3 sanatçıdan bugün rastlayamayacağımız tutkuda, manilerle bezenmiş bir aşk hikayesi: “Muzuru” projesi
3 sanatçıdan bugün restlayamayacağımız tutkuda, manilerle bezenmiş bir aşk hikayesi: “Muzuru” projesi
Murat OBENLER
“Cepler(Ötesi)” temasıyla 7-9 Ekim tarihleri arasında Lefkoşa’nın her iki tarafında ve Ara Bölgede yer alacak Buffer Fringe Performans Sanatları Festivali 22 kapsamında sahnelenecek ve aktris Avgoustina Stylianou,müzisyen ve besteci Soteris Christodoulou ile oyuncu- yönetmen Erdoğan Kavaz’ın (Erdou) yer aldığı Muzuru projesi için oyuncu Erdoğan Kavaz ile yoğun çalışma programı içerisinde kısa bir sohbet ettik.
“Sevip de ayrı düşenlerin aşk hikayesi bugün rastlayamayacağımız yoğunlukta ve tutkuda anlatılıyor”
Muzuru projesi fikri nasıl doğdu?
Erdoğan Kavaz(Erdou): Sevgili Avgoustina’nın kişisel merakından başladı her şey. Dedesinin yazdığı manileri bir araya getirip bir hikaye anlatmak istedi. Kıbrıs ağzı manilere Sotiris’in yarı doğaçlama anaolog müziği eşlik etti. Son olarak da Buffer Fringe 2022 için ben de ekibe katıldı ve haliyle yenilenen bir yapıya kavuştu. Sevip de ayrı düşenlerin aşk hikayesi bugün rastlayamayacağımız yoğunlukta ve tutkuda.
“Samimi ve interaktif olarak başlayan performans, müzikle havalanan bir uçan halıya dönüşüyor”
Yasak bir aşk hikayesi ve maniler/atışmalar nasıl birleşiyor bu projede?Nasıl bir sanat yönetimi oldu? Ses,konuşma,beden dili(oyunculuk) ve müzik kullanımı nasıl bir frekansta ilerledi?
Önce yaz gibi güneşli, heyecanlı ve ferah bir dönem işleniyor. Sonra her mevsimin değişimi gibi biraz döküyor biraz da kurutuyor. Kış geldiğinde ise kara boğuluyor bütün ateşli ve heyecanlı konuşmalar. Sessizliğine gömülüyor maniler.
Orjinal ve edebi oldukları için ilham alınarak Türkçe versiyonları yazıldı. Erdoğan’ın kaleminden ve ekibin kalbinden geçti hepsi. Samimi ve interaktif olarak başlayan performans, müzikle havalanan bir uçan halıya dönüşüyor. Mikrofon, hoparlör gibi elementler daha çok dinleti/konser havasına büründürse de yine yapılan hikaye anlatımıdır. Minimal ve akışkan oyunculuk müzikle birlikte şekilleniyor.
İki oyuncu ve tek müzisyen uyumu nasıl işledi çalışmalar esnasında?
Herkes her iş ile ilgilendi ve ilham veren provaların ardından 3 kişilik ekip çalışması meyvesini verdi. Farklı elementlerin kişisel olarak da sevildiğinden süreç herkes için bütünlüklü ilerledi.
“Yeni yorumlanmış ama daha önce olanlara benzemeyen bir performans olması için oradaydık”
Avgustina’nın dedesinin yazdığı manileri sizler sahnede söyleyeceksiniz. Bu çok duygusal olacak herhalde ekip için..
Bir tür hizmet. Eski gümüş tepside yeni nesil çikolata sunmak gibi. Yeni yorumlanmış ama daha önce olanlara benzemeyen bir performans olması için oradaydık. Nitekim öyle de oldu. İlham alabilen ve verebilen insanlarla olmak büyük mutluluk vericiydi.
Sponsor da önemli böylesi projelerde.Tera Grup katkısı nedir?
Bir fast food zinciri de destek oldu evet ilginç. Herhangi bir şekilde bizim ayarladığımız birşey değil. Umarım diğer markalar da bu gibi işlere bütçe ayırır. Sadece sponsor oldu.
Bu yıl yine Buffer Fringe müthiş bir programla Kıbrıslılara heyecanlı gösteriler sunacak. Senin için Buffer Fringe’de olmak nasıl bir his?
11 yıl sonra harika oldu benim için.Çeşitli ve keyifli olacak bence.
FESTİVAL PROGRAMI
7 Ekim Cuma, Rüstem Kitabevi
Buffer Fringe’in 2022’nin ilk günü olan 7 Ekim, Lübnanlı yönetmen/sanatçı/barış aktivisti Raffi Feghali’nin küratörlüğünde Rüstem Kitabevi’nde gerçekleşecek. Feghali’ye göre sanatçılar, eserleriyle, “tarihten beslenerek kimlik ve aidiyet üzerine sürekli sorguluyor ve değişiyor”.
Günün birinci bölümü, ERGO Tiyatrosu [CY] tarafından sahnelenen NOBODY ile başlayacak: dönüm noktası sayılan üç eserden kesitlerin müzikal bir biçimde sahnelenmesiyle oluşacak performans, Homer’in Odysseia’sı, Joyce’un Ulysses’i ve Nikos Kazantzakis’in Odysey’inden kesitler içerecek. Sonrasında Berlin’de yaşayan Lübnanlı sanatçı Ahmad BáBá, Ilk: A Queer Arab Dichotomyisimli görsel performansıyla, kuir Arap Müslüman kimliği ile alakalı soruları irdeleyecek. İkinci bölümde ise, Compañia Encuentro [IT/SP], Una Guerra Entre Nosotros (A War Between Us) isimli aşk, ölüm ve homofobi gibi temaları işleyen ve romantik bir ilişkinin hikayesini anlatan bir dans performansı sunacaklar. Son olarak ise İnal Bilsel [CY], sizi hiç yaşanmamış bir geleceğin nostaljisine doğru sürükleyecek bir canlı elektronik müzik ve multimedya performansı olanNostalgia for the Future ile geceyi sonlandıracak.
8 Ekim Cumartesi, Theatro Polis OPAP
Avustralyalı-Kıbrıslı yazar/dramaturg Kat Kats, Avustralyalı yönetmen Bryce Ives ve Kıbrıslı tiyatro yönetmeni Maria Varnakkidou, festivalin ikinci günü olan 8 Ekim Cumartesi günü, NiMAC’a ait Theatro Polis OPAP’taki performansların küratörlüğünü üstleniyor. Ekip, bizleri “[kara] kutunun dışında düşünmeye çağırıyor: her ne ya da kim olmak istersek olabileceğimiz bir cep yaratmayı hedefliyorlar.”
Günün birinci bölümü, Die Wolke Art Group [GR]’un Poetics of Space isimli Öznel ‘alan’ algısı ve yakınlık konseptini inceleyen bir dans-tiyatro eseriyle başlayacak; daha sonraCompagnie Inflexions [FR], seyircileri, sesler ve şiirleri dinleyerek dans etmeye davet eden, disiplinlerarası performansları As We Drove Short Short Horizon-Line’ı sergileyecek. İkinci bölüm, ody icons’un [GR/CY] POLYDRAMA isimli, kuirlik, gelenek, sosyal kavga, karanlık ve aydınlık, yalnızlık ve kolektif hakkında disiplinlerarası müzikal performansı ile başlayacak. Daha sonra ise Vasilikí Anastasiou ve 20’den fazla kadın üyenin oluşturduğu Amalgamation Choir[CY], From West to East performansıyla, seyircileri ses alanları, temel sesler, şarkılar, fısıltılar ve ninniler içine hapsedecek.
9 Ekim Pazar, ara bölge / Dayanışma Evi
Buffer Fringe’in üçüncü ve son günü olan 9 Ekim Pazar, Kıbrıslı sanat tarihçisi Derya Ulubatlı, Ledra Palas ara bölgeyi ve Dayanışma Evi ile çevresindeki Hendek bölgesini, farklı sanatçıların seyirciyle ve ‘diğerleriyle’ iş birliği halinde, yeni hikayeler anlatacakları ortak bir “cep” haline dönüştürüyor.
Melita Couta [CY], STATE ile, ara bölgede kurulan 24 saatlik bir “DEVLET”in, kuruluşu, gelişmesi, çöküşü ve dağılmasını anlatan, disiplinlerarası, etkileşimli, katılımcı ve performansa dayalı bir sanat enstalasyonu sunacak. Daha sonra Fatosh Olgacher [CY], ΚΥΠ|RIS isimli, 1974-2004 yılları arasında adanın iki yanında yaşayan Kıbrıslıların deneyimlerini anlatan iki farklı filmden oluşan bir video enstalasyonu ile sahneyi alacak. Hollanda’da yaşayan Martín Álvarez, Where Words Become Music isimli,dilin ötesine geçecek, evrensel bir mesajı yayma ihtimalini değerlendiren, klasik müzik ve edebiyata dayalı, etkileşimli bir performans sunacak. Tera Group’un Muzuru [CY], isimli performansında yasak bir aşk hikayesi, iki aktör ve bir müzisyen tarafından Türkçe ve Yunanca mani atışmasıyla anlatılacak.