2020’de Eğitimde Ne Oldu? Bundan Sonra Ne Olmalı?
Çok değil 40 - 50 sene önce “2020” çok farklı hayallerin tarihiydi… Takvimler 2020’yi gösterdiğinde teknolojinin alabildiğince dört bir yanımızı sardığı, insanların sadece dünyayı değil, uzayı hatta gezegenleri kontrol altına aldığı bir yaşam biçimini hayal ederdik… Eğitimin, sağlığın, ulaşımın ve daha bir çok alanın bugünkünde çok daha farklı olacağını düşlerdik…
Şüphesiz, teknolojik gelişmeler, hızla dört bir yanımızı sarıyor. Dünya baş döndürücü hızla değişiyor, dönüşüyor. Ne var ki bu değişim ce dönüşümler hayallerimizde gibi olmuyor…
2020 için hayallerimizde Dünya dışını ortamlar vardı ancak gerçekler öyle olmadı. Deyim yerindeyse, Covid-19 bize 2020’yi evlerimize kalarak bitirin dedi…
Covid-19 Krizi Dünyamızı yeniden şekillendiriyor. Henüz krizin ne zaman sona ereceğini bilmiyoruz ama emin olun ki, o gün geldiğinde dünyamız bugünden çok farklı olacak. Sosyal yaşam, ekonomik koşullar ve bütün bunların merkezindeki eğitim dünyası yeni bir şekil alacak. İşte o yeni dünyanın dışında kalmamak, bugün alacağımız kararlara bağlı olacak.
Geleceğin eğitim dünyasının hep böyle kalacağını düşünen varsa çok yanılıyor. Dünya, daha şimdiden teknoloji ile beraber bütünleşen hibrit (melez) bir eğitim modeline doğru eviriliyor…
Çünkü değişen dünyada değişen yetenek çeşitlerine ihtiyaç var ve artık insanlığın daha önce öğrenmiş olduğu şeylerden çok farklı şeyler öğrenmesi gerekiyor.
2020’de Ne Yaşadık?
Dünyanın dört bir yanında 130’dan fazla ülke salgından korunmak ve hastalığın yayılmasını yavaşlatmak için örgün eğitim faaliyetlerine ara vermiş ya da öğrenim süreçlerini kısmi tedbirler almıştır. 23 Mart 2020 itibariyle itibarıyla Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) verilerine göre 1,4 milyara yakın öğrenci ya da bir başka ifadeyle dünyadaki öğrencilerin yüzde 80’den fazlası eğitim hizmetlerinden ayrı kalmış, öğrenim eksikliği yaşamıştır.
Elbette ki tüm dünyada olduğu gibi eğitim alanında biz de ciddi anlamda olumsuz etkilendik diyebiliriz. KKTC’de 10 Mart 2020 tarihinden itibaren tüm alan ve kademelerde (okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim) eğitime ara verilmiş 2020-2021 öğretim yılına hazırlıksız başlamış ve ne yazık ki 2020’nin son günleri yaşadığımız bu dönemde Covid-19’un okullara ulaşmasını engelleyemedik.
Her koşulda eğitimin öneminin farkında olan bir toplumsal bilince sahip olmakla birlikte eğitim sistemimizdeki geleneksel uygulamalara yönelik sıkı bağlarımız ve sistemimiz ihtiyaç duyduğu dönüşümleri zamanında gerçekleştirememiş olmamız, eğitim kayıpları açısında olumsuz anlamda en çok etkilenen ülkelerden birisi olduk. Kısacası 2020’de eğitim adına şu iki konuda ciddi zafiyetler yaşadık:
- Her alan ve kademede kapatılması mümkün olmayan öğrenim kayıpları yaşadık.
- Eğitimde fırsat eşitliği geçmişte görülmemiş büyük bir darbe aldı. Özel okula gidenle – gitmeyen, ekonomik durumu iyi olanla – olmayan, teknolojik imkana sahip olanla – olmayan arasında fark eğitim açısından uçuruma dönüştü…
Peki, Ne Yapmalıyız?
Yapılması gereken ilk ve en önemli şey yeni bir eğitim anlayışına, alternatif bir pedagojiye ihtiyacımız olduğunu fark etmek. Yani;
- Yeni dünyanın ihtiyaç duyduğu becerileri sisteme dahil etmek: Gelecek yıllarda başarılı olacak insanların bu yeni becerilere sahip olanlar olacağını unutmayalım. Üretime ve iş birliğine dayalı, teknolojiyi, algoritma ve kodlamaları kullanabilen, yaratıcı fikir ve üst düzey düşünme becerilerine sahip, problemlere akılcı çözümler üretebilen bireyler yetiştirebileceğimiz becerileri sisteme entegre etmeliyiz.
- Öğretmenin sistemdeki rolünü yeniden tanımlamalıyız: Tek veri kaynağı olarak kabul görülen geleneksel öğretmen modeli yeni dünyanın ihtiyaçlarına uygun değildir. Çocuk, ergen ve gençlerin birkaç tıkla elde edecekleri sayısız veri ve bilgi arasında öğretmenin “çocuk ve gençleri yönlendiren eğitim lideri” rolünü üstlenmesini sağlamalıyız.
- Yeni yeterlilikler ve eğitim-öğretim uygulamalarını hayata geçirmeliyiz: Sıkı sıkıya bağlı olduğumuz eğitim-öğretim yaklaşım, model ve yöntemlerini terk etmeliyiz. Öğrencilerden sınıf geçme ya da mezun olabilme için aradığımız yeterlilikleri gözden geçirmeliyiz. Eğitim ve öğrenmeyi sınıf duvarlarının, okul sınırlarının dışına çıkarmayı başarmalıyız.
- Sisteme yeni programlar yeni disiplinler entegre etmeliyiz: Bugün çok ihtiyaç duyduğumuz kazanımlara bizi taşıyabilecek yeni ders, program ve disiplinleri eğitim sistemimize dahil etmeliyiz.
- Yeni bir ölçme-değerlendirme yapısı kurmalıyız: Öğrenciyi kağıt üzerindeki notuyla değerlendirmekten vaz geçmeliyiz. Onu, üretken kılacak ve herhangi bir kültürde değer bulan fikir ve ürünleriyle değerlendiren, kendi yaş grubuna uygun gerçek yaşam problemlerine getireceği öznel çözüm önerileriyle ölçebileceğimiz alternatif bir ölçme-değerlendirme mekanizması kurmalıyız.
- Eğitimde veriye dayalı bir yönetişim anlayışını etkin kılmalıyız: Ne yazık ki bugünkü eğitim yönetimi yapımız çağdaş bir eğitim sistemini yönetmek için uygun değildir. Ana dili Türkçe olmayan yabancı uyruklu çocuklardan tutun da, sosyo-ekonomik durumu oldukça düşük olan ailelerin çocuklarına kadar hiç yokmuş gibi davrandığımız ihmal edilemez sayıda öğrencimiz var.
Kısacası 2020 sonrasında yapmamız gereken en önemli şey; veriyi bilgiye, bilgi davranışa, davranışını da üretime dönüştürebilecek yapısal bir yönetişim anlayışını etkin kılmaktır. Bunun için de temel unsur veriye dayalı eğitim politikaları üretmek ve hayata geçirmektir.