1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. "2 dosyada suç unsuru tespit edildi"
"2 dosyada suç unsuru tespit edildi"

"2 dosyada suç unsuru tespit edildi"

Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, yolsuzlukla mücadele kapsamında yürütülen çalışmalara işaret etti, 2 önemli dosyanın tamamlandığını söyledi

A+A-

Fayka ARSEVEN KİŞİ

Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, yolsuzlukla mücadele kapsamında yürütülen çalışmaları vurguladı, Başsavcılığın suç unsuru tespit ettiği 2 dosyayı Meclis’e gönderdiğini kaydetti.

Özersay, “Bir dosya içinse polis tarafından ilave tahkikat yapıldı. Bugün geldiğimiz noktada polis o tahkikatı da tamamladı. Başsavcılığa verdi. Bundan sonraki aşamada Başsavcılık diğer 2 dosyada olduğu gibi ‘şu şu noktalarda suç unsuru var’ diyecekse ‘vardır’ deyip bunu Meclis’e gönderecek” ifadelerinde bulundu.

Ülkedeki sorunların ve çözümlerin herkes tarafından bilindiğini söyleyen Özersay, “Önemli olan herkes kendi üzerine düşeni yapma cesareti gösterecek mi? Değişim için bu soruyu kendi kendine sorabilecek mi, sorumluluğu paylaşabilecek mi? Bu bence toplumsal bir sınavdır” dedi.

Bu hafta Başbakan Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Kudret Özersay ile yolsuzlukla mücadeleyi, vatandaşlık konusunu, toplumu, siyaseti, değişimi konuştuk.

“Bu ortaya çıkan yapının değiştirilmesi ve dönüştürülmesinde sorumluluk hem siyasilerde hem de toplumdadır.”

 

  • YENİDÜZEN: Ülkedeki sorunlar, çözümler biliniyor, söyleniyor. Sizce değişim olacaksa nereden başlanmalıdır?
  • Kudret ÖZERSAY: Ülkenin içinde bulunduğu sorunların kaynağında genelde siyaset ve siyasilerin aldığı kararlarmış gibi algı var. Oysa siyaset toplumu, toplum siyaseti besliyor. Karşılıklı etkileşim sözkonusu. O nedenle siyasilerin yanında toplum olarak hepimizin sorumluluğudur ortaya çıkan yapı. Bu ortaya çıkan yapının değiştirilmesi ve dönüştürülmesinde de sorunluluk hem siyasilerde hem de toplumdadır.

 “Yerleşmiş yapıları kırmak için adım atmaya çalıştığınızda karşı karşıya kaldığınız en önemli sorunlardan biri ‘değişimi ben de isterim, ben de isterim, ben de isterim ama benden başlama, ondan başla değiştirmeye’ denilmesidir.”

 

