“2019’dan beri idarenin attığı bütün adımlar mahkemeden döndü”
Şehir Plancıları Odası Başkanı Gizem Caner ve Kıdemli Şehir Plancısı Layık Topcan Mesutoğlu, Gazimağusa, İskele, Yeniboğaziçi bölgesi için imar planı hazırlama sürecinde yaşananları YENİDÜZEN'e değerlendirdi.
Ödül Aşık ÜLKER
Şehir Plancıları Odası Başkanı Gizem Caner ve Şehir Planlama Dairesi emekli müdür muavini kıdemli Şehir Plancısı Layık Topcan Mesutoğlu, Gazimağusa, İskele, Yeniboğaziçi bölgesi imar planı hazırlama sürecinde 2019’dan beri idarenin attığı bütün adımların mahkemeden döndüğüne dikkat çekerek, “Dört ara emir aldık, hükümetin yaptığı her yanlışı düzeltmek için attığı adımlar da yanlış oldu” diye konuştu.
İsteyenin istediği zamanda, istediği yerde, istediği şeyi, istediği biçimde yapma lüksü olmadığını vurgulayan Layık Topcan Mesutoğlu, “Bir başkasının hakkının başladığı yerde, ötekinin hakkı biter. Planlamanın amacı bunları düzenlemektir” dedi.
Topcan Mesutoğlu, geçmişte Girne’de benzer bir süreç yaşandığını ancak bundan ders çıkarılmadığını kaydederek, idarenin sadece bir paydaşın ihtiyaçlarını, beklentisini, çıkarlarını maksimize ederek, geri kalanı devre dışı bırakamayacağını söyledi.
Oda başkanı Gizem Caner de mentalitenin “planlar çıkmadan önce ne yapabilirsem yapayım, kimse hakkımı elimden alamasın” olduğunun ancak bunun “kazanılmış haksızlıklar” doğurduğunun altını çizerek, “Biz ne ekonomik gelişmeye, ne inşaata karşıyız. Biz bunların belirli kurallar çerçevesinde, kamu yararı ilkelerini ihlal etmeksizin yapılması gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Caner, “Gerçekten bir çıkmazın içindeyiz. Çıkmazdan çıkabilmenin tek yolu oturup uzlaşmaktır, bunu idarenin yapması gerekir. Yapamıyor ya da tercih olarak yapmıyorsa, o zaman bizim bir şekilde bunu zorlamamız gerekir. Biz de şu anda bunu yapmaya çalışıyoruz” diye konuştu.
Süreç...
Soru: Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi bölgesiyle ilgili bir yandan tartışmalar, diğer yandan yapılaşma devam ediyor. Sürekli mahkemeye gidildi, ara emirleri alındı. Bu noktaya nasıl gelindi?
Topcan Mesutoğlu : Mağusa-İskele-Yeniboğaziçi bölgesindeki imar planı çalışmaları 2016’da başladı. İmar Yasası gereği halkın katılım süreçleri ve yasal onay süreçleri tamamlandı. Buna karşın plan bir türlü yürürlüğe konulamıyor. Sancılı ve yazık ki hukuksuz bir süreç yaşanmaktadır hala... Her şey planın hazırlama sürecinde, plan yürürlüğe girinceye kadar yürürlükte olacak bir emirname yayınlanmasıyla başladığını görebilir takip edenler. İmar planı hazırlama süreçleri uzun süreçlerdir. İmar planının hazırlanmakta olduğunu duyan kişiler, “imar planı geçmeden ne yakalarsam” diye düşünerek harekete geçebilir, ülkemizde daha önceki planlama süreçlerinde ve başka coğrafyalarda da bu türden eğilimleri görürüz. Mağusa- İskele-Yeniboğaziçi bölgesinde İmar Planı çalışmasının başlaması ile hızlı bir hareketlenme oldu. Çünkü neticede, planlar gelişmeleri disiplin altına almak içindir ve bir imar planı uygulamaya girdiği zaman, isteyen, istediği yerde, istediği şeyi, istediği zamanda yapamayacak artık. Bu eğilim haliyle birden bire hızlı, yaygın ve dağınık gelişmeleri, yapılaşmayı tetiklemektedir. Hızlı, yaygın ve dağınık gelişme, doğal kaynakların, tarihi kültürel mirasın, tarım alanlarının, kıyıların, dağların tükenmesine neden olur. O yüzden imar planları yürürlüğe girinceye kadar, bir tür geçici planlama enstrümanı olan emirname kullanılır, “frene basıyorum, plan yürürlüğe gidene kadar bölgeyi zaptırapt altına alıyorum” denir. Nasıl yapılır bu? İmar Yasası bu gibi hızlı, yaygın ve dağınık gelişmelerin yaşandığı yerleşim ve alanlarda bir emirname yayınlanarak bir “Ön İmar Sınırları” çizilebileceğini ve bu sınır içerisinde, emirnamede belirtilen gelişmelerden başka gelişmeler yapılamayacağını, yapılabilecek gelişmelerle ilgili emirnamede koşul ve kurallar uygulanacağını söyler.
İşte tam İmar Yasası’nda da belirtilen gerekçelerle, İmar Yasası uyarınca, 2018’in sonunda, bir emirname hazırlandı. İmar Yasası’na göre emirnamelerle ilgili bir katılım süreci yoktur, ancak İyi İdare Yasası danışma yapılmasını emreder. Nitekim bölgede düzenlenmiş danışma toplantısında bölgede faaliyet gösteren müteaahhit kesimler bir takım itiraz ve önerilerde bulundu ve takip edebildiğimiz kadarıyla planlama makamı bunları da dikkate alıp Aralık 2018’de emirnameyi yayınladı. Emirnamede, imar planının yürürlüğe girmesi ile Aralık 2019’da yürürlükten kalkacağına ilişkin düzenleme vardı.
2019’un sonunda, imar planının İmar Yasası’nda öngörülen yasal Birleşik Kurul süreçleri tamamlanır. İmar Yasası’nda belirtilen planların onay makamı Birleşik Kurul’dur. Birleşik Kurul, planın yapıldığı alandaki belediyeleri, ilgili kaymakamlık ve planlama makamı Şehir Planlama Dairesi’nden oluşmaktadır. Planlama makamının oy hakkı yoktur. Birleşik Kurul’un kararı ilgili belediye meclislerinin her birinin kararı ile şekillenir. Kısacası, planların onaylanmasında ağırlık yerel düzeyde seçilmiş siyasi organ olan belediye meclisleridir. İmar Yasası uyarınca 45 gün içinde onay süreci tamamlanması gerekir. Bu nedenlerde, belirtilen bu süreden önce belediye meclislerinin kendisine sunulan imar planını ya kabul etmesi ya da açık olarak yazılacak gerekçelerle reddetmesi gerekir. Yasanın öngördüğü sürede ilgili herhangi bir belediye meclisinden onay ya da gerekçeli red kararı çıkmazsa plan o belediye tarafından kendiliğinden onaylanmış kabul edilir. Daha öte, İmar Yasası’na göre ilgili belediyelerin belirtilen süre için kararlarını oluşturmuş olsalar bile, Birleşik Kurul’un İmar Yasası’nda belirtilen 45 günlük karar süreci sonunda herhangi bir karar üretmemesi halinde de plan kendiliğinden onaylanmış sayılır. Bu süreçlerin içinde bazı sancılar oldu ve sonunda plan onaylandı. Müteahhit kesimler onaylanmış plandan tatmin olmadılar, siyasiler devreye girdi ve planı değiştirmeye çabaladılar. Sonrasında planı Bakanlar Kurulu’na götürdüler, ki Bakanlar Kurulu’nun hiç bir yetkisi yoktur ve sonradan yapılan değişikliklerle planı onaylanmış kabul ettiler. Oysa İmar Yasası uyarınca Bakanlar Kurulu sadece Ülkesel Fizik Plan’ın onay makamıdır ve bundan başka yetkisi yoktur. Planlama makamının bağlı olduğu bakanın ve belediye başkanlarının yetkileri de belirlenmiştir.
İki emirname aynı
İmar Yasası uyarınca planlama makamının bağlı olduğu ilgili bakan onaylanmış planların resmi gazetede ilan edilmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu yetkisi yanısıra, planın uygulaması sırasında, planlama onaylarına itirazları alabilir. Belediye başkanları da planlama onaylarına itiraz edilebilecek diğer seçilmiş makamdır. Merkezi ve yerel düzeydeki seçilmiş makamlar olarak bakan, belediye başkanın bir başka yetkisi ise planlama makamı olan Şehir Planlama Dairesi’nden bir yerleşim veya alan için plan yapılmasını veya yapılmış bir planın erken revize edilmesini talep etmektir.
Yetkiler bu şekilde olmasına karşın, süreçler tamamlanınca, yetkisi olmamasına rağmen, dönemin başbakanı imar planını resmi gazetede yayınlatmayınca plan askıda kaldı. Emirname aralık sonunda imar planı yürürlüğe girince kalkacaktı ama plan resmi gazetede yayınlanmayına, aynı emirname yeniden yayınlandı. Birinci ve ikinci emirname deniyor ama aslında ikisi aynıdır.
“Kazanılmış hak”-“meşru hak”
Soru: Bu arada hep konuşulan “kazanılmış hak”, “meşru hak” konusu var. Bunları açar mısınız?
Topcan Mesutoğlu: Emirname ilk yayınlandığında “kazanılmış haklar” konusu gündeme gelmişti. Kazanılmış hak, yeni bir düzenleme yürürlüğe girmeden önce elde edilmiş haktır. Hukukta bir de meşru hak, beklenen hak, ümit edilen hak gibi haklardan söz edilir, ancak hukukçuların alanına girmek istemiyorum şimdi. Beklenen ya da ümit edilen hak, bildiğim ve uygulamada hukukçulardan öğrendiğim kadarıyla, idareye başvuru yapılıp dosyalar sonuçlanmadan yeni kuralların gelmesi sonucunda oluşan beklenen haklardır . Elbette bunların tümü meşru ve geçerli kabul edilmeyebilir. Bir dönem savcılığın verdiği bir mütalaaya göre , idarenin ihmali nedeniyle içerde olan, sonuçlanmamış başvurular için meşru hak kabul edilerek idare bunlara tolerans gösterebilir. Ama tabii ki bir koşulla, eğer sonuçlanmamış bu başvurulara tanınan bu haklarla ortaya çıkacak tablo, yeni düzenlemeyle getirilecek düzeni berhava edebilecek, bozabilecek niteliklerde değilse, yani sözkonusu planı yapma amacını, getirilen yeni düzenlemeleri ortadan kaldıracak kadar çok değilse, o zaman idare buna tolerans tanıyabilir.
Bu konuda da bu yapıldı, vizeleme, izin başvurusu gibi belli süreçleri başlatmış, ÇED süreçlerine ya da Anıtlar Yüksek Kurulu süreçlerine veya bir başka konuda ilgili kurumların süreçlerine takılmış, ya da belediyede takılmış olanlara “çevreyi etkilemeyecekse üç aya kadar, çevreyi etkileyecek nitelikteyse altı aya kadar, tüm süreçler tamamlayın, o zaman planlama onayı alabilirsiniz” dendi. İşte bu noktada sancılar başladı . 3 aylık ya da 6 aylık süreçlerin sonuna doğru idare emirnamede değişiklik yaparak 3 aylık süreyi 6 aya, 6 aylık süreyi ise 9 aya uzatma yoluna gitti. O noktada Şehir Plancıları Odası olarak mahkemeye gittik, çünkü emirnameler plan yürürlüğe girinceye kadar geçecek sürede frene basmak için kullanılan bir enstrümandır. Frene basma enstrümanıyla planı berhava edecek kadar bir hak tanınamaz. Mahkeme de bizi haklı gördü ve ara emir alındı. Bir sonraki aşamada, planın Resmi Gazete’de yayınlanması ve yürürlüğe girmesi engellenmiş olduğundan, süresi dolmuş esas emirname aynı şekilde ikinci defa yayınlandığında da tolerans tanınmış olan dosyalar için verilmiş süreler de bırakın 6 ya da 9 ayı daha uzun bir süreye yayılmış oldu. Yine oda olarak mahkeme gittik ve yine ara emir alındı.
“İdare Müteahhitler Birliği’ne planı hazırlattırdı”
Soru: Bu arada hazır bir imar planı varken, sıfırdan yeniden bir imar planı hazırlandı ki oda olarak bunu da mahkemeye götürdünüz... Şehir Planlama Dairesi’nin mevcut yapısıyla planın altından kalkamayacağı, yeterince personeli olmadığı da söylendi, daire bunu yapamayacak durumda mı?
Caner: 2021’de Müteahhitler Birliği’nin istihdam ettiği iki şehir plancısı ile imar planında değişiklikler yapıldı ve yeni bir imar planı hazırlanmış oldu. 2021’de dönemin başbakanı bu ikinci imar planını resmi gazetede yayınladı. İdare, daha önceki birleşik kurul süreçlerini yok saydı ve Şehir Planlama Dairesi’ndeki meslektaşlarımızı devreye sokmadan Müteahhitler Birliği’ne planı hazırlattırdı. Bu yasaya aykırıdır. Yasa, imar planları Şehir Planlama Dairesi’nde çalışan, görev yapan KTMMOB Şehir Plancıları Odası’na kayıtlı şehir plancıları ve/veya şehir plancılarının gözetim ve denetiminde, şehir plancılarının da yer alacağı teknik planlama ekibince yapılır der. Yürülükteki mevzuata göre, devletin sürekli işlerini devlet kendi bütçesinden yapar veya yaptırır. biz de bunun üstüne mahkemeye gidip yine ara emir aldırdık.
“2019’dan beri idarenin attığı bütün adımlar mahkemeden döndü”
Topcan Mesutoğlu : 2019’dan beri idarenin attığı bütün adımlar mahkemeden döndü çünkü yapılan işler hukuksuzdur. Dört ara emir aldık, hükümetin yaptığı her yanlışı düzeltmek için attığı adımlar da yanlış oldu. Kamu yönetimindeki bürokratlar siyasiler tarafından atanıyor. Onların görevi, siyasetçilerin doğru bildiği politikaları doğru hukuki zeminde hazırlamaktır. Doğru hukuki zeminde yapma becerisi olmayan bürokratı siyasetçinin tutmaması lazım. Hatta kişi, bürokrat onurluysa, bu kadar çok hukuksuz iş mahkemeden dönünce istifa etmelidir ama bunu da görmüyoruz. Siyasetçinin politikasını benimsemeyebiliriz ama bürokratın görevi hukuk devletinde bunu mevzuata uygun yapmaktır. Bunu yapma yetisi olmayan bürokratın orada durmaması lazım. Asli görevi şehir planlama olan kıdemli şehir plancıları kenara atıp, bir sivil toplum örgütünün yaratacağı bütçeyle plan hazırlatmak kabul edilebilir bir şey değildir. Toplum kesimlerinin bütün menfaatlerini, beklentilerini, çıkarlarını, isteklerini tatmin edecek ortak paydada planı hazırlamak lazım. Belli bir zümrenin çıkarlarını maksimize edecek çalışmalar yapılamaz.
“Rant plancısıyız”
Soru: Şehir plancıları olarak populizm yapmakla da suçlanıyorsunuz...
Caner: Rant peşinde olduğumuzu iddia edenler de var.
