1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. 25 KASIM’A DOĞRU
25 KASIM’A DOĞRU

25 KASIM’A DOĞRU

Eril düzenin bize biçtiği kaftan bedenimize ve zihnimize oturmak zorunda. Aksi halde cevabı dayak, şiddet, mobbing ve hatta ölüm olabiliyor.

A+A-

 

Viyan
[email protected]

 

8 Mart’ı hepimiz biliriz. Gözlerimize sokulan tek taş pırlantalardan. Beyaz eşya kampanyalarından. Elektrikli ev aletleri reklamlarından… Eşimize, sevgilimize, annemize, kız kardeşimize çiçekler alarak, günü taçlandırıp; hayatımızda her daim olmaları temennilerinde bulunduğumuz gün olduğundan, iyi biliriz… Kadınların işyerlerinde kırmızı güller, karanfiller aldığı bu günün ardındaki karanlıktan, yani kayıp göndergeden (1) hiçbir reklam bahsetmez bize. Oysa 8 Mart, bir acının tarihidir.

25 Kasım da yine 8 Mart gibi, bir acının, trajedinin tarihidir. Acıyacağımız değil, öfke duymamız gereken, kadınların mücadelelerini yükseltecekleri bir tarihtir. Hele ki tarih, kendini tekrar ediyorsa her yerde.

Biraz değinmek gerekirse 25 Kasım, Dominik Cumhuriyeti’ndeki Trujillo diktatörlüğüne karşı özgürlük mücadelesi veren Mirabel kardeşlerin, diktatörlük askerleri tarafından, tecavüz edilip katledildikleri gündür özetle. Tecavüz ve ölüm ne kadar özetlenebilirse (!)

Tecavüzün, kadına yönelik şiddetin son dönemde ülkemizde artış göstermesi, nicel değerlerle ifade ediliyor olması, gazetelerde ardı ardına bu konuda haberlerin çıkması bize mevcut yapının kadınlar açısından noksan olduğunu gösteriyor. Toplumsal cinsiyet rolleri, aile yapıları, okullar topyekûn kadının nasıl olması noktasında sınırlar çiziyor. İşte bu sınırların aşıldığı noktalarda ise kadının, devlet kurumlarının ve onun temelini oluşturan ataerkinin gizli sözleşmesi gereği ‘haddi’ bildiriliyor(!)

İlk adımlarımızda örülen pembe patikler, yerlerini ‘toz pembe’ addedilen evlilik hülyalarına bırakırken, boşanma isteğimiz toplumsal bir problem haline dönüşerek başımıza yine toplum tarafından çorap olarak örülüyor. Eril düzenin bize biçtiği kaftan bedenimize ve zihnimize oturmak zorunda. Aksi halde cevabı dayak, şiddet, mobbing ve hatta ölüm olabiliyor.

         Bütün bunları işgalden bağımsız tartışmak, sorunun kendisini, öznesinden bağımsız tartışmak olacaktır.

Bugün Kıbrıs’ta işgal demek, muhafazakâr toplum yaratıp, kadını köleleştirmek demektir.

         Bugün Kıbrıs’ta işgal demek, göçmen kadınların ucuz işgücü olarak görülmesi; gece kulüplerinde seks işçiliğine borçlar karşılığı mecbur bırakılması demektir.

Bugün Kıbrıs’ta işgal demek, kaynağını savaştan alan bir zihniyetin kadını ganimet olarak görmesi demektir.

Ülkemizde- kadına yönelik şiddetin bitmek tükenmek bilmediği, adeta Türkiye’nin arka bahçesi durumuna getirilen ülkemizde- yaşanan olaylar 25 Kasım’ın önemini ülkemiz özgülünde bize göstererek mücadele mesajı veriyor.

Mücadele, dolaylı  veya doğrudan AKP politikaları ile eve hapsedilmeye çalışılan kadının mücadelesidir. Türlü yollarla, toplum mühendisliği ile eve hapsedilmeye, çocuk bakmaya zorlanan, çalışmasına izin verilmeyen kadının mücadelesidir.

Mücadele, savaş dönemlerinde tecavüzü yaşayan, savaşın kirli ve karanlık yüzünü gören ve ondan en çok etkilenenlerden biri olan kadının mücadelesidir.

Mücadele, tanınmayan ülkeyarısında göçmen, savunmasız kadınların uğradığı saldırıya ve tehditlere karşı mücadeledir.

Mücadele, Gülbahar’ların* ve Burcu’ların** katillerine karşı verilecek olan mücadeledir ve bu mücadele ataerkiyi alaşağı edecektir.

 

Notlar

(1).  ‘Etin Cinsel Politikası’nda Carol J. Adams’ın kullandığı ifade. “Kayıp gönderge sistemi; kendini uzaklaştırma, üstünü örtme, yanlış yorumlama ve suçu başkasının üzerine atma aracılığıyla hakimiyetini sürdürür.”

*Gülbahar Ulutan: Gönyeli’de kendisi ile konuşmadığı gerekçesi ile Fatih Çıkrıkçı tarafından on üç yerinden bıçaklanarak katledildi.

**Burcu Okumuş: Mağusa’da, kendisini aldattığı iddiası ile eşi Özgür Okumuş tarafından bıçaklanarak katledildi.

Bu yazı, Mesarya Kadınları İnisiyatifi’nin sosyal medya sayfasında yayımlanmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1750 defa okunmuştur
Etiketler :
Gaile 470. Sayısı

Gaile 470. Sayısı