Siyasete ilk adım günden itibaren toplum olarak aynaya bakmamız gerekir dedik, diyoruz. “Bir aynaya bakalım biz nerede yanlış yapıyoruz. Kendi güzelliğimiz için değil kendimizi sorgulamak için aynaya bakalım.” Tam da bunun çok doğru bir saptama olduğunu göreve geldikten sonra çok net bir şekilde gözlemledik, yaşadık, tecrübe ettik. En fazla karşılaştığımız sorunlardan biri birileri belirli bir kesime sorumluluk yükleyip kendini rahatlatıyor. Diyor ki; ‘şundan veya bundan dolayıdır. Benimle ilgisi yoktur.’ Kimse kendi payına düşen sorumluluğu üstlenmek istemiyor. Olabildiğince kolaycı bir yaklaşımdır bu. Biraz da aslında bencilleşme belirtisidir. Özellikle yerleşmiş yapıları kırmak için adım atmaya çalıştığınızda karşı karşıya kaldığınız en önemli sorunlardan biri ‘değişimi ben de isterim, ben de isterim, ben de isterim ama benden başlama, ondan başla değiştirmeye. Sonra bana gel.’ Ya da aslında benim bir şey yapmama gerek yok ki onlardır, git onlara’ gibi bir yaklaşım var. Bunu aşamadığımız takdirde yapacağımız değişim yasalardaki değişikliklerle sınırlı kalacaktır. Orada bile tıkanıklık yaşanacaktır. Göreve geldikten sonra ilk karşı karşıya kaldığımız örnek müşavirliği kaldıran yasa değişikliğiydi. Çok tepki koyanlar oldu. Müşavirliğe dokunmaya kalktığımızda bize tepki veren insanlar oldu. Buna destek verdiğini söyleyen siyasiler ise popülist davranarak o dönemde çıkıp ‘aman durun ne yapıyorsunuz, insanlar bundan olumsuz etkilenecek’ demeye başladı. Oysa toplumun farklı kesimlerinin etkilenmeyeceği bir değişim adımı zaten olamaz, toplum başka türlü dönüşemez.
Bir diğer konu; ‘biz filan yasayı yaparak, değişim yaptık’ algısı var. Oysa ülkede yürürlükte bulunan ya da sonradan değiştirilen çok sayıda yasa var. Ama ya tüzükleri eksik bırakıldığı için ya da uygulamada bilerek ve isteyerek pas geçildiği için yasalar aslında uygulanmıyor. Yasa geçiriliyor ama değişim gerçekleşmiyor. Onun için önümüzdeki dönemde bence en önemli husus toplumun ve siyasetin sınavı  herkes kendi üzerine düşeni yapma cesareti gösterecek mi? Değişim için bu soruyu kendi kendine sorabilecek mi, sorumluluğu paylaşabilecek mi? Bu bence toplumsal bir sınavdır. Sadece bu hükümetin ya da HP’nin ya da başka siyasi partinin değil Kıbrıs Türk halkının bir toplum olarak sınavıdır. İkincisi toplum olarak karşı karşıya kaldığımız sıkıntılardan bir tanesi de birlikte hareket etmek yerine karşı tarafı olabildiğince yüklenmek üzerine kurulu, sevgiden yoksun bir siyaset var. Aslında biraz insan sevgisine dayalı siyaset böyle dönemlerde ve toplumlarda çok fazla etkili olabilecek. Geçmişte siyasete ilk dahil olduğumuz dönemde biz de işin dozunu kaçırmış olabiliriz. Ama bir gerçek var, hakikatten ihtiyacımız olan şey; severken de yererken de, eleştirirken de abartmamamız gerekir. Adil olmalıyız. Sevginin içerisinde yer alacak böyle bir siyaset geliştirip rakibimiz de olsa muhalefet de olsa, iktidar da olsa daha adil analizler yapıp, bir noktada ortak payda arayışında olmamız gerekir.

 “Toplumun ve siyasetin sınavı herkes kendi üzerine düşeni yapma cesareti gösterecek mi? Değişim için bu soruyu kendi kendine sorabilecek mi, sorumluluğu paylaşabilecek mi? Bu bence toplumsal bir sınavdır.”

 

