiği kanaatindeyim -çünkü bunun daha fazla gecikmesi ister teknik nedenden kaynaklansın ister başka nedenlerden kaynaklansın ki dediğim gibi TC yetkilileri bize bunun teknik nedenlerden kaynaklandığını söyledi- bunun daha fazla gecikmesi siyaseten istismar edilmeye açık bir durumdur. Ana muhalefetin bunu istismar etmesi, bunun üzerine siyasi bir tartışmayı körükleme adımı atmasına neden oluyor.
Hali hazırda gecikti ama artık daha fazla gecikmeden rayına oturması kanaatindeyim. Bu dünyanın sonu mu, sıkıntı devam ederse? Dünyanın sonu olmaz. Sonuçta bu ülkenin ihtiyaçları bağlamında bazı şeyleri gözden geçirip elimizden geldiğince hükümet etmeye devam etmeye çalışacağız. İrademiz bu yöndedir. Ama bu sıkıntı aşılacaktır, ortada bir kötü niyet olmadığını ve siyasi art niyet bulunmadığını düşünüyorum. Bu mesajım çok nettir.
“Hükümetin gideceği spekülasyonları ülkeye zarar verir”
- YENİDÜZEN: Sürekli hükümet bozulur, kurulur, HP’nin mi, TDP’nin mi hükümetten çekileceği konuşulur. Hükümette sıkıntı var mı?
- Özersay: Böyle bir spekülasyonu yapmak, hükümetin devam etmeyeceği gibi bir cümleyi canlı tutmak bu ülkeye zarar veriyor. Nasıl zarar verdiğini birkaç örnekle söyleyeyim. Kamuda bir kısım yönetici veya çalışan ‘zaten hükümet gidicidir, gidiciyse de verdiği talimatı ben yerine getirmeyim ya da ağırdan alayım, geciktireyim’ diyerek aslında ülkede vatandaşın işini, devletin işinin gecikmesi hantallaşması ve ağırdan alınmasına neden olan bir toplumsal psikoloji yaratıyor. Ben hiçbir dönemde bu yaklaşımın yardımcı olduğunu düşünmedim ama bu dönem bunun bilinçli olarak yaratıldığını düşünüyorum. Bir diğer sebep tabi ki ana muhalefet partisinin kendi tabanını bu söylenti ile ayakta, canlı, bilinci açık tutmaya çalışmasıyla da bağlantılıdır. Çünkü iktidara gelme ihtimali uzaklaştıkça, kayboldukça, tabanını orada o büyüklükte tutma şansı da azalıyor. Bu belki tüm siyasi partiler için bir oranda geçerlidir. Ama şuan ana muhalefet olan parti için çok daha fazla geçerlidir.
Bana sorulduğunda söylüyorum ortada hükümet krizi yoktur, ortada hükümetin gelecek 1 yıl içerisindeki yapacağını, edeceğinin projeksiyona bağladığı tasarladığı bir bütçe görüşmesi varsa 1 yıl boyunca yapacaklarının onayını almaya çalışan bir hükümet varsa meclisten, bütçesini geçirmekte olan bir hükümet varsa, biz daha devam edeceğiz mesajıdır bu. Daha ne kadar net mesaj olsun yani. Eğer siz başka bir hükümet öngörüyorsanız, siz sizin dahil olacağınız bir hükümet öngörüyorsanız böyle bir angajmana girmek istemezsiniz. Dahil olamayacağınız bir hükümet öngörüyorsanız da bütçe hazırlayıp da ‘al sana bütçe’ demezsiniz. Dolayısıyla benim hissiyatım UBP bir önceki dönemdeki hükümette ‘benden sonrası tufan’ diyerek bütçesiz bir biçimde olayı kucağımıza bırakmıştı. Geriye dönük şikayet mahiyetinde söylemiyorum ama sorduğunuz soruya dönecek olursam bu ülkenin menfaatini, bu ülkenin yararını esas alan kimse, ortada somut bir neden yokken hükümetin gitmesinden ya da hükümetin gidecek olduğundan bahsederek, bu söylentiye, şehir efsanesine can verdiği sürece ülkeye zarar verir. Onun için buna herkesin dikkat etmesi gerekir kanaatindeyim. Zaten ülkede kamu reformu çok ciddi bir ihtiyaç, farklı farklı kurumlarımız içerisinde hem hiyerarşi hem de kuralların uygulanması noktasında ciddi sıkıntı var. Aidiyet duygusu anlamında ciddi sıkıntı var. ‘Bu hükümet gidici’ gibi bir söylem bunları daha fazla tetikler ve toplamda Kıbrıs Türk halkına olumsuz olarak geri döner.
“Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın görevden alınması kesinlikle söz konusu değildir.”
- YENİDÜZEN: Sel felaketinin sonrasında Ulaştırma Bakanı Tolga Atakan’ın istifası isteniyor. Kabinede bir değişiklik söz konusu mu?
- ÖZERSAY: Kesinlikle hayır. .
- YENİDÜZEN: Soruşturma açılıyor, olay tüm yönleriyle araştırılıyor. Bir de Girne dağ yolu kazası ile mukayese ediliyor.
- ÖZERSAY: Burada 5 mesele var. Bunlarla ilgili araştırma yapılmasını istedik. Mukayese yapılmaya çalışılıyor ama yapılamaz. O dönemde sorunun kime ait olduğuna dair bir soruşturma yapmadılar. Yani sorumluluğun yol bağlamında ve başka açılardan kime ait olduğu yönünde hiçbir inisiyatif alıp adım atmadılar. Biz ise bizim dışımızda diyoruz ki; bunu bir araştırın ve bize söyleyin. Yolun su, drenaj bağlamında bir sıkıntısı var mı yok mu? Yeni yol yapılmasıyla önceye göre bu risk artırıldı mı artırılmadı mı? Ama çok yaşamsal bir mesele var, gözden kaçırılmaya çalışılıyor. Yolun ve yağmurun sonucunda mı bu kaza gerçekleşti, birebir bağlantı var mı? esas soru budur. Bu da kazanın kendisiyle ilgili polisin yapmış olduğu soruşturmayla yaptığı tahkikatla ortaya çıkacaktır. Çünkü polis ifade almaya başlamıştır. Tanıklar vardır. Ben sadece birini dinlediğimde kafamda gerçekleşen kazayla ortaya çıkan manzaranın ki yolun içerisine suların akmasını, yol kenarındaki drenajı, menfezinin kaldırılmaması, yolun içerisine suyun gelmesi, birebir sebep sonuç ilişkisi içerisinde olup olmadığı konusunda ciddi soru işaretlerim var.
Dolayısıyla yapılacak inceleme 5 hususla ilgilidir. Bunların birincisi Dikmen’de neden bu sel oldu? İkincisi; Alsancak’ta neden oldu? Üç; Lapta’da neden oldu? Dört; Vuni Palas denilir ama yukarısında da oldu. Orada da neden oldu? Beş; Kaza neden oldu? Bahse konu yerdeki yolun durumu ile kaza arasında sebep sonuç ilişkisi var mı? Onun da araştırılması gerekiyor. Polis tahkikatı bir, mühendis odalarından talep ettiğimiz rapor iki, üç meclis araştırmasına hiç itiraz etmedik hemen kabul ettik. Bütün bunlara rağmen bu araştırma yapılmadan, yargısız infaz yapılmaya çalışılması ve hükümet bu araştırmaların tümüne kendi inisiyatifi ile evet demişken, bunun yapılmaya çalışılması daha önce söylediğimle ilgilidir. Yani ‘fırsatı yakaladık hükümeti düşürelim’ söylemiyle bağlantılıdır. Üstelik dikkatinizi çekerim, benzer şey imar planı ve imar planı yapılıncaya kadar 1 yıl yürürlükte kalacak emirname ile ilgili olarak da yapılıyor. Bugün ana muhalefet iliklerine kadar bu eylemin içerisinde. Bunlar birbirinden bence bağımsız değildir. Bir diğeri de şuan devam eden bütçe görüşmeleri… bütçe görüşmeleri sırasında muhalefetin genel anlamda izlediği strateji var. İzlenen strateji ‘dörtlü bir koalisyondur, acaba bu koalisyonun farklı ortaklarını nasıl birbirlerine düşürebiliriz? Yani muhalefet tarafından yapılan yorumlar şu şekildedir; Sayın Özersay siz bunu herhalde kabul etmezsiniz değil mi? diye bizi birbirimize düşürmeye çalışıyorlar. Bence olayların içinde ve detayında bulunmadan biraz geriye çekilip böyle baktığınızda murat edilen şeyin, ne yapılmaya çalışıldığını görerek değerlendirmek gerekir ve birini överken olduğu gibi eleştirirken de adil olmak gerektiği kanaatindeyim. Kesinlikle kabinenin sadece HP’den gelen bakanları açısından değil genel anlamda da bu ülkede bir şeyler yapmak için samimi bir çabanın olduğu kanaatindeyim. Buna da değer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Biz kimseden bu hükümete özel ayrıcalık geçmesini hiç istemedik ama farklı olan hususların da görülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yıllarca bu ülkede belli bazı ürünlerin ithali kesinlikle yasaktı. Bunun önü açıldı. Yıllarca bu ülkede hep emirname yapıldı, imar planı yapılacak denildi, yıllarca emirnameler yürürlükte kaldı. İlk kez sadece 1 yıl yürürlükte kalacak bir emirname yapıldı.
Verilen mal beyanları zarflarda kapalı dururdu. İlk kez bu hükümet döneminde Meclis bunları açtı. Mal beyanlarına baktı, kendi içerisinde tutarsız olanları savcılığa yolladı. Onlar da tahkikat için polise gönderdi. Tahkikatlar yapıldı, dosyalar savcılıkta şimdi. Eğer savcılık suç unsuru görürse ve örneğin bir hafta sonra meclise gönderirse yeni dokunulmazlıkların kaldırılması meselesini konuşacağız. Onlar bunların konuşulmasını çok istemiyorlar. Sayıları da çok fazla olduğu için aslında mesela bütün bütçe görüşmelerinde her biri bir söz alsa sabahlara kadar süren bir bütçe görüşmesi süreci yaşıyoruz. Hiç önemli değil, biz yorulmayız. Psikolojik olarak yorulmamaktır önemli olan. Psikolojik bir yorgunluğumuz yoktur. Ben şuna inanıyorum her şeyin güllük gülistanlık, paranın bol olduğu dönemde ülke yönetmek kolaydır. Zor olan ardı ardına kriz dönemlerinde yapıyı ayakta tutmaktır. Vatandaşlara çağrım şudur; biz her şeyi bir tamam yaptığımız iddiasında değiliz. Ama birazcık vicdanı olan herkes bu hükümetin bir şeyler yapmak için gayret gösterdiğini görmelidir.
“Dosyalar savcılıkta”
- YENİDÜZEN: Yolsuzluk dosyaları ile ilgili süreç yavaş ilerliyor söylemleri var. Yeni başsavcı seçildi, bundan sonraki sürece ne gibi etkisi olur?
- ÖZERSAY: Kötü niyetten kaynaklandığını düşünmüyorum ama takibi yapılmadığı için üzerine gidilmediği için savsaklanan çok dosya oldu. Şuan genel anlamda yolsuzluk dosyalarının takibi yapılıyor… Belirli kişilerin dosyalarının takibi değildir yapılan, bu zaten doğru da olmaz. Genel anlamda yolsuzluk dosyalarıdır ve ilk aşamada evet burada mal beyanları açıldığı için yasanın verdiği şekilde ve savcılığa gönderildiği için, savcılık da polise gönderdi. Polis mal beyanlarıyla ilgili tahkikatını, dosyalarını tamamladı ve bunları başsavcılığa verdi. Şimdi başsavcılık bunlara baktığında polisin yaptığı tahkikatta polisin dediği gibi belli suçların olduğu kanaatinde olursa bir yazı ile bunu meclise bildirecek. Çünkü dosyalarda bazı siyasilerin ismi geçer. Meclis olarak biz de dokunulmazlıklarını kaldırıp kaldırmamaya karar vereceğiz. Hükümet olarak bizim irademiz hangi partiden olursa olsun eğer savcılıktan geliyorsa ve savcılığın suç iddiası varsa biz buna mahkemenin karar vermesi gerektiği kanaatindeyiz. Bütün dokunulmazlıkların eğer gerekiyorsa kaldırılması yönünde irademiz olduğunu baştan da söyledik. Daha önceki ulaştırma bakanlarıyla ilgili olarak yapılan başvurunun eğer bir suç unsuru varsa ortaya çıkması ama yoksa da bu insanların zan altında kalmaması için de sürecin ileriye taşınması gerekir. Bendeki bilgiye göre polisin üzerinde çalıştığı ikinci tahkikat meselesi tam da o konularla ilgilidir.
- YENİDÜZEN: Nedir bu ikinci dalga?
- ÖZERSAY: Ercan havaalanı ile ilgili çeşitli iddialar var. Biz HP olarak polise şikayet dilekçesi vermiştik. O süreç ileriye gitti. Şimdi polis onun tahkikatına başlıyor. Hatta Ulaştırma Bakanlığı’nın bir açıklaması vardı, gözden kaçtı daha önce; bakanlıktan bu tahkikatın sağlıklı yapılabilmesi için bilgi ve belge talebi yapıldı. Ulaştırma Bakanlığı elindeki tüm bilgi ve belgeleri polisle paylaştı. Dolayısıyla bu ilerletilecek. Eğer suç unsuru varsa Başsavcılığa iletilecek. Eğer Başsavcılık da aynı kanaatiyse, belki de Meclis’e gelmesine gerek kalmayacak. Çünkü milletvekili olmayan isimlerden de bahsediyoruz. Bunun dışında daha başka pek çok dosya var. Geçmişe ait olan dosyaları açıkladık. Göreve geldikten sonra iki somut adım attık. Birincisi polisin içerisinde yolsuzluk dosyalarıyla uğraşacak bir ekip kurulmasını sağladık, ikincisi de Başsavcılık ve Hukuk Dairesi’nin kendi yasasında, Başsavcılığın yürütülecek olan bu tür tahkikatlarda onun başkanlık edebileceği ve hatta yerine göre polise talimat verebileceği yazar. Biz savcılıkla, polis arasındaki bu kurumsal ilişkiyi tesis ettik ki bu iş tenis topuna dönmesin. Polisteydi, savcılıktaydı, dosya kimdedir… O zaman birlikte çalışın. Zaten yasasında da yazan bu ilişkinin kurulması ve rayına oturtulması için çaba sarf ettik.
Üçüncüsü; bu dosyaları takip ediyoruz. Meclis’te sordular; ‘Niçin bu dosyaları Başbakan Yardımcısı takip ediyor?’ Birincisi; ben bunları kendi adıma değil, hükümet adına takip ediyorum. İkincisi; bu kadar sene yapılanın aynısını mı yapalım? Vurdumduymazlık içerisinde bırakalım ne isterse olsun gibi davranırsak bu kadar yıl ne olduysa ve ne olmadıysa onlar olacak. Biz daha farklı bir şey yapmaya çalışıyoruz, ama anayasanın sınırları içerisinde. Anayasa bize Başsavcının, devletin bakanların, Bakanlar Kurulu’nun hukuk danışmanı olduğunu yazar. O zaman süreçlerin sağlıklı ilerleyebilmesi için kendilerinden bilgi almak, yerine göre destek olmak talep edilecek bir şey konusunda katkı koymak ve süreçlerin önünü açmak... Tabi ki savcıyla istişare halinde çalışacağız. Görüşeceğiz de ama nedenini de söyleyeceğiz. Ama bizim kimsenin tarafsızlığını ve bağımsızlığını etkileyecek bir ilişkimiz söz konusu olamaz. Ondan dem vurup, geçmişten daha farklı atmaya çalıştığımız adımların önünü kesmeye çalışıyorlar. Hiçbir şekilde ama bundan yılacak değiliz.
Hükümetin değil ama görüş aldığımız kurumlardan vicdani retle ilgili çok olumlu bir bakış yok. Bakanlar Kurulu’na gelmiş olmasına rağmen bu durumda Savcılığın ve Güvenlik Kuvvetleri’nin görüşü bu iken Meclis’e sevk etme konusunda bir tereddüdümüz oldu…
“Vicdani ret noktasında Anayasal sıkıntı var”
- YENİDÜZEN: Vicdani ret ile ilgili Askeri Mahkemesi’nde bir karar alma süreci yaşanacak önümüzdeki günlerde… Hükümet vicdani ret konusunda ne noktada?
- ÖZERSAY: HP’nin programında vicdan rettin istismara açık olmayacak şekilde, yani bir samimiyet testini de içerecek şekilde yürürlüğe girmesine destek verdiğimizi söyledik. Bu görüşümüz değişmedi. Öte yandan dörtlü koalisyon olarak başladığımızda bu konuda bir taslak çalışma yaptık. Ama taslak çalışmalar yapıldığında Bakanlar Kurulu ilgili kurumlardan görüş alır. Biz bu konuda hem askeri yetkililerden görüş aldık hem savcılıktan görüş aldık. Açıkçası hükümetin değil ama görüş aldığımız kurumlardan çok olumlu bir bakış yok. Savcılığın hukuken anayasanın sınırlarının dışına çıkacak bir yasal düzenleme olacağı yönünde bir endişesi var. Şimdi biz bugüne kadar kişilerin atamasını yaparken de, yasalarla ilgili bir adım atarken de, yasa tasarılarını Bakanlar Kurulu’ndan geçirip Meclis’e gönderirken de, savcılığın söylediği hususları hep dikkate aldık. Şimdi bize gelen görüş burada bir sıkıntı olduğu yönündedir. Bizzat hazırlığın içerisinde ben yer aldım, hatta bundan etkileneceğini söyleyen kişilerle de görüştüm, askeri yetkililerle de görüşüm, savcılıkla da görüştüm. Bakanlar Kurulu’na gelmiş olmasına rağmen bu durumda savcılığın ve güvenlik kuvvetlerinin görüşü bu iken Meclis’e sevk etme konusunda bir tereddüdümüz oldu. O noktada durdu. Siyasi irade aslında bunun belirli sınırlar dahilinde olması gerektiği yönündedir. Dolayısıyla Sayın Başbakan bunun zamanlaması ile ilgili olarak belki ileriye doğru adım atmaya karar verebilir, Bakanlar Kurulu’nda bunu tekrar açar ve bu adım atılır. Veya hükümetten Bakanlar Kurulu’na değil, bazı milletvekillerinden yasa önerisi gelebilir. Ben bunun Meclis’te ele alınması Meclis Komitesi’nde tartışılması ilgili kurumların dinlenmesini isterim. Çünkü Anayasa’ya aykırı yasa yapmayı ben doğru bulmuyorum. Bunları sağlıklı bir şekilde komitede tartışabilmeliyiz. Önümüzdeki günlerde yargı bu konuda ne karar verir, bir ön yargı içerisinde davranmak, bir tahminde de bulunmak istemiyorum ama hükümet olarak hakikatten bu konuda yardımcı olmak için bir çaba ortaya koyduk.
“1 yılını bile tamamlamış hükümetten geçen süre zarfında sözünü verdiği şeylerin tamamını bir yıl tamamlanmadan tamamlanmasını istemek ne kadar adildir, herkesin vicdanına bırakırım.”
- YENİDÜZEN: Hep geçmiş açıklamalarınız size sıkça hatırlatılıyor. Dıştan siyaset yapmakla içinde bulunmak nasıl?
- ÖZERSAY: Daha önce özellikle halkın kamu yararının hilafına yapılan olaylara eleştiri ortaya koyduk. Burada yaratılmaya çalışılan sıkıntı şudur; bunu dediniz ama siz yapmadınız. İki şey gözden kaçırılmaya çalışılır. Basitleştirerek, bayağılaştırılarak… Bu dörtlü bir koalisyondur. Biz hep deriz ya ‘federasyon kültürü pek yok Kıbrıs’ta acaba federasyon kurulduğunda ne kadar sağlıklı yaşayacağız’ endişesi var. Ama bu sadece iki taraf arasında değil toplumların kendi içinde de bir problem olarak var. O nedenle şunu anlayamıyoruz; eğer bir koalisyon varsa sadece uzlaştığınız konularda birlikte adım atabilirsiniz. Yani mesela bet ofislerinin kapatılması yönünde bir duruşumuz oldu. Bizim bu duruşumuz değişmedi. Duruşumuz değiştiği için bet ofisler açık diye bir durum yoktur. Bizim duruşumuz aynıdır. Ama koalisyon ortaklarımızın bir kısmı bunun kapatılmaması gerektiğini söylüyor. Peki, ne yapılacak? Buradaki tercih şudur; ya bet ofisleri kapatılır ya da ben bu koalisyona girmem. Bu bir siyasi tercihtir işte. Halk bunun üzerinden bizi yargılayabilir ama bizim açımızdan dokunulmazlık, yolsuzluk, müşavirliğin kaldırılması meselesi olmazsa olmazdı eğer onlar koalisyon uzlaşma noktaları arasında yer almasaydı koalisyon da olmayacaktı. Biz bu tercihi yaptık. ‘Ama bet ofisleri düzenleyelim, denetleyelim, sayısı azaltılabilirse o zaman bizim duruşumuz bu olmasa bile en azından buna razı oluruz’ dedik. Çünkü bu bir koalisyon, uzlaşma mantığıdır. Dolayısıyla pek çok konuda yapılan eleştirilerde gözden kaçırılan birinci husus bence bunun 4’lü bir koalisyon olduğu ve koalisyon hükümetlerinde uzlaştığınız noktalarda sadece adım atabilecek olduğumuzdur. Bu bir realitedir. Ben de ortaya koyduğum programın tamamı üzerinden bana hesap sorulmasını isterdim ama o zaman vatandaş beni tek başıma iktidara getirecek. İkinci olarak da gözden kaçırılan şey şudur; hükümet veya bir siyasi parti 5 yıllığına görev ister. 1 yılını bile tamamlamış hükümetten geçen süre zarfında sözünü verdiği şeylerin tamamını bir yıl tamamlanmadan tamamlanmasını istemek ne kadar adildir, herkesin vicdanına bırakırım. Dolayısıyla bu açılardan benim içim rahattır. Ama ülkemizde yerleşmiş kötü siyasi davranışlar vatandaşın artık kolay kolay güvenmemesine neden oluyor. O nedenle o açıdan insanların biraz temkinli ya da soru işareti ile yaklaşıyor olmalarını da yadırgamıyorum. Sorgulasınlar, takip etsinler bizi kısa, orta ve uzun vadede kendi içinde tutum ve davranışlarımızın tutarlı olduğunu bence vicdan sahibi olan herkes baktığında görecek. Mesela bize hakaret düzeyine varan şeyler söylendi. Boş vaatte bulundunuz müşavirliği kaldıramayacaksınız denildi ama müşavirlik memlekette kalktı. Bunu yapmak son derece zordu ama yaptık.