“15 Temmuz 1974 darbesinde Larnaka’daki Ayyanni Çatışmaları...” (1)
Dimitris Hacıdimitriu
(Çok değerli arkadaşımız, barış aktivisti, “kayıp” yakını Dimitris Hacıdimitriu, 15 Temmuz 1974 darbesinde Larnaka’da Ayyanni çatışmaları hakkında kaleme aldığı bir senaryoyu bizim için öyküleştirerek paylaştı. Biz de İngilizce olarak kaleme alınan bu öyküyü okurlarımız için Türkçeleştirdik. Dimitris arkadaşımıza çok teşekkür ediyoruz... S.U.)
Dulla, yeğeni Stella’yla yürüyordu. 2009 yılıydı, birkaç gün önce bir telefon almış, “kayıp” erkek kardeşinin kalıntılarının Girne’nin hemen dışında bulunmuş olduğu bildirilmişti ona...
Stelyos, Dulla’nın en büyük abisiydi ve 1974 savaşı esnasında “kayıp” edilmişti. Dulla, kardeşi Dimitris’i telefonla aradı, Dimitris, ailesiyle birlikte Fransa’da tatildeydi, Dulla ona “kayıp” kardeşleri Stelyos’tan geride kalanların bulunmuş olduğuna dair haberi telefonda verdi.
Birkaç gün sonra Dimitris ve eşi Fransis, kızları Stella’yla birlikte Larnaka’ya gittiler. Ayarlanacak çok şey vardı ancak sakin bir anda Stella halasına yanaşarak o günlerde yani 1974’ün karanlık günlerinde neler olduğunu anlatmasını istedi, ne olduğunu bilmek istiyordu. Stella’nın okulda tamamlaması gereken bir projesi vardı ancak okul projesi aslında bir gerekçeydi - gerçekte o günlerde Londra’da yaşamakta olan babasının bilmediği detayları öğrenmek istiyordu Stella.
BİR ENSTANTANE...
Dulla, yeğenciğiyle oturup konuşmaktan memnun olmuştu, o olayları gekrar canlandırıp yeni kuşağa neler yaşadığını aktarmak için bu anın aslında uygun olduğunu hissediyordu. Anlatacaklarının büyük resmin yalnızca bir enstantanesi olacağının bilincindeydi ancak yapboz oyununda her bir parça, bütün resmi ortaya çıkarmak üzere önemliydi...
Stella’nın zaten bildiği şeyleri anlatmaya başladı Dulla, zaten Stella, “kayıp” amcası Stelyos’un ismine uygun biçimde “Stella” diye adlandırılmıştı... Bu anlatılan, onun öyküsüdür...
DARBE ESNASINDA DULLA HENÜZ 15 YAŞINDAYDI...
1974’te Dulla henüz 15 yaşındaydı. 15 Temmuz sabahı Dulla, dişini çatlatmış ve ilaç almak için eczaneye gitmişti. İşte o zaman askeri giysiler giymiş adamlarla dolu arabaların dolanıp durması ve Makarios’un öldüğünü bağıra bağıra söylemeleri dikkatini çekmişti. Elinde bir paket ilaçla Dulla, dişiyle uğraşıyordu. Sokakta durup arabaların geçip gitmesini izledi. Panik içerisinde koştu ve tam aksi yöne doğru koşan adamlarla çarpıştı, yere düştü, elindeki ilaç da yere düşmüştü. Bu adamlardan birisi ayağa kalkmasına yardım etti ve ciddi bir sesle ona acele eve gitmesini söyledi, Dulla da alel acele eve döndü.
Dulla’nın ailesi, Larnaka’da Ayyani bölgesindeki bakkalı çalıştırıyordu, o günlerde Prodromos mahallesine ve ayrıca yalnızca birkaç metre uzaklıktakı Kıbrıslıtürk enklavına da hizmet veriyorlardı – 1967 olaylarından sonra o mahalleden Kıbrıslıtürkler, Dulla’nın ailesine ait bakkaldan dikkatli biçimde alışveriş etmeye başlamışlardı yeniden.
Dullalar’ın evi, bakkal dükkanıyla bitişikti – bakkalın açılış-kapanış saatleri olsa da, iyi müşterilere günün 24 saati hizmet veriliyordu, tabii eğer acil bir durum varsa.