İki kötü tecrübemiz var. Birincisi geçmişte 1970’lerde hatta öncesinde ve sonrasında da bir grup maalesef siyaset içerisinde ‘Rum tarafının adamı’ diye damgalanarak, ötekileştirildi. Bu da bir tepki doğurdu. Ama ne ilginçtir ki 1990’lardan sonra da aynı grup başta olmak üzere bu kez ‘Türkiye’nin adamı’ diye damgalayıp ötekini ötekileştirdi. Bence her ikisi de çok yanlıştı. Nihayetinde kim ne isterse desin siyasetin içerisinde yer alan insanların neredeyse tamamı kendilerine göre bu ülke için iyi olanı yapmaya çalıştı. Onun için biraz daha anlamaya dönük, empatinin ve sevginin olduğu bir siyaset tarzına ihtiyacımız var. Zaman zaman bunun ciddi bir kızgınlığa, öfkeye hatta nefrete vardığı dönemler oldu. Bu zaten küçük olan toplumun, iyice kutuplaşmaya doğru gitmesine neden olur. Bence önümüzdeki dönemde toplum olarak sınavımız bu gibi konularda sorumluluğu sadece ‘git başkasından başla değil’, ‘ben ne yapmalıyım’ sorusunu sormak ve diğerlerini ötekileştirmemek şeklinde olmalıdır. Bunlar ancak bizi doğru bir çizgiye getirir. Ama bilmemiz gereken de bir şey var; bir miktar sabırlı olmak zorundayız. Çünkü bugün içinde bulunduğumuz yapı 12 ayda ortaya çıkmış bir yapı değildir ki 12 ayda değişsin. Bu bir geçekliktir. Yani öyle bazı işlemler, kararlar vardır ki aradan çok uzun süre geçtiği için bunları geri çevirmek artık çok zorlaşır. Onları geri çevirmeye kalktığınızda bu kez başka bazı insan hakkı ihlalleri, hukuk ihlalleri, başka bazı adaletsizlikler yapar hale gelirsiniz. Bizim en büyük açmazlarımızdan biri bu oldu.

  • YENİDÜZEN: Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğü de değişim olmamasını etkiledi mi?
  • Kudret ÖZERSAY: Kıbrıs sorunu ve müzakereleri hayatımızda çok uzun süre bir yer kapladı. Bir sonuca varmış olsaydık bir itirazımız olmazdı. Ama kısır bir şeye dönüştüğü için bir yorgunluk ve yılgınlık getirdi. Ama biz olması gerektiği kadar, olması gerektiği gibi ve olması gereken derinlikte memleketin meselelerini hiç konuşamadık. Hep yüzeysel geçildi. Siyasetin her iki tarafı da çözüm sürecini de çözümsüzlük durumunu da istismar etti. Aslında herkesi etkileyen elektrik zammından, yollarımızın sıkıntılı durumuna varıncaya kadar tüm konulara siyaset ve toplum daha yüzeysel geçti. Şimdi ise daha katılımcı daha derinlemesine tartışılıyor. Köy ziyaretlerinde örneğin ‘selam, nasılsın’ deyip elini sıkıp gitmek yok. 2-3 saatlik sohbetlerimiz oluyor. Genel anlamda da vatandaşın böyle bir beklentisi var. Çünkü Kıbrıs meselesinin bir yere gitmemesi üzerine siyasette de bir alan açıldı. Eğer bu alan sağlıklı bir diyalogla, öfke, sinir, ötekileştirme yapmadan biraz empati ile yoğrulmuş bir alan açabilirsek, bu imkanı bir fırsata çevirip toplumun daha fazla katılacağı, siyasetin topluma karşı kendini daha sorumlu hissedeceği, toplumun da daha kolay hesap sorabileceği bir yapıya doğru gidebilir.
    Kıbrıs meselesi bugün itibarıyla ülke siyaseti ve toplumsal dönüşüm bağlamında böyle bir alan açılmasına neden oluyor. Belki de bu sürecin sonunda bu kadar yıldır içselleştiremediğimiz Kıbrıs Türk kimliği ile Kıbrıs devletini barıştıramadığımız süreci yaşarız.

 

 “Bugüne kadar Resmi Gazete’de yayınlanan kararların tümünde bütün bakanların imzası var. Geçmişte bu konuda bir kurumsallaşma söz konusu değildi.”

