1. YAZARLAR

  2. Aslı Murat

  3. 14 Yaşında Çocuk İşçi
Aslı Murat

Aslı Murat

14 Yaşında Çocuk İşçi

A+A-

Bugün 10 Aralık, İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 76. yıl dönümü. Bildirge’nin ilk maddesi şu şekilde başlar: “Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.” Ne kadar açık ve güçlü bir ifade, değil mi? Peki, gerçek dünyada bu ilke ne kadar hayata geçiyor? Maalesef yazılı kurallar ideal bir düzen önerse de uygulamada çoğu zaman sınıfta kalıyoruz.

Memleketimiz hak ve özgürlükler konusunda kafa karışıklığı yaşayan bir ülke. Bir yandan birçok insan hakları sözleşmesini Meclis’te oy birliğiyle kabul eden, diğer yandan bu taahhütleri yerine getirmeyen bir idareye sahip. Tanınmamışlık bahanesiyle uluslararası denetimlerden sıyrılmanın konforu, bu ihmalleri görünmez kılıyor. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bu tablodan kısmen farklı bir yerde duruyor. Kıbrıs’ın kuzeyi fiili yetki alanı içinde olduğu için Türkiye aleyhine mülkiyet hakkı ihlalleri, faili meşhur cinayetler ve vicdani ret gibi konularda açılan davalarda ihlal tespitleri yapıldı.

1990’lardan bu yana Birleşmiş Milletler temelinde kabul edilen; çocukları, kadınları, özel gereksinimli bireyleri, ırk ayrımcılığını, işkence ile mücadeleyi, mültecileri, iş yaşamını, ekonomik ve sosyal hakları düzenleyen birçok sözleşme, KKTC mevzuatına dahil edildi. Ancak, bu sözleşmelerin hayata geçirilmesinde bir arpa boyu yol alabildik.

Çocuk İşçiliği: Görmezden Gelinen Hak İhlali

Ülkedeki çocuk hakları, özellikle istismar ve ihmale dayalı ihlallerde derin bir yara haline geldi. Bunların en göz ardı edilenlerinden biri ise çocuk işçiliği. Çocukların çalıştırılması, yalnızca temel insan haklarını ihlal etmekle kalmaz; aynı zamanda onların fiziksel, zihinsel ve duygusal gelişimlerini de tehlikeye atar.

UNICEF ve Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2021 raporuna göre, dünyada 160 milyon çocuk işçi bulunuyor. Bu da her 10 çocuktan birinin çalıştırıldığı anlamına geliyor. Dahası, bu çocukların 79 milyonu, sağlıklarını ve güvenliklerini doğrudan tehdit eden tehlikeli işlerde çalıştırılıyor.

ILO’ya göre çocuk işçiliği, çocukların çocukluklarını yaşamalarını engelleyen, eğitim haklarını kesintiye uğratan ve gelişimlerini olumsuz etkileyen her türlü iş olarak tanımlanıyor. Çocuk işçiliğinin başlıca nedenleri ise yoksulluk, ucuz işgücüne talep ve eğitim olanaklarının sınırlılığı olarak sıralanıyor.

KKTC Mevzuatı Ne Diyor?

KKTC, 1996 yılında Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni kabul etti. Bu sözleşme, çocuklara hiçbir ayrım yapılmaksızın hak ve özgürlüklerin sağlanmasını şart koşuyor. Ayrıca 1985 Anayasası’nın 59. maddesi, 15 yaşına kadar zorunlu, 18 yaşına kadar ise ücretsiz öğrenim hakkını güvence altına alıyor.

İş Yasası ise 15 yaşını doldurmamış çocukların çalıştırılmasını yasaklarken, 18 yaşından küçüklerin ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılmalarını da kesin bir dille engelliyor. Ancak, yazılı kuralların uygulanması konusunda büyük eksiklikler var.

Gerçek Hayatta Ne Oluyor?

Geçtiğimiz günlerde bir makiniste gittim. Yan dükkanda çalışan küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Öğrendiğim gerçekler, bu ülkedeki sorunların ne kadar karmaşık ve iç içe geçtiğini bir kez daha gözler önüne serdi.

Makinistte çalışan bu çocuk 14 yaşında, yabancı bir ailenin çocuğu. Türkçe bilmediği ve 350 dolar ders parasını ödeyemediği için okula gidemiyor. Bu nedenle ailesi, onu sokaklarda başıboş gezmesin diye çalışmaya göndermiş. Çocuğun Türkçe öğrenmesi için ücretsiz bir devlet kursu bulunmadığından, döviz üzerinden ücretlendirilen özel kurslara erişim imkânı yok.

Çözüm Yolları ve Sorumluluk

Bu çocuğun durumu, bireysel bir olay olmanın ötesinde, kontrolsüz nüfus hareketleri, denetimsizlik ve yetersiz sosyal politikaların neden olduğu sistematik hak ihlallerinin somut bir örneğidir. Zorunlu eğitim çağındaki birçok yabancı çocuk, “evde online eğitim alıyor” bahanesiyle görmezden geliniyor. Ancak bu sürecin kalitesi ve denetimi tamamen belirsiz. Bu ihmal, çocukların eğitim hakkını ellerinden alırken, onları istismara açık ve güvencesiz bir hayata itiyor.

“Biz kendimize bile zor bakıyoruz, çocuklar prefabrik binalarda okuyor” gibi bir cümle zihnimizi kurcalayabilir. Ancak burada söz konusu olan bir çocuğun yaşam hakkı ve geleceğidir. Bu çocuklar, kendi seçimleriyle değil, ailelerinin koşulları nedeniyle bu ülkeye gelmişlerdir. Henüz küçücük yaşlarında ağır işlerde çalışmaya zorlanmaları, eğitimden mahrum bırakılmaları, bu ülkeyi yönettiğini iddia edenlerin sorumluluğundadır. Eğer bu çocuk, ileride istismara uğrasa, bir iş kazasında yaralansa ya da hayatını kaybetse, o an hepimiz üzüleceğiz ama bu hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

Sonuç olarak, kontrolsüz ve denetimsiz nüfus hareketleri, özellikle çocuklar açısından ciddi hak ihlallerine neden olmaktadır. Bu sadece bir örnek değil; zorunlu eğitim çağındaki birçok yabancı çocuk, “online eğitim” adı altında kaderine terk ediliyor. Bu durumun çözümü, Eğitim ve Çalışma Bakanlıklarının iş birliğiyle eğitim hakkına erişim ve çocuk işçiliğini önlemeye yönelik somut bir yol haritası oluşturmasından geçiyor. Ancak bu konuda gereken iradeyi ortaya koymak ne mümkün…

Bu yazı toplam 407 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar