1950 MODEL TAKSİM’İN 2020 VERSİYONU
‘Ya taksim, ya ölüm’ sloganlarının atıldığı dönemlere geri döndük. Cumhurbaşkanlığı ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki tablo bizi en az 60-65 sene geriye götürdü.
Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanı seçilmesinden sonra dünyaya verilmeye başlanan mesajların satır aralarında tamamen ‘ham hamaset’ var.
Çok uzun yıllar Rauf Denktaş’ın izlediği ‘çözümsüzlük çözümdür’ siyaseti de ‘taksim’den başka bir sonucu hedeflemiyordu.
Kimi Turancılar için adanın kalıcı olarak ikiye bölünmesi de ‘nihai hedef’ değildi. ‘İstirdat Planı’nı yazanların asıl amacı Kıbrıs’ı tamamıyla ‘Türk toprağı’ yapmaktı.
Türkiye’de kurulan ‘Kıbrıs Türktür’ ve benzeri paramiliter teşkilatlar bu amaca dönük propaganda ve çalışma yapıyordu.
Tarihe ‘yüz karası’ olarak geçen 6-7 Eylül olaylarını tertipleyenler de bu kesimdi.
Şovenist milliyetçi kesimler ‘çeşitlilik içinde birliğin’ en büyük düşmanıdır. Bu yüzden Türkiye’de de, Kıbrıs’ta da insanlar huzur yüzü göremedi.
* * *
Müdahaleli seçimler sonrasında ‘Kıbrıs Türk Toplum Liderliği’ koltuğuna oturtulan Tatar ve kurduğu Denktaş döneminden kalma ekibin ve de geçenlerde tekrardan siyasete döndürülen Tahsin Ertuğruloğlu’nun verdiği mesajlar gideceğimiz köyün minarelerini çok net gösteriyor.
Açıklamaların tamamında ‘Rum düşmanlığı’ ve ‘Türkün Türk’ten başka dostu yoktur’ mantığı açıkça görülüyor.
‘Çözümsüzlük çözümdür’ siyaseti dönemlerindeki gibi AB de ‘düşman’ ediliyor. Liderler Zirvesi sonrası KKTC Cumhurbaşkanlığı’ndan çıkan açıklama metnine bakın, neler neler yazılmış!..
Aynı zirve sonrasında Türkiye’den yapılan açıklamalarda 'AB ile işbirliğine devam’ isteğine vurgu yapılırken, ‘bizimkiler’ ezberden bodoslama daldılar. Oysa AB zirvesinden Ankara için olabilecek en iyi sonuç çıktı ve Erdoğan dahil herkes ‘Yaptırımların Mart’ta yeniden ele alınması’ kararından memnundu.
AB liderler zirvesinden çıkan sonuç bildirgesinde yer alan Kıbrıs, Maraş ve Doğu Akdeniz gazıyla ilgili bölüme de Ankara İbrahim Kalın’ın ağzından ‘ılımlı’ tepkiler verdi.
Ama KKTC’dekiler –belki de Ankara ile danışıklı dövüştür- abartılı bir hamasi dille konuşmayı tercih ettiler.
* * *
Bu dil ve üslup Kıbrıslı Türkleri dünyada daha da izole edecek.
Daha önce de yazdım: İki ayrı egemenlik ve iki ayrı devlet talep etmek, Kıbrıslı Türklerin 1960’tan kaynaklı bütün haklarını tehdit ediyor. Günün sonunda Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yurttaşlığı, kimliği, pasaportu da elden gidebilir!
Tatar ve çözüm karşıtı ekibi Doğu Akdeniz’deki gazla ilgili ‘uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve çıkarlar’dan söz edip duruyorlar.
Öyle bir hak varsa eğer, o da 1959-60’ta imzalanmış Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarından kaynaklanabilir ancak… Hukuksuz hak mı olur?
Doğru zemine basmazsanız düşer ya da batarsınız.
‘Bizimkiler’ sürekli düşüyor, habire batıyor.
Ve onlar battıkça biz de toplum olarak batmaya devam ediyoruz.
1950’lerde başlayan ‘ya taksim ya ölüm’ hareketinin 2020 modelinden başkası değildir ‘eşit egemenlik ve iki devlet’ siyaseti…
Sadece adı yenilendi, cilalandı, boyandı, makyajlandı.
Yoksa motor aynı motor, gabo da aynı gabo!..