 

“Vatandaşlık için yeni bir sistem”

  • YENİDÜZEN: Vatandaşlık konusu da çok tartışıldı. Geçmişte adaletsizlikler de yapıldı. Hakkı olmayana verildi, hakkı olan alamadı. Bunda da çok fazla geri dönüş mümkün olmadı mı? Şuan uygulama nedir?
  • Kudret ÖZERSAY: Geçmişte vatandaşlık konusunda hukuka aykırı yapılan vatandaşlıklar vardı. Bir de aslında vatandaşlık yasasına uygun ama adil olmadan yapılan işlemler var. Çok daha önce vatandaş olması gereken ve bunu hak eden insanlar yerine diğer bazı insanlar vatandaş yapıldı. Ama o geçen süre içerisinde insanlar evlilikten dolayı vatandaşlık aldı. Vatandaş oldukları için taşınmaz mal aldı, vatandaş oldukları için çocukları burs imkanından yararlandı ve örneğin bunlar hukuka aykırı vatandaşlık değildir. Bu bir açmazdır. Bunu geriye çevirmeye çalıştığınızda toplumsal bir yara açarsınız. Bu bizim en büyük açmazlarımızdan biri oldu. Ama hukuka açık ve sarih bir biçimde en azından bizim aykırı olduğunu düşündüğümüz örneklerde kendimize göre iptal etme yoluna gittiğimizde de popülist bir biçimde bize saldıranlar oldu. ‘Hukuka aykırı ise biz de karşıyız buna’ dediler. Ama hukuka aykırı bir şeyi düzeltmeye çalıştığımızda da çok ağır eleştirilerle karşılaştık hatta bunlar istismara varan eleştiriler oldu. Vatandaşlık konusunda geçen süre zarfında biz KKTC tarihi açısından istisnai vatandaşlık verme konusunda ince eleyen sık dokuyan bir duruş sergiledik. Bir kere çok az sayıda Bakanlar Kurulu kararı ile istisnai vatandaşlık verildi. Burada sayı değil önemli olan ama gerçekten az sayıda ve bir takım prensipler ortaya koyduk. Dedik ki gerçekten insani bir durum varsa, örneğin 20 kusur yıl bu ülkede yaşayan çocuktan bahsediyorsak, artık bir başka ülkeye gidecek de hayatını kuracak diye bir şey söz konusu değil. Bu ülkede hayatını ve geleceğini görür bu insan ve bu insanlara Bakanlar Kurulu kararı ile vatandaşlık verilir. Ama dedik ki bunu Resmi Gazetede yayınlayalım,  gizlemeyelim, saklamayalım, sebeplerini de yazalım ve herkes neden verdiğimizi görsün. Toplum gerilmesin. Bu aslında biraz şeffaflığın sonucudur. Belki birileri için çok önemsiz görülür ama bence şeffaflık denen şey de aslında buralardan başlar. Vatandaşlıkla ilgili yasa tasarısı İçişleri Bakanlığı tarafından hazırladı, Bakanlar Kurulu ile paylaşıldı. Herkes kendi görüşünü geçen hafta yapılan özel bir Bakanlar Kurulu toplantısında söyledi. İçişleri Bakanlığı bunları da dikkate alıp Meclis’e gönderecek. Amaçlanan bir çizgi çekilip vatandaşlık konusunda yeni bir sisteme geçmektir.

“Bir dosya içinse polis tarafından ilave tahkikat yapıldı. Bugün geldiğimiz noktada polis o tahkikatı da tamamladı. Başsavcılığa verdi. Bundan sonraki aşamada Başsavcılık diğer 2 dosyada olduğu gibi ‘şu şu noktalarda suç unsuru var’ diyecekse ‘vardır’ deyip bunu Meclis’e gönderecek.”

 

“Her karar oybirliği ile alındı”

  • YENİDÜZEN: Bakanlar Kurulu’nda her karar oy birliği ile mi alınıyor?
  • Kudret ÖZERSAY: Evet oybirliği ile alınıyor. Bazı bakanlar bazı konularda ‘benim bu konuda bir şerhim var, bence burada bir sıkıntı var’ dediğinde onun imzası olmadan bu kararı alalım demiyoruz. Bir biçimde bugüne kadar Resmi Gazetede yayınlanan kararların tümünde bütün bakanların imzası var. Geçmişte bu konuda bir kurumsallaşma söz konusu değildi.

