2012: Entegrasyon ve mücadele
Geçen yılın ‘en önemli olayı’, on binlerce insanın hak aramak için meydanlara dökülmesiydi.
28 Ocak ve 2 Mart mitingleri ‘umut’tu.
‘Toplumsal Varoluş’ umudu…
Her kesimden insanın bir araya gelmesi önemliydi.
Ç
Geçen yılın ‘en önemli olayı’, on binlerce insanın hak aramak için meydanlara dökülmesiydi.
28 Ocak ve 2 Mart mitingleri ‘umut’tu.
‘Toplumsal Varoluş’ umudu…
Her kesimden insanın bir araya gelmesi önemliydi.
Çalışanı, işsizi, emeklisi, memuru, çiftçisi, hayvancısı o meydanda yalnızca ekonomik talepleri ve yok oluşa isyanı haykırmamıştı.
Aynı zamanda ‘toplumsal birliktelik’ mesajı verilmişti.
Her şeye rağmen insanlar “kurtulmak yok tek başına” diyebiliyordu hala…
**
Her ne kadar 2012’ye girerken ‘güzel mesajlar’ veriyorsa da herkes birbirine, toplumu yine zor günler bekliyor.
Kimse 2012’de hayatın daha iyiye gideceğine inanmıyor.
Bütün göstergeler Kuzey Kıbrıs’ta ‘fakirleşme’nin ve ‘sosyal adaletsizliğin’ hız kazanacağını gösteriyor.
TC Elçiliği’nin çizdiği ve KKTC hükümetinin de teslim olduğu ‘ekonomik tedbirler’ başka türlü bir sonuç çıkaramazdı zaten!..
‘Kamu maliyesini kurtarma operasyonu’, yani aslında ‘TC’nin aktaracağı kaynağı azaltma çalışması’ yapılırken yapılan bu...
Çalışanlar daha az kazanacak, gençler daha az iş bulabilecek, üreticiler ve iş dünyası daha zor koşullarla baş edecek.
Bununla beraber KKTC topraklarında Türkiye’deki kimi büyük sermaye gruplarının kolayca at koşturması için bütün koşullar hazırlanacak.
Memlekette ekonomik anlamda olup bitenin özeti budur.
**
Kıbrıs sorununda 2012’de ‘çözüm’ yönünde ileri değil, geri adımlar kuvvetle muhtemel olduğu için Kıbrıslı Türklerin yegane çıkış yolu yine tıkalı olacak demektir.
Bunun anlamı ekonomik, siyasi, askeri ve kültürel anlamda Türkiye’ye daha fazla bağlanmaktır!..
Eskiden ‘entegrasyon’ hayali kuranlar ve bunu dile getirenler şimdi yeniden ve külliyen iktidardadır.
Atılan bütün adımlar ‘entegre olma’ yönündedir.
Mazeret zaten hazırdır: “Madem Rumlar çözüme yanaşmaz, biz de Türkiye’yle bütünleşiriz.”
Buna benzer cümleleri 2012’de epey duyacağız galiba…
**
2011’den devreden tek ‘umut’ meydanların dolduğu ‘Toplumsal Varoluş’ mitingleri oldu.
Yeni yılda ‘kurtulmak yok tek başına’ belgisiyle yeni ve uzun soluklu ama mutlaka ilkeli ve hedefleri olan bir mücadele başlatılması kaçınılmaz görünüyor.
Toplumsal kimliğe ve varlığa yönelen her olay sonrası gösterilen doğal reflekslerin zamana yayılmış, düzenli şekle dönüşmesi gerekiyor.
‘Fakirleşme, sosyal adaletsizlik ve kalıcı bölünme’ye doğru yol alan ülkemizde ‘ortak akıl’la şekillenecek bir mücadele ile işler tersine çevrilebilir.
Bunun için de toplumsal dinamiklerin birbirini yiyip bitirmek yerine bir araya gelmesi ve kader birliği yapması şart…
2012’nin umudu bu…