1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. 1974’ten sonra tek bir galibiyetimiz yok; ama suçlu hakemler değil mi?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

1974’ten sonra tek bir galibiyetimiz yok; ama suçlu hakemler değil mi?

A+A-

Batı demokrasilerinde veya hemen yanımızdaki Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de özellikle son iki yıl, bizdeki gibi sosyal ve ekonomik anlamda çok ciddi sıkıntılarla geçti…

-*-*-

“Şunun derdi daha büyük, yok hayır bizim derdimiz çok büyük” gibi bir tartışmaya girmek, “başım ağrır” dediğiniz Kıbrıslının anında kendi başının daha çok ağrıdığını anlatmaya başlaması gibidir.

Buna gerek yok…

-*-*-

Ancak, Güney Kıbrıs’ta ve İngiltere’de “iktidardaki kişilerin” veya “hükümetteki siyasetçilerin” yaptıklarına, yapmaya çalıştıklarına baktıkça, KKTC’de durumun vahameti çok açık bir şekilde ortaya çıkıyor.

Çünkü bizim “iktidardaki kişiler” veya “siyasetçilerimiz” ne yazık ki hiçbir şey yapmıyor…

-*-*-

Bizimkiler hiç durmadan konuşuyor…

Ve kendilerinin dahi inanmadığı demeçler veriyor…

-*-*-

Ve konuyu fazla uzatmamak gerektiğinden hemen meseleye dalmak istiyorum; “toplumsal varlığımız” her geçen gün daha da tehlikeye giriyor…

-*-*-

Efendim, Kıbrıs Türk toplumu, doğrudur, 1958’den beri Türkiye’den gönderilen asker veya sivil görevliler tarafından yönetilmiş olabilir.

Ancak tarihin hiçbir döneminde, şu anda olduğu kadar “kötü kişiler” tarafından, son derece iğrenç yöntemlerle yönetilmedi.

-*-*-

Çok hızlı bir şekilde hakkı olan da olmayan da vatandaş yapılıyor.

Bunun ileride ciddi uluslararası hukukla alakalı sıkıntı doğurabileceği endişesi bir yana; toplumsal varlığın tükeniş hızı, durdurulamaz bir sürate ulaşıyor.

-*-*-

Devlet, iç borçlanma haddini aştı…

Yerel borçlanma şansı kalmadı…

Çok acil sıcak para ihtiyacı söz konusu…

Ve ne yazık ki “11 milyon TL hibe, 24 milyon TL ödeme” gibi açıklamalar, aslında son çırpınışlardır.

Özel sohbetlerde hükümet üyeleri bunu sürekli dile getiriyor.

Gerçekten içinden çıkılamaz bir ekonomik buhrana doğru gittiğimizin artık mantıklı bir şekilde ele alınıp, çok ciddi planlar yapılması gerektiği bir dönemdeyiz.

-*-*-

Mevcut hükümetin bunu yapamayacağı ve yapmayacağı açıktır.

İpin ucu kaçırılmıştır.

-*-*-

Çok basit bir örnek vermek istiyorum…

Kumar…

Güney Kıbrıs ve İngiltere’de bu sektörün ülke ekonomisine katkısı ama bunun da ötesinde bireylere verdiği zarar birlikte ele alınmaktadır.

Net rakamlar, apaçık oranlarla, ülkenin kumar gelirini ortaya koyarken, özellikle çok düşük gelirli vatandaşların bu kötü alışkanlıktan uzak tutulması için bir dizi önlemler alınmaktadır.

-*-*-

KKTC’de durum nedir?

KKTC’de devlet kumarhanelerin gelir ve giderinden asla haberdar değildir.

Yasadışı bir şekilde KKTC vatandaşı, öğrenci hatta asker “kumarcılar” olduğu çıplak gözle görülmektedir.

-*-*-

Son zamanların en popüler olayı “din” konusudur.

Türkiye’de ve KKTC’de “din”, çocuklara bisiklet hediye eder dereceye kadar gelmiş ve devletin içine işlemiştir.

Alkolik seviyede içki içen bir çok siyasetçi, yobaz yöneticilere şirin görünmek adına, Cuma namazı kılmaya başlamıştır.

Ve ne ilginçtir, Türkiye’de “din” faktörü, her konuda görüş belirtmekte, bu tip görüşler KKTC’ye de ihraç edilmekte ama “Kumar oynamak” konusunda ne hikmetse, etkili hiçbir önleyici “hutbe” bulunmamaktadır. 

-*-*-

Başbakan, ülke ekonomisinin öğrencilerin gelmeye başlaması ve turizmin yeniden hareketlenmesi ile hızla ayağa kalkacağı yönünde demeç vermektedir.

Bu demeçler, hiçbir hesaplamaya, hiçbir düzenlemeye, hiçbir plana veya projeye dayanmayan, “salla gitsin, kurultay geçsin” demeçleridir.

-*-*-

Turizm, pandemi öncesi de fiyaskoydu.

Kumar turizmiydi.

Pandemi süresince tam durdu; ufaktan hareketlilik yaşanıyor olabilir ama “öngörü” sıfır!

Planlama sıfır.

