“21 Aralık 1963’te iki toplumlu çatışmalar patlak vermişti... 60 yıl sonra hala bunun bedelini ödüyoruz...” (2)
Nikolaos PRAKAS/CYPRUS MAIL
*** Hrisallinyodissa’yı tarif eden Akatulu Maria, burasının ilk toplumlararası çatışmaların başladığı yer olduğunu, Kıbrıslıtürkler’in de bulunduğu Aykasiyano bölgesi yakınlarında pek çok terkedilmiş ve boş ev gördüğünü aktarıyor... Başkentte bazı mahalleleri ortadan ikiye bölen barikatları da hatırlyor, “biz Kıbrıslırumlar’ın bu barikatlardan geçmemize izin yoktu” diyor... “Ancak o günlerdeki Yeşil Hat, biraz daha belirsizdi... Şimdilerde terkedilmiş ve ara bölgede kalan yerlerde hala insanlar yaşıyordu, bölünmüş olmasına karşın” diye hatırlıyor. 1974’teki Türk işgalinden öncesinde de bazı Kıbrıslırumlar’ın terkedilmiş olan bazı Kıbrıslıtürk evlerine yerleşmiş olduklarını da hatırlıyor...
*** Kanadalı araştırmacı Richard Patrick’in 1970’li yıllarda yaptığı araştırma, dönemin en güvenilir kayıtları olarak kabul edilmektedir. 1960’lı yılların sonlarında Patrick, UNFICYP’te (BM Barış Gücü) görevli bir subaydı ve London School of Economics’te siyasi çoğrafya üzerine bir doktora öğrencisi olduğu için Kıbrıs çatışmasına ilgisini buradaki araştırmasıyla perçinlemişti. Bu araştırma “Siyasi Coğrafya ve Kıbrıs Çatışması, 1963-1971” başlığıyla yayımlanacaktı.
*** Araştırma bulgularını özetleyen Patrick, şöyle yazmıştı: “Aralık 1963 ile Ağustos 1964 döneminin genel eğilimleri gayet açıktır... ENOSİS (Yunanistan’la birleşme) ile TAKSİM’e yönelik çatışan düşünceleri uygulamak maksadıyla çeşitli şiddet grupları tarafından kararlar alınmaktaydı... Şiddet, bir göçmen hareketine sebep oldu ki bu da varolan nüfus alanlarını değiştirecekti...”
*** Patrick’e göre bunu izleyen dönemde Kıbrıslıtürkler’i ve ellerinde bulundurdukları toprağı yönetmek maksadıyla bir Kıbrıslıtürk sivil ve askeri yönetim geliştirilmişti... “Bunun sonucu ise, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin de fakto bölünmesi demekti” diyor Patrick.
*** Patrick araştırmasında Kıbrıslıtürkler’in çoğunluğunun ancak Kıbrıslıtürkler öldürüldükten, kaçırıldıktan ya da kendi köylerinde veya mahallelerinde Kıbrıslırumlar’ın tacizine uğradıktan sonra göç ettiklerini yazıyor. “Çoğu göçmen en fazla birkaç ay içerisinde evlerine geri dönmeyi bekliyordu ve işte tam da yakın zamanda geri döneceklerine ilişkin bu varsayım nedeniyle yerlerinden ayrılmışlardı” diyor. Bu bulgular ise, Kıbrıslıtürkler’in enklavlarda toplanmalarının, etnik ayrılık isteyen katı görüşlü Türk politikacıların hesaplı bir hareketi olduğuna ilişkin iddialara gölge düşürmektedir.
*** Patrick gözlemlerine devamla şöyle yazmaktadır: “Göçmenlerin çoğu kendi insiyatifleriyle yerlerinden ayrılıp göç ettikten sonrasına kadar herhangi bir resmi idari örgütlenme olmamıştı göçmen hareketlerini yönetmek üzere...”
*** Piskobu yakınlarında, Leymosun’un kıyısında bulunan Kıbrıslıtürk köyü Evdim’den iki Kıbrıslıtürk de Cyprus Mail gazetesine konuştular ve köyde bir enklavda yaşadıkları yıllardaki hayatlarını anlattılar. Sözkonusu iki Kıbrıslıtürk, isimlerinin açıklanmasını istemediler, onlara göre bölgede birkaç karma köy varmış fakat Evdim, sadece Kıbrıslıtürkler’in yaşadığı bir köydü. Herhangi bir çatışma hatırlamıyorlar ancak köyde kalmak zorunda olduklarını hatırlıyorlar, Türkiye’den yiyecek ve malzeme içeren yardım paketlerini hatırlıyorlar... Köyden ayrılmalarına izin olmadığı için daha önce bölgeden geçen otobüslerin de köylerine gelmekten kaçındığını hatırlıyorlar.
*** Evdimli Kıbrıslıtürkler’den biri, “Türkiye’de öğrenim gören akrabalarımızla iletişim kuramıyorduk” diye hatırlıyor... İletişim Leymosun ile Lefkoşa arasında kurulan iki barikatla bloke edilmiş vaziyetteymiş. “İlkokul ikinci sınıfta karnemi alamamıştım çünkü yollar kapalıydı, kolayca hareket etmek mümkün değildi ve Lefkoşa’yla iletişim kuramıyorduk, enklavdaydık, böylece ikinci sınıf karnemi almakta oldukça zorlanmıştım” diyor. 1963 ve 1964 yıllarındaki çatışmalar ardından komşu köylerden ayrılarak Evdim’e gelen Kıbrıslıtürk göçmenleri de hatırlıyor bu iki Kıbrıslıtürk’ten birisi... “Bir sabah kalktık ve aniden köyde pek çok insanın toplanmış olduğunu gördük” diyor.
*** Kıbrıslırumlar’la tüm iletişimin kesilmiş olup olmadığını sorduğumuz bu Evdimliler’den biri, “Tarlaları bizim tarlalarımıza komşu olan Kıbrıslırumlar’la 1963 sonrası dahi selamlaşıyorduk” diye anlatıyor. Bu Evdimliler’den biri ilk çatışmalar ardından kardeşlerinin bir Kıbrıslırum kadına tarlasındaki ürünleri toplamakta yardım ettiğini de hatırlıyor. Her ikisi de durumun birkaç sene sonra sakinleştiğini ve her ikisinin de Leymosun’a gittiklerini, birinin ise Leymosun’daki Kıbrıslıtürk lisesine devam edebildiğini aktarıyor. Hatta bu iki Evdimli, bir Kıbrıslırum dul kadından bir ev kiralamışlar. Fakat birkaç sene sonra, hem Kıbrıslıtürk, hem de Kıbrıslırum polislerinin devriyeleri ve şiddet artınca, onlardan bu kiraladıkları evi boşaltmaları istenmiş... Mal sahibi dul kadın orada kalamayacaklarını çünkü her iki tarafta da milliyetçilerin durumu kötüleştirdiklerini ileri sürmüş.
*** Cyprus Mail gazetesine konuşan Kıbrıslırumlar da, Kıbrıslıtürkler de, 60 yıl önceki çatışmaların başlangıç olduğunu ve “milliyetçilik adına insanların en korkunç suçları işlemek için gerekçe bulduklarına” dikkat çektiler.
*** Eski Cumhurbaşkanı Glafkos Kliridis’in kızı olan Keti Kliridis, “Cepheleşen bir dünyada köprüler kurmak ve bölünmüş Kıbrıs” başlıklı kitabında 60’lı yıllarda yaşananların acısını şöyle anlatıyor: “1990’lı yıllarda çatışmaların çözümü gruplarına eşim Kostas ile birlikte katıldığımızda, ilk toplumlararası çatışmaların yaşandığı ve Lefkoşa’nın ilk bölünmesine yol açan 1963 sonrasında, Kıbrıslıtürkler’le iletişimden yoksun kaldığımı yavaş yavaş anlamaya başlamıştım...” Yeniden canlandırılan iletişim aracılığıyla kendinden bir parçayı da bulmaya başlamış... “Benim için yurdumun öteki tarafını kaybetmek, yalnızca bir yeri kaybetmek değildir, aynı zamanda benim için Kıbrıs’ın geçmişi olan insanları da kaybetmektir...”
1964 yılında BM Barış Gücü, devriye gezerken...
1964'te Kıbrıs'ın hali böyleydi...
https://cyprus-mail.com/2023/12/17/a-newly-formed-cyprus-republic-in-tatters/
(CYPRUS MAIL’de Nikolaos PRAKAS’ın 17.12.2023’te yayımlanan yazısını özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).