1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. “2004 Referandumu = Evet 2013 (9. Yıl)” paneli
“2004 Referandumu = Evet 2013 (9. Yıl)” paneli

“2004 Referandumu = Evet 2013 (9. Yıl)” paneli

İzleyicilerin de yorum ve sorularıyla katkıda bulunduğu panelde 9 yıl önce, 24 Nisan 2004’te düzenlenen Annan Planı referandumu öncesinde, sırasında ve sonrasında adada yaşanan gelişmeler irdelendi.

A+A-

Referandumun 9. yıldönümünde Naci Talat Vakfı’nda panel düzenlendi:


“Hiçbir şey çözümün yerini tutamaz”

Talat, çözümün her şeyin üstünde olduğunu; büyük katılımlı eylemlerin de, referandumların da çözümün yerini tutamayacağını vurguladı.

Tekman: “Pişmanım... Yenilenme için kafaya saksı düşmesi yararlı”

Angolemli: “Sıcağı sıcağına Kıbrıs Türk Devleti’ne geçilmeliydi”

“Kıbrıs Türk Barışsever Kurumlar Federasyonu kurulmalı”

Yarım asırlık Kıbrıs sorununun çözümüne en yakın dönemin yaşandığı ancak Kıbrıs Türk halkının “evet”ine karşılık Kıbrıslı Rumların “hayır”ıyla rafa kalkan Annan Planı referandumunun 9. yıldönümünde Naci Talat Vakfı’nda “2004 Referandumu = Evet 2013 (9. Yıl)” konulu panel düzenlendi.
Naci Talat Vakfı Barış ve Dostluk Evi’nde önceki gece Doğuş Derya’nın moderatörlüğünde yapılan panelde 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Niyazi Kızılyürek, TDP Milletvekili Hüseyin Angolemli ve Gazeteci Ali Tekman konuştu.
İzleyicilerin de yorum ve sorularıyla katkıda bulunduğu panelde 9 yıl önce, 24 Nisan 2004’te düzenlenen Annan Planı referandumu öncesinde, sırasında ve sonrasında adada yaşanan gelişmeler irdelendi.

Panelin başında, Vakıf Başkanı Sıla Usar İncirli de bir konuşma yaptı.

Talat: “Hiçbir şey çözümün yerini tutamaz”

Panelin ilk konuşmacısı 2. Cumhurbaşkanı Talat, Annan Planı sürecini özetleyerek Burgenstock zirvesini Kıbrıslılar için beyninde yaşadıkları büyük bir devrim diye niteledi. Talat, çözümün her şeyin üstünde olduğunu; büyük katılımlı eylemlerin de, referandumların da çözümün yerini tutamayacağını vurguladı.

Kıbrıs Türk halkının o günlerde barış ateşleri yaktığını, on binlercesinin meydanlarda toplandığını ancak iktidarın da baskısıyla karşılaştığını anlatan Talat, Elye’deki sembolik referandumda tutuklananlar olunca Başsavcı’yı arayıp “Olayın baş faili benim. Dokunulmazlığı olmayanları hangi gerekçeyle yargılamak istiyorsunuz?” diye sorduğunu belirtti.

Dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın halkı sineğe benzettiğini ve bir anlaşma imzalamayacağını söylediğini belirten Talat, yaşanan gerginliklerin barış isteyen halkı daha da motive ettiğini söyledi.

2. Cumhurbaşkanı Talat, Annan Planı’na evet oylarının Kıbrıslı Türklerin imajını değiştirdiğini ancak ne söz verilen maddi kaynakların tümünün verildiğini ne de izolasyonların kalktığını belirtti.

“Uluslararası hukuka girmek son derece önemli”

Talat, “Demek ki uluslararası hukuka girmek son derece önemli. Güvenlik Konseyi kararlarında işaret edilen şekilde bir çözüm olmalı. Aksi halde ne kadar eylem ve referandum yaparsanız yapın, çözümün yerini tutamaz. Çözüm her şeyin üstündedir. Annan Planı dönemi son derece önemli bir ders olmalı” dedi.

Türkiye’nin bu süreçten yararının fazla olduğunu, uluslararası imajının düzeldiğini; 1962’den beri ilk defa BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçildiğini; uluslararası hukuk dışındaki Kıbrıslı Türklerin de minimal avantajları olduğunu söyleyen Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununun çözümünün, buna karşı olan kesimlerce bile ihtiyaç olarak görülmeye başlandığını kaydetti.

Talat, dönemin iktidar partisi ve cumhurbaşkanının hayır kampanyası sürdürmesine rağmen
yüzde 65’lik evet oranının küçümsenmemesi gereken, önemli bir sayı olduğunu söyledi.

Güney Kıbrıs’ın bugünkü ekonomik durumunun Kıbrıs sorunundaki tutumunu değiştirebileceğini, çünkü AB’nin yapacağı yardıma karşılık adanın bütünleşmesini istediğini belirten 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Türkiye’nin de stratejik olarak Kıbrıs sorununun çözümünü istediğini ifade etti.

“Son ana dek Türkiye’yle çok yakın çalıştım ve hep çözüm istediğini gördüm. Rüyada görsek hayra yormayacağımız önerilerimizi destekledi... Mesela çapraz oyu” diyen Talat, bugünkü durgunluğun nedeninin ise Türkiye değil, Kıbrıs Türk tarafının tutumundan kaynaklandığını söyledi.

Angolemli: “Sıcağı sıcağına Kıbrıs Türk Devleti’ne geçilmeliydi”

TDP Gazimağusa Milletvekili Hüseyin Angolemli, Türkiye’de asker ile sivil yönetimin arasının hep bozuk olduğunu, “dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın da hep askerle yürüdüğünü” belirtti.

Denktaş görüşmelere katılacağını açıklamadığı için Cumhurbaşkanlığı’ndaki toplantılara katılmama kararları sonrasında kendisini Jasmine Court Otel’e çağıran üst düzey bir kişinin “niye Saray’a gitmiyorsun, bizi dünyaya mahcup ediyorsun, hemen gideceksin” diye konuştuğunu belirten Angolemli, “Denktaş görüşeceğini açıklasın, koşarak giderim” yanıtını verdiğini ancak o dönemde Türkiye’deki bazı TV programlarına katılımlarının bile engellendiğini anlattı.

Annan Planı döneminin Kıbrıslılara çok şeyler gösterdiğini, bugün de Türkiye’de önemli gelişmeler yaşandığını, sırtını askere dayayanların azaldığını, askerin kışlasına döndüğünü, Kıbrıs sorununun da çözüme doğru gidebileceğini söyledi.

Angolemli, Denktaş’ın retçi tavrı yüzünden Annan Planı metnini bile AKEL’den temin edip okuduklarını ancak bugün daha iyimser olduğunu çünkü Kıbrıslı Türklerin Annan Planı döneminde tavırlarıyla barış istediğini kanıtladığını ve Kıbrıs’ta Kıbrıslı Türklerin de yaşadığını dünyaya gösterdiğini vurguladı.

Hüseyin Angolemli, planda öngörülen “Kıbrıs Türk Devleti”ne sıcağı sıcağına geçilebilmesi halinde ambargolardan kurtulmuş olacaklarını ancak bunun yapılmadığını söyledi.

CTP ve TKP’nin birlikte çok mücadele verdiğini; bugün de Güney Kıbrıs’taki ekonomik krizin çözüme katkıda bulunabileceğini belirten Angolemli, kısa süre sonra çözüm yörüngesine girileceği umudunu ifade etti.

Angolemli, Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan için “Her şeyini beğenmeyebilirim ama Kıbrıs sorununun çözümünde bir şanstır. Güneydoğu sorununda nasıl ki adım attı, Kıbrıs’ta da atacak” dedi.

Tekman: “Pişmanım... Yenilenme için kafaya saksı düşmesi yararlı”

Annan Planı döneminde hayırcı cephede yer alan ancak daha sonra fikir değiştiren Gazeteci Ali Tekman da gazeteci gözüyle süreci yorumladı.

Tekman, “Hayatta çok az şeyden pişman oldum. Kafamdaki saplantıların, alelacele karar vermemin kurbanı oldum. O dönemdeki tavrımdan pişmanlık duyuyorum” dedi.

İnsanların yenilenmesi için kafasına saksı düşmesinin yararlı olduğunu söyleyen Tekman, artık her şeyi Kıbrıs sorununun çözümü üzerine odakladığını, çünkü düzenin hakkından gelmenin yolunun çözüm olduğunu söyledi.

“Ganimet yok ama yağma ve talan devam ediyor” diyen Tekman, uluslararası hukuk içinde yer almanın amaç olduğunu vurguladı.

