1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Depremler her zaman olacak, hazırlıklı olmalıyız. 1981 öncesi binalara dikkat!”
“Depremler her zaman olacak, hazırlıklı olmalıyız. 1981 öncesi binalara dikkat!”

“Depremler her zaman olacak, hazırlıklı olmalıyız. 1981 öncesi binalara dikkat!”

Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili ve İnşaat Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Abdullah Ekinci, depremlerin her zaman olacağını, buna hazırlıklı olmak gerektiğin vurguladı.

A+A-

Ödül AŞIK ÜLKER
Yerbilim Mühendisleri Odası Başkanı Oğuz Vadilili ve İnşaat Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Abdullah Ekinci, depremlerin her zaman olacağını, buna hazırlıklı olmak gerektiğin vurguladı.

Ekinci, mevcut deprem yönetmeliğinin, beklenen depremlere karşılık verdiğini ancak yapı denetimi konusunda sıkıntılar olduğunu kaydetti. Ekinci, 1981 öncesinde binaların depreme dayanıklılık dikkate alınmadan yapıldığını, bunların depreme dayanıklılığının merkezi bir yapıyla denetlenmesi gerektiğinin altını çizdi.

Vadilili de, yapı denetiminin, ne tek başına birliğin, ne de tek başına kamunun yapabileceği bir iş olduğunu ifade ederek, “Belirli sayıda insanımızı, başka bir coğrafyada, bizim yapmadığımız yapılarda kaybettik. Ülkemizde yapı denetimine geçelim ve bizim yapılarımızda da insanlarımızı kaybedebilme riskini en aza indirelim. Bugün bir şeyler yapmaya başlarsak, inanın çok da geç kalmış olmayacağız” diye konuştu.

Soru: Kıbrıs’ta da hissedilen, Türkiye’de çok büyük yıkıma neden olan son depremlerin oluşumu hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Vadilili: Kahramanmaraş’ta hem Pazarcık segmenti, hem de Elbistan segmenti, 9 saat arayla, USGS verilerine göre 7.7 ve 7.4 büyüklüğündeki depremlerle kırıldı. İlk deprem Ölüdeniz Fayı’nın hareketlenmesiyle meydana geldi, diğeri ise Doğu Anadolu Fayı’nın tetiklenmesiyle meydana geldi. Sismik olarak aktif olan sol yanal doğrultu atımlı fay niteliğindeki Doğu Anadolu Fayı, Doğu Akdeniz bölgesinin en önemli aktif tektonik yapılarından birisidir. Ölüdeniz Fayı Hatay’dan başlayıp, Suriye, Lübnan, İsrail’e doğru giden, kuzey güney yönlü doğrultu atımlı bir faydır. Doğu Anadolu Fayı da Bingül Karlıova’dan başlar, Hatay’a, Adana’ya kadar uzanır. Aslında bunlar plaka tektoniğinin oluşturduğu plaka sınırlarında meydana gelen yani dünyanın yüzeyine şekillenmesine önemli katkılar sağlayan faylardır. Bunlar milyonlarca yıldır hareket halindedir, milyonlarca yıl da hareket halinde olacaktır. Doğu Anadolu Fayı son 200 yıldır, 6.5’nin üzerinde yani çok yıkıcı bir deprem meydana getirmedi ve kendini unutuldu. 6.8 Erzincan depremiyle “ben buradayım” dedi, kendini hatırlattı, “ben yıkıcı, ciddi bir deprem hattıyım” dedi. 6 Şubat’ta Kahramaraş merkezli depremlerle, “Artık 200 yılda bir değil, daha kısa dönemlerde hareket edebilirim” mesajını verdi aslında.

“Depremin gününü, saatini tespit edebilecek bir teknoloji yoktur”

Soru: Kıbrıs için durum, tehlike nedir?

Vadilili: Adamız, Alp-Himalaya deprem kuşağının içerisindedir. Türkiye gibi coğrafyamızı, ulusal sınırlarımızı kesen, plaka sınırlarının oluşturduğu Kuzey Anadolu Fayı, Doğu Anadolu Fayı gibi faylar bizim adamızın karasal yapısı içinde yoktur ama etrafımızda faylar vardır. Mesela en bilinen, Kıbrıs Yayı denilen, batımızdan doğumuzdaki Hatay’a doğru, bizi bir hilal gibi saran, adanın denizel alan içerisindeki bir sınır hattı vardır. Bu sınır hattı, güneyimizdeki Afrika plakasının, adamızın da üzerinde bulunduğu Anadolu plakasının altına dalması sonucu meydana gelir. Bizim adamız etrafında, bu yaydan meydana gelen, genelde odak noktası çok derin depremler olur. Kıbrıs yayı depremleri Afrika plakası üzerindedir ama bizim altımızda oluşur. Türkiye’dekiler ise, Anadolu plakası üzerinde oluşur, ortalama15 kilometre derinliği geçmez. Örneğin Kahramanmaraş depremi 7 kilometre derinlikte oldu.

En çok Kıbrıs Yayı denilen fay hattını biliyoruz çünkü en çok hissettiğimiz, varlığını bize hatırlatan fay hattı budur. Örneğin USGS verilerine göre, Kıbrıs Yayı üzerinde 1996’da 6.9, 2002’de 6.6 büyüklüğünde depremler oldu. Bunlar bizde ciddi bir şekilde hissedildi ama yapı stoğumuz çok fazla etkilenmedi, bunun başka nedenleri vardır. Tarihsel döneme baktığımızda bundan daha büyük depremler de olmuştur. Örneğin 3 Mayıs 1922’de Kıbrıs’ın güneybatısında adada 8 şiddetinde hissedilen bir deprem oldu ve bu, tarihte rapor edilen en büyük depremlerden biri olarak kayıtlara geçti, Baf ve Limasol’da tsunami meydana geldi, Baf Kalesi yıkıldı, liman sular altında kaldı. İşte bu tarihsel veriler bize bu fay hattının ciddi büyüklükte depremler oluşturabilme kapasitesine gösteririr.

Kıbrıs Yayı dışında bizi etkileyebilecek ana fay hatları daha vardır. Doğu Anadolu Fay Hattı’nın Adana’ya yaklaşan, günümüzde henüz kırılması bilim camiası tarafından olası görülen kısmı veya Ölüdeniz Fayı’nın Hatay, Suriye kıyılarında olabilecek büyük bir deprem bizi etkileyebilir. Özellikle Ölüdeniz Fayı yıkıcı deprem kayıt aralıkları uzun aralıklardır, 300- 500 yıl gibi. Buraların 6.5 büyüklüğünün üzerinde deprem yaratma ihtimali ve potansiyelleri vardır. Jeolojik süreç içerisinde illa ki bu deprem olacaktır ama bir gün sonra mı olur, yıllar sonra mı olur, bu kesinlikle bilinmez. Depremin kesin günü saati henüz bilinememektedir. Yerbilimciler sadece yaklaşık bir frekans aralığından bahseder. Depremin gününü, saatini tespit edebilecek bir teknoloji yoktur.

“Felaket tellallığı yapmıyoruz”

Soru: Özellikle sosyal medyada, uzmanların olası depremlerle ilgili açıklamalarına tepkiler de oluyor...

Vadilili: Biz yerbilimciler felaket tellallığı yapmıyoruz. Potansiyel tehlikeleri anlatıyoruz, bu bugün için de geçerlidir, 100 yıl sonrası için de geçerlidir. Bunlara hazırlıklı olmalıyız diyoruz. Bugün söylediklerimizi aslında bizler geçmişte hemen hemen her yıl tekrarladık.

“7.6 ile 7.4’lük deprem büyüklüğünün, 11’lik yıkıcılık yapmaması gerekir”

Soru: Kahramanmaraş merkezli, bu büyüklükte bir depremin yaşanan yıkımı yaratmasının nedeni nedir?

Ekinci: Dünyada çok büyük depremler oldu.. Alaska’da 1964’de 9 büyüklüğünde meydana gelen depremde sadece 128 can kaybı oldu. 1960’da Şili’de 9.5 büyüklüğündeki depremde bin 665 can kaybı oldu. 2004’de Endonezya’daki 9.1 büyüklüğündeki depremde 230 bin can kaybı oldu. Şimdi Türkiye’de, ardarda olan 7.7 ve 7.4’lük iki depremden sonra 200 bin kişinin hayatını kaybettiği tahmin ediliyor, şu ana kadar 35 bin kişinin hayatını kaybettiği açıklandı, bu rakamlar da bu depremleri en çok can kaybı yaşanan ikinci deprem yapıyor ama büyüklük olarak ikinci sırada değil. 

Vadilili: 1900 yılının başından itibaren depremleri aletlerle ölçüp değerlendirebiliyoruz. Depremlerin aletsel büyüklükleri 1-10 aralığındaki skala ile tariflenir. Dünyadaki bütün deprem istasyonlarında, çok küçük hata paylarıyla depremlerin büyüklüğünü aynı ölçülür ama depremi herkes aynı şiddette hissetmez. Örneğin 1-12 arasındaki deprem şiddet skalasına göre  7.4 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler, Türkiye’deki söz konusu bölgelerde 10-11 aralığında hissedildi, biz ise 5 şiddetinde hissettik. 7.6 ile 7.4’lük deprem büyüklüğünün, dünyadaki inşaat teknolojisinin geliştiği düzeye bakınca, 11’lik yıkıcılık yapmaması gerekir. Burada bir sorun vardır.

“Zeminle binanın uyumlu olması gerekir”

Ekinci: Depremin etkisini zemin de değiştirir. Birincisi bölgede, özellikle Hatay’daki alüvyon zeminden dolayı depremin etkisi arttı, büyüdü. Orada binaların zemine göre tasarım yapılmadığı görüldü. Zeminle binanın uyumlu olması gerekir. Gördük ki orada depremin verdiği spektral ivme, tasarım ivmesi üzerindeydi.

Deprem yönetmelikleri depremlerle yenilenir, şekillenir. Türkiye’nin deprem yönetmeliği de yıllar içinde güncellendi. Son depremlerden sonra gördük ki, zeminin etkisiyle, yönetmelik bazı noktalarda yetersiz kaldı, bazı yerlerde yeni yapılar bile yıkıldı. Biz konut tipi yapıları can kaybının yaşanmaması için 475 yılda bir gelen, önem arzeden hastane, okul, kamu binaları gibi yapıları 2 bin 475 yılda bir gelen depremlere göre tasarlarız. “Binalarımız deprem anında zarar görsün ama yıkılmasın” diye düşünerek binaları tasarlarız. Son olayda, iki depremin ardarda olması büyük bir sıkıntı yarattı. Binaların bir kısmı ilk depremde zarar gördü ve ikinci depremde yıkıldı.

“Yıkıma neden olan en büyük sebeplerden biri yapı denetimindeki sorundur”

Yıkıma neden olan en büyük sebeplerden biri de yapı denetimindeki sorundur. Bu, bizim ülkemizde de büyük bir problemdir. Türkiye’de depremin yaşandığı bölgelerde, projeler olası depremlere göre hazırlanmış olsa da, uygulamada gereken tedbirlerin alınmadığı anlaşılıyor. Bir de tabi ki, söz konusu bölgelerde uygulanan imar afları...

Ayrıca şunu da vurgulamak isterim ki, binaları yaparken kullandığımız malzemelerin de bir ömrü vardır. O zaman zarfında bakım, onarım yapılması gerekir. Binanın boyası, çatlağı tamir edilmezse demire su ulaşır ve paslanır, pas yürür ve binanın ömrünü azaltır. Kısacası son yaşanan olayda, birden fazla sıkıntı bir araya geldi ve bu tablo ortaya çıktı. Az önce saydığımız depremlerle kıyasladığımızda, bu büyüklükteki bir depremin, bu sonucu çıkarmaması gerekirdi.

Vadilili: Normal olmayan bir şeyler var, bu da insan kaynaklıdır.

“Her zeminde yapı yapılabilir, tabi ki gerekli tedbirler alındığı taktirde”

Soru: Zemin vurgusu çok yapılıyor ve Kıbrıs’ın kuzeyinde de sorunlu zeminlerin olduğu bölgeler gündeme geldi. Zemin yapımız hakkında bilgi verir misiniz?

Vadilili: Adamız dalma batma zonundan kaynaklı, Trodos’un yüzeye çıkmasıyla oluşmaya başlayan ve hala daha yükselen bir kara parçasıdır. 92 milyon yıl önce Trodos deniz altında oluşmaya başladı. Sonrasında Beşparmak Dağları, Toroslar’dan kopup geldi, önceleri denizin içerisinde yatay vaziyetliydi. Sonranda Doğu Anadolu Fayı’nın kuzey kolunun İskenderun Körfezi üzerinden kendisine bağlandığı Misis-Girne Yayı denilen fay hattı vasıtasıyla yüzeye çıktı. Daha sonraları bu iki dağ arasında kalan deniz altında oluşan, Mesarya Ovası’nı, Girne dağlarının kuzeyini, Trodos dağlarının güneyini oluşturan çökeller oluşmaya devam etti. Ana hatlarıyla adamız için jeolojik süreç böyle gelişti. Adamızda kaya formatında, Trodos ofiyoliti, Beşparmak kireç taşları ve kumtaşları gibi yapılar da var. Mesarya Ovası’nı da boydan boya kaplayan kil taşları, kumtaşları, silt taşları, marnlar, yer yer jipsler var. Ada yüzeye çıktıktan sonra dağlardan erozyonla türetilen ve dereler vasıtasıyla Mesarya Ovası’nın içerisinde, değişik yerlerde konumlanmış alüvyonal alanlar da. Bunun dışında, Mağusa Körfezi ve Güzelyurt Körfezi’nde hala oluşmakta olan, daha sıkılaşmasını yerine getirmemiş su içeriği fazla kumullar var. İşte bu kategorilerdeki tüm birimler olası bir depremde farklı tepki gösterecektir.

