1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. 15 Temmuz Darbesi ve Türkiye’nin Kıbrıs Savaşı (1)
15 Temmuz Darbesi ve Türkiye’nin Kıbrıs Savaşı (1)

15 Temmuz Darbesi ve Türkiye’nin Kıbrıs Savaşı (1)

15 Temmuz Darbesi ve Türkiye’nin Kıbrıs Savaşı (1)

A+A-


Niyazi Kızılyürek
[email protected]


“Aleksandros Hastaneye Kaldırıldı”

15 Temmuz 1974 sabahı saat tam 8.17’de Kıbrıs’ta Yunan Alayında görevli Albay Georkitsis’in Yunan Genelkurmay Başkanlığına gönderdiği bir mesajda yer alan üç kelime Kıbrıs tarihinin akışını değiştirecekti: “Aleksandros Hastaneye Kaldırıldı”. ‘Kıbrıs’ta Darbe Başlamıştır’ anlamına gelen bu şifreli mesajı Yunan Cuntası içinde on kişiden az kimse biliyordu. Önceden kararlaştırıldığı gibi şifreli iletişim Aleksandros’un ‘hastalığının seyri’ üzerinden devam edecekti. Darbe istendiği gibi giderse, “Aleksandros iyi gidiyor” mesajı geçilecekti. Kötü giderse, “Aleksandros’un sağlık durumu ağırlaşıyor” mesajı iletilecekti. (Μihalis Ν. Mihali, Το ek Promeletimeno, Lefkoşa, 2012, s.23)

“Aleksandros” beklenenden daha hızlı “iyileşti” ve darbe geride 98 ölü bırakarak iki saat içinde amacına (kısmen) ulaştı. Kısmen ulaştı, çünkü Yunan Genelkurmay Başkanı Bonanos’un emri “Makarios’u ya öldürün ya da yakalayın” şeklindeydi. Darbe günü Kıbrıs Radyo Yayın Koorperasyonu “Makarios’un Öldüğü” yönünde anons yapsa da, darbeden kurtulmayı başaran Makarios Baf’a ulaştı ve yerel bir radyodan Kıbrıs Rum halkına seslendi: “Duyduğun Ses, tanıdığın bir sestir. Benim, Makarios... Ölmedim, Yaşıyorum…” Arkasından da helikopterle İngiliz üslerine, oradan da bir kargo uçağı ile Malta’ya gitti. Bir gece Malta’da konakladıktan sonra, Londra’ya vardı.

Darbe esnasında hiç bir Kıbrıslı Türk öldürülmedi. Öldürülenler Kıbrıslı Rum ve birkaç Yunanlı asker idi. Somut olarak söylersek,  Makarios yanlısı 41 direnişçi, darbe esnasında askerlik görevini yapan 36 genç Kıbrıslı Rum, 5 Yunanlı asker ve 16 sivil Kıbrıslı Rum öldürülmüştü. (Marios Adamitis, İ Tragiki Anametrisi ke i Prodosia tis Kiprou, 2011, Lefkoşa, s.73) Öyle anlaşılıyor ki, Türkiye’yi müdahale etme yönünde tahrik etmemek için büyük bir itina gösteriliyor, Kıbrıslı Türklere zarar verilmemesi için Atina’dan kesin direktif geliyordu. Nitekim Türkiye’nin Lefkoşa büyükelçiliği 16 Temmuz günü İngiliz elçiliğine Kıbrıslı Türklere karşı herhangi bir saldırının olmadığını teyit etmişti. (Jan Asmussen, Cyprus at War, I.B. Tauris, London, 2008, s.32)

Darbe, Yunan Cuntasının emriyle Milli Muhafız ordusunun tanklarını Başpiskopos Makarios’un sarayına sürmesiyle başladı. EOKA B örgütünün de aktif olarak yer aldığı Makarios’u devirme operasyonu büyük bir direnişle karşılaşmadı. Sadece Baf bölgesinde ve Baf’tan gelen direnişçilerin Limasol bölgesinde ortaya koydukları ciddi sayılabilecek bir direnişten söz edebiliriz. Gerçekten de Limasol bölgesindeki çatışmalarda 40’a yakın Makarios yanlısı öldürüldü. (Jan Asmussen, y.a.g.e, s.32

Darbeciler kısa sürede yönetime el koydular. Makarios’un yerini almak üzere cumhurbaşkanlığı teklif edilen isimler bu teklifi reddedince, Tourkofagos (Türk-Yiyen) olarak ün yapan Nikos Samson “Cumhurbaşkanı” ilan edildi. Arkasından da solcularla Makariosçu’ların tutuklanmasına geçildi.

15 Temmuz darbesi göstere göstere gelen bir darbeydi. Özellikle Yunan Cuntası içinde iktidar el değiştirip (Kasım 1973) Makarios ile iyi ilişkiler kurmaya çalışan Yorgos Papadopoullos’un yerine katı anti-komünist ve azılı Makarios düşmanı Albay Dimitris İoannidis iktidarı ele geçirince, darbe artık an meselesiydi. Nitekim İoannidis iktidara el koyar koymaz Makarios’u devirmek için adada 1972 yılından beri siyasi şiddet uygulayan EOKA B örgütü ile işbirliği anlaşması imzalamıştı. Bundan böyle Atina’nın teşviki ile EOKA B eylemlerine hız verecek, sabotajlarını artıracak ve cinayetler işleyecekti.

Darbe için nihai karar Atina’da yapılan toplantılarda alındı. 1974 yılının Şubat ve Mart aylarında İoannidis başkanlığında bir araya gelen Cunta liderleri darbe konusunu etraflıca ele aldılar ve Nisan ayında nihai kararlarını verdiler. Haziran ayında Cunta EOKA B örgütüne ‘rastgele saldırı yapması ve korkmaması’ için talimat verir. (Marios Adamidis, y.a.g.e. s.106) İlginçtir, darbe kararını alan Yunanlı komutanlarının hepsi de ayrı ayrı zamanlarda Kıbrıs’ta görev yapmışlardı. Cumhurbaşkanı Faedon Gizikis 1962-63 arasında Yunan Alayında komutan yardımcısı idi. Genelkurmay başkanı Grigorios Bonanos 1966-68 arasında Grivas’ın komutasında Milli Muhafız ordusunda Kurmay Başkanlığı görevinde bulunmuştu. Dmitris İonnidis de Kıbrıs’ta görev yapmıştı. Hatta 1960’lı yılların başında Makarios’a adayı Türklerden temizleyecek bir plan önermişti.

Yunan Cuntası darbe kararı alırken en çok üzerinde durulan konulardan biri Türkiye’nin adaya müdahale edip etmeyeceği konusu idi. İoannidis CIA’nın kendisine ‘Türklerin müdahale etmeyeceği konusunda güvence verdiğini” söyleyerek çalışma arkadaşlarını ikna etmişti. (Pavlos Tzermias, İsoria Tis Kipriakis Dimokratias, İkinci Cilt, Atina, 2001, s.723)

Aşağıda da göreceğimiz gibi, ABD’nin Atina büyükelçiliğinde görev yapan bazı CIA yetkililerinin İoannidis’i darbe yönünde teşvik etmiş olabilecekleri ve Türkiye’nin müdahale etmeyeceği yönünde güvence vermiş olabileceklerine dair bazı ipuçları yok değil. Fakat Türkiye’nin böyle bir durumda adaya müdahale edeceğine neredeyse herkes kesin gözüyle bakıyordu. Nitekim Yunanistan’ın Ankara Büyükelçisi Dimitris Kosmatopoulos, Ankara’da bir Türk Generalin kendisine “eğer Kıbrıs’taki anayasal düzeni silah zoruyla bozmaya kalkarlarsa, onları denize dökeceğiz” dediğini çoktan Atina’ya bildirmişti.

Kıbrıs aslında 1973 yılının sonundan itibaren süratle darbeye koşuyordu. İktidarı ele geçiren Dimitris İoannidis ile Makarios arasındaki ilişkiler her gün biraz daha kötüleşiyordu. İlk gerginlik Yunanistan’da eğitilen Milli Muhafız askerleri konusunda yaşanmıştı. Makarios, eğitime gidecek olan 160 kişiden 57’sinin hükümet karşıtı olduğunu ileri sürerek bu kişilerin eğitime gitmelerine itiraz ediyordu. (Marios Adamidis, y.a.g.e, s.104) İoannidis, Makarios’un itirazını kabul etmeyince, 3 Mayıs 1974 tarihinde Yunan dışişleri bakanına bir mektup gönderen Makarios, Kıbrıs’ta hükümet aleyhtarı faaliyetlerde bulunan Yunanlı subayların adlarını tek tek belirterek geri çekilmelerini talep etmişti. İoannidis Makarios’un bu talebini de reddetmişti. Glafkos Klirides, My Desposition, Üçüncü Cilt, Lefkoşa, 1988, s.310) Bunun üzerine, Başpiskopos Makarios Milli Muhafız ordusunda görev yapan Yunanlı subayların atanma mevzuatını değiştirerek atamaların kendi hükümeti tarafından denetlendikten sonra yapılmasını gündeme getirdi. Ayrıca, askerlik süresini iki yıldan on dört aya indirdiğini açıkladı. Bununla da yetinmedi. Makarios’un hükümet sözcüsü 24 Haziran 1974 yaptığı bir açıklamayla İoannidis’in EOKA B’yi desteklediğini somut delillerle ortaya koydu ve kamuoyu ile paylaştı. 1 Temmuz tarihinde Bakanlar Kurulunun aldığı bir kararla da Milli Muhafız ordusunda görev yapan Kıbrıslı Rumların askerlik süresi 24 aydan 14 aya indirildi. Bu kararla mevcut gerginlik daha da tırmandı. Başpiskopos Makarios radikal bir hamle daha yaparak 2 Temmuz tarihinde Yunanistan Cumhurbaşkanı Gizikis’e Kıbrıs’ta görev yapan Yunanlı subayların çekilmesini talep ettiği ünlü mektubunu kaleme aldı. Makarios bu ve diğer kararlarıyla Yunan Cuntasının Kıbrıs’taki gücünü kırmak kadar, Yunanistan’ın adada etkisi kalan son kurum olan orduyu da ‘kıbrıslırumlaştırmayı’ hedefliyordu. İoannidis özellikle bu son talepten oldukça rahatsız olmuştu. Sadece prestij kaybedeceğinden ve ayakta kalması güçleşeceğinden değil. Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı hazırladığı askeri stratejinin esaslı biçimde etkileneceğini de düşünüyordu. Kuzey Yunanistan, Ege ve Kıbrıs olmak üzere, üç ayrı cephede Türkiye ile savaş planı yapan Cunta, Kıbrıs’ta bulundurduğu kuvvetlerle Türkiye’nin gücünü dağıtarak diğer iki cephede daha kolay başa çıkmayı hesaplıyordu. Makarios ortaya koyduğu bu taleplerle Yunanistan’ın savunma stratejisini epeyce zora sokmuştu. Nitekim İoannidis’in yakın çalışma arkadaşlarından Albay Aristidis Palenis, 2007 yılında yazdığı bir makalede Makarios’un askerlik süresini kısaltıp Yunan subaylarının Kıbrıs’tan çekilmesini talep etmesiyle Cuntayı Türkiye karşısında zor durumda bıraktığını iddia etmişti. (Marios Adamidis, y.a.g.e., s.105) Amerika’nın o dönemde Atina büyükelçisi olarak görev yapan Henry Tasca da benzer bir değerlendirmede bulunmuştu. Cuntanın Kıbrıs’ta Yunanistan’ın askeri varlığını Ege ve Evros’ta Türkiye’ye karşı rahatlamak için önemsediğini belirten Tasca, Makarios’un taleplerinin olayları tetiklediğine işaret etmişti. (İlksoy Aslım, American Foreign Policy (1960-1974), Yayınlanmamış Doktora Tezi, Oulu University Press, Oulu, 2010, s.333)

Genellikle darbeyi tetikleyen unsurların başında Makarios’un 2 Temmuz tarihli mektubu olduğu sanılır. Oysa mektup Gizikis’e 3 Temmuz’da ulaşmıştı. Cunta ise 15 Temmuz günü harekete geçme yönündeki kararını 2 Temmuz’da almıştı. Yani, Makarios’un Gizikis’e gönderdiği mektubu yazdığı gün...

Bu haber toplam 3918 defa okunmuştur
Gaile 274. Sayısı

Gaile 274. Sayısı