2019’da dünyamızı neler bekliyor...
Berlin duvarının yıkılışının 30 uncu yılını kutlayacağımız 2019’da dünyamızı ne gibi tehditler ve fırsatlar beklemektedir. Bunların hangileri gerçekleşecek, hangileri ileriki yıllara ertelenecek ve nasıl bir yıl geçireceğiz.
Kuşkusuz Kıbrıs sorunu ile yatıp, Kıbrıs sorunu ile kalkan ve Sarayönü’den ötesini göremeyen bir ülkede yaşıyor olmamız dolayısıyla bizi ilgilendiren tek konu neredeyse Kıbrıs sorununun çözümü olmaktadır.
Hemen söyleyim 2019’da Kıbrıs’ta çözüm bekleyenler boşuna umutlanmasınlar böyle birşey mümkün görünmüyor. Bunu yıllardır her dönem iyimserliğini koruyan ve gerek yazılarımla, gerekse de davetli olduğum TV programlarında çözüm umutlarını canlı tutmaya çalışan ben söylüyorum.
Neden mi?
Çünkü Kıbrıs sorununa taraf olan hiçbir ülke bu dönemde çözüm istemiyor. Rum lider Anastasiades de aynı 2004 referandum dönemindeki Rum lider Papadopulos gibi “devletim diyor başka bir şey demiyor” da ondan.
“Yarım devler ve yarım ülke” sana yetiyorsa al senin olsun Mr. Anastasiades. Ama unutma adın tarihe “Kıbrıs’ta bölünmeyi kalıcılaştıran lider” olarak geçecek.
2019’da dünyamızı bekleyen en büyük tehdit hiç kuşkusuz “iklim değişikliği” dir.
Bütün ülkeler kömür, petrol, doğalgaz yakarak her yıl atmosfere milyarlarca ton seragazı salıyorlar. Bu gazların yaklaşık dörtte üçü karbondioksit. 2014-2016 arasıher yıl aşağı yukarı aynı miktarda seragazı salınıyor. Yani artış duraklamıştı. Ancak 2017’de 2016’ya göre % 1.6 artış görüldü. 2018’de ise 2017’ye göre % 2.7 artış oldu.
Dikkat edin bu rakamlardaki artışın başladığı 2017 “iklim değişikliği safsatadır” diyerek Paris anlaşmasından ABD’nin imzasını geri çeken Trump’ın göreve başladığı yıldır.
Trump 2016 seçimlerinde “Amerika’yı yeniden büyük yapacağı” sloganı ile popülizm yaparak seçimi kazanmıştı. Çin’in 1.5 milyar nüfusu ile dünya ekonomisine katılan devasa ucuz işgücü nedeniyle işyerini dünyanın bu bölgelerine taşıyan ABD firmaları sayesinde işini kaybeden sıradan Amerikan vatandaşına “işini vereceğini” söyleyerek destek sağladı.
Açıkçası Trump seçim kampanyasını “POPÜLİZM” üzerine kurarak kazandı. Sıradan insanların, iklim değişikliği ya da insanlığın geleceği ile ilgili bir beklentileri yoktur. Onlar için aslolan kendileridir. Kendi aileleri, kendi ülkeleri ve kendi küçük dünyalarıdır.
Bu dünyanın her yerinde böyledir. 20 yüzyılın başlarında Avrupa’da iki büyük dünya savaşı yaşanmış olmasına rağmen aşırı sağcı partiler ırkçı söylemleri ile yükselebiliyorsa bunun nedeni popülizmden başka birşey değildir.
2019’un ilk günü Brezilya’da ikinci Trump olarak anılan yeni başkan Jair Bolsonaro yemin ederek göreve başladı. Bolsonaro yemin töreninde “biz insanları yeniden birleştireceğiz, aile kurumunu kurtaracağız, dinlere saygılı olacağız, dini geleneğimizi savunurken ve geleneksel değerlerimizi koruma altına alırken, cinsiyet eksenli ideoloji ile de savaşacağız” dedi.
İşçi partisini de hedef alan Bolsonaro ülkeyi sosyalizmden kurtarma sözü verdi. ABD başkanı Trump ise Twetter’dan Bolsonaro’yu “Harika bir yemin konuşması, ABD seninle birlikte” diyerek kutladı.
2019’da Avrupa’da yaşanacak en önemli gelişmeler ise İngiltere’nin AB’den ayrılacağı “Brexit” olacak. Bilindiği gibi 29 Mart 2019 saat 23.00’da Brexit anlaşması olsun ya da olmasın İngiltere AB’den resmen ayrılacak. Bu durum hem Britanya hem de AB’nin geleceği için önemli bir gelişme olacak.
Bunun yanında 23-26 Mayıs 2019’da Avrupa Parlamentosu seçimi var. Brexit nedeniyle İngiltere ayrılacağı için AP’deki koltuk sayısı 751’den, 705’e düşürülecektir. Bu da gerek yeni AB Komisyonu başkanı kimin olacağı, yükselen aşırı sağın bu seçimlerde alacağı oy oranı da AB’nin geleceği ile ilgili çok önemli bir gelişme olacak.
Ayrıca 2019’da Ukrayna’da başkanlık seçimi ve Polonya’da parlamento seçimleri yapılacak. Bu seçimler de önemli gelişmelere gebedir.
Özetle 2019’da dünyamızı başta iklim değişikliği olmak üzere, popülizm hastalığı, ırkçılığın yükselişi ve en önemlisi yeni savaş tehlikeleri beklemektedir.