1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. 2023 karanlık!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

2023 karanlık!

A+A-

Yeni yılın falına bakalım bugün...

Talihimize...

Nenem “talih” derdi...

Dedem, “talihimiz diktir, yediğimiz... tir” diye şaka yapardı...

Bu yazıda, 2023’ün az biraz “talih”ine bakmak istiyorum...

-*-*-

“İstikraz” nedir?

Hiç bilmiyordum bu kelimeyi...

“Borç” anlamına geliyor...

Ya da “kredi”...

-*-*-

Kişi, kurum veya devlet neden borçlanır?

Elbette çeşitli sebepleri vardır...

Borç, kredi ya da istikrazın en basit açıklaması, “sağlık, yatırım, eğitim, lüks yaşam” gibi zorunlu ya da keyfi sebeplerle kişi – kurum ya da devletlerin, bir veya daha fazla kişi veya kuruluştan “faiziyle birlikte daha sonra ödemek maksadıyla para alması”dır...

-*-*-

Kredi almak – yani borçlanmak doğru mu yanlış mı?

Elbette doğruluk ve yanlışlık ötesinde “zorunluluk” tartışması daha önemli...

Ve “sorumluluk” tabii ki...

Bu borcu kim, nasıl ödeyecek?

Ödeyebilecek mi?

-*-*-

Ülkede borçsuz esnaf ya da iş insanı yoktur...

Çok büyük kapitalist şirketler, kendi sermayeleri ile değil genellikle kredi alarak yatırım yapar ama hesaplar ona göre düzenlenmiştir...

Ödemede sorun yaşanmamalıdır.

Yaşanırsa ne olur?

Büyük olasılıkla borcu olan kişi ya da kurum “iflas” eder!

-*-*-

KKTC’de hükümet, maaş ödemek için borçlandı...

“Yine borçlandı” dersek, yanlış yapmayız...

-*-*-

Faiz ve süre, borçlanmanın en önemli “unsurları”dır...

Ama yukarıda da dediğim gibi, ister kişi, ister aile, ister şirket, ister kurum, isterse devlet olsun, “iyi yönetim” söz konusu değilse, her şey iyi hesaplanmazsa, planlar mükemmel olmazsa, kişiden, aileden devlete herkes kesinlikle “batar”...

Yani iflas eder!

-*-*-

yazi-1-foto.png

Şu anda, KKTC’nin ve ana finansör gibi gösterilen Türkiye Cumhuriyeti’nin “borç” açısından durumları iyi değildir...

Neden değildir?

Sadece çok yüksek olduğundan değil...

Yüksek enflasyon ve TL’nin değer kaybı ile birlikte, borcun ödeme güçlüğünden...

Enflasyon bir ülke için en büyük tehlikedir...

Çünkü yüksek bu enflasyon denen şey, borcun ödenmesini neredeyse imkansız kılar.

-*-*-

Fazla “ekonomi” konuşmanın ya da yazmanın bir anlamı yok...

Kafa karışıklığına hiç gerek yok...

-*-*-

Olayın en basit anlatımı şudur:

Türkiye, 500 milyar Amerikan Doları’na yaklaşan hatta çoğu kişiye göre bunu aşan dış borcu nedeniyle hızlı bir şekilde sıkıntısı artar hale gelecektir...

Seçim yatırımları ya da rüşvetleri, bu borcu artıracaktır...

Açlık, yoksulluk gibi kavramlar öne çıkacak ve hamaset ya da din sömürüsü ile örtülemez hale gelecektir.

-*-*-

KKTC mi?

KKTC, iflas etmenin dahi ötesindedir...

Devlet, borçlanıp maaşları ödemeyi başarmıştır ama esnafa – iş insanlarına – müteahhitlere en küçük borcunu dahi ödeyemez haldedir...

-*-*-

Külliye, daha önce de yazdım, “parasızlık” nedeniyle tamamlanamayacak ve felaket bir beton yığını olarak kalacaktır...

(Benim saptamam değildir bu... Çok önemli bir kaynağın verdiği bilgidir, para – kaynak yoktur...)

Külliye inşaatı çok yavaş ilerleyecek...

Bırakın koskocaman binaları, inşaatın şantiye binacıklarının dahi parası ödenemeyecek durum söz konusudur.

-*-*-

Türkiye’de, Haziran’da yapılması beklenen seçimlerin öncesi ve sonrası çok ciddi sorunlara gebedir...

Kim kazanırsa kazansın, ödenemez bir dış borç söz konusudur...

Onlarca uzman, 2023 ve sonrasında, Türkiye için “kısa dönemde” ekonomik anlamda kurtuluşun, çok sıkıntılı olduğuna dikkat çekmektedir.

-*-*-

KKTC’de, bizi Dünya’dan daha da uzaklaştıran,  daha da izole olmamıza sebep olan, daha da ambargo yememizi sağlayacak mevcut dış siyasetle mevcut ekonomik yapı birleştiğinde, “ben umutluyum” diyenin aklından zoru olması mutlaktır!

-*-*-

Çok kısa bir toparlamayla tekrar yapayım; Tatar’ın çığlık atarak adeta Çince yaptığı hamasi açıklamalar, Ünal Üstel’in hayal ürünü sözleri ya da Türkiyeli yetkililerin tamamen “gaz verme” maksatlı açıklamaları “para” etmiyor!

-*-*-

Bayrağı daha yükseğe çekerek; camilerin megafonlarının sesini yükselterek, eleştirenleri de susturarak “ekonomi”de ileri gitmek mümkün mü?

Değildir!

Bağıra çağıra ve hiç anlaşılmayan konuşmalarla ekonomi düzelir mi?

Mümkün değil!

Bunu biliyorlar mı?

Biliyorlar!

-*-*-

Peki neden hala Kıbrıs’ta en mantıklı, en doğru, en gerçekçi çözümü öcü gösteriyorlar?

-*-*-

Bazı örnekler vermek istiyorum...

Kıbrıs siyasetindeki ahlaksız ve çözüm düşmanı siyaset sonucunda, tüm Dünya’dan daha da uzağa giderek, örneğin turizmden medet ummak, ne kadar mantıklıdır?

-*-*-

İnsan kaçakçılığına dönüşen “üniversite” yatırımlarımızdan ne bekliyoruz?

Ne bekleyebiliriz?

-*-*-

Ve dış borç!

Kimden alabiliriz?

Nereden bulabiliriz?

Türkiye’den mi?

Şaka yapmayın, lütfen doğru konuşun!

Öyle bir olasılık son yıllarda zaten yoktu ama önümüzdeki bir kaç yıl hiç olamayacak!

-*-*-

Daha fazla uzatmaya gerek yok!

Kahin olmaya hiç gerek yok!

-*-*-

Sahteydi, egemendi ve eşitti bir yana, “KKTC Devleti” batmıştır...

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğünde ısrarcı olmak ya da Kıbrıs sorununda,  Dünya bir yana en başta Türkiye’nin kabul edemeyeceği “iki devletli çözüm”de “isterim da isterim”ci olmak; 2023’ün kap karanlık olacağının ta kendisidir...

-*-*-

Gerçekten şansımız yok mu?

Hiç mi umut yok?

Bilemem!

Ama bildiğim tek şey, hamasi nutuklar, yalanlar ve dualarla gidebileceğimiz tek yer (inananlar için) en iyi ihtimalle cennettir!

İnananlar rahmetle ölecek!

İnanmayanlar geberip gidecek!

(Sonuçta gidilecek yer iki sokak aşağıya iki sokak yukarıya aynı adrese)...

-*-*-

Haaa inanan erkeklere gittikleri adreste 40 – 50 huri verilir mi emin değilim... İnanan kadınların Nuri durumu hakkında yorum yapamam da inanmayanlar kesinlikle kazanda kaynayacaktır...

Vallahi sorry!


Sıfır!

Tıpkı ekonomideki iflaslar gibi; hamaset ve doğru olmayan iddialar neticesinde seçim kaybetmek de “iyi yönetim”le alakalıdır...

Süreci iyi yönetememişsiniz demektir...

Size verilen milyonlarca TL’lik propaganda parasını boşa harcamışsınız demektir...

-*-*-

Örneğin Mağusa...

Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin son bir yıl içinde en az 300 milyon TL borca batmasının sorumlularının en başındaki kişiyi Mağusa’ya belediye başkan adayı yapar ve seçmene de “Maraş” üzerinden hamaset gazı verip, “en iyi maddi kaynak bulabilen aday benim” derseniz, kimse size inanmaz ve sandığa çakılırsınız...

-*-*-

Ekonomide, siyasette sağlıklı ve demokratik ilkelerden asla sapmayacak yönetim başarılmazsa, sonucu hüsrandır...

KKTC hüsrandır...

Ülkenin en büyük partisi tam hüsrandır...

Cumhurbaşkanı seçtiğimiz kişi hüsran ötesidir... Toplum adına gerçek bir utançtır...

Ve sonuç ortadadır!

İflas!

Her açıdan bitiş!

Sıfır!

Bu yazı toplam 2084 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar