1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “1960’lı yıllarda hastanede tanışıp yardım ettiğim Yıldız adlı çocuğu arıyorum…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“1960’lı yıllarda hastanede tanışıp yardım ettiğim Yıldız adlı çocuğu arıyorum…”

A+A-

BİR KIBRISLIRUM OKURUMUZDAN…

Bir Kıbrıslırum okurumuz adına bizi arayan Kıbrıs’ın güneyindeki Görmezler Okulu’ndan bir öğretmen, bize şunları aktardı:

***  Thragos Liasidis, şu anda 75 yaşındadır ve 1974 sonrasında görme yetisini kaybetmiş olduğu için Görmezler Okulu’na haftada bir gelmektedir.

***  Ben bu hastanede öğretmenlik yapmaktayım…

***  Thragos, bir zamanlar gardiyan idi ve bir arkadaşının nişanlısı Lefkoşa Genel Hastanesi’nde hemşire olduğu için, o günlerde öğle aralarında hastaneye gelmekteydi… Bana sözünü ettiği yıllar 1965-67 yıllarıdır…

***  O günlerde, ailesi yanında bulunmayan bir çocuk varmış hastanede… Ailesi Girne yöresinden imiş fakat her gün çocuğu ziyarete gelemiyorlarmış…

***  Çocuğun adı Yıldız imiş, bir bacağında bir sorun olduğu için bu dört-beş yaşlarındaki çocuk, hastanede kalmaktaymış… Thragos’un arkadaşlarından birisi de Yıldız’la aynı odada kalmaktaymış, Yıldız’la böyle karşılaşmış…

***  Thragos Liasidis, küçük Yıldız’la ilgilenmiş, onu her gün ziyaret ederek ona yiyecek, piskot gibi şeyler götürmüş…

***  Yıldız’ın soyadını bilmiyor ve şimdi yanımda ağlıyor, çok duygusallaşmış durumdadır… Lütfen yardımcı olunuz, sizin aracılığınızla Yıldız’ı bulmak istiyor.

***  Daha önce de bazı TV programları aracılığıyla Yıldız’ı aramış ama bulamamış…

***  Eğer yardım ederseniz, bu yaşlı adam mutlu olacak…

Bizi arayan sözkonusu Kıbrıslırum öğretmene çok teşekkür ederiz. Konuyla ilgili olarak bilgisi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı cep telefonumdan beni aramaya veya bana mesaj atmaya davet ediyorum…

ff-078.jpg

Bu fotoğraf 1965 yılında, Lefkoşa Genel Hastanesi’ni ziyaret eden Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nün, hastanede bulunan çocuklarla çekilmiş bir fotoğrafı imiş… Sotiris Savva’nın arşivinden…


 


 

Afanyalı araştırmacı yazar Kiriakos Cambazis, 1964’ün Şubat ayında, Afanyalı Kıbrıslıtürkler’i köyden kovmak maksadıyla Kıbrıslırum polislerin Afanya’ya gittiğini ancak eski muhtar Hristofi’nin onları engellediğini anlattı…

 

Afanyalı Kıbrıslıtürkler’in hayatını koruyan eski muhtar Hristofis…

Afanyalı araştırmacı yazar Kiriakos Cambazis, 1964’ün Şubat ayında, Afanyalı Kıbrıslıtürkler’i köyden kovmak maksadıyla Kıbrıslırum polislerin Afanya’ya (Gaziköy) gittiğini ancak eski muhtar Hristofi’nin onları engellediğini anlattı…

Sosyal medya sayfasında bu olayı paylaşan Kiriakos Cambazis, 13 Kasım 2019 tarihli KIBRIS gazetesinde de köşe yazısında bu konuyu işledi…

Kendisinin bu olaya bizzat tanık olmuş olduğunu aktaran Cambazis, “Gerçek bir 1964 yazısı” başlığını taşıyan yazısında özetle şunları anlattı:

“Afanya, Şubat 1964. Hatırladığım kadarıyla öğlen saat 2.30 dolaylarındaydı. Çıkmıştım ve Lefkoşa’da Kordos’un Han’ından otobüse binecektim. Kordos’un Hanı kadınlar pazarının yanındaydı. Orada Aşşa’ya giden otobüsler park edilmiş dururdu. O otobüse binip köyüme giderdim. Şubat ayıydı, hangi gün olduğu hatırımda değildir. Aşşalı Kutakos’un otobüsünden indim. Öyle bilinirdi. Doğru hatırlıyorsam kendisine Yorgos diye çağırıyorlardı. Her daim yukarı mahallede, Solomos’un kahvesinin önünde inerdim. Köyümüzün postacısıydı. Herhangi bir mektup olup olmadığına bakardım… O Şubat gününde kendisiyle vedalaşıp eve doğru yol almaya başlamıştım. Evde müteveffa annemin hazırladığı sıcak yemeği yiyecektim. Garsoni’nin evinin karşısında polise ait iki Land Rover durdu. Land Rοverler tıka basa Zaruret Hali yönetimi polisleriyle doluydu. Polisler silah ve mitralyözlerle donanmış durumdalardı. Aşağı mahallenin kasabı olan Garsoni Hanut’un* içerisindeydi ve eski muhtar olan Hristofis ile sohbet halindeydi. Garsoni ve Hristofis akrabaydı. Hristofis uzun yıllar boyunca köyün muhtarlığını yapmıştı ve köylülerinden müthiş bir sevgi ve saygı görüyordu. Hem Kıbrıslırumlar, hem de Kıbrıslıtürkler onu sayıyorlardı. Ayrımcılık yapmazdı. Onu köyün Kıbrıslıtürkleri de seviyorlardı, çünkü onurlu bir kişiydi ve onları görmezden gelmiyordu. Yardıma ihtiyaç duyduklarında hemen koşuyordu. Bir zaman, İngiliz döneminde köyün tek muhtarı vardı ve o da Hristofis’ti. Polislerin ne istediklerini anlamak üzere ben de orada durdum. Land Roverlerin yüzlerinin Kıbrıslıtürk mahallesine dönük olması dikkatimi çekmişti.

Belinde iki tabanca olan bir subay indi ve yanlarına gitti. Ben de köylülerimin yanına gittim. Subayın ne diyeceğini duymak istiyordum. Karşılıklı konuşma şu şekilde olmuştu:

Polis subayı:

-Türkleri köyünüzden kovmaya geldik.

Hristofis: Size kim dedi köyümüzden Türkleri govmak isterik diye?

Subay: E biz bu amaçla geldik.

Hristofis: Dinle evladım ne deycem sana. Al polislerini da başka yere git. Ben muhtar (yalan söylemişti, o esnada muhtar değildi) olarak karşında duracağım. Önce beni çiğne, sonra köylülerimi. Başga yere gidiniz, köyümüzü rahat bırakınız. Köyümüzdeki Türklerlan herhangi bir problemimiz yokdur.

Subay arabasını alıp gitti. Başka bir şey söylemedi. Yıllar geçti. Bir gün geçmişte polislik yapmış ve şu anda emekli olan çok iyi bir arkadaşımla sohbet ederken konu dönüp dolaşıp bu konuya gelmişti. Kendisine bu hikayeyi anlattım. Arkadaşım Andros şöyle demişti:

- Kiriyakos, ben de Land Roverlerin bir tanesinin içerisindeydim. Poliste işe girdiğim ilk gündü. Bizi iki Land Rover’in içerisine koymuşlar ve Türkleri kovmak üzere Afanya’ya gideceğimizi söylemişlerdi. Subay idi. Köyüne vardık. Gittiğimi yer Aşşa’dan geldiğinde karşına çıkan bir meydandı. Subayımız indi, oradaki insanlarla konuştu ve dönmemizi emretti. Homurdanıyordu ama ne dediğini anlamamıştım. Bereket versin köylün oraydı da bizi kovmuştu. Ben olacaklardan çok korkuyordum. Toydum. Köyüm 1964 yılının Şubat ayında toplu katliamdan bu şekilde kurtulmuştu. Hristofis her neredeyse sağ olsun. Aziz Afanyalı. Her şeyden önce insan. İnsanı her şeyin ötesine koyan bir insan… Kendisini yad edeceğim çünkü onun tutumu bana çok şey öğretmiştir. Her şeyden önce, milliyetinden ve dininden bağımsız olarak insanları sevmeyi öğretti. İkinci olarak müteveffa Hristofis’in yaptığı gibi suskun kalmayıp onları savunmayı öğretti. Hristofis susmamış, Kıbrıslıtürk olduklarına bakmaksızın köylülerinin önünde siper olmuştu. “Önce ben, sonra Kıbrıslıtürk köylülerim.” Hristofis, sade bir insan olarak çok büyük bir öğretici söz etti. Kıbrıslırumlar susmamış olsalar ve Kıbrıslıtürk toplumunu Kıbrıslırum ekstremistlere karşı savunmuş olsalardı ülkemizin tarihi farklı olabilirdi. Şubat ayı katletme ayıydı. Kıbrıslı Türkler kafalarının mahallelerinin veya köylerinin dışına çıkardıkları anda “yurtseverlerin” onları öbür dünyaya gönderdikleri bir aydı.”

*Hanut: Küçük dükkan, Ermenice Hanut sözcüğünden gelir. 1360-1450 yılları arasında yaşamış Kıbrıs tarihine ilişkin vakayiname yazmış ve Lüzinyan döneminde üst düzey bir makama gelmiş Leondios Maheras buna değinir.

(KIBRIS/Facebook – Kiriakos Cambazis – 13.11.2019)

 

 

Bu yazı toplam 2093 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar