11. Aydıncık Yat Rallisi-2
Gün doğmadan uyanmak belki bir çoğumuzun zoruna giden, uyku sersemliği içerisinde bizi mutsuz kılan bir yataktan kalkış olsa da, uyanmanızın nedeni; mutsuzluğunuzu mutluluğa çevirebilecek bir olay olabilmektedir.
Kaptanımızla saat 05.00’te Girne’deki Delta Marina’da buluşma konusunda sözleştik. Kameraman arkadaşım Metehan Azizoğlu’nu da evinden alıp Delta Marina’ya gittik. Tarih 17 Temmuz... toplam üç günden oluşan ve Girne’den, Mersin iline bağlı Aydıncık ilçesinin limanına demirleyip, ardından yeniden Girne’ye dönüşmüzle Aydıncık Yar Rallisi’nin 11.sini de gerçekleştirmiş olacağız.
Gökyüzü yavaş yavaş aydınlanmaya başlıyor... teen-age denilen gençlik yıllarımızı hatırladım bir anda. Arkadaşlarla gün doğumunu denizde karşıladığımız, tekneyle balığa çıktığımız ‘80’li yıllar.
Daste teknemizin kaptanı Ünal dostumla günaydınlaştıktan sonra, organizasyon tarafından belirlenen çıkış saati olan 06.00’ya kadar hazır olmak durumundayız. Yelkenli teknelerimizle seyrimize başlayabilmek için, öncelikle muhaceret işlemlerimizi yapmamız gerekiyordu. Muhaceret memuru, bizim için oraya gelmiş ve işlemlerimizi tamamladıktan sonra teknemize dönüp herşeyi bir kez daha gözden geçiriyoruz.
KKTC Yelken Motor ve Kürek Federasyonu’nun organizesinde gerçekleştirilen, 11.Aydıncık Yat Rallisine bu yıl 10 Yelkenli, 1 motoryat ve 1 de sürat motoru katılıyordu. 12 teknede toplam 39 mürettebat yer almaktaydı. Söz konusu 12 teknenin ismini ve kaptanlarını sizlere aktarmak istiyorum:
WATERLILY (kaptan Dilek Talay), MERLIN 14 (Kaptan Kazım Soyer), KERELA (Kaptan Alex Fairely), MAYREAU (Kaptan Yunus Rahmioğlu), DASTE (Kaptan Ünal Dede), ALESTA-G (Kaptan Metin Şüküroğlu), Derin Deniz (Kaptan Sertaç Eralp), POSEIDON (Kaptan Ersoy Gecer), DJIIN (Kaptan Necdet Osam), EGESU (Kaptan Burak Akkoyun), FAMILY JEWEL (Kaptan Yüksel Paralik), JETSU (Kaptan İbrahim Bıyıklı)
Girne Delta Marina’dan ve Eski limandan öncelikle 8 yelkenli demir alıyor. 2 yelkenli teknemiz de Karpaz Marina’dan yola çıkıp Aydıncık önlerinde kendileryle buluşulması planlanıyor. Motoryat ve sürat teknesi ise, yelkenli teknelerden sonra çıkıp büyük bir ihtimalle bizden önce Aydıncık’a demirlemiş olacaklar. Liman çıkışını her yelkenli tekne kural gereği motor yardımıyla gerçekleştiriyor. Gün ağarmaya başlarken yelkenli teknelerin denizdeki görüntüleri, sessizliğin içerisinde dalgaların tekne bordasına vuruşundan, yelkenin ise rüzgarla flört edercesine çıkardığı sesler, doğanın bahşettiği apayrı bir melodi gibi geliyor insana. Teknelerin bazıları balık oltalarını da hazır duruma getirmeye başlıyor, kısmet diyerek.
Yaklaşlık 8-9 saatlik yolculuğumuzda bizi ağırlayacak olan teknemiz Daste’de seyrimize başlıyoruz. Elbette bu tip seyirlerin en güzel yanlarından biri de, teknede, hareket halinde özellikle, kahvaltınızı etmenizdir. Elbette mideyi çok doldurmamak gerekir, bunu da denize meraklı ve tekneyle yolculuk edenlere söylemekte yarar var. Fakat elbette “deniz tutması” gibi bir derdi olmayanlar için bu uyarımız geçerli değildir. Bu arada hemen belirtelim; deniz tutması bir sağlık sorunu değilmiş, zamanla bu dertten kurtulmanın ve denizde yolculuk etmenin alışılabileceği söyleniyor tıp çevrelerince.
Girne’den Aydıncık’a taklaşık 45 deniz mili bir mesafe var. Bilindiği gibi Anamur, ya da Aydıncık; Kuzey Kıbrıs’a Türkiye’nin en yakın yeri. Yolculuğumuzun 8-9 saat olacağını söylememizin nedeni, yelkenle gitmeyi seçen teknelerin 10 knot (deniz mili) bir havada, yaklaşık olarak 5 knot (deniz mili) hız yaptığı varsayılmaktadır. Elbette sürat tekneleri ya da motoryat’lar bu mesafeyi 3-4 saatte alabiliyorlar. Bundan dolayıdır ki bu tip tekneler, söz konusu Rallide, daha geç limandan çıkış yapıyorlar. Hava-rüzgar tahmin web sayfalarından biri olan WINDGURU’ya baktığımızda, 12.00-13.00 arasında 10 knot’lık bir havanın bizi karşılayacağı tehmini veriliyor. Yelkenli tekneler için en güzel rüzgar kuvveti içerisinde yer alıyor 10-15 knot. Bu da şunu gösteriyor, 5 knot’tan daha fazla hız yapabiliriz teknemizle.
Teknemiz yol alır, kahvaltımızı da bitirmiş olurken, neskafemizi ağarmaya başlayan günün habercisi, bulutlar arasında göz kırpan güneşin şerefine kaldırıyor, onu selamlıyoruz.
Doğanın bu görüntüleri; yaşamımız içerisinde unutulmuş, gerçek varoluş nedenlerimizi
Yelkenli tekneler motor yardımıyla yol alırken, ana yelkeni yarım şekilde açmanın gereğini ve yararını Ünal kaptandan öğrenmiş oluyoruz. Yelkenler sadece teknenin yol alabilmesi için kullanılmıyor, bu şekildeki uygulamayla teknenin fazla sallanmadan balanslı bir şekilde gitmesine de yardımcı oluyor.
Öğle üzeri beklediğimiz rüzgarla karşılaşır karşılaşmaz, cenova yelkenimizi de açıp yelken-motor seyrine devam ediyoruz. Girne ve dağları arkamızda artık bir silüet olarak kalmaya başladı. Ve rüzgarımız elverişli olduğundan motor desteğini durduruyor, tam manasıyla yelken seyrine geçiyoruz. Belki biraz iddialı konuşacağım ama; yelken seyrini tatmış insan, motorlu teknesi varsa bence bırakabilir. Elbette bu bir seçim ve beklenti meselesi. Kimisi zamanla yarışır nitelikte bir an evve A noktasında B noktasına hızla gider, bağlandığı marinada ya da demir arttığı koyda çok daha fazla zaman geçirmek ister. Kimisi de yelken seyri ile yavaş yavaş yol alırken, sırasında yunuslarla yol alır, çevresindeki her zerreyi yüreğine, bir Lefkara işi gibi nakşeder.
Ünal kaptanımız bu konuya atfen söylenen bir sözü bizlerle paylaşıyor: “motoryat’lar koyda, yelkenliler yolda keyif yapar. Biz şu anda yoldayız ama yolda olduğumuz belli değil çünkü bir titreme yok, eksoz yok, birşey yok, aynen doğayla gidiyoruz.”
Yol boyunca denizde enternasyonal iletişim kanalımız 16’dan telsiz konuşmalarını dinliyor, bazı yelkenli teknelerimizin orkinos yakaladığı haberini alıyoruz. Kanal:16, telsiz haberleşmesinde sürekli açık olan bir kanaldır ve aciliyet, çok önemli durumlarda “acil çağrı” için kullanılmaktadır. Bunun dışında sohbet ya da çok önemli olmayan konuşmalar için, kanal 16’da kişiler birbirlerine “buluşma-konuşma” için farklı bir kanal numarası verir; örneğim Kanal:72 der. Böylece 16’dan 72’ye geçerek, Kanal 16’yı da meşgul etmiş olmazlar.
Öğlen yemeğinde kaptanımız Ünal Dede bizlere fırında somon yapıyor, salata yapma işi de bana düşüyor dolayısıyla. Türkiye karasularına girdiğimiz zaman da, teknenin sancak tarafı, yani sağ tarafa, karasularına girdiğiniz ülkenin bayrağını çekiyorsunuz. Teknenin sağ tarafına sancak denmesinin nedeni de burdan geliyor işte.
Saatimiz 16.00 sularında ve Aydıncık ilçesinin kendine özgü seraları, dağın yamaçlarına tutunmuş şekilde ufukta görünmeye başladı. Yaklaşık yarım saatlik bir seyirle küçücük ama bana göre şirin bir limanla karşılaşıyoruz. Oranınn yerlisi, balıkçılar, 11 yıldır Limanlarına konuk olan bu filoyu merakla bekledikleri hemen gözer çarpıyor. Herkes birbirini tanıyor sanki.