Ekinci: Deprem açısından en riskli bölgeler, Güzelyurt Körfezi’nde bulunan Gaziveren ve Lefke, Gazimağusa Körfezi’nde de Tuzla ve Long Beach bölgesidir. Bu bölgelerde deprem riskine ek olarak zemin de risklidir. Bu bölgelerde yapı yapılacaksa, belli tedbirler almak gerekir. İnşaat mühendisleri her zeminde yapı yapılabileceğini söyler, tabi ki gerekli tedbirler alındığı taktirde. 2019’da İnşaat Mühendisleri Odası ile Yerbilimleri Odası olarak, zemin etüdleriyle bazı düzenlemeler yaptık ve bir veri tabanı oluşturduk. Bu veri tabanına KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın internet sayfasından ulaşmak mümkündür.

Vadilili: Ne bilim camiası, ne bizi yönetenler, ne de toplum “1222 yılında oluşan çok büyük depremde bile bir kaç bina yıkıldı. O kadar büyük bir depremi son 800 yıldır yaşamadık. Eskiden ne olduysa şimdi de en fazla aynı etkisi olur” yanılgısına düşmesin. O dönemin yapı stoğu, o dönemin yapıları, problemli zemin olarak nitelendirdiğimiz deprem etkisini artırma eğilimi gösteren alanlarda bu kadar yayılmamıştı. Bu tür kıyaslamalar yapmak doğru değildir. “Biz ikinci derece deprem bölgesiyiz, bize bir şey olmaz” diyemeyiz. Öyle zeminlerimiz vardır ki, depremin etkisini büyütüp, belki de orada birinci derece deprem bölgesi hissiyatı oluşturacaktır. Olaya zemin yapı etkileşimi üzerinden bakıp, depremi değerlendirmek zorundayız.

“Deprem yönetmeliği beklediğimiz depremlere karşılık veriyor, ancak yapı denetiminde sıkıntılarımız var”

Soru: Kıbrıs’ın kuzeyinde depreme ne kadar hazırlıklıyız?

Ekinci: Az önce de vurguladığımız gibi yönetmelik, zemin ve yapı denetimi çok önemlidir. Bizdeki deprem yönetmeliği, adamız için beklediğimiz depremlere karşılık veriyor. Ancak yapı denetim konusunda sıkıntılarımız var. Statik proje mevzuata göre hazırlanır ama bunun uygulaması da doğru yapılmalıdır ki riskler önlensin. İnşaat mühendisleri inşaat süresince projenin doğru uygulandığını denetlemekle yükümlüdür. Bu konuda vatandaşın da bir sorumluluğu vardır, projeyi uygulama noktasında “denetime gerek yok, ustam yapacak, denetleme parası ödemek istemem” diyenler vardır.

İnşaat mühendislerini proje bazında denetleyen KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’dır, vize ile... Vize alan proje belediyeye gider. Belediyeler çok kısa bir süre öncesine kadar denetim konusunda sorumluluk almıyorlardı, yeni belediyeler yasasıyla belediyelere sorumluluk verildi. 2015 yılından sonra, sadece LTB, meclis kararıyla, yasal zorunluğu olmamasına rağmen denetim konusunda sorumluluk aldı. Yeni düzenlemeyle tüm belediyelerin artık yapı denetimi konusunda sorumluluğu var. Aynı yasayla, kamu binalarının denetiminin sorumluluğu da Planlama İnşaat Dairesi’ne verilmiştir, dairenin de buna göre güçlendirilmesi gerekir.

Vadilili: Bu ne tek başına birliğin, ne de tek başına kamunun yapabileceği bir iştir. Her ikisinin de kendini buna hazırlaması gerekir. Birlik şu anda devlete göre bir adım daha öndedir. Oysa beklentimiz, devletin bizden iki adım daha önde olmasıdır. Gereken her türlü desteği kendilerine vereceğiz.

“1981 öncesinde depreme dayalı tasarım yapılmazdı”

Soru: Belediyeler Yasası’nda belediyeleri sorumlu kılan madde ile 1 Şubat 2023’e kadar olan bir eksiklik giderilmiş oldu. Tüm belediyelerin bundan sonra buna göre çalışması gerekir. Bunun öncesinde yapılan binalar ne olacak? 

Ekinci: Aslında yapı stoğumuzu bilmiyoruz. Belediyelerde bina yaşları vardır ama bir arada değildir. Odalar olarak yaptığımız anketler sonucunda 0-5 yaşındaki yani yeni binalar %17.8, 5-10 yaşındaki binalar %17.8, 10-20 yaşındaki binalar %24.5, 20-30 yaşındaki binalar %18.7 ve geriye kalanlar da 30 yaşın üstünde binalardır. 1981, proje denetiminin başladığı yıldır, ondan önce depreme dayalı tasarım yapılmazdı. Bu yaptığımız çalışmaya göre, yapı stoğumuzun %10’u 1981 öncesi, depreme dayanıklılık dikkate alınmadan yapılan binalardır. Bunlar arasında sosyal konutlar, kamu binaları, hastaneler, okullar vardır. Bunlar kritik binalardır. Bu yapıların deprem koşulları altında dayanımı merkezi bir yapıyla denetlenmelidir.

odul-2.jpg


“Bu deprem maalesef oldu, umarım bundan bir ders alınmıştır”

Soru: Hükümetin KTMMOB Yasası ve İmar Yasası’nda değişiklik yapma niyeti son dönemde gündeme geldi...

Ekinci: Maalesef önemi yakın geçmişte yaşanan depremlerde kanıtlanan KTMMOB Vize uygulamasını ortadan kaldırmak için bazı vekillerimiz meclise önerge sundular. Devlet yapılarında vizeyi kaldırmak istediler, ki depremden sonra ayakta kalması gereken, çalışması gereken yerler kamu binalarıdır. Bence bu o dönemde yapılan büyük bir gaftı. Büyük bir mücadele verildi, geri adım atıldı ama bazı milletvekilleri yapılmak istenen değişikliğin arkasında olduklarını söyledi. Bu deprem maalesef oldu, umarım bundan bir ders alınmıştır.

Vadilili: 2018’den beri Yerbilim Mühendisleri Odası başkanıyım. Yapı denetiminin gerekliliğini hemen hemen her yıl tekrarladık, bizden önceki dönemlerde kendi odamız da,  İMO da vurguladı. Ama ne yazık ki, binlerce insanın yaşamını yitirdiği bir depremi görüp yaşayınca, “biz ne yapabiliriz” noktasına gelindi. Bu şu an, ne yazık ki bir telaşa döndü. Belirli sayıda insanımızı, başka bir coğrafyada, bizim yapmadığımız yapılarda kaybettik. Ülkemizde yapı denetimine geçelim ve bizim yapılarımızda da insanlarımızı kaybedebilme riskini en aza indirelim. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. Bugün bir şeyler yapmaya başlarsak, inanın çok da geç kalmış olmayacağız.  

Deprem Denetim Komitesi bilinmezi...

Soru: Bakanlar Kurulu, Başbakanlık Deprem Denetim Komitesi oluşturulması konusunda bir karar aldı. Bu komitenin çalışma esasları hakkında bilginiz var mı?

Ekinci: Konu hakkında odamıza katılım göstermemiz için bilgilendirme yapılmıştır. Ancak komitenin nasıl kurulduğu, bahse konu kurum veya kişilerin oradaki temsiliyetinin hangi kriterler doğrultusunda belirlendiği veya çalışma esasları hakkında herhangi bir bilgi edinemedik. Bazı duyumlarımız var ancak duyumlar ile hareket ettiğimiz zaman bilimden ve doğrudan uzaklaştığımız aşikardır.

Vadilili: Basından gördüm. Bir fikrimiz alınmadı. Hatta kurulan komitede odamızın adı bile yok. Sizlerin aracılığıyla yetkililere seslenmek istiyorum. Lütfen kurumsal yapımız dikkate alınsın. Bizler samimiyetle kendilerine yardımcı olmaya hazır.

Soru: Yaşanan felaket sonrasında, çoğumuz yaşadığımız evlerle ilgili endişeler yaşamaya başladık. Soru işaretlerini gidermek için ne yapabiliriz?

Ekinci: Her binanın bir müellifi vardır, binanın depreme karşı koyan yapısal elemanları söz konusu ise, bundan sorumlu müellif de inşaat mühendisidir. O müellif o binanın doğumundan, ekonomik ömrünün sonuna kadar sorumlusudur. Binanızda çatlaklar, temelinde boşalmalar, yerde oturma veya herhangi bir farklılık görürseniz, binanızın inşaat mühendisi ile temasa geçiniz. Kim olduğunu bilmiyorsanız, mal sahibi olarak koçanınızla KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’na gelip dilekçe yaparsanız size mühendisinizin kim olduğunu söyleriz. Mühendisinizle, binanızla ilgili endişelerinizi paylaştığınızda, o da görsel bir denetim yapar, gerekirse ileri tetkik yaparak, binadan örnek alınmasını ve KTMMOB İnşaat Mühendisleri Odası laboratuvarında test yaptırarak binanızın sağlamlığı, depreme dayanıklılığı hakkında sizi bilgilendirir. Hastane, okul ve sosyal konut gibi binaların devlet eliyle toplu şekilde denetlenmesi gerekir. Yapılan inceleme sonucunda gerekirse iyileştirme yapılır. Ancak iyileştirme maliyeti, yeniden inşa maliyetinin %40’ı kadarsa, binayı yıkmak daha mantıklıdır.

“Bizi sistem dışı bırakmak isteyen...”

Soru: İsias Otel enkazında çocuklarımız hayatını kaybetti. IMO olarak otel enkazından örnek aldınız ve bu konuda bir rapor hazırlayacaksınız. Konuya nasıl dahil oldunuz?

Ekinci: Depremden 3-4 gün sonra, ailelerin talebiyle bir dava açılmak istendi. Sorumlunun kim olduğu ve cezalandırılması gerektiği yönünde bir de kamuoyu oluştu. Bize, KTMMOB aracılığıyla, enkazdan örnek almamız yönünde talep geldi. Bir saat içinde ekibimizi kurduk ve hükümetle temasa geçtik. İlk bağlantıda “yerinizi ayırıyoruz, gidelim” dendi ancak bir kaç saat sonra bağlantı koptu. Aramamıza rağmen bir dönüş olmadı. O noktada, gidiş konusunda alternatifler bulmaya çalıştık. İstanbul, Şanlıurfa üzerinden bölgeye gidildi, tespitler yapıldı, örnekler alındı. Deneysel bilgiler ışığında ve yapılan tespitleri içeren bir rapor hazırlayacağız. Bizi sistem dışı bırakmak isteyen, oraya göndermek istemeyen devlet kuruluşları olsa da, biz raporumuzu başbakana vereceğiz. Raporumuzu bir hafta içinde açıklama noktasına gelebileceğimizi düşünüyoruz. Ancak İsias Otel konusundaki sorunları anlamak için mühendis olmanıza gerek yok, fotoğraflara bakarak bile problem olduğunu görebiliyorsunuz.

“Deprem dünyanın nabzı gibidir”

Soru: Son olarak ne eklemek istersiniz?

Vadilili: Bilgili, liyakat sahibi insanların yönetimindeki toplumlar için deprem bir felaket değildir, olmadı, olmayacak da. Bu doğa olayı hep olacak. Deprem dünyanın nabzı gibidir, deprem olmazsa büyük sorun vardır. Size açık söyleyeyim, deprem olmazsa insanlığın yaşamak için başka gezegen bulması gerekir. Önemli olan, depremi felakete dönüştürmemektir. Depremin ne olduğunu bilmemiz, deprem bilincini yerleştirmemiz gerekir. Adamızın hangi fay hatlarından nasıl etkilenebileceğini, hangi fay hattının ne büyüklüklerde depremler meydana getireceğini toplumun da bilip, kabullenip, ona göre yaşama talebini dile getirmesi gerekir.

“Söylediğimiz noktalara dikkat etmezsek, doğa olayı deprem felakete dönüşebilir”

Ekinci: Sıkıntılı yapılar var. Gerekli tedbir alınırsa sıkıntılar çözülür. Soruna zamanında müdahale ederseniz, mühendislikte her şeyin çözümü vardır. Eşiği geçtikten sonra çok geç olabilir. Kendi meslek disiplini içinde söylediğimiz noktalara dikkat etmezsek, doğa olayı deprem felakete dönüşebilir.

Bu haber toplam 6113 defa okunmuştur