Ali Tekman, AKP’nin Annan Planı referandumunda “evet”i inanarak desteklediğini çünkü Türkiye’de statükoya dair ne varsa değiştirmek isterken karşısına Annan Planı’nın çıktığını belirtti.

Adada bulunacak bir çözüm aynı zamanda insan odaklı ve adil olmayan düzenin değişmesi anlamına geleceği için halk tarafından desteklendiğini ifade eden Tekman, ancak halk ayağa kalkmışken rejimin devrilemediğini, rejimin ıslah olmadığını, daha azgın ve baskıcı hale geldiğini söyledi.

Türkiye’nin halen çözüm angajmanına bağlı olduğunu düşündüğünü ifade eden Ali Tekman, 9 yılda politika değişikliği değil, söylem değişikliği olduğunu belirtti.

Tekman, BM’nin de dip dalgalar yaratarak yeni bir uygun koşul yaratmaya çalıştığını; gönül Kıbrıslı Türk ve Rumların kendi iradeleriyle bir plan yaratmalarını arzulasa da Kıbrıs sorununun bol aktörlü bir stratejik konumda bulunduğunu; çözümün Anglo-Amerikan planı olacağını ve petrol-doğal gaz-su kaynaklarının da çözümü motive edeceğini kaydetti.

Tekman, Türkiye’nin tabu diye nitelenen pek çok sorunu çözdüğünü, Kıbrıs’a yönelik sürecin de daha iyi değerlendirileceğini söyledi.

Kızılyürek

Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi, Yenidüzen köşe yazarı Niyazi Kızılyürek de, “2004’ün gör dedikleri” başlığı altında değerlendirmeler yaparak, Kıbrıslı Türklerin Annan Planı’yla 1974 düzenine hayır dediğini, rejimin çöktüğünü, gerçek kurtuluşun barışta olduğunun görüldüğünü söyledi.

“Taksime hayır diyen” Kıbrıs Türk solunun misyonunun, ilk kez geniş kitlelerce kucaklandığını, yani Kıbrıs Türk solunun toplumuna kavuştuğunu kaydeden Kızılyürek, Denktaş’ın da siyaseten yenilip, siyasetinin noktalandığı yerin 2004 olduğunu ifade etti.

Türkiye’de ise TSK’nın ilk defa darbe yapamaz hale geldiğini belirten Niyazi Kızılyürek, AKP’nin de büyük açılımlarına Annan Planı’yla başladığını ve ardından da AB’yle müzakerelerin başladığını söyledi.

Kızılyürek, ekonomik olarak Kıbrıslı Türklerle anlaşmaya ihtiyaç duymayan Kıbrıs Rum toplumunun çözümü yıllarca belirsizliğin başlangıcı gördüğünü ancak bugün çözümün öneminin daha iyi anlaşıldığını kaydetti.

AKEL’in, Papadopulos’u Cumhurbaşkanlığı’na oturtmakla tarihi bir hata yaptığını; Gül ve Erdoğan’ın da referandumda Güney Kıbrıs’tan hayır çıkınca “ah” değil “oh” çektiğini düşündüğünü söyleyen Niyazi Kızılyürek, oramiral Özden Örnek’in günlüklerinden alıntılar okudu.

“İtaatkar öğrenci-öğretmen”

Kıbrıs Türk solunun Annan Planı dönemiyle hesaplaşmadığını, ununu eleyip astığını; ayağa kalktığını ama devrim yapmadığını belirten Kızılyürek, Türkiye’yle ilişkilerde de itaatkar öğrenci-öğretmen ilişkisinden vazgeçilmesi gerektiğini söyledi.

“Krizden çıkmanın tek yolu çözüm”

Güney Kıbrıs’ta krizle, 1974 düzeninin tamamen çöktüğünü, insanların yaşam tarzlarını değiştirdiği gelişmeler yaşandığını kaydeden Niyazi Kızılyürek, “Kıbrıs Rum toplumunun krizden çıkmasının tek yolu, Kıbrıs ülkesinde çözümdür. Güneyde artık krizle çözüm bağdaştırılabiliyor” dedi.

“Kıbrıs Türk Barışsever Kurumlar Federasyonu kurulmalı”

Kızılyürek, 1949’daki Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonu gibi “Kıbrıs Türk Barışsever Kurumlar Federasyonu” kurulması gerektiğini ifade ederek sivil toplum örgütlerinin bunu yapmasını istedi.

Bu haber toplam 2320 defa okunmuştur