Evgenios ve Kadina Hacıdimitriu...
BAKKAL DÜKKANINDAN EVE TAŞINAN KONSERVELER...
Eve gittiği zaman ilk gördüğü şahıs Annika oldu, onunla birlikte büyümüşlerdi, kızkardeşi gibiydi... Henüz birkaç gün önce çok güzel bir kız çocuğu dünyaya getirmişti, adını Katerina koymuşlardı. Annika bebeğini kollarında sevecenlikle tutuyordu ancak oturma odasında sinirli sinirli dolaşıyordu. Dulla, annesi Kadina’nın da dükkandan konserve yiyecekler taşıyarak bunları mutfak dolaplarına yerleştirdiğini gördü. Dulla merak etmişti, annesine bakkal dükkanının neden açık olmadığını sordu. Annesi ona cevap vermek yerine, bakkala gidip daha fazla yiyecek taşımasını ve bunu çabucak yapmasını söyledi. Dulla da söyleneni yaptı ve bu arada babası Evgenios’un meydanda bazı tanıdık adamlarla konuşmakta olduğunu gördü.
Mutfağa dönünce annesi ona askerlerin hükümetin denetimini ele aldıklarını, bu yüzden bir tedbir olarak evde malzeme bulundurmanın önemli olduğunu söyledi.
“DARBE, ANCAK BAŞKA ÜLKELERDE OLURDU...”
15 yaşındaki birisi için “darbe” kavramı yeni birşeydi, okuldan Makarios ve Grivas taraftarları arasındaki sürtüşmeleri ve EOKA B’nin eylemlerini biliyor olsa dahi... Babası yıllardır AKEL’in üyesi olmanın yanısıra, her zaman kızının bilinçli olmasını, kimi destekleyeceğini bilmesini sağlamaya çalışmıştı ancak bir “darbe”, ancak başka ülkelerde olurdu...
Annesi askerlerin gelip de bakkal dükkanını soymasını istemiyordu ancak aynı zamanda kendi kendini meşgul etmeye çalışıyordu. O günün ilerleyen saatlerinde Dulla evin dışında olup bitenleri gözlemleyebiliyordu, Annika da sürekli ona konuşuyordu, aslında herşeyden çok sinirini yatıştırmak için yapıyordu bunu... Annesi yiyecek stoklamayı bitirince yanlarına geldi ve sohbetlerine katıldı. Kadina, şeker hastası olan Annika’nın kaynanasını sordu – Annika’nın kaynanası, Ayyani Kilisesi’ne ait birkaç odacıkta oğluyla birlikte kalıyordu, Annika'nın kocası Şialis de kilisenin hademesiydi...
STELYOS GİRNE’DEYDİ...
Annika, kaynanasının iyi olduğunu ancak Şialis kendisiyle birlikte olsa dahi korktuğunu anlattı. Ancak Dulla neler olup bittiğini öğrenmek istiyordu ve sürekli onlara soru soruyordu. Kadina’nın tek söylediği “Allah yardımcımız olsun”du... Dulla, Girne’de çalışmakta olan abisi Stelyos’un yanlarına gelip gelmeyeceğini sordu, abisini özlüyordu ve şimdi ordu, iktidarı ele aldığı için abisinin güvenliğinden endişe ediyordu. Abisi adanın öbür tarafında iş bulmuştu, Dulla bunu anlayamıyordu. Abisini birşeylere canının sıkılıp da mı böyle yaptığını merak ediyordu ancak annesi 22 yaşındaki genç bir adamın birşeyler keşfetmek ve tek başına yaşamak istediğini söylemişti kendine.
Evgenios Hacıdimitriu, Larnaka'da tanınmış bir komünistti...
“RADYOYU AÇIP DİNLEYİN...”
Tam o anda kapının zili çaldı ve komşuları Sotira geldi, kaygılıydı, yüzü kıpkırmızıydı... Radyoyu açmalarını ve son gelişmeleri dinlemelerini söyledi. Bunu yaptılar ve birkaç saniyelik askeri müzikten sonra ciddi bir sesle radyoda anons yapan şahıs şöyle dedi:
“Kıbrıs yurttaşları ve yurtseverler, şanlı Kıbrıs ordusu, anavatan Yunanistan’ın yardımlarıyla, komünistlerden ilham alan baskıcı Makarios Hükümeti’ni devirmiştir. Önümüzde yeni bir dönem vardır, milli zaferlerin ve başarıların yeni dönemi olacaktır bu. Bu yeni dönem, şanlı Yunan atalarımızı bir kez daha gururlandıracaktır. Tam denetim bizdedir. Makarios ölmüştür. Herhangi bir direniş, acımasızca ezilecektir. Yetkisi olmadan dışarıya çıkanlar tutuklanacaktır. Yeni açıklamalar, düzenli bültenler ardından yapılacaktır...”
EOKA-B, DARBEDEN ÖNCE DE SOLCULARI ÖLDÜRMEKTEYDİ...
Askeri müzik devam ederken, herkes radyoya bakıyor ve o anda duyduklarının ne anlama geldiğini kavramaya çalışıyorlardı. Makarios, adanın son 14 seneden beridir ilk ve tek lideri idi ve şimdi onsuz bir gelecek, kasvetli görünüyordu, özellikle solcu aileler için böyleydi çünkü EOKA B destekçilerinin nasıl olduğunu biliyorlardı. Darbe olmadan önce dahi solcuları öldürmekteydiler ve şimdi bu yeraltı terörist örgütü başa geçtiğine göre, hiç kimse onları durduramayacaktı...
Dulla’nın annesi ona derhal mahalledeki kahvehaneye giderek babasını getirmesini söyledi.
TELEFON HATLARI KESİLMİŞTİ...
Bakkal dükkanında bölgedeki birkaç telefondan biri vardı fakat Gadina, Stelyos’a telefon etmeye çalıştığında, tüm hatların kesik olduğunu keşfedecekti. Dulla da babasıyla birlikte hemen eve dönmüştü, babası da haberleri dinlemişti ancak onlara Makarios’un kurtulmuş olduğu ve hayatta olduğu yönünde söylentiler olduğundan da sözetti. En azından diğer iki oğlucukları, Athos ve Dimitris uzakta, Londra’da yaşadıkları için güvendeydiler. Dulla’nın annesi, babasına güvenliği için evden ayrılmasını söyledi.
EVGENİOS, TANINMIŞ BİR KOMÜNİSTTİ...
Evgenios, çok iyi tanınan bir komünist ve AKEL aktivistiydi ve EOKA B, eninde sonunda onu aramaya gelecekti. Ormidya’da yaşayan arkadaşları vardı ve Dulla’nın annesi burasının Dikelya İngiliz Üsler bölgesi içerisinde olmasından ötürü, daha güvende olacaklarına inanıyordu. Babası ise bu düşünceye karşıydı çünkü Ayyanni’nin komünistlerin kalesi olduğunu biliyordu, herhangi bir tehlike ortaya çıkmadan en az birkaç gün geçmesi gerekecekti. Herşeyi bırakıp giden ilk kişi gibi görülmek istemiyordu, ayrıca telefonlar kesik olduğu için Stelyos geri gelirse, onun için burada olmaları gerektiğine inanıyordu. Annesi, Evgenios’un bu anlattıklarını anlıyordu ancak yine de korkuyordu ve gitmek için ısrar ediyordu.
Stelyos'un annesi Kadina...
“DARBEDEKİ ESAS GÜÇ, YUNAN SUBAYLARININ KOMUTASINDAKİ ORDUYDU...”
Dulla’nın babası kalıp savaşmaya hazırdı, AKEL’in güçlü bir parti olduğunu söylüyordu (1970 seçimlerinde 79 binden fazla oy almıştı, bu da oyların %35’i idi), buna yanıt verecekler ve nihayetinde darbecileri yeneceklerdi, ne de olmasa karşıtları küçük bir deli azınlıktı... Sık sık tekrarladığı cümleyi söyledi yine: “Üstlerine tükürecek olursak, boğulurlar” dedi.
Kahvehanede diğer komşularıyla birlikte avtüfeklerini toplayıp organize olmayı tartışmışlardı, pek çok avtüfeği vardı. Ancak Dulla’nın annesi, darbenin yalnızca EOKA-B’den oluşmadığını, darbedeki esas gücün Kıbrıslırum Milli Muhafız Ordusu olduğunu biliyordu, bu da Yunan Ordu Subayları’nın denetimi altındaydı.
Sonraları, Dulla’nın babası onun kaygılı olduğunu görecek ve Ayyani’de güvende olduklarını, insanların mücadele edeceğini, darbe liderlerinin başka yerlerde yerlerini sağlamlaştırmaya çalışırken AKEL liderliğiyle temasa geçerek neler planladıklarını öğrenmek gerektiğini söylemişti ona.
BÜTÜN KENTTE BARİKATLAR VE KONTROL NOKTALARI KURULMUŞTU...
Komşuları Sotira geri gelerek bütün kentte barikatlar ve kontrol noktaları oluşturulmuş olduğunu söyledi. Dulla’nın annesi derhal oradan ayrılmaları gerektiğini söyledi yeniden ancak Evgenios yollardaki barikatlar nedeniyle bunun şimdi çok tehlikeli olduğunu işaret etmesiyle birlikte, ona katıldı – Evgenios savaşmaları gerektiğini aksi halde herşeyi kaybedeceklerini ve Kıbrıs’ta özellikle sosyalistler ve sendikacılar için hayatın imkansız olacağını anlattı.
“GİRNE’DE İNSANLAR TUTUKLANIP KALEYE HAPSEDİLİYORDU...”
İşte tam da o anda Stelyos arka kapıdan gelmişti, yorgun ve gergin görünüyordu. Dulla ona doğru koştu ve abisine sarıldı. Stelyos başından geçenleri anlattı – Girne’de durum çok kötüydü, darbenin ardında olanlar, insanları tutukluyor ve kaleye kilitliyordu. O da tutuklanmıştı ancak kaçmayı başarıp eve gelebilmişti.
Stelyos’un dönüşünden kısa süre sonra kilise çanları çalmaya başlamıştı. Birileri kapıyı çaldı ve Makarios’un ölmediğini, Ayyani’deki herkesin kilisenin yanında toplanmakta olduğunu söyledi. Oraya gittiklerinde neredeyse bütün mahallenin orada toplanmış olduğunu gördüler, herkes o günün olaylarını konuşuyor ve bildiklerini paylaşıyordu. Şialis de oradaydı, Annika ona doğru gitti bebeğiyle birlikte ve konuşmaya başladılar...
“DARBEYE DİRENENLERİN ÖLDÜRÜLMESİ EMREDİLDİ...”
Sonuçta Panayis yüksek sesle herkese seslendi, darbenin elebaşlarının Yunan Ordu Subayları olduğunu, Yunan Cuntası’nın destekçileri olduklarını ve darbeye herhangi bir şekilde karşı çıkanların, özellikle AKEL destekçilerinin tutuklanmaları ya da öldürülmeleri yönünde emir vermiş olduklarını söyledi. Bu başlamıştı bile. Ancak ana hedeflerini başaramamışlar ve Makarios hayatta kalmış ve Baf’a kaçmayı başarmıştı – yerel bir radyo istasyonundan halka seslenmişti. Makarios’un bu yayınının bir kaseti vardı ve kentte bir konvoy oluşturarak bu kasedi çalmaları ve böylece Makarios’un hayatta olduğunu herkesin öğrenmesini sağlamaları yönünde karar aldılar.
Sonra Gogo kalktı ve konuştu, herkese paramiliter güçlerin polis karakollarına saldırdıklarını, buralarda direniş olmakla birlikte ekstradan destek almazlarsa bundan vazgeçmelerinin yalnızca zaman işi olduğunu anlattı. O zaman buralara da bazı insanları göndermeye karar verdiler. Stelyos babasıyla konuştu ve Stelyos’un yanına aileye ait avtüfeğini alarak Polis Karakolu’na gitmesine karar verdiler.
Stelyos, ayrılmadan önce Şialis’e gidip selamlaştı, iyi arkadaştılar ve Stelyos kızı Katerina’nın dünyaya gelmesi nedeniyle onu kutlamak istiyordu.
(Devam edecek)
(Dimitris Hacıdimitriu’nun İngilizce olarak kaleme aldığı öyküsünü Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN)