180 KRİTİK GÜN
ABD'nin Lefkoşa Büyükelçisi Lefkoşa'da basın toplantısı düzenlediği sıralarda Strazburg'da biz de 'gaz meselesi nasıl çözülür' mealinde sohbetler yapıyorduk.
Avrupa Parlamentosu'nda AKEL adına görev yapan Neoclis Silikiotis ve Takis Hadjigeorgiou çözüm öncesi gazla oynamanın getireceği tehlikelerin farkında. Açıkça söylüyorlar zaten bunu...
Eski Kıbrıslı Rum Lider Vasiliou da buna benzer bir açıklama yaptı yenile...
Gaz konusunda Kıbrıslı Türk ve Rum liderler, 'anavatanlar'ın da katkısıyla 'karşılıklı suçlama ve tehdit' oyununun girdabında dibe doğru yol alırken böyle aklı selime davet eden çıkışlar son derece önemli ve de gerekli.
Bizim taraftan da benzer seslerin -daha gür- duyulması lazım.
Amerikan Büyükelçisi Bayan Doherty'nin söyledikleri ise konuya başka boyutlar getirdi.
* * *
ABD Büyükelçileri Kıbrıs'ta pek basın toplantısı yapmazlar. Basınla görüşürler ama bu tür 'on the record' organizasyonlara birkaç yılda bir ancak rastlanır.
Doherty kameraların önüne geçtiğine göre, demek ki Washington'ın Kıbrıslılara vermek istediği mesajlar vardı.
Liderlere ve 'anavatanlar'a elbette...
Ama aleni...
Diplomatik kanallardan değil.
Basın önünde.
Açık.
Toplumların da duyacağı şekilde...
Belli ki 'kapalı kapılar ardında' söylenenler işe yaramıyor.
Amerika bir de 'umuma açık' şekilde dile getiriyor Akdeniz gazıyla ilgili meramını...
* * *
ABD Büyükelçisi kuşkusuz ülkesinin çıkarlarının peşinde...
Hiçbir ülkenin diplomatı kendi ülkesinin yararına olmayacak duaya 'amin' demez. Hele 'süper güç'se...
Bunda sürpriz yok.
Zaten Doherty de konuyu Amerikan petrol şirketinin bölgedeki faaliyetleri açısından ele alıyor.
Ne diyor?
Özetle şunları:
"Exxon bölgede faaliyette...
Türkiye ile sürekli temastayız...
Faaliyetlerle ilgili bir sorun beklemiyoruz...
Şirket bu yılın son çeyreğine kadar kazı yapmayı düşünmüyor.
Bölgeden çıkacak gaz yıllar alabilir.
ABD Kıbrıs'ta çözümü desteklemeye devam edecek. Crans Montana'da kaldığı yerden müzakereler devam etmeli."
* * *
Bu sözler çok net mesajlar içeriyor.
Birincisi, Türkiye Exxon'un şimdiki araştırmalarına müdahale etmeyecek. Herhalde Ankara bu yönde söz verdi.
İkincisi, Exxon -eğer başlayacak verilere ulaşırsa- kazıya en erken bu yılın Ekim-Kasım aylarında başlayacak. Yani önümüzde en ax 6 aylık bir süre var. Yani 180 gün...
Ve üçüncüsü, Kıbrıs'taki taraflar ve garantörleri, bu süre içinde çözümü zorlamalı.
* * *
ABD işin içine bu kadar alenen girmişse, bölgede yeni -ya da bizim yenile algıladığımız- bir süreç başlamış -yahut sona yaklaşmış- olabilir.
Tabii bizim coğrafyada artık önemli bir aktör daha var: Rusya.
Belki BM Güvenlik Konseyi Daimi üyesi olarak her zaman önemliydi ama Suriye üstünden Akdeniz'e indikten sonra bölgede Moskova daha fazla söz sahibi olmak isteyecek.
Buna bir de Kıbrıs'taki Rus yatırımlarını ekleyince, denklem daha karmaşık hale geliyor.
Suriye'deki savaşın nasıl bir 'paylaşım'la sonuçlanacağı ise apayrı bir bölgesel -hatta küresel- element.
Sonuç şu ki önümüzde sonucunu kestirmenin güç olduğu bir 180 gün var.
Herkes bir hesap yaptı, kum saati işlemeye başladı.
Başkalarının hesaplarını bilemiyoruz.
Ama zaten asıl mesele şu:
Bu süreçte biz nasıl bir rol oynayacağız?
Başrol mü, figüranlık mı?
Yoksa -yine- seyirci mi?