Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. Yeni yılın ne getireceği de önceki yıldan anlaşılabilir.
Kıbrıs adasında yaşayanlar zaten belirsizlikler yüzünden çok çekti. Bu sene daha da belirsizliklerle dolu geçecek gibi görünüyor.
Bölgedeki deniz yataklarında bulunduğu söylenen gaz nedeniyle Kıbrıs'a ilgi arttı. Enerji devleri bölgede pay kapma yarışına girdi. Adına Büyük Ortadoğu Projesi denilen yeniden şekillenme henüz bitmedi. Bölgede irili ufaklı çok savaş var. Kah Irak, kah Suriye, kah Libya, kah Lübnan, kah 
Filistin-İsrail, sürekli kan akıtılıyor.
Bu savaşların çoğunda yabancı güçler de var. Doğu Akdeniz ve Ortadoğu'da söz sahibi olmak isteyen bütün ülkeler tankıyla topuyla, askeriyle üssüyle bir şekilde orada...
İç savaşların ve terörün de beslendiği bu ortamda Kıbrıs'ın 'hayır yüzü görme' olasılığı pek yüksek değil.
Başımıza ne geleceğini bilemiyoruz.
Hatta aklımıza gelenin başımıza gelmesinden bile korkmuyoruz.
Sanki 'bize bir şey olmaz' gibi bir Şark inanışı tüm Kıbrıslıları esir almış gibi...
Oysa bal gibi de savaş tehlikesi var Kıbrıs'ta...
Yok, Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında değil.
Yabancı güçlerin Kıbrıs'a savaş tehdidi daha yüksek.
Adanın bu ortasından bölünmüş, hukuken 'ateşkes' aşamasında askıya alınmış hali her zaman büyük bir risktir, ciddi bir belirsizliktir.
Bugüne kadar işler o noktaya varmamış olabilir ve statüko 45 yıl devam etmiş olabilir.
Ama 2020'de de şansımızın yaver gideceğini kim garanti edebilir?
Veya bir sonraki yılda, belki iki, üç, beş...
Bu garantiyi ne iki toplumun lideri verebilir, ne de başka birisi...
Verse de inandırıcı olamaz.
2020'ye girerken savaş-barış çelişkisini başka türlü hissediyoruz sanki...
Ve kalıcı bir anlaşma olmadan bu belirsizlik ortadan kalkmayacak.
Kimse kendini kandırmasın!..

*  *  *

Adanın Kuzey tarafı 2020'ye başka ve kendine has belirsizliklerle de giriyor tabii...
Ekonomi mesela... Kimse TL'nin bu yıl sonuna, hatta yıl ortasına, hatta ve hatta bu ay sonuna ne durumda olacağını kestiremiyor. Muhtemelen daha da değer kaybedecek diye tahminler var, ama ne kadar?
Türkiye'nin KKTC ekonomisine katkısı ne kadar ve hangi şartlarla olacak sorusunun yanıtını bilen de yok. Bırakın sokaktaki yurttaşı, gazeteciyi, sivil toplumu, muhalefeti... Hükümettekiler de bilmiyorlar!
2020 bütçesi hazırlanırken mecliste söylendi zaten, 'tahmini bir bütçe' bu diye...
Son birkaç yıldır Ankara hem para akışını durdurdu ya da azalttı, hem de bir sebep de göstermiyor. Eskiden 'şu sözler yerine getirilmedi, protokoldeki falan maddeler uygulanmadı' olsun denilirdi. Şimdi artık bir bahane bile yok!
Kıbrıslı Türklerin başka destek kapısı olmadığına göre, ekonominin bu sene de Ankara'dakilerin insafına kaldığını söylemek yanıltıcı olmaz. 
Turizmci, esnaf, sanayici, ziraatçı sürekli bir belirsizlik içinde debelenmeye devam edecek.
Hak ediyor muyuz?
Kesinlikle!..
Hak ediyoruz, çünkü bu ilişki biçimini sorgulamaktan vazgeçtik.
Hak ediyoruz, çünkü TC-KKTC ilişkilerini doğru zemine oturtmaktan söz edenleri linç edenlere ses çıkarmıyoruz.
Hak ediyoruz, çünkü siyasetimiz Ankara ile iyi ilişkiyi 'biat' ile eş anlamlı zannediyor.
Hal böyle olunca da Kuzey Kıbrıs'taki siyaset de belirsizliklere gebe olmaya devam ediyor.
Mesela fark ettiniz mi, neredeyse her sene yeni bir Başbakan ile başlıyoruz yıla...
Sonraki yılbaşı başka...
Sonra yine başka...
Seneye kim mi olacak?
Kim bilebilir!