Eskiden Bakanlar Kurulu toplanır, iki karar alır ondan sonra Bakanlar der ki; ‘bizim bundan haberimiz yok.’  Aynı konu hakkında 3 kez karar yazılırdı. Bu hükümet döneminde böyle şeyler olmadı. Bu kurumsallaşma açısından iyi bir şey. Zaman zaman çok da doğru olmadığını düşündüğümüz şeyler söz konusu olursa da bunu açıkça söylüyorum. Geçen gün de söylediğim; erken ödeme veya avans denilen şeyin bir şirketten alınması konusunda bilgimiz olup olunmadığı soruldu. Ben de olmadığını söyledim. Orda Bakanlar Kurulu kararı da yoktu. Şeffaf olacaksak bunu gizlemenin bir manası yoktur.

  • YENİDÜZEN: Bu hükümet ilk başlarda her Bakanlar Kurulu sonrası açıklama yapardı. Alışkanlık da olmuştu. Şimdi yapılmıyor neden? Çok önemli konular mı yok yoksa özel sebebi mi var?
  • Kudret ÖZERSAY:  Bazen teknik konular oluyor. Bunları çıkıp anlatmak çok doğru değil. Ama esas sebep şu; biz iş ola Bakanlar Kurulu toplantısı yapmıyoruz. En kısa toplantı herhalde 5 saat sürdü. Geç saatlerde biten toplantı sonrası açıklama yapmak yerine Bakanlar kendi konularında daha detaylı açıklama yapıyor. Mecliste veya basına sürekli açıklamalar yapılıyor.

 “Başsavcılık iki dosyada suç unsuru buldu. Meclise bir yazı ile gönderdi ve dedi ki; ‘suç unsuru var, dokunulmazlığı kaldıracak mısınız kaldırmayacak mısınız değerlendirin.’”

 

  • YENİDÜZEN: En önem verdiğiniz konulardan biri de yolsuzlukla mücadele… Son gelişmeler nelerdir?
  • Kudret ÖZERSAY: Kurumların içerisinde bazı adımlarımız oldu. Polisin içerisinde yolsuzluk dosyaları için ayrı bir birim geçici olarak kuruldu. Bu birim ile polis ile savcılık arasındaki gecikme önlenecek.
    İkincisi; Başsavcılıkta bazı sıkıntılar vardı. Günün sonunda Başsavcı belirlendi ve bizim de görüşmelerimiz oldu. Bunu bir takım süreçlere müdahale için yapmadık. Ama Anayasa’da başsavcının devletin hukuk danışmanı olduğu yazar. Dolayısıyla biz, hukuk bağlamındaki kişilerle tabi ki istişare edeceğiz. Hükümet adına ben Başbakan Yardımcısı olarak Başsavcı ile birkaç kez görüştüm ve kamuoyundan da bunu gizlemedim.
    Üçüncüsü; bunun ertesinde başsavcılıkta hangi dosyanın, ne aşamada olduğu ile ilgili açıklamalar yaptık. En son söylenen şuydu; mal bildirimi ile ilgili soru işareti olan 2 dosya hazırlandı. Bu 2 dosya başsavcılık tarafından polise gönderildi. Polis tahkikat yaptı, dosyayı başsavcılığa geri verdi. Başsavcılık o iki dosyaya baktığında suç unsuru buldu. Meclise bir yazı ile gönderdi ve dedi ki; suç unsuru var, dokunulmazlığı kaldıracak mısınız kaldırmayacak mısınız değerlendirin.

 “Bundan sonraki adım ‘Dokunulmazlığı Kaldırma Komitesi’ kurulması olacak. Orada alınacak kararın ertesinde de iş mahkemeye taşınacak. Kim suçlu kim suçsuz ortaya çıkacak.”

 

İsimlerden gitmiyorum çünkü yolsuzluğa karşı mücadele meselesini kişileştirmeden ileriye taşımak zorundayız. Aksi halde bir yanılgı içerisine gireriz ve kurumsal bir başarı elde edemeyiz.
Bunun dışında bir dosya daha var. O dosya için Başsavcılık dedi ki; bu dosya bize polisten iletildi ama bunun içerisinde bize göre eksiklikler var. Tahkikat eksiktir. Polise dosyayı geri veriyorum. Suç unsuru olabilir, polis tahkikatı tamamlasın.
Polis tarafından ilave tahkikat yapıldı. Bugün geldiğimiz noktada polis o tahkikatı da tamamladı. Başsavcılığa verdi. Bundan sonraki aşama diğer 2 dosyada olduğu gibi ‘şu şu noktalarda suç unsuru var’ diyecekse ‘vardır’ deyip bunu Meclis’e gönderecek ve bir başka Dokunulmazlığı Kaldırma Komitesi kurulacak. Orada alınacak kararın ertesinde de iş mahkemeye taşınacak. Kim suçlu kim suçsuz ortaya çıkacak.
Bunlar küçümsenmeye çalışılır ama bu Kıbrıs Türk siyasi tarihinde ilk oluyor. Mal beyanları yapılırdı, zarflar kalırdı. Ama şimdi açıldı, kontrol edildi ve süreç başladı. Ne için? Mahkemeye gidecek olan varsa mahkemeye çıkarılsın hesabını orada versin. Bu Kıbrıs Türk tarihi açısından hesap verebilir bir sistem yaratmak için bir adımdır, iradedir.
Bunun dışında başka dosyaların takibi yapılıyor. Daha önce gerek Ercan Havaalanı konusunda eski Ulaştırma Bakanı ile ilgili polise aktarılan dosya var, şuan Mali Polis araştırma yapıyor. Bu hükümet o konuda şöyle bir irade ortaya koydu; bilgisi, belgesi ile polise yardımcı oldu. Dışişleri Bakanlığı’na da polis geldi ‘şöyle bir yazışma oldu, başka bir ülke ile şu yazışmayı bize sağlar mısınız’ denildi, biz sağladık.

“Yolsuzluğa karşı mücadele ediyoruz ve bu kolay bir şey değil zaman da alıyor. Ama bunları birileri göz ardı ederse hem ayıp hem de bugüne kadar ortaya konulan emeğe haksızlık etmiş olur.”

 

Geçen süre zarfında Şeker Sigorta ile ilgili bizim atadığımız yönetim kurulu üyeleri bir rapor hazırladı. Suç unsuru olduğu iddia edildi. Biz bunu polise bildirdik ve orada da tahkikat başladı.

CAS ile ilgili rapor hazırlandı. ‘(eski)Başbakan istedi diye şu kadar kişi istihdam edildi’ diye kararlar var. Bunlar hep davalık konulardır. O rapor da dava konusu olacak ve ileriye taşınacak.

Kıb-Tek’de yasalara aykırı ek mesai ödemesi yapıldı. Gerekli girişim yapıldı geri ödettirildi.

Bir sürü yolsuzluğa karşı mücadele ediyoruz ve bu kolay bir şey değil zaman da alıyor. Ama bunları birileri göz ardı ederse hem ayıp, hem de bugüne kadar ortaya konulan emeğe haksızlık etmiş olur. Biz bunun üzerine bir de kurumsal yapı oturtmaya çalışıyoruz. ‘Nereden Buldun’ denilen yasayı çalıştık, hazırladık, Meclis’e gönderdik. Şuan ana hatlarında uzlaşma var. Bunu yasallaştıracağız.

Hep söylenir “bunu bunu yapacaktınız, yapmadınız” bir hükümet normal şartlarda kurulduğunda 5 yıllık perspektif üzerine kurulur. Birinci yılın sonunda yüz şeyin sadece onu oldu derseniz demek ki yüzde 50’sini yapabilecek durumdasınız.

Yani yine tekrarlayım severken de, yererken de adil olunmalıdır. Bunu yaparsak sadece siyaset değil toplum da daha iyi bir yere gitmeye başlayacak.   

 

yeniduzen-satin-aliniz-20190415141542.jpg

 

 

Bu haber toplam 3316 defa okunmuştur