20 BİN KİŞİLİK KARANTİNAMIZ VAR MI?
Kabinedeki değişikliğin peşi sıra ülkeye gelip giden uçuş sayısındaki kısıtlamanın kaldırılmasının hemen ardından havayolu şirketleri yeni seferler için izin başvurularını yapmaya başladı. Öyle anlaşılıyor ki halen günde iki sefer gidiş, iki sefer de geliş yapılırken, muhtemelen Mart ayının ilk günlerinden itibaren bu sayı 6’ya, 7’ye, belki de 8’e yükselecek.
Gelen bilgiler bu yönde…
Gerek THY ve yan kuruluşu Anadolu Jet, gerekse Pegasus talep yoklaması ve buna bağlı planlamalar yapıyor. Haliyle ne kadar çok yolcu bulurlarsa, ona göre tarifeli sefer koyacaklar.
Normal koşullarda mevsimlik verilen ‘tarifeli uçuş izinleri’ Covid koşulları yüzünden ‘aylık’ verilmeye başlandı. Mart ayı için geçerli olacak izinler birkaç güne kadar netleşecek. Ve büyük ihtimalle 5 ya da 6 Mart gibi yeni seferler başlatılacak.
Tekrar etmekte fayda var: Her ne kadar hükümet ‘öğrenci getirtmek’ amacıyla olduğunu söylese de, bu uçuşlarda bilet alan herkes seyahat edebilecek. Dünkü Yenidüzen’de Devrim Demir’in röportajında da gördük ki öğrenci de geliyor adaya uçakla, ama iş bulmak isteyen de, ziyaret için de, tatil için de gelenler de var.
Uçak sayısı arttıkça, fiyatlar da daha uygun olunca elbette çok daha fazlası gelecek.
Hükümet edenlere göre ekonomi bu şekilde düzelecek, her şey daha güzel olacak!
Peki ama işin sağlık boyutu nedir?
***
Basit bir hesap yapalım…
Diyelim ki günde 7 uçak Ercan’a inecek.
Varsayalım ki uçaklar ‘full’ olmayacak ve her birinden 100 yolcu inecek.
Günde 700 etti mi?
Bir haftada adaya inmesi muhtemel yolcu sayısı ne?
4 bin 900…
Peki bir ayda, yani 30 günde hesap nereye varıyor?
Yaklaşık 21 bin!..
Çok kaba ve de uçakların dolmayacağı olasılığıyla yapılan bu basit matematik işlemi akla çok da basit olmayan sorular getiriyor.
Mesela şunlar:
- KKTC’de bir ayda 20 bin civarında insan nerede, nasıl karantinaya alınacaktır?
- Ülkedeki mevcut taramaları bir tarafa bırakırsak, bu kadar insana PCR testini kim, nerede, hangi imkanlarla yapacaktır?
- Gelenler arasında pozitif çıkanların sayısı ciddi bir rakama ulaşırsa, hele Mart ayında beklenen ‘pik noktası’na da ulaşırsak, bu insanlar hangi hastanede tedavi göreceklerdir?
- Gerek yatak kapasitesi, yoğun bakım ünitesi, solunum cihazı ve diğer teknik bakımdan, gerekse doktor, hemşire, laboratuvar personeli, yani insan kaynakları açısından bu büyük yükün altından kim, nasıl kalkacaktır?
***
Bu ‘basit olmayan’ soruları uzatmak mümkün…
Lakin bunların yanıtını vermesi gereken hükümet üyeleri bambaşka bir alemde yaşıyor sanki…
Bir ‘salgın’ yaşandığını, dünyanın en ileri teknolojisine, geniş hastane, altyapı ve personel imkanlarına sahip ülkeler dahi ‘çok yavaş ve de kademeli’ açılıma gidiyorken, bizimkilerin neye güvendiklerini anlamak mümkün değil.
Muhtemeldir ki işi bir kez daha ‘şansa’ bırakıyorlar ve halk sağlığını kelimenin tam anlamıyla yeniden rulet masasına yatırıyorlar.
Yeni bakan Resmiye Canaltay’ın “Bir sıkıntı olursa uçuşları durdururuz” sözü de hem gayrı ciddi, hem de bilimsellikten uzak.
Virüsün bir ‘kuluçka dönemi’ olduğundan bihaber herhalde!..