13 müdürün, 6'sı tiyatrocu
YENİDÜZEN, gündemdeki Devlet Tiyatroları’nı mercek altına aldı…
Tiyatro sanatçısı, Yazar- Yönetmen Yaşar Ersoy’un Devlet Tiyatrosu’nda sahnelemeye hazırladığı “Yangın Yerinde Kabare” adlı oyunu yasaklanmasına tepkiler dün de dinmedi
Devlet Tiyatroları’nın kuruluşundan bugüne ‘müdürlüğe’ atanan 13 isimden sadece altısı tiyatrocu, diğerleri ise öğretmendi…
DEVLET TİYATROLARI’NDA BUGÜNE DEK GÖREV YAPMIŞ MÜDÜRLER VE MESLEKLERİ:
1963: Üner Ulutuğ: Tiyatrocu,
1968: Hilmi Özen: Tiyatrocu,
1970: Fikri Direkoğlu: Öğretmen-Sanatçı,
1973: Hilmi Özen: Tiyatrocu,
1990: Ali Nesim: Felsefe Öğretmeni,
1994: Perihan Toygan: Tiyatrocu,
1995: Mehmet Ulubatlı: Resim Öğretmeni- Tiyatrocu,
1996: Çetin Özen ( Müdür Vekili ): Tiyatrocu,
2000: Deniz F. Çakır: Tiyatrocu,
2001: Mustafa Ulaş: Edebiyat Öğretmeni,
2004: Mehmet Ulubatlı: Resim Öğretmeni- Tiyatrocu,
2008: Hakan Yozcu: Edebiyat Öğretmeni,
2014: Halil İbrahim Doğan: Fen Bilgisi Öğretmeni,
2018: İlknur Işıl Türkmen: Edebiyat Öğretmeni,
2019: Erdinç Akgür: İlkokul Öğretmeni.
Fehime ALASYA
Tiyatrocu Yaşar Ersoy’a uygulanan ‘sansür’ gözleri Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları’na çevirdi,
Devlet Tiyatroları’nda son on yılda beş müdür değişti, kuruluşundan bugüne dek ise ‘müdürlüğe’ atanan 13 isimden sadece altısı tiyatrocu, diğerleri ise öğretmendi…
Müdürlüğe atanan 13 isim arasında tiyatrocu olan ve müdürlük görevine atanan altı isimin de 2000 yılından önce müdürlük yaptığı, söz konusu yıldan bu yana bu mevkide sadece öğretmenlerin atandığı kayıtlara geçti.
Atanan eğitim görevlileri arasında ise en fazla edebiyat öğretmeni yer alırken, bunların arasında fen bilgisi, resim ve felsefe öğretmenleri de yer bulunuyor.
Türkmen, müşavir olmadı, öğretmenliğe döndü, Akgür geldi
Günümüzde müdürlüğe atanan Erdinç Akgür, İlkokul Öğretmeni olarak mesleğini icra etmekteydi.
Akgür, Temmuz ayında İlknur Işıl Türkmen’in ardından göreve atandı.
Kısa bir dönem devlet tiyatrolarında müdürlük yapan İlknur Işıl Türkmen, yasa değişikliği ile görevinden alındıktan sonra müşavir olmayarak, mesleğine geri dönen ilk müdür oldu.
Tüm müdürlük atamaları ve görevden alımlar, ‘üçlü kararname’ ile gerçekleştirilirken, Resmi Gazete’de yayımlandı.
Gençlerin dilinde ‘özerklik’; “Tiyatroyu tiyatrocular yönetir! Bürokrasi bunun önünü açsın ve gölge etmesin”
Kurumsal tiyatroların saygınlığı ve duruşunun önemine değinen genç tiyatrocular ise bu saygınlığı zedeleyecek davranış ve ideolojilerin yeni nesiller için güven sorunu teşkil edeceğine vurgu yaptı. Genç yetenekler, yıllardır verilen ‘özerk yapı’ kavgasının kazanılmasıyla tiyatronun kendi içinde yönetilmesine olanak sağlanacağını belirterek, Yaşar Ersoy özelinde gündeme gelen bu konunun, genel olarak ele alınması gerektiğini savundu.
Devlet Tiyatroları’ndaki genç oyuncular ise dün suskunluğunu korudu. YENİDÜZEN’in ulaştığı bazı genç isimler, konuyla ilgili toplantı halinde olduklarını, buna istinaden gerekli açıklamanın toplantıda alınan karar neticesinde toplu halde yapılacağını kaydetti.
