1920’lerden bugünlere kesintisiz yerli üretim
1920’lerden bugünlere kesintisiz yerli üretim
Firuzan NALBANTOĞLU
Günümüzde yerli üretim yapan az sayıda firmadan birisi Con Trading (LefkoşaCon). 1920’lerin başında, Remzi bey tarafından çok zor şartlarda başlayan kahve serüveni, 1957’de Mehmet Hüseyin Con tarafından İngiltere’den getirilen elektrikli kavurma makineleri ve kahve değirmeni ile devam etmiş, 1963 yılında Girne’deki ihtiyacı karşılayabilmek için Girne’de de bir imalathane açılmış ve böylece Girne Con ve Lefkoşa olayı başlamış. Con Trading sahibi Haluk Ruhi sürekli yeni teknolojiyi ve değişen talepleri takip eden, bunun yanında işin sağlık kısmıyla da çok ilgili birisi. Röportaj boyunca sürekli Gıda Yasası’na atıfta bulunarak, bunun ülkemizde büyük bir eksiklik olduğunu vurguladı. 1983’ten beri kahvenin yanında kuruyemiş ve çay paketleme işi de yapan Ruhi, Irak’a çay, Türkiye’ye de kahve ihraç ettiklerini söylüyor. Bunların yanında 2011 yılından beridir, pekmez, harnup unu, pekmez ve harnup unundan oluşan harnup yemişi de üretiyorlar. “Ülkedeki eksiklikler ve sıkıntılar içinde biz yatırım yapmaya ve bir şeyler üretmeye devam ediyoruz” diyen Ruhi, pekmezin doğru kaynatılmadığı takdirde çok sağlıksız olabileceğini söylüyor. Farklı ülkelere de ürün ihraç etme planları olduğunu söyleyen Ruhi, “bugün devletin yapamadığı bir takım şeyleri biz kendi çabalarımızla yapıyoruz” diyor.
Adres: Öncelikle ‘Con Kahveleri’nin öyküsünden bahsedelim… Nasıl başladı üretime, nasıl ortaya çıktı bu Kıbrıslı Türklerin en eski kahve markası?
Haluk Ruhi: Con Kahveleri 1920’lerin başına dayanıyor. O zamanki en iktidai şartlarda babamın dedesi Remzi Bey, üretime, Lefkoşa Girne Caddesi üzerinde bulunan, şimdi Halkın Sesi Gazetesi olan yerin yanındaki dükkanında başladı. Oldukça zor şartlarda odun ateşi ve iki çatal üzerinde, dibekte dövülerek kahve üretiyordu. 1957’de ilk elektrikli kavurma makinesi ve değirmenini, amcam Mehmet Hüseyin Con İngiltere’den ithal etti. 1980’e kadar aynı makinelerle üretim devam etti. Bu esnada, 1963 yılında savaş başlayınca Kıbrıslı Türkler belli bölgelerde yaşamaya başladı. O esnada, Mağusa ve Girne’ye dağıtım vardı. Fakat Baf ve Limasol’a yoktu ama Lefkoşa’ya gelen otobüslerle haftalık ihtiyaç tedarik edilirdi. Girne bölgesindeki ihtiyacı giderebilmek için Mehmet Hüseyin Con, Girne’deki amcama “Sevkiyat yapamıyoruz, makine alın ve sevkiyata başlayın” dedi. Böylece Girne Con ve Lefkoşa Con olayı başlamış oldu.
Adres: Yeni bir bina ve büyük bir tesis kurdunuz. Sürekli bir gelişim ve değişim geçirmiş tesis…
Haluk Ruhi: 1980 yılında eğitimimi tamamlayıp adaya döndüm ve kardeşimle Girne’deki dükkanda işi götürmeye çalıştık. 1980’de kurumsal bir yapıya kavuştuk. 1983’te işletmeyi Gönyeli’ye taşıdık ve orada birkaç makine takviyesi yaptık. 1984’te otomatik kahve makinesi ithal ettik. Bu Kıbrıs’ın kuzeyi için bir ilkti. 1990’da işletmeyi Sanayi Bölgesi’ne taşıdık. 1983’ten itibaren kahvenin yanında kuruyemiş ve talepten doğan çay paketleme işine de başladık. 2000’li yıllarda şimdiki binamıza geçtik. Bu bina tamamen yeni teknoloji ile yaklaşık üç buçuk yılda tamamlandı. 2009’da sanayide bulunan eski binamızı tadil ettik ve toplamda 2800 metre karelik iki fabrika işlettik. Tabii tüm bunlar olurken ihracata başladık. Irak’a çay, Türkiye’ye kahve ihraç ettik. Dış pazarlarda şansımızı aradık.
“GÜNLÜK, TEK VARDİYADA 2,5 ÜÇ TON HARNUP İŞLEYECEK BİR TESİS…”
Adres: Önemli miktarlarda üretim yapabilen bir harnup işleme tesisi kurdunuz. Nasıl bir tesis bu?