Plan yapacak “temas” sıfır.

-*-*-

Sadece ne var biliyor musunuz?

Lütfen bir bakın, iyice son bir seneyi düşünün…

Ersin Tatar sürekli Türkiye’ye gidiyor ve hep aynı demeçleri veriyor…

Zaman zaman Başbakan da “kontrolümüzden tamamen alınmış” tek dış ilişkimiz olan “Kıbrıs meselesi” ile ilgili hamasi demeçler yayınlıyor.

Peki gelecek?

-*-*-

Hapishane yabancı mahkum ve tutuklularla doldu.

Yeni hapishane de bir türlü hizmete sokulamadı.

Öyle bir sis çökmüş memlekete ki, ayak ucumuzu göremiyoruz.

Gelecek tam anlamıyla belirsiz.

En azından Kıbrıs sorununu çözsek; belki doğru dürüst AB vatandaşları olacağız; o da yok…

-*-*-

“Çözüme hiç ihtiyacımız yok, Allah Türkiye’yi başımızdan eksik etmesin, zaten Türkiye bir giderse, Rumlar bizi kesecek” diyen bir garip zihniyet tarafından yönetiliyoruz…

-*-*-

Çıktığımız her maçı en az 5 – 0 kaybediyoruz ama suçu ya hakemlere, ya zemine, ya şanssızlığa bağlıyoruz…

1974’ten sonra tek bir galibiyetimiz yok…

Hatta beraberlik bile almamışız…

Hatta ve hatta en iyi maç sonucumuz, 3-0’lık yenilgi; ya rakip şike yapmıştır, ya hakemler taraf tutmuştur…

Olmaz ki!

Böyle yürümez ki!

-*-*-

Ve çok üzgünüm ama mevcut nüfus yapısıyla bu iş seçimle de düzeltilemez ki!


Gelin Maraş’ı çözümsüzlüğün değil, çözümün sembolü yapalım

Yani, Türkiye’nin illerinde, kasabalarında, köylerinde gezmenin, Kıbrıs Türk toplumuna nasıl bir faydası var?

Gittiği yerlerde şapka açıp para mı topluyor?

“Gariban Kıbrıslıya bir sadaka” durumu mu var?

Şaka yapıyorum tabii ki; yok öyle bir şey!

-*-*-

Peki, ülkede Meclis rezil olmuş durumdayken, “gitme, nisap sağlansın” durumu söz konusuyken, son derece gereksiz bir geziye neden gerek duyulduğu, her türlü spekülasyona açıktır.

-*-*-

Eskişehir’de “dostlar alış – verişte görsün” pozuyla, gazetecilerle de bir araya gelinmiş…

“Sayın cumhurbaşkanı, Maraş’ta durum ne?” gibi bir soru soruluyor.

Cevap: Maraş Evkaf’a aittir…

-*-*-

Hoppala!

Ziyaretin gereksizliği bir yana; yanıtın hukuk dışılığı öte yana!

-*-*-

“Sirk soytarısı gibi köy köy dolaştırılıyorsunuz, yapmayın, egemen eşit devlet başkanıysanız, egemen eşit devlet başkanı gibi davranın” dediğimizde, küplere biniyorsunuz!

Ama bu yanıtı, sirk soytarısı bile vermezdi!

Maraş gerçekten Evkaf’a ait olsaydı bugüne kadar oraları çoktaaaan iç edecektiniz.

-*-*-

Gelin geçmişi konuşmaktan vazgeçin…

Gelin Maraş’ı inşaat patlaması ile paraya çevirelim…

Gelin Maraş’ı çözümsüzlüğün değil, çözümün sembolü yapalım, yasal ve gerçek sahiplerine iade edelim…

Yoksa bunu yaparsak, ELAM’cı motosikletliler bizi kesecek mi?

-*-*-

Not:

Maraş’ın Evkaf’a yani Kıbrıs Türk Vakıflar İdaresi’ne ait olduğu iddiaları ile ilgili olarak bakınız, “K.V. MEDITERRANEAN TOURS LIMITED against Turkey…”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 2010’da açılan bir dava…

Bu davayla ilgili olarak mahkemeye “Evkaf malı kanıtı” belge sunulamamıştır…

1960’ta Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken, Evkaf’a ait mülkler, takas yolu ve İngilizlerden alınan 1,5 milyon Sterlinlik rüşvetle kapatılmıştır.


cna-t7640c6135a4c481da2e7ff27d2aee5a1.jpg

Uluslararası Kızılhaç Örgütü, Afganistan’da 18 milyon insanın acil olarak insani yardıma ihtiyacı olduğunu duyurdu. Afganistan, bir yandan çatışmalar, öte yandan kuraklık ve tabii ki Covid – 19 salgını nedeniyle çok ciddi insani sıkıntılar yaşıyor… Ve Afganistan’a ilk insani yardım Türkiye’den geldi. Türkiye’nin Afganistan Büyükelçisi Cihad Erginay (Kravatlı), ülkesinden gönderilen (Kızılay) 33 ton gıda yardımını Taliban yetkililerine teslim etti.

Bu yazı toplam 2014 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar