2024 Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazananlar arasında Türkiye’den bir akademisyen de var
2024 Ekonomi Nobel Ödülü açıklandı. Ekonomi ödülü ile ilgili olarak, Nobel Komitesinin açıklamalarına bugünkü yazımda değinerek, Ülkemizin suni, sığ ve kısır gündeminden sizleri biraz olsun çıkarmak istiyorum.
Nobel Ekonomi Ödülü bu yıl "kurumların refahı nasıl etkilediği ve ulusların refah toplumlarına dönüşmesi konusundaki çalışmalarından" dolayı Daron Acemoğlu, Simon Johnson ve James Robinson'a verildi .
Ülkeler arasındaki büyük gelir farklılıklarının azaltılması, çağımızın en büyük zorluklarından biridir. Ödül sahipleri bunu başarmak için toplumsal kurumların önemini ortaya koydular.
Nobel Komitesi "Ülkeler arasındaki büyük gelir farklarını azaltmak, zamanımızın en büyük zorluklarından biri. "Hukukun zayıf olduğu toplumlar ve nüfusu sömüren kurumlar, büyüme veya daha iyiye doğru değişim yaratmaz. Ödül sahiplerinin araştırması, bunun nedenini anlamamıza yardımcı oluyor" açıklamasını yaptı.
Nobel sahipleri çalışmalarında, özellikle Avrupa sömürgeci güçlerinin yarattığı kurumları inceliyor. Sistemlerin kapsayıcı olduğu alanlarda bunun refah yarattığını savunuyorlar. Öte yandan, sömürgecilerin çıkarı için, kaynak çıkaran kurumların düşük ekonomik büyüme getirdiğini öne sürüyorlar.
Nobel ödül duyurusunda, Avrupalılar dünyanın büyük bir bölümünü sömürgeleştirdiğinde, bu toplumlardaki kurumların da değiştiği ancak bunun bazen dramatik olsa da her yerde aynı şekilde gerçekleşmediği belirtildi.
Duyuruda, bazı yerlerde amacın, yerli nüfusu sömürmek ve kaynakları sömürgecilerin çıkarları için kullanmak olduğu söylenirken, diğerlerinde ise sömürgecilerin, Avrupalı göçmenlerin uzun vadeli faydası için kapsayıcı siyasi ve ekonomik sistemler kurduğu belirtildi.
Kapsayıcı(Toplumsal) kurumlar, genellikle sömürgeleştirildiklerinde yoksul olan ülkelerde uygulanmış ve zaman içinde genel olarak müreffeh bir nüfusla sonuçlanmıştır.
Bazı ülkeler, düşük ekonomik büyüme ile kapana kısılmış durumdadır. Kapsayıcı(toplumsal) kurumların hayata geçirilmesi herkes için uzun vadeli faydalar sağlayacaktır, ancak sömürücü kurumlar iktidardaki insanlar için kısa vadeli kazançlar sağlar. Siyasi sistem onların kontrolde kalacağını garanti ettiği sürece, kimse onların gelecekteki ekonomik reform vaatlerine güvenmeyecektir. Ödül sahiplerine göre, bu yüzden hiçbir gelişme kaydedilmiyor.
Ancak, olumlu değişim vaatlerinin inandırıcı olmaması, demokratikleşmenin bazen neden gerçekleştiğini de açıklayabilir. Devrim tehdidi söz konusu olduğunda, iktidardakiler bir ikilemle karşı karşıya kalırlar.
İktidarda kalmayı tercih eder ve ekonomik reformlar vaat ederek kitleleri yatıştırmaya çalışırlar, ancak, halkın durum düzelir düzelmez eski sisteme dönmeyeceklerine inanması pek olası değildir. Sonunda, tek seçenek iktidarı devretmek ve demokrasiyi tesis etmek olabilir.
Üç ekonomist, ulusların zenginleşmesi konusunda, coğrafi ve ekonomik açıdan farklı özelliklere sahip ülkeleri kıyaslayarak, kurumların yapısının bu süreçte belirleyici faktör olduğuna ilişkin çıkarımlarda bulunmuşlardır..
Nobel komitesi tarafından yapılan açıklamada, "Hukukun üstünlüğünün zayıf olduğu toplumlar ve nüfuzunu kötüye kullanan kurumlar, büyüme veya daha iyiye doğru değişim yaratmaz.
Ekonomi Nobelini kazanan Daron Acemoğlu, 1967 yılında Ermeni bir anne-babanın çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya geldi.
Daron Acemoğlu, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra 1989'da İngiltere'deki York Üniversitesi'nde ekonomi alanında lisans derecesi, 1990'da London School of Economics'te matematiksel ekonomi ve ekonometri alanında yüksek lisans derecesi ve 1992'de London School of Economics'te ekonomi alanında doktora derecesi aldı.
Daron Acemoğlu, 1993 yılından bu yana Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde (MIT) akademik kariyerine devam ederken, 2000 yılında ekonomi profesörü ünvanını aldı.
Diğer Akademisyen Johnson da, Acemoğlu gibi ayni üniversite’de çalışıyor, Robinson ise araştırmalarını Chicago Üniversitesi'nde yürütüyor.
Sonuç olarak, Üniversite ülkesi haline gelen KKTC de bulunan 20 den fazla üniversitemizin ve Akademisyenlerimizin de, bilimsel çalışmalarını ve yayınlarını günden güne geliştirerek, uluslararası prestijli organizasyonların derecelendirme listelerinde başarılı bir şekilde yer almaları, akademi dünyasında referans gösterilmeleri, hepimizi memnun edecektir.
Üniversitelerimizin ve akademisyenlerimizin esas misyonu da bu olmalıdır. Üniversite adası olmak, uluslararası akademik yayın ve kalite ile sağlanacaktır.Bu işler, sadece üniversite sayısı ve öğrenci sayısı ile övünmekle olmuyor.