Eski müdürler YENİDÜZEN’e konuştu…
Devlet Tiyatroları’nda geçmiş dönemlerde müdürlük yapmış bazı isimler, YENİDÜZEN’e konuştu. Herkesin dilinde yıllardır aynı şey; Sanatın ‘özerk’ bir yapıya kavuşması temennisi ve bu uğurda yıllarca verilen çabalar…
TİYATRO FOTO: FOTO ALTI: 2014 yılında ‘mazbata suçundan’ cezaevindeyken ‘MÜDÜR’ atanan ve ‘Tahliye sonrası’ göreve başlayan Halil İbrahim Doğan, uzun süre gündemden düşmemişti.
ESKİ MÜDÜRLER NE DÜŞÜNÜYOR?
Devlet Tiyatroları’nda geçmiş dönemlerde müdürlük yapmış bazı isimler, YENİDÜZEN’e konuştu
K.T. Devlet Tiyatroları Eski Müdürlerden İlknur Işıl Türkmen:
“Özgürlük olmazsa sanat olmaz. En ufak müdahale buna büyük saygısızlıktır”
“Bağımsız, özerk, devletin sadece kaynak olarak yardım eden kurum olmalı. Devlet sadece parasal anlamda destek veren bir kurum olmalı, sanatın özerk, bağımsız ve çağdaş yapıda ilerleyebilmesi için. Siyasi atamayla yönetim olmaz. Dülger atölyesine dülger müdür koysanız, beni de dülger atölyesine müdür koysanız ne anlamı var? Devlet tiyatrolarına dıştan birinin atamanın ne anlamı var? İşin ehli insanlar orayı yönetmeli. Ya seçimle gelecekler ya sınav kriterleri ve ön koşullar konulacak. Özerk tiyatronun devreye girmesi için yasa değişikliği şart. En önemli ihtiyaç bağımsız hale getirmesi ve yürüyemezse yardım etmesi gerek. Özgürlük olmazsa sanat olmaz. En ufak müdahale buna büyük saygısızlıktır.”
K.T. Devlet Tiyatroları Eski Müdürlerden Mehmet Ulubatlı:
“Projenin iptali şık olmadı”
“Bu oyun bir önceki müdür İlknur Işıl Türkmen'in bir tercihiydi. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz. Yeni müdür Erdinç Akgür projeyi gerçekleştirmeliydi. Sorumluluk İlknur Hanımındı. Ondan sonra siz kendi projelerinizi hayata geçirirsiniz, devamlılık bunu gerektirir. Projenin iptali şık olmadı.
Görevde olduğum sürede de hep söylediğim gibi devletin kültür politikası olmaz. Kültür sanatı destekleme politikası olur. Bu bağlamda Devlet Tiyatrosu yasasının gözden geçirilip kendi içinde özerkliğinin sağlanması ve bununla bağlantılı idari ve sanatsal yöneticilerini kendi sanatsal kadroları tarafından seçilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Tabii ki; yirmi yıl önce yanan ve benim ikinci görev döneminde projelendirip kaynağını bulup başlattığım ancak daha sonra görevden alınmamla birlikte her nasılsa ayrılan bütçenin ortadan kaldırılması neticesinde yarıda kalan tiyatro binasının da acil olarak tamamlanması gerekmektedir.
Salon yapımı için yeni müdüre naçizane önerim şudur; Okullar yolunu kapatıp Yaşar Ersoy'un ''Yangın Yerinde Kabare'' oyununu yol ortasında ilk projesi olarak sahnelesin.”
K.T. Devlet Tiyatroları Eski Müdürlerden Perihan Toygan:
“Bağımsız ve özerk yapılanma şart, bu uğurda çok çabaladık ama…”
“Benim zamanımda da özerk bir yapılanma için girişim yaptık ve yasal bir çerçeve oluşturulmuştu. Bu ilk kez yapılmıştı. Özerk bir yapılanmayla ilgili günlerce çok çalışıp çabalamıştık. Yasa hazırlandı, dönemin bakanı da onay vermişti. Bakanlığa gönderdik, ardından emekli olmaya zorlandım yani müdürlükten alındım, istifaya zorlandım. Birçok uygar ülkede sanat özerk bir yapıdadır. Bağımsız ve özerk yapılanma şart. Genel olarak sanatın gücüne, gerekliliğine inanmıyorlar. Sanat bağımsız olmalı. Siyasiler ve sanatçılar buna hazır mı bunu bilemiyorum. Orada bir sanat elemanı olmalı fakat öğretmenden tutun da fen bölümü, kimya bölümünden mezun kişiler bile görev aldı. Bu siyasilerin işine gelmiyor. İstediklerini atıyorlar. Bu son olayda da topluma ayna tutuldu. Atatürk de ‘sanatsız bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir’ diyor. Suya sabuna dokunmayan oyun olacak gibi değil. Bu sansürlerin kaldırılması için, serbest bir çalışma için derhal özerk yapıya kavuşmalı. Devletten, siyasetten bağımsız olmalı. Sanat siyaseten soyutlanmalı, aksi halde bu rahatsızlıklar her dönem ortaya çıkacak.”
TİYATROCULAR TEDİRGİN
Hatice Tezcan:
“Tertemiz bir yol: Tiyatroyu tiyatrocular yönetir! Bürokrasi bunun önünü açsın ve gölge etmesin”
“Sanat korkutur, korkutsun, korkutacak; sanatçı tehdit unsurudur, rahatsız eder, yerinden eder, etsin, edecek. Sözlük özerklik tanımı için diyor ki: “bir topluluğun, bir kuruluşun kendi kendini, oluşturduğu yasalara göre, özgürce yönetme hakkı ve durumu” Bu kadar net! İhtiyacımız olan şey!
Devletin tiyatrosu olmaz. Sanatçının tiyatrosu seyircinin tiyatrosu emekçinin tiyatrosu olur... Özerklik bağımsızlık olmazsa olmazdır. Tertemiz bir yol: Tiyatroyu tiyatrocular yönetir!
Bürokrasi bir an evvel gerekli çalışmaları yapıp bunun önünü açsın ve gölge etmesin.”
İzel Seylani:
“Ya bizi aptal yerine koyuyorlar ya da söylediklerine kendileri bile inanmıyor”
“Özerklik kavramı kurumun kendi yasaları ve kuralarını oluşturma durumu uzun zamandır konuşulan bir konu. Fakat şöyle bir sıkıntı var; sayısız kez iktidara gelen siyasilerin, 30 yıllık bu yasayı bilmezden gelip yapılanın yanlış olduğunu açıkladıklarını görüyoruz. Ya bizi aptal yerine koyuyorlar ya da söylediklerine kendileri bile inanmıyor. Siyasiler özerklik yasasıyla ilgili samimi olsalardı yasal bir çözümü yıllar için devlet tiyatrosuna kazandırırlardı. Fakat en büyük sıkıntının: bugüne kadar sol veya sol sol olduğunu savunan iktidarların, inisiyatif olarak olması gereken şeyleri kendilerine mal etmişlerdir. Bu da gücü sanatçıya ve sanatçıyı bilip stratejik programı yapacak olan kişiye değil, özgürlükçü görüş benimsediğini öne süren bürokratların eline veriyor. Yani aslında bugün yaşanan olay bir kişinin projesinin iptalini değil, sistemin değişmesi gerektiğini gösteriyor. Sıkıntı Yaşar Ersoy özelinde değil, bu 30 yıldır olan bir sorundur, devlet tiyatrosu kurumunun iktidara paralel ideoloji yürütme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır. Daha önce orada proje yapan sanatçılar da sansüre maruz kalmıştır. Yaşar Ersoy’a ‘daha suya sabuna dokunmadan bir oyun yap’ demesini yıllarca onlar da yaşamıştırlar.
Kurumsal tiyatroların saygınlığı ve duruşu çok önemlidir, bunu zedeleyecek davranış ve ideolojinin de yeni nesiller için bir güven sorunu teşkil edeceği aşikardır.”
Cem Aykut:
“Yıllardır özerk yapının kavgasını veriyoruz”
“Herhangi bir sanat dalına sansür konması, içeriğinde değişim de çok yanlış bir durum. Çalışmak istemeyiz dersiniz bu daha doğru bir yaklaşım olur. Dıştan gelen bir konuğu davet ediyor, ardından yönetim değişince de yok olmaz oynatamam diyorsunuz. Bunlar olmaması gereken şeyler. Yıllardır özerk yapının kavgasını veriyoruz. Tiyatronun kendi içinde yönetilmesi ve doğru kararlar verilmesi gerekiyor. Özerklik olması şarttır.”