3 Mayıs!..
Bina çöktü!..
Hem de koca bina!..
Hem de şehrin göbeğinde...
‘Nasıl olur’ dedik.
Vizesi yoktu!..
İzni yoktu!..
“İşçi güvenliği”nin peşine düştük..
Ne oldu?
İlgili şirket bize ‘reklamı’ kesti!..
Ambargoluyuz!..
“Basın Özgürlüğü” budur (!)
--
‘Ama’lıdır..
‘Yama’lıdır çoğunun ‘özgürlük’ havası!..
“Yani müdahe gibi olmasın ama böylesi bir zamanda bu yazılmaz...”
“Tamam, yazarsın ama burada yazılmaz...”
“Anladık basın özgürlüğü var ama bu hassas dönemde yazılmaz...”
--
“Dünya kötülük yapanlar yüzünden değil, hiçbir şey yapmayıp seyredenler yüzünden tehlikeli bir yerdir” demişti Albert Einstein...
İşte ‘medya’nın rolü budur!..
‘Seyreden’ olmamak...
--
Oysa ‘bizden gayrı’dır özgürlük beklentisi...
“Bana” dokunma...
“Bizi” ilişme (!)
“Beni eleştirme...”
--
Medyanın tek bir gücü vardır oysa, ‘inandırıcı olmak, güven vermek...’
Gel gör ki, ‘kel gelin kel kaynana medyası’ sevilir genelde...
Ve bir de ‘reklam verenler’in kendi haberlerini görmek istediği bir ‘halkla ilişkiler’ bülteni özlenir...
Paran yoksa... Gücün de..
Katlanırsın...
Ve doğa boşluk tanımaz, ‘sosyal medya’ gelişir böylece...
--
Velhasıl, 3 Mayıs bugün...
‘Dünya Basın Özgürlüğü’ gününüz kutlu olsun (!)
Avunalım, ‘beterin beteri var’ diye!..
--------------------------
altını çizdim
“Direndiler ve abarttılar
bizim dünyamızdan değildi onlar
Paul Eluard
Direnmedik! abarttık!
rengimiz belli olmasın diye
salkımsöğüt\'ü kağıtla kapladık
otuz kişilik odalarda
gözümün kaydığı yer nere\'ydi
hangi tarih\'e, hangi şiir\'e gebe?
sen baskıya bile direnmedin
aşka direndiğin kadar
ve kanıt kalmasın diye bugüne
fazla da konuşmadın sevda üstüne
aşk karanfil kadar anlamdışıydı! “
Faize Özdemirciler
UZAK ADA/M -II-
-------------------------
haftanın notları
1 Mayıs’ta bir ara Mehmet Seyis geldi, bizimle yürüdü... Nasıl mutlu oldum... Kimi insanlar, iyileştiriyor ruhunuzu...
Çizenel Garaj’da karşıladık, işçi bayramını... Hasan usta elleriyle tuttuğu balıkları pişirdi... Emin hoca, Malya’daki ‘şarap üretimleri’ni anlattı.
Küçük Emin, seçimleri konuşurken, ‘uzun süre sonra bu toplumun bir ferdi olmaktan gururlandım’ dedi.
‘Sevişmesek olmaz mı’ dedi, adam... “Napacağız” dedi kadın, “dolma mı saracağız birlikte...”
Hastanede ‘Acil’e giden bir dostum söyledi: Hasta olmak suçmuş gibi davranıyorlar. Oysa en çok şevkate ihtiyacımız orada var.
----------------------
----------------------
Önce adını değiştirelim
‘Taksim’ sahası!..
Oysa ‘taksim’ parçalara ayırmak, bölmek, bölünmek demek...
Taksim ‘bölünmüş’ demek...
Önce ‘adını’ değiştirelim bu sahanın...
Ve hatta bir yarışma düzenleyebilir Birleşmiş Milletler, ara bölgedeki bu alan için!..
Tüm Kıbrıs’tan yaratıcı fikirlerin katılacağı bir yarışma...
Yeni bir isim koyalım.
--
1 Mayıs’ta yine buluştuk, ‘ara’da bir yerde...
Ama Kıbrıslı Türkü Rumu buluştuk, Kürdü Maroniti buluştuk, sirtolarla halaylarla buluştuk...
Buluştuk!..
Ne yazık ki ‘sıkıştık’ o tarihi surlar ile tepelerin arasına, toz toprağın kıyısına...
Oysa çok da güzel düzenlenerek, yeniden yapılandırılabilir bu alan...
Hem ortak mitingler, konserler, etkinlikler, hem de sportif buluşmalar için!..
Kıbrıs’ın geleceğinde de kullanılabilir, ‘güven’ ve ‘yakınlaşma’ya ihtiyaç duyduğumuz bugününde de...
Çok bir para mı yani?
Tribünleri yeniden yapılabilir...
Surların altına platform, sportif etkinler için saha, zemin...
Işıklandırılır bir güzel...
Yeniden barışma merkezine dönüşür, çok amaçlı...
Yeter ki isteyelim...
Yeter ki ‘enerjimizi’ yönlendirelim bu isteğe...
--
Önce adını değiştirelim.
Yeter bölündüğümüz...
Birleşelim... Adım adım...
Sayın Akıncı...
Sayın Nami...
Ve Dev-İş,
PEO...
Hade, başaralım
bu işi!..
-----------------
Değirmen !..
“Toplum yapımıza bakıyorum. Bir yanda mutlu bir azınlık, beri yanda da mutsuz bir çoğunluk. Dönen değirmenin olukları mutlu azınlığın torbalarına dönük. Değirmen dönüyor, buğday un oluyor ve mutlu azınlığın torbalarına doluyor. Mutsuz çoğunluk değirmenin rüzarı sonucu etrafa serpilenler ile kıt-kanaat yetinmek zorunda. Bu düzen işte böyle bir düzen. Değirmenin oluklarını mutsuz çoğunluğa yöneltmek, yani halkın da bu dünyadan nasibini almasını sağlamak çabası görünürlerde yok. Dahası ‘ne edelim de bu çevreye serpilen unları da kendi torbalarımıza dolduralım’ çabası var.”
Özker Özgür
1975, 12 Ocak
--------------------
"Yalanın gücü doğrunun güçsüzlüğünden değildir. Yalan teşkilat kurmuş, doğru yalnızdır."
Yaşar Kemal, Teneke