2020'ye ne kaldı ki
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde sağda ilginç gelişmeler yaşanıyor.
UBP’deki iç kaynama bir yana dursun, yönetimdeki azınlık bir grup Kudret Özersay’ın iki partinin “ortak adayı” olması için gizliden gizliye kulis çalışmaları yürütüyordu, ancak belli ki o çalışma sekteye uğradı.
Aslında Ersin Tatar’ın parti başkanı olarak ta en başından “Ben bu yarışta yokum” mealindeki çıkışı UBP’deki taşların da oynamasına yol açmıştı. Şimdi tablo değişmişe benziyor.
Elbette kimileri Özersay’ın UBP ve HP’nin ortak adayı olması için Türkiye’den telkinler geldiğini iddia etse de, hesapları tahmin edilen gibi tutmuyor çoğu zaman…
UBP Genel Sekreteri Hamza Ersan Saner’in Havadis Gazetesi’ne yaptığı “HP ile kardeş gibiyiz” şeklindeki açıklamasını tüm bu gelişmelerin yansıması olarak görebiliriz.
Peki UBP’nin üst tabakasında böylesi bir girişim yürütülürken parti tabanı böylesi bir duruma ne diyor?
Kudret Özersay siyasi hayatının bütün zemini UBP karşıtlığı üzerine kurdu.
Hüseyin Özgürgün meselesini neredeyse bir oyuncağa çevirdi.
Parti içerisinde bir dizayn çalışması yürüttü.
“UBP ile koalisyon görüşmem bile” dedi.
Sonra ne değiştiyse, sadece Özgürgün’ün başkanlıktan edilmesi ile birden bire değişti.
Peki Özgürgün’ün başkanlığı dönemi ile şimdiki dönem arasında ne fark var vardı?
Eski bildik UBP’li ağır toplar gitmiş, yerine pırıl pırıl genç kadrolar mı gelmişti?
Peki ne değişmişti?
***
Hüseyin Özgürgün ile ilgili meclis komitesi ve genel kurul karara ortada…
Ve UBP’li bir başkanı vardı o komitenin…
UBP’liler şimdi ne yapacak?
Özgürgün’ü mahkemeye yollayıp, Kudret Özersay’ı mı aday gösterecekler?
Ve parti tabanı da buna “olur” mu diyecek?
UBP örgütlerimden aldığım sinyaller tabanın bu gelişmelerden oldukça rahatsız olduğunu gösteriyor.
Özgürgün’ün üzerinden kurulmaya çalışılan bir göstermelik bir “başarı hikayesinin” sağın hesaplarını alt üst edeceğine kesin gözüyle bakılıyor.
Zira Özgürgün sıradan bir UBP’li değil…
UBP bugün birinci parti olarak iktidarda ise bu Özgürgün’ün aldığı seçim başarısı ile mümkün…
Bu olayın UBP tarafı… Gelelim olayın hükümet ve daha geniş pencereden “sağ cenah” tarafına…
***
HP'nin hükümetten kaçması ve sonrasında yaşanan siyasi gelişmelerin ardından hemen hemen herkes "UBP-HP hükümeti kurulacak" diyordu… Kuruldu, pek de şaşırtıcı olmadı.
Hükümet kuruldu kurulmasına ama siyasi şartlar kısa sürece çok değişti.
Bu hükümetten önce durum başkaydı, şimdi bambaşka…
İnanın, kısa sürede siyasi dengeler çok değişti.
Örneğin, UBP bu hükümet kurulmadan önce daha "bütün"dü… Şimdi paramparça!
UBP bu hükümetten önce, “erken seçimden” bahsediyordu, şimdi ağzına bile almaktan korkuyor…
Peki ya HP'ye ne demeli…
Göreve gelir gelmez siyasi gaflar yağdı gündeme…
"Maraş'ı açacağız"
"Las Vegas olacak"
"Akıncı'ya ayar vermek lazım"
Vesaire vesaire…
***
Kabinenin kurulması, malum UBP'yi sessizce böldü… Hükümete girme sancısı da HP'yi dağıttı.
Sonrasında ise Özgürgün tantanası hepsine tuz biber ekti.
Oysa ki ne hayallerle başlamıştı her şey…
Hükümet bal gibi gidecekti, Türkiye para yağdıracaktı, Cumhurbaşkanlığı'nda sağın zaferi olacaktı.
Şimdi herkes mutsuz, herkes tedirgin sağ cenahta…
Kiminle konuşsam aynı dertten bahsediyor.
"Bunların hali ne böyle?"
Herkeste "Aman Tanrım nereye gidiyor bu hükümet böyle" paniği var.
***
Tam bir kaos ortamı.
Açıklamasında, adımlarında, olmayan kararlarında bile kaos var.
Belli ki çok gitmeyecekler! Ne mi yapacaklar? Şovenizm! Milliyetçiliği daha da tırmandırıp, belki birkaç olay çıkartıp milletin içine korku salmaya çalışacaklar.
Neden? E 2020'ye ne kaldı ki… Ellerindeki tek done budur, milliyetçilik!
2020 Cumhurbaşkanlığı seçimi ve seçim sonucu bu koalisyona ömür biçebilecek güçte bir siyasi gelişme olacaktır.
Ne mi olur? İnanın bu sorunun cevabını kimse ama kimse bilmiyor.
2020 Nisan'ındaki sarsıntının şiddeti bizi nereye götürür işte onu kimse kestiremiyor.
Belirsizlik de, partileri bazı istemedikleri şeyler yapmaya zorlayan da bu.