Topcan Mesutoğlu : Evet rant plancısıyız, biz rantın adil dağılımını planlıyoruz. Rantı belli bir zümrenin toplaması adalet değildir, eşitlik değildir, hakkaniyet değildir, ne insanlığa ne de hukuka uyar. Herkesin taşınmaz malı vardır, kendine göre değerlidir, malıyla alakalı bir takım hayalleri vardır ama isteyenin istediği zamanda, istediği yerde, istediği şeyi, istediği biçimde yapma lüksü yoktur. Bir başkasının hakkının başladığı yerde, ötekinin hakkı biter. Planlamanın amacı bunları düzenlemektir. Gelecekte istihdam, nüfus ne olacak? Bu insanlar nerede yaşayacak, nerede çalışacak, nerede okula gidecek, nerede sağlık hizmeti alacak, nerede boş zamanını geçirecek? Bütün bunları yaparken enerji, yol ihtiyacı ne olacak? Planlar bunlara göre hazırlanır.
“Kazanılmış haksızlıklar”
Soru: Bölgede yapılaşma devam ediyor ve altyapı sıkıntıları yaşanmaya başladı.
Topcan Mesutoğlu: Önce Girne’de bu süreci yaşadık. Aynı rantçı anlayışla, aynı kesimlerin süreçleri manipüle etmesinin sonuçlarını Girne’de yaşıyoruz. Ondan ders çıkarmamız gerekirken, aynı pervasızlıkla Mağusa bölgesinde adımlar atılıyor.
Caner: Bizdeki mentalite “planlar çıkmadan önce ne yapabilirsem yapayım, kimse hakkımı elimden alamasın” şeklindedir. Bu da “kazanılmış haksızlıklar” doğuruyor. Belirli zümreler Üsküdar’ı geçiyor, diğerleri yasalara uygun hareket etmek için bekliyor. Ama süreç kişisel, zümresel kazançları ön planda tutuyor. Kendi eylemlerinden dolayı yaşanacaklar konusunda gaile duymuyorlar.
Topcan Mesutoğlu: Bölgede sadece inşaat yapmaktan başka bir dertleri yok. İdarenin görevi dengeyi kurmaktır. Bir kesimin ekonomik kazanım elde ettiği bölgede idare çevre kalitesini de korumalıdır. Turist neden gelsin? Daha çok yabancı konut alsın diye düzenleme yapıldı, sayı artırıldı ama yabancı neden pisliğin içinden konut alsın? Tedavi etmek korunmaktan daha maliyetlidir. Şimdi yaşadığınız durum da budur. Orada yıllardır “yapmayın” dendi ama rantın maksimize edilmesine yönelik adımlar atıldı. Şimdi şirketler de fark ettiler ki, bindikleri dalı kestiler.
Caner: Öyle bir idareden bahsediyoruz ki, kendi hukuk sisteminin içindeki, idareyi savunmakla yükümlü olan savcılık idareyi savunmayı kabul etmiyor.
“Esas motivasyon, inşa edilenleri yasal zemine oturtmaktır”
Soru: Emirname bir gece yarısı operasyonuyla kaldırılmak istendi, Şehir Plancıları Odası olarak ara emri aldırdınız. O sürede başvurularda yığılmalar, yeni mağduriyetler yaratılması söz konusu oldu...
Topcan Mesutoğlu: Mahkeme “planlama onayı, ruhsat verilemez” diyor. Bazı müteahhitlerin daireleri kağıt üstünde sattılar, koçan vermeleri lazım. Yaptıklarını yasal zemine koymak zorundadırlar. Bir iddia duydum, o gün sabah sabah tapuya giderek devir işlemleri yapılmış ki hak elde edilmiş olsun. Mahkemenin “üçüncü taraflar da etkilendi, iki taraf da mağdurdur” demesini ümit ediyorlar. Esas motivasyon, orada izinsiz olarak veyahut verilmiş izinlere uymayarak inşa edilenleri yasal zemine oturtmaktır. Çünkü yasal zemin olmazsa koçan alınamıyor, malı sattığı kişiye malı veremiyorlar, veremeyince parayı toplayamıyorlar, parayı toplayamayınca şirketler zora giriyor. Bunlar anlaşılabilir ama yasal olmayan yöntemlerle kim devam edin dedi? Büyük bir kaos yaratıldı. Belediyelerle ilgili değişiklikler, seçime zamanında gitmeme Anayasa Mahkemesi’nden döndü. Mahkeme “belediyeler yetkisizdir” dedi. İnşaat ruhsatı verme yetkisi belediye meclisindedir. Belediye meclislerinin şu anda bunu yapmaya yetkisi var mı? Ruhsat verme rutin bir iş değildir, bir karar üretmek gerekir. Ruhsat kesme yetkilerinin olup olmadığından emin değilim.
Bir de “Fasıl 96’ya dönüldü” deniyor. Fasıl 96 ve İmar Yasası birbirinin alternatifi değildir, birbirini tamamlayan iki mevzuattır. Fasıl 96 binalar ve yollarla alakalıdır, nerede ne yapılacağını düzenleyen bir mevzuat değildir. Emirname ve planın olduğu her yerde Fasıl 96 geçerlidir. “Fasıl 96’ya dönme” diye bir şey yoktur, Fasıl 96 hep vardır. Gece yarısı operasyonuyla bir duyuruyla emirnameyi yürülükten kaldırma girişimine karşı ara emri alınmıştır. Şu anda bölgede emirname yürürlüktedir.
Caner: Biz artık dava açmaya yetiştiremiyoruz. Meslek örgütünün görevi nedir? Meslektaşlarını savunmak, eğitimler sağlayarak kapasite geliştirmek... Biz mevcutu koruma mücadelesi vermekten öteye geçemiyoruz. Dünya iklim krizini konuşurken biz imar planı için kavga veriyoruz.
“Şehir plancılarının görevi zaten uzlaşmadır”
Soru: Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği Başkanı Cafer Gürcafer, uzlaşmaya yanaşmadığınızı da söyledi. Neden görüşmek istemediniz?
Caner: “Konuşalım” teklifleri geldi, biz yönetim kurulunda konuyu ele aldık. Şehir plancılarının görevi zaten uzlaşmadır, ortak akıla varmaktır. Ama biz masaya sadece bir kesim ile oturmamalıyız. Şehir planlama bir bölgede toplumun farklı kesimlerinin çıkarlarını, beklentilerini, arzularının, şikayetlerini, uzlaştırılmış şekilde planlamaktır. Oda olarak bizim muhatabımız idaredir. İdare kendi şehir plancıları aracılığıyla farklı kesimleri bir araya getirip uzlaştırmalıdır. Katılım süreçleri bunun içindir.
Topcan Mesutoğlu: İyi bir idare bunu yapar. İyi bir idare değilse, paydaşların arasından güçlü olana teslim olur. Hiçbir paydaşın hakkı ve çıkarı ötekinin üstünde değildir. Şehir plancılarının herhangi bir çıkarı yoktur. Bizim yegane çıkarımız genel kamu yararını sağlamaktır. Mücadelemiz budur.
Caner: Biz ne ekonomik gelişmeye, ne inşaata karşıyız. Biz bunların belirli kurallar çerçevesinde, kamu yararı ilkelerini ihlal etmeksizin yapılması gerektiğini düşünüyoruz.
“Bir çıkmazın içindeyiz”
Soru: Bu çıkmazdan nasıl çıkılacak? Nereye gidiyoruz?
Caner: Gerçekten bir çıkmazın içindeyiz. Çıkmazdan çıkabilmenin tek yolu oturup uzlaşmaktır, bunu idarenin yapması gerekir. Yapamıyor ya da tercih olarak yapmıyorsa, o zaman bizim bir şekilde bunu zorlamamız gerekir. Biz de şu anda bunu yapmaya çalışıyoruz.
Topcan Mesutoğlu: İdare sadece bir paydaşın ihtiyaçlarını, beklentisini, çıkarlarını maksimize ederek, geri kalanı devre dışı bırakamaz. İdarede, hem atanmışlar hem seçilmişler bunu yapmak zorundadır. Biz idarenin görevini yapmasını sağlamak için bir rol üstlendik. Toplumun tüm kesimlerinin sürece dahil olması gerekir ki ortak bir uzlaşı çıksın.