Haluk Ruhi: 2011’de Ekonomi Bakanlığı’nın açmış olduğu bir hibe destek programından yararlanmak için harnup ürünleri projemizi hazırladık ve sunduk. Gerek ihracat, gerekse istihdama katkı sağlayacağı için devletten onay gördü ve beşte biri devletten hibe edildi. Günlük, tek vardiyada 2,5 üç ton harnup işleyecek bir tesis. Tam gün üç vardiya çalışan bir tesis günde 9-10 ton eritim kapasitesine sahiptir. Bu da şu demektir; pekmez üretecek olan bu tesis Kıbrıs’taki bütün harnubu işleyecek kapasiteye sahiptir. Bu tesisi kurmadan önce, Kıbrıs’ın güneyinde bulunan işletmelerin ölçeklerine de baktım. Şu anda Kıbrıs’ın bütünündeki en yüksek ürün kapasitesine sahip ve en modern tesis budur. Biraz yavaş ilerliyoruz çünkü teknolojinin kavranması ve çalışanların insanca koşullarda çalışabilmesi için sistemi iyi oturtmak gerekiyor.
“ETİKET YASASI EKSİK”
Adres: Con Trading olarak niş ürünler diyebileceğimiz, biraz da Kıbrıs’a özgü mamüller de üretiyorsunuz. Biraz bunlardan bahsedebilir miyiz?
Haluk Ruhi: Pekmezle başladık. İkincisi Harnup unu üretiyoruz. Üretirken baktık ki her taraf toz duman. Bunun önüne geçmek için çalışma yaptık, geliştirdik. Şimdi mükemmel bir harnup unu çıkarabilecek, günlük kapasitesi 500 kilo olan bir sistemimiz var. Üçüncü ürün olarak, Pekmez ve harnup unundan yapılmış ‘Harnup yemişi’ ürettik. Tamamen harnuptan mamül, hiç kakao ihtiva etmeyen pekmez, harnup unu ve bitkisel yağdan oluşuyor. Ama ürünümüzün üstüne “Kıbrıs’ın en değerli meyvesi” yazıp etiketleyemiyoruz çünkü ülkemizin etiket yasası buna izin vermiyor. Çağdaş bir gıda güvenliği yasasına ihtiyacımız var. Şu anki mevcut yasa 1960 Cumhuriyeti’nden kalma, daha sonra ilaveler yapılmış bir yasa. Öncelikle bir gıda kodeksi hazırlanmalı. Bugün AB’de hiçbir ülke, Avrupa Gıda Kodeksi’ni kullanırım diyemez. Avrupa Gıda kodeksi fiilen vardır ama her ülkenin kendine ait bir gıda kodeksi vardır. Bunun nedeni, her ülke sürekli bir çalışma ve araştırma içindedirler ve standartlarla ilgili hem fikir olduklarında bunu gıda kodeksine dahil ederler. Bu da uzlaşılmış bir gıda kodeksinin olmadığını gösterir.
Adres: Gıda direkt insan sağlığı ile ilgili bir üretim alanı. Kontrolsüz üretildiği takdirde, insan sağlığını olumsuz yönde etkileyebilecek riskler var. Siz bu konuda neler uyguluyorsunuz?
Haluk Ruhi: Bu kadar sıkıntıların içinde biz yatırım yapmaya ve bir şeyler üretmeye devam ediyoruz. Biz her konuda devletin önündeyiz. Devlet gölge etmesin başka ihsan istemeyiz. Gıda güvenliği çok önemli. Özellikle son 3 yıldır yaptığım araştırmalarda, gıdalarla ilgili bir sürü sıkıntılar var. Özellikle pekmez projesinde ürünlerin tamamen doğal şekliyle vatandaşa ulaşabilmesinde azami gayret gösteriyoruz. Koruyucu katkı maddeleri kullanmadan halka sağlıklı bir şekilde rafta nasıl takdim ederiz bunun derdindeyiz. Bu da uzun araştırmalar demek. Örneğin tahin pekmez üretip birkaç tane çalışmasını yaptık. Mesela, “ürün neden bozuluyor?” gibi. Örneğin tahini açmak için, tahin pekmezin içine biraz su koyarsanız, tahin küflenmeye başlar ama hiç su kullanmadan tahin pekmezi birebir karıştırdığınız zaman bizim tecrübelerimize göre 14 ay dayanabiliyor. Denetim çok önemli. Ülkeye gelen tüm tarım ürünleri bakliyattan kuruyemişe kadar analiz edilmeli. Bu ürünler Tarım Bakanlığı tarafından gerekli belgelerle ithal edilirse, sorun kalmaz. Mesela her yıl yapılan Kazafana pekmez festivalinde mesela fokur fokur kaynatarak pekmez yapılıyor, bu bir cinayettir. Pekmezi tadarken hafif bir acımtırak tatlılık geliyor. Bu harnubun bünyesindeki doğal şekerin kontrolsüz bir şekilde kaynatılmasından kaynaklanır. Şeker yanıp karamelleşir ve kansere yol açar. Bunun ne yazık ki ülkemizde bir standardı yoktur. Halbuki bunun standardını, Sağlık Bakanlığının ve devlet laboratuarının bilmesi gerekir. Zeytin yağı ithalatını yasakladık ama burada üretilenlerin sağlıklı olmasını sağlayamadık. Aflatoksin ve yüksek asidite var. Ki asidite pekmezde de vardır. Biz pekmezimiz için bir analiz burada yaptırıyoruz bir tane güneyde yaptırıyoruz. Güneyde özel laboratuar var bizde henüz yok. Pekmez üretiminde, kansorejen madde oranı ve asiditeye çok dikkat edilmesi gerekir. Biz ikisini de başardık. Pekmezi özel teknolojiyle basınç altında, düşük ısılarda kaynatıp suyu uçurursanız, şekerini yakmayacağınız için hiçbir sorun yaşamazsınız. Bunlar hem işin püf noktalarıdır hem de halk sağlığı açısından çok önemlidir. Ben dersimi iyi çalışmak mecburiyetindeyim ki insanlara sağlıklı ürün verebileyim.
“İTHAL KAHVE İYİ OLDU”
Adres: Ülkemizde de üretimi yapılan fakat yurt dışından da ithal edilen ürünler var. Aynı durum kahvede de yaşanıyor. Bu sizin gibi üreticileri nasıl etkiliyor? Sizce bu gibi ürünlerin ithaline kota konulmalı mı?
Haluk Ruhi: Ben yerli sanayiciyim. Kalkınmakta olan devletler yeni oluşan sanayilere belli bir müddet koruma koyar ve teşvik verir. Bunun bir süresi vardır. Aşırı korumacılık olan ülkelerde sanayiler gelişmez. İthal kahveden ben şikayetçi değilim. Türkiye’den kahveler geliyor. İyi oldu, bizim gözümüzü açtı. Çifte kavruluş var orta kavrulmuş var. Farklı damak zevklerine göre biz de kahve üretmeye başladık. Üretimde kalite arttı. Zaten dışardan ithal gelen kahveler, bizim ürettiklerimize göre daha pahalı satılıyor. Bu da bir nevi kota demektir.
Adres: Kahve çekirdeği çok değerli ve yanlı işlendiği zaman istenilen sonucu veremeyebiliyor. Sizin üretim süreciniz nasıl ilerliyor?
Haluk Ruhi: Biz 10 yıldır AB kahveler birliği üyesiyiz. KKTC’deki tek üye benim. Orada zaman zaman kongreler seminerler fuarlar düzenlerler. İlk gittiğimde, “ne cahil kalmışız” dedim. Kahve tadımcılığı diye bir şey var. Şarap tadımcılığından daha zordur. Arabica dediğimiz bizim kahvemiz için kullanılan çekirdekte 1000 tane aromatik değer vardır ve 850 tanesi kayıt altına alınabilmiştir. Kahveyi az pişirince aromatik değerler ortaya çıkmıyor. Simsiyah hale gelip karbonlaştığı zaman da içindeki güzel aromatik değerler katlediliyor. Bizim ısı değerlerini kontrol edebilen kahve üretim makinelerimiz var. Prosesi üzerindeki ekran ısı değerleri üzerinden kontrol ediyor. 220 derece sıcaklıktan çıkan bir çekirdeği dört dakikada soğutuyor. Çekirdeğin üzerindeki gözenekler açılıyor. Eğer bu süratle soğutulmazsa aroması havaya uçar.
Adres: Harnuba tekrar dönecek olursak, bu alan gelecek vaat ediyor mu?
Haluk Ruhi: Ülkemizdeki harnup neslini korumalıyız. Sektöre katkı konmalı, köylü bilinçlendirilmeli ve yeni fideler dağıtılmalı. Harnup üretiminde sıfır artık geri dönüşüm projesi var. Bu proje, harnup atıklarının değerlendirilmesini içeriyor. Bu atıklarla mangal, şömine kömürü ve köpek yemi yapmak mümkün. Harnup tesisimiz için Küme Export LTD adında ayrı bir firmamız var. Bu firma harnup ürünleri üretiyor ve tamamen dışa dönük çalışacak. Hedefimiz dış Pazar. Yine CON’a bağlı 5 ortaklı bir şirket. Üçü CON ortağı ikisi ise Kıbrıslı iş insanları.
“ŞARK FUARLARI BİRAZ ‘PANAYIR’ GİBİ”
Adres: Peki ürünlerin tanıtımı için neler yapılıyor?
Haluk Ruhi: Fuarlara katılıyoruz. En son Kasım’da Irakta’ki fuara katıldık. Fuarlar yeni şeyler öğretiyor. Fuarlara sürekli gidilmeli. İstediğiniz kadar güzel şeyler üretin, bunu tanıtamıyorsanız hiçbir faydası yok. Şark fuarları biraz ‘panayır’ gibi. Bu yüzden bizim artık daha batıdaki fuarlara katılmamız lazım. Gidip tanıtmak lazım. Çünkü hem ürünler tanıtılıyor hem ülke tanıtılıyor. Bugün devletin yapamadığı bir takım şeyleri biz kendi çabalarımızla yapıyoruz. Türkiye Mersin’de de bir ofisimiz var. Ukrayna, Gürcistan, Azerbaycan gibi pazarlarda neler yapabiliriz gibi çalışmalarımız var.