1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Örgütlerden Ortak Basın Açıklaması
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Örgütlerden Ortak Basın Açıklaması

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Örgütlerden Ortak Basın Açıklaması

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü Örgütlerden Ortak Basın Açıklaması

A+A-

Feminist Atölye
[email protected]

 

Bugün 25 Kasım...
Bugün aslında kadınların evde, işte, yatak odasında ya da kamusal alanda, fiziksel, psikolojik veya cinsel şiddete maruz kaldığı herhangi bir gün...
Ve bugün aynı zamanda biz kadınların, hem kendimiz hem de şiddete uğrayan kız kardeşlerimiz için sesimizi yükselttiğimiz gün... 
Çünkü yıllar önce bugün, Dominikli üç kız kardeş, devlet ve erkek şiddetinin kurbanı olarak tecavüz edilip öldürüldüler...
Çünkü bugün hala devlet ve erkek şiddeti hayatımızın her alanında bizleri acıtmakta...

Kadınlara yönelik şiddet, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarlarla sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamında ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır. Ayrıca ekonomik ihtiyaçlarından yoksun bırakarak uygulanan ekonomik şiddet de kadınların insan haklarının ihlalidir. Kadına yönelik şiddet, maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi birçok hak ihlallerini de içine almaktadır.
Yasalarla getirilen bir takım iyileştirmelere, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’nin ve Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nin de iç hukukumuza geçmiş olmasına rağmen, uygulamada, şiddetin engellenmesine yönelik yeterli ve etkili çalışmalar yapılmadığını görmekteyiz. Toplumdaki erkek egemen zihniyetin değişmesi için devletin sürekli ve uzun vadeli bir programının olması gerektiğini, kadınların çalışma yaşamına katılımı, çocuk ve yaşlılar için kreş ve bakımevi gibi yerlerin açılması ve en önemlisi şiddet mağduru kadınların korunması ve rehabilite edilmesi için hayati olan sığınma evlerinin açılması taleplerimizi defalarca dile getirdik.
Ancak ne yazık ki şiddetin her türlüsü; iş yerlerinde kadınlara mobbing uygulanması, taciz ve tecavüzler, aile içi baskı ve şiddet, kadın ticareti ve kadın cinayetleri, gece kulüplerinde kölelik artarak devam etmekte. Kişiler, cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği dolayısıyla gerek özel gerekse kamusal alanda ayırımcılığa ve şiddete uğramakta. Tüm bunlara karşı ne polis teşkilatı ne de yargı yeterli ağırlıkta önlem ve cezaları getirmekte. Hatta şiddet mağduru veya tehdit alan kadınlar, bu gibi konularda kadını suçlayan veya duyarsız kalan polise şikayet etmekten dahi korkar hale getirilmiş durumda.
Bu vesileyle, 15 Kasım törenlerinde, en temel insan hakkı olan ifade özgürlüğünü kullanan ve vicdani red hakkını savunan bir pankart açan kişilere uygulanan polis şiddetini kınıyor ve başta polis teşkilatı olmak üzere devletin tüm kurumlarını demokrasinin gereğini yapmaya, kendi Anayasasına ve insan haklarına sahip çıkmaya çağırıyoruz.

Öte yandan medya da, kadına karşı şiddeti hatta kadın cinayetleri gibi vahşice bir suçu bile magazinleştirerek veya cinsiyetçi bir bakış açısıyla verebilmekte. Şiddete uğrayan kadının ne yaptığı, ne söylediği ya da nasıl giyindiği, bunu hak edip hak etmediği sorgulanabilmekte. Kurbanlar, suçlanıp, suçlular “mağdur” ilan edilebilmekte.
Kadınların çalışma yaşamına katılımı, eşitsiz toplumsal cinsiyet rollerinden dolayı zaten çok zorken, Göç Yasası, Özelleştirme Yasası gibi insan onuruna aykırı yasalarla istihdam edilen kadınlar, ekonomik şiddete maruz kalmakta. Özel sektörde ise sendikasız, güvencesiz ve esnek çalışma koşullarına mecbur bırakılan kadınlar, daha katmerli bir emek sömürüsüyle baş etmeye çalışmakta. Devlet, bu eşitsiz ve insanlık onuruna aykırı uygulamalara göz yummakta, emek sömürüsüne suç ortağı olmakta.
Kadınların örgütlü yaşamda da sorunları bitmemekte, her türlü engele rağmen örgütlü olmayı seçen kadınlar da zaman zaman örgütlerinde erkek egemen sistemin baskısıyla, ayırımcılık ve şiddetle karşılaşabilmektedirler. Şiddet sadece ev içinde veya iş yerinde değil, örgütlerin içerisinde de yaşanabilmektedir ve bu da örgütlü kadınların yaşamını daha da zorlaştırmaktadır. Bu nedenle örgütlerin tüzüklerinde kadınların şiddete ve ayrımcılığa uğramalarını engelleyecek mekanizmaların yer alması, şiddete uğrayan kadının beyanının soruşturma için esas kabul edilmesi mantığının yerleştirilmesi gerekmektedir.
Tüm bunların yanı sıra AKP politikalarıyla ülkemize dayatılan neoliberal muhafazakarlık ve dinsel tahakküm politikaları da kadınların yaşamını tehdit etmeye, zaten sınırlı olan özgürlüklerini kısıtlamaya başlamış durumda. Bugün yanı başımızda Ortadoğu’daki kadınlara tecavüz eden, onları işkencelere, ölüme, karanlık zindanlara mahkum eden İŞİD zihniyeti, ülkemiz topraklarına da zehirli tohumlarını atmaya çalışıyor. Bir yandan bu gericiliğe karşı kadın mücadelesini yükseltirken öte yandan Kobane’de direnen halkları da yürekten selamlarız... Kadınların, savaş dönemlerinde, şiddetin her türlüsünü en acımasız şekilde yaşadıkarı ve bu travmanın yıllarca sürdüğü gerçeğinden hareketle savaşı lanetliyor ve gerek ülkemizde gerek dünyanın tüm coğrafyalarında gerçek ve kalıcı bir barış ortamı sağlanması için kadınları ses vermeye çağırıyoruz.
Bizler, kadının cinsel, fiziksel, psikolojik bütünlüğünün dokunulmaz olduğunu, kadının insan haklarının temel insan hakkı olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, kadına yönelik her türlü şiddet sonlanıncaya kadar mücadelemi sürdüreceğimizi yüksek sesle ifade ediyoruz.
Yaşasın kadın dayanışması!
Yaşasın örgütlü mücadelemiz!

Bu haber toplam 3528 defa okunmuştur
Gaile 294. Sayısı

Gaile 294. Sayısı