2025 Daha Kötü Geçecek
Kıbrıs Türk halkı 2024’ü de sıkıntı içinde geçirdi. Ekonominin bütün sektörleri zor günler geçiriyor.
Devleti yönetenler arka arkaya aldıkları kararlarla sektörleri zora sokmaktan çekinmiyor.
2024’de Kıbrıs’ın kuzeyinde turizm bitti. 5 yıldızlı casinolu oteller bile sıkıntı yaşıyor. Diğer oteller zar zor ayakta duruyor.
Turizm 2025 yılında da devlet tarafından yeterince desteklenmezse ayakta duramayacak. Özellikle charter seferlerin artırılması için teşviklerin yeniden ve yeteri kadar olması şarttır.
Pandemi öncesi bu alanda uygulanan teşvikler nedeniyle o güne kadar kapalı olan ve dökülmeye başlayan 3-4 yıldızlı otellerle, tatil köyleri bile yeniden yaşam bulmuştu. Buna bağlı olarak resturanlar ve çarşı da canlanmıştı.
Teşvikler başlarsa bu sektörün yeniden canlanması ve ayağa kalkması beklenebilir.
Eğitim sektörü de aynı biçimde gerek sahte diploma olayı, gerekse de üniversitelerde niteliğin değil, niceliğin öne çıkarılması sektörü geriye götürüyor.
Bu ülkede yüksek öğrenim kurumlarının sayısı arttıkça kalite düştü. Kurumlarımız kalitelerini yükselteceklerine ve bununla övüneceklerine, ne kadar fazla öğrenci aldıklarıyla övündü.
Bu da sektöre yarar değil, zarar verdi. Çünkü bir ton para vererek eğitim almaya gelen yabancı öğrenciler ve aileleri bu durumdan rahatsız oldular.
Bundan da fazla bu iki sektörü olumsuz etkileyen en önemli sıkıntı. Ülkenin pahalı olmasıdır.
Bu ülkeye ulaşmak için tek yol Türkiye hava ve deniz limanlarını kullanmaktır. Özellikle uçaklar çok pahalıdır. Hem bu ülkeye çalışan havayolu şirketleri, hem de özele devredilen havaalanı hizmetleri çok yüksek ücret tarifeleri uyguluyor.
Devleti yönetenler de bu durumu yalnızca seyrediyor. Muhtemelen her konuda olduğu gibi bu konuda da denetim yetkileri yoktur.
İnşaat sektörü bir ülkenin kalkınması için ana itici sektör olamaz. Ama inşaat sektörünün canlı olması bir sürü yan sektörü de canlı tutar.
Devleti yönettiğini zannedenler Mayıs 2024’de geçirdikleri “Taşınmaz Mal Edinme ve Uzun Vadeli Kiralama (Yabancılar) (Değişiklik) Yasası” ile sektörü zora soktu. Ardından geçen hafta sonu bakanlar kurulundan geçirdiği Yasa Gücünde Kararname ile güya durumu düzeltmeye çalıştı. Ama daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
Tarım ve hayvancılık da zor günler geçiriyor. Tarihinde ilk defa bu ülkeye dışarıdan patates ithal edildi. Zaten domates, salatalık vb. sebzeler zaman zaman ithal ediliyordu. Yakında narenciye de ithal edeceğimiz günler gelecek.
Ülkenin pahalı olması, maliyetlerin yüksek olmasını, bu da satın alma gücünün gerilemesini getiriyor.
Geçmişten beri uygulanan hayat pahalılığı ödeneği bu yıl asgari ücrete de uygulandı.
Ama bu çalışanın alım gücünü korumaya yetmedi. Alım gücü daha da geriledi. Üstelik bu yıl asgari ücret döviz bazında da neredeyse 1.5-2 kat arttı. Bu da 3 üncü ülkelerden gelen işçilerin ülkelerine daha fazla dolar göndermesini getirdi.
Ülkede alım gücü düşerken, yabancı işçiler ülkelerine daha fazla dolar gönderir ve ülke pahalı olduğu için dışarıdan gelenler azalır. Bu yöntem çalışanı korumadığı gibi, ülke ekonomisini de koruyamaz.
Bu ülkede her şey gibi ekonomi de guduru gidiyor. Bu yöntemle bırakın ekonomiyi düzeltmeyi, ülkeyi de kurtaramazsınız.
Ülkenin bütün ekonomik sektörlerini çökerttiğinizde ve her şeyi dışarıdan ithal ettiğinizde çarkı nasıl döndüreceksiniz?
Bu mümkün değil.
Bütün bunları yaparken ekonomik sıkıntıların tek sorumlusu olarak çalışanların maaşlarını gördüğünüz için meclisten geçirmeye çalıştığınız yasalarla çalışanların maaşlarını kırpmaya cüret ediyorsunuz.
Neden?
Çünkü başka yöntem bilmiyorsunuz. Size talimat verenler de başka yönteme gerek görmediği için en kolay yola başvuruyorlar çalışanların maaşını kırpmak.
Bunu kendi ülkelerinde yaptıkları için burada da aynısını yapmaya çalışıyorlar.
Bilmedikleri, anlamadıkları ya da anlamak istemedikleri burasının başka bir ülke olduğu ve burada yaşayan insanların da kendine özgü, başka ülkelerden farklı davranış biçimleri, gelenekleri ve farklı görüş ve tepkileri olduğu gerçeğidir.
Bu gerçek kolay kolay değişmeyeceğine göre ya siz değişeceksiniz, ya da çekip gideceksiniz.
2025, 2024’den daha zor görünüyor. Ama değişim gerçekleşirse bu zorluk daha kolay aşılır.
Şimdiden tüm okurların yeni yılını kutlarım. Yeni yılın ülkemize ve dünyamıza barış, huzur ve refah getirmesini dilerim.