1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “1963-64 olaylarıyla Kıbrıslıtürkler kendilerini tepkisel bir milliyetçilik içinde buldular...” (1)
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“1963-64 olaylarıyla Kıbrıslıtürkler kendilerini tepkisel bir milliyetçilik içinde buldular...” (1)

A+A-

Ulus IRKAD

Mütevvefa Kıbrıslırum akademisyen Sezar Mavratsas Kıbrıs Elen Miliyetçiliği konusunda şunları yazar (Mavratsas, 11, 2000):

“Milliyetçilik, şüphesiz, çağdaş Kıbrıs Elen siyasi kültüründe egemen unsuru oluşturuyor. 1878’de İngiliz sömürge idaresinin gelmesiyle Kıbrıs Elen alitrotizmi kitlesel boyutlar kazanmaya başladı. Kıbrıs Elenlerinin Enosisçi akımına karşı tepki olarak, adanın etnik temelde taksimi talebiyle aşama aşama bir Kıbrıs Türk milliyetçiliği belirginleşti…” (Mavratsas, 11, 2000). Elbette bu milliyetçilik sorunu kazınınca taksim veya bölünme de gündeme gelecekti. 1963-64 olaylarıyla Kıbrıslıtürkler arasında doruğa çıkan milliyetçilik çıkarılan yayın organlarında da etkindir.

 

1963-64 OLAYLARIYLA KIBRISLITÜRKLER KENDİLERİNİ TEPKİSEL BİR MİLLİYETÇİLİK İÇİNDE BULDULAR

Baf’ta çıkan Bucak Dergisi, “Enosis”e karşı alternatif görülen, tüm Kıbrıslıtürk aydınlarının temel ideolojisi olarak, garantör ülkelerden biri olan Türkiye’deki Misak-ı Milli Hudutları içinde Türkiye topraklarını korumak olan Atatürk veya Kemalist Milliyetçiliği sonuna kadar savunmayı hedeflemişti. Kıbrıs’ta esas hedefi Yunanistan’la birleşme olan Yunan Milliyetçiliğine karşı, öncelikle Namık Kemal’den başlayan, bir bakıma ilklerde Osmanlıcılık olup kısa bir müddet sonra Türk milliyetçiliğine dönüşen görüş, aslında İslamcılıktan daha az etkilenirken, Pan Türkist ve gene Atatürk Miliyetçiliğiyle harmanlanarak, 1960’lı yılllara kadar gelir. Kıbrıslırumlarda canlanan Yunan Miliyetçiliği ve Enosis ülküsüne karşı artık Türkiye Cumhuriyeti’nin ana ideolojisi olan Atatürk milliyetçiliğinden de nemalanan bir milliyetçiğe dönüşür. Enosis’e karşı bu milliyetçiliğe koruyucu kalkan olarak sığınan (Bu Kıbrıs Türk Milliyetçiliğinin de benzer kaderidir, U.I.) Baf’taki Türk veya Atatürk milliyetçileri’nin durumunu Mehmet Ali Ağaoğulları’nın aşağıdaki tanımında daha iyi bulabiliriz diye düşündüm:

“…Mustafa Kemal’in önderliğinde yürütülen Ulusal Kurtuluş Savaşı sonucunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Turancılık motifleriyle bezenmiş Türk milliyetçiliğinin karşısına çok ciddi bir rakip çıkardı. Bu, yönetim biçimini değiştirip ulusal bağımsızlığı ulusal egemenlikle bütünleştiren, yeni devleti Anadolu ve Doğu Trakya ile sınırlamaya yönelik Misak-ı Milli zihniyetini sürdüren ve bu sınırlar içinde yaşayan herkesi ırk, dil, din ayrımı gözetmeden ulusun doğal üyeleri olarak kabul eden “Türkiye milliyetçiliği” ya da başka deyişle Atatürk milliyetçiliğidir.” (Ağaoğulları, 199, 1990)

Yine Niyazi Kızılyürek: “Kıbrıs’ta yaşayan iki etnik toplumun ayrı ayrı siyasallaşmasını sağlarken, Kıbrıs’ta devlet-inşa sürecine değil, “Anavatanlar”la birleşmeye yöneldi. Benzer etno-kültürel gerekçelerle, birleşmeci-milliyetçiliğe (Anschluss Nationalismus) yönelen etnik toplumlar kendilerini Türk ve Helen uluslarının “organik bir parçası” olarak kurguladılar ve iki kutuplu milliyetçi bir çatışma içine girdiler. Bu süreç, eş zamanlı yaşanmadı. Kıbrıs’ta Helen milliyetçiliği, modern Yunan devletinin kurulmasından sonra, yani Türk milliyetçiliğinden bir asır önce oluşmaya başladı. Türk milliyetçiliği ise, bir kontra milliyetçilik olarak ortaya çıktı ve zamanla, karşı çıktığı Helen ulusçuluğunun söylemini içselleştirerek aynı etno-kültürel argümanlarla, Türkiye ile birleşmeyi siyasi programı haline getirdi…” (Kızılyürek, 27, 2002) demektedir.

1963-64 Olaylarının patlama nedenlerinden biri de gene Niyazi Kızılyürek’in aşağıdaki açıklamasının içinde bulunmaktadır:

“Kıbrıslıtürkleri “önemsiz bir azınlık olarak gören Kıbrıslırum liderlik kadrosu, Kıbrıslıtürkler’le eşit birliktelik temelinde, devlet yönetmeye tahammül edemiyor, anlaşmaları değiştirmeyi “son derece doğal” sayıyordu. Helen milliyetçiliği bütün milliyetçiliklerde olduğu gibi sorumluluğa dayalı siyaset yerine, siyasete ‘haklı inanç’ temelinde yaklaşıyor ve Enosis’i ‘doğallaştırıyordu’. Ayrıca Kıbrıslırum siyasi kültüründe Kıbrıslıtürkler, “Osmanlı artığı, geri kalmış doğulu bir toplum olarak algılanıyor ve küçümseniyordu” (Kızılyürek, 109, 2002).

 

TOPLUMLARDAKİ EDEBİYAT

Toplumlar edebiyatlarında da anavatanlarının Milliyetçiliklerine sığındılar ve bu dönemlerdeki yazı ve şiirler hep Yunan ve Türk milliyetçiliklerinden kaynaklandılar. “İtamar Even-Zohar’ın, edebiyatta merkez çevre (çoğuldizge) analizine göre, birikim ve donanımı yetersiz çevre edebiyatlarının, merkezden kaynak aktarma dışında bir başka biçimde beslenmesi pek mümkün değildir.” diye Mehmet Yaşın bu dönemdeki yazın ve şiir sanatını eleştirmektedir (Yaşın, 105, 2005).

 

BU DÖNEMDE BAF’TA VE GENELDE KIBRISLITÜRKLER’İN YAŞAMI

Hayatının büyük bir dönemini Amerika Birleşik Devletlerinde Sosyal Psikolog olarak geçiren Kıbrıslıtürk Vamık Volkan, 1964-1968 (1974) dönemlerinde enklavlar içinde yaşayan Kıbrıslıtürklerin yaşamındaki önemli bir olayı, bu periyodu psikolojik olarak yorumlayarak şu şekilde yansıtmaktadır:

“Kıbrıslıtürkler 1963’le 1968 arasındaki tam hapislik dönemine ancak kitlesel bir hobi geliştirerek tahammül edebilmişlerdi; kafeslerde muhabbet kuşu beslemek, Muhabbet kuşları Kıbrıs’ın yerli kuşları değildir. Öyle görünüyor ki bazı insanlar bunları besliyordu ve bu hobi kitlesel hal alınca kuşlar da üreyerek sayıları binleri buldu. Evlerde, pazarlarda ve umumi yerlerde bulunuyorlardı; bakkaldan bir somun ekmek almak için kafeslerin üzerinden atlamak gerekiyordu. Hiç kimse kuşlarla olan bu tuhaf aşırı uğraşıyı olağandışı görmüyordu, bir Türk atasözü suda yaşayan balığın suyun ne olduğunu bilmediğini söyler. 1967 ve 1968’de kuş hobisi doruk noktadaydı, kuşatılmış bölgelerin sınırları ‘açıldıktan’ kısa süre sonrasına, 1968 yazına kadar bu durum devam etti. Kıbrıslıtürkler daha fazla hareket olanağına kavuşunca, kafesteki kuşlar da çabucak gözden yitti.” (Volkan & Itzkowitz, 179, 2002)

 

MEHMET YAŞIN’IN KAFESTEKİ KUŞLARA GETİRDİĞİ AÇIKLAMA

“Volkan, 1968 yılında Kıbrıslırumlar sınırları açtığı halde Kıbrıslıtürkler’in neden hala enklavlarından çıkıp öbür tarafa geçemediği sorusuna yanıt arıyor. Savaşın yarattığı korkuyla önyargılarla, saplantılarla kendilerini kafese kapattıklarını, savaş sırasında mitsel bilgilenmenin yarattığı görünmez duvarlarla kendilerini Ada’nın bütününden izole ettiklerini söylüyor. Bu yorum, yanılsama patolojik bir kimlik taşıdığımız ve bunu en çok enklavlarda edindiğimiz yolundaki görüşleri destekliyor. Belirtilmesi gereken bir nokta da, 1969-1974 arasında sınırların açılmasıyla Kıbrıslıtürklerin geçirdiği şok olmalı. Birden bire kendilerini boşlukta buldular. Neden öldüklerine, köylerini bırakıp göç ettiklerine, toplumsal refah düzeyi yükselen Kıbrıs’tan kendilerini izole ederek yoksullaşmalarına anlamlı bir yanıt bulamadılar. Enklavlarda oluşan grup kimliğine patolojik olsa da sarılmak, diğer Kıbrıslıları yok sayarken Türkiye ile özdeşleşmek, belki de anlamlı yanıt verme çabasının bir parçasıdır. Kafesteki, bu kimlik parçalanması sürecinde ‘Anavatan-Yavruvatan’ artık kutsanmış bir kimlik bütünleşmesiydi. Volkan’ın dediği gibi, “Yavruvatan kafeste kuş, Anavatan da kafesi açıp uçmalarını sağlayacak kurtarıcıydı.”

Bir toplumun kendini, ancak başkası tarafından kurtarılırsa uçabilecek kuşlara benzetip kafeste kımıltısız oturması, kendi varlığını yok saymasından başka nedir? Bunun adına da kimlik değişimi demektense, varoluşun silindiği ‘kimliksizleşmek’ süreci demek daha yerindedir.” (Yaşın, 111-112, 2002).

 

 KARANLIK DÖNEMDE KIBRISLITÜRK VE BAFLI AYDINLARIN ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Eğitimlerini Atatürk Türkiyesi veya o milliyetçiliğin etklili olduğu dönemlerde tamamlayan Kıbrıslıtürk aydınlar elbette o milliyetçilikten etkilenecekler ve 1963-64 olayları sırasında bu ideolojik milliyetçiliğinin tayıflarını da Bucak Dergisi’nde yansıtacaklardı. Çünkü 1963 olayları vardı ve azınlıkta olan toplumlarını ancak Türkiye’nin yardım ve desteği ile ayakta tutmaya çalışacaklardı. Bucak Dergisi işte bu Atatürk Milliyetçiliği’nin Turancı, Türk Milliyetçisi veya bunları kapsayan global ideolojisi Atatürk milliyetçiliği çerçevesinde toparlayacaklardı. Baf’ta 1967-68 yıllarına kadar çıkan bu dergi, bu ideolojinin etrafında yayınlar yapmaktaydı.

 

BAŞLANGIÇTA BUCAK DERGİSİ TEPKİ İLE KARŞILAŞIR

Pek tabii ki muhakkak bazı Baf elitlerinin hoşlanmadığı yazılar da olmuş ve bu yazılarla dergi pek tabii tepki de çekmişti. Fakat öncelikle Baf etrafında 1963-64 Olayları içindeki olaylara da bakmak gerekir. Toplumlararası çatışmalar Baf’a kadar ulaşmıştı.

 

BUCAK DERGİSİ ÇIKARKEN BAF’TAKİ OLAYLAR

Baf’ta 1963-64 yıllarının başlamasıyla arada sorunlar da ansızın yükselmeye başlar. Provokasyonlar bir anda artar. O günlerde hemen hemen her gün çatışmalar baş göstermektedir. Her ne kadar da Bucak Dergisi’ne bakıldığında Dergi’nin ideolojisi Türk (Atatürk) Milliyetçiliği doğrultusunda olsa bile, en azından bu derginin verdiği haberlerde etrafta bir huzursuzluğun olduğunu görmekteyiz. O günlerde yayımlanan Bucak Dergisi’nde aşağıdaki haber dikkati çekmektedir:

Dergi “Baf’ta Geçen Yıl Bu hafta” başlıklı bir yazısında 7 Şubat 1964, tarihinde geçen bir olayı aşağıdaki şekilde nakletmektedir (Tabii olayı Kıbrıslırumlar nasıl naklediyordu, o da bir araştırma konusudur, U.I.):

“Aktepe ve Soğucak (Asproya ve Magunda) köyleri Panaya Rumları tehdidi altında sıkı günler geçiriyordu. Panaya Rumları sık sık otobüslere atlayarak Panaya’dan bu köylerin yakınlarına kadar gelir, silahlarını bu küçük Türk köylerine doğru çevirirlerdi. Hulu Türklerinin başına gelen (Hulu’yu 1963-64 olaylarında Kıbrıslıtürkler terketmişti, U.I.), bu köylerin  başına her an gelebilirdi. Bunu sezen Aktepe ve Soğucak Türkleri bütün kadın ve çocuklarını Görmeli’ye (Anadyu) taşıdılar. Köylerini müdafaa etmek için köyde sadece erkekler kalmıştı. Daha sonra Görmeli’nin de müdafaa edilmesi zarureti hasıl olunca, Mücahitler de araya taşınarak Görmeli’nin müdafaasını takviye ettiler.”

(Devam edecek)

sayfa-17-resim-elise-macdonald.jpg
Resim Elise Macdonald...

Bu yazı toplam 1537 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar