19’UNCU KÖY
Sapır sapır dökülüyor memleket…
‘Türkiye’nin bir nahiyesi’ konumuna geriledik artık…
Tam bir ‘arka bahçe’…
Bizim siyasiler seyretmekle yetiniyorlar sadece…
Oysa atı alan Kıbrıs’ın üstünden geçti.
Deniz kenarlarını kumarhanelere peşkeş çekmeye devam ediyoruz.
Devlet malı ya, yemeyen domuz olurmuş.
Yiyorlar!
Her türlü savurganlık diz boyu…
‘Kamu açıkları’ ha!
‘Bütçe disiplini’ ha!
Laf hepsi…
Bunları ağzına alanlar da lafazan…
Kaç arpa boyu yol aldık bunları söyleye söyleye, onun hesabını veren yok.
Ezberciler türedi.
Ekonomik ezberciler mesela…
Baş ekonomistlere kalsaydı, biz kişi başı en az 30 bin Dolarlık bir ülke olmuştuk şimdiye!..
‘Bütçe açıklarını kapatmak’, ‘kamu kaynaklarının israfını önlemek’, ‘reel sektörün önünü açmak’ diye diye, işte geldiğimiz konak belli…
Hangi sektörlerin ‘önü açık’ olduğunu da varın siz söyleyin!
***
Bir girdaptayız ve boğuluyoruz.
Taammüden.
Bilerek ve isteyerek.
Boğuyorlar bizi.
Bitirecekler.
Sadece ekonomik bakımdan değil.
Toplumsal değerlerimiz, inançlarımız, bağlarımız…
Hepsini yok edecekler.
Bakın mesela ‘misyoner’ Talip Atalay neler yapıyormuş!
Din İşleri Başkanı sıfatıyla ‘fahri din adamı’ atıyormuş.
Para da veriyormuş üstelik…
Kime?
Kafasına kim yatarsa ona…
Kriter ne?
Bilen yok.
Kimler başvurabilir peki ‘fahri din adamı’ olabilmek için?
Talip Bey bilir!
Mübarek ‘Müftü’ değil, Kanuni Sultan Süleyman!
Kuralı da, kanunu da, cezayı da, parayı da kendisi belirliyor.
Kimde var böyle bir yetki?
Ne yapıyor peki ‘fahri din adamları’?
İşte burası mühim: Köy köy dolaşıp çocuklara ve yetişkinlere ‘Kuran kursu’ veriyorlar.
Başka?
‘Temel din bilgisi’ öğretiyorlar.
Tamamen yasa dışı…
Tamamen hukuksuz…
Tamamen yetkisiz…
Ama hiç merak etmeyin. Talip Bey’e dokunan olmayacak yine…
Şimdiki hükümetin dokunma gibi bir niyeti olacağını zaten zannetmem.
Ama zaten CTP hükümetlerinde de zat-ı muhtereme kimse dokunamadı!
TC’de AKP’den milletvekili ‘aday adayı’ da olmuş, ama KKTC’de Din İşleri Başkanlığı koltuğundan da kalkmamıştı.
Ne acıdır ki ‘bizimkiler’ de çağırıp “Sen madem dünyevi işlere, üstelik de bir başka ülkede oldun talip, ben de seni görevden aldım Talip” demediler, diyemediler.
Dolayısıyla Talip Atalay beyefendi ‘misyoner’ olarak bu toplumu dinen dönüştürme projesindeki görevini ifa etmeye devam edecek.
Kuşkunuz olmasın.
***
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlarmış.
Lafı eveleyip geveleyerek, taşı gediğine koymadan, sap ile samanı karıştırarak ne yapılabilir ki?
Ekonomisiyle, toplumsal yapısıyla, inanç biçimiyle oynanırken toplumun ve ülkenin hala ‘kabak doğrayalım’ diyorsanız, buyurun doğrayın.
Beni de 19’uncu köye kovalayın.
Size kendi köyünüzde mutluluklar dilerim!