Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

1 Temmuz

A+A-

Şimdilerde özel jeti konuşuyoruz…

Kontrolsüz geldikleri, karantinasız kaldıkları, sağ gösterip sol vurdukları, buna birileri aracılık ettiği için şaşkınlık yaşıyoruz…

Skandal ortaya çıkınca Hükümetimiz, gelmelerine sözlü olarak onay vermiş ama ne için geldiklerini, ne yapmaya geldiklerini bilmediklerini, sorumluların başkaları olduğunu, suçu birbirlerinin üzerine atarak bu sorumluluğu üzerlerinden atmaya çalışıyor…

Sonunda aralarından bir kişiyi günah keçisi ilan ettiler ve Tatar onu görevden alıp yerine başka birini atayarak her şeyi temizledikleri yanılgısına düştüler.

Elbette ki bu özel jet işini Ünal Üstel’in düzenlediği anlaşılıyor ancak diğer bakanlıkların da işlerini yapmayarak bu düzenlemeye ortak oldukları, kendilerini savunmaya çalışırken sarf ettikleri sözlerden anlaşılıyor.

Yenidüzen’in manşete taşıdığı olayla hükümetin çatırdadığı görülüyor…

Biri diğerine, diğeri başkasına suçu atmaya çalışırken halkın gözü önünde komik duruma düştüklerini belki fark etmemiş olabilirler.

Lapta’da yapılması planlanan marina ve otel için teknik incelemeye gelen, öncesinde ihaleye katılan ve ikinci olan, yani ihaleyi alamayan şirket ekibinin alanı yerinde incelemesi için düzenlenmiş bu ayrıcalık…

Ancak ekibin ihale alanına gitmedikleri, hatta ihaleyi düzenleyen Lapta Belediyesi’nin bu durumdan yani şirket ekibinin geldiğinden bile haberi yokmuş.

Ünal Üstel, daveti Lapta Belediyesi’ne atmaya çalışırken, Belediye Başkanı’ndan gelen “haberimiz yoktu” açıklaması ile Üstel’in kendisi hükümetten atıldı.

Bu arada Ersin Tatar kendince görevden alma ve atama manevraları yapmaya çalışırken kendi ayağına da kurşun sıkmışa benziyor. Yani evde yaptığı hesap çarşıya uymadı. UBP hem kendi içinde hem de hükümette HP ile çatışmalar yaşıyor. 

***

Öte yandan ihale sözleşmesinde böyle bir maddenin yani ihaleyi alan şirketin ihaleden çekilmesi durumunda ihale ikinci şirkete kalır gibi bir maddenin olmadığı da söyleniyor. Sözleşmede ihaleyi alan şirket çekilirse ihale tekrar açılır deniyor.

O zaman bu şirket neden getirildi, neden karantinasız, gümrüksüz giriş yaptırıldı, neden pandemi otelinde kalmadı, o nedenle gelmişse neden ihale yerine gitmedi, neden ihaleyi açan Belediye’nin haberi olmadı gibi sorular sorulmaya devam edilecek.

***

Başta ‘şimdi özel jeti konuşuyoruz’ demiştim.

Neden?

Başta Pandemi döneminde sağlık kontrolsüz, karantinasız gelişlere izin verildiği içindi bu tepkimiz…

Öyle de olması gerekiyordu ama 8-9 gün sonra artık Türkiye’den uçaklar gelmeye başlayacak… Hem de karantinasız… Hem de bir özel jet değil, tarifeli uçaklarla…

Türkiye’de vaka sayıları tekrar yükselirken, diğer ülkelerin pandemi raporlarında Türkiye riskli ülke olarak gösterilirken biz kapılarımızı öncelikle Türkiye’ye açıyoruz…

Bu da anlaşılabilirdir mutlaka…

Turist istiyoruz, kumarhanelerin çalışmasını istiyoruz, öğrencilerin gelmesini bekliyoruz vs…

Peki sağlık!

Her şeyi sağlığın önüne mi koyuyoruz yine…

Ekonomi biraz canlansın diye ölüme kapı mı açıyoruz…

Böyle olunca, tabii ki Kıbrıs’ın güneyine de kapılar yavaş yavaş açılırken Türkiye’den aynı zamanda uçakların gelecek olması Kıbrıs’ın diğer yarısına geçişin daha başlamadan durmasına neden olacaktır büyük bir ihtimalle…

Bu tehlikeyi görerek, bunun olmasını, yani 1 Temmuz’da Türkiye’den karantinasız uçuşları isteyenlerin fikir değiştirmesi ve Hükümetin bu kararını gözden geçirmesinde yarar var.

 


 

Güven yok ama takip ediliyor…

 

Oxford Üniversitesi Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü 2020 Dijital Haber Raporu hazırlamış. 5 kıtadan 40 ülkede 80 binden fazla kişinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre; akıllı telefon ve internet platformlarının kullanımı diğer haber kaynaklarını domine etmeye başlamış. Koronavirüs krizi sonrası mobil ve sosyal platformların hakim olduğu bir medya dünyasına doğru köklü değişim yaşandığı da raporda yer aldı.

Raporda Kıbrıs’la ilgili bilgilere ulaşamadım, Türkiye kaynaklı haber olduğu için de Türkiye’nin rapordaki durumu aktarıldı. İlginçtir; bu rapora yine Türkiye’deki ‘yandaş medya’ olumsuz yaklaşırken, raporu düzenleyenlerin muhalifler olduğu yaklaşımında kuruyor haberlerini…

Türkiye, Avrupa ülkeleri Finlandiya ve Portekiz'in ardından yüzde 55 ile haberlere en fazla güvenen ikinci ülke olurken ve haber kaynakları sıralamasında her ne kadar internet haberciliği kullanımının hızla arttığına dikkat çekse de televizyonun en önemli haber kaynağı olmayı sürdürdüğünü işaret ediyor. Uluslararası verilerle karşılaştırıldığında yazılı basının da gerilemekle birlikte halâ başvurulan kaynaklarda önde olduğuna yer veriliyor.

Akıllı telefonlar, Türkiye'de habere internetten ulaşmak için kullanılan ilk araç olmuş durumda.

Türkiye'de genel anlamda haberciliğe güven, salgının başladığı dönemde yüzde 9'luk bir artış yaşadı. Reuters bu artışın tam bir nedeni olmadığını belirtirken, rapora göre halkın en fazla güvendiği haber kaynakları olarak Fox ve NTV kanalları öne çıktı. Tabii tarafsız yayın yaptığı söylenen Fox ile yine yandaş medyanın bir kanalı olan NTV’nin öne çıkmaları da ilginç. Muhalif gazete Sözcü de güven tablosunda önlerde yer aldı.

Güven sıralamasının en alt sıralarında ise iktidara yani AKP’ye yakın yayın politikası izleyen A Haber ve Sabah gazetesi yer aldı. Ancak bu medya organlarının yine ilginç bir şekilde en fazla takip edilen haber kaynakları olması da dikkat çekiyor. Hem güvenmiyor hem de en fazla takip ediyor. Bir mazoşistlik mi var! incelemek gerek.

 

Bu yazı toplam 2141 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar