![30 yılda dolması öngörülen Güngör, 12 yılda kontrolden çıktı](https://d.yeniduzen.com/news/133022.jpg)
30 yılda dolması öngörülen Güngör, 12 yılda kontrolden çıktı
Günlük 750 ton çöpün döküldüğü Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nde kimyasal atıklar, evsel çöpler ve yasa dışı molozlar büyük çevre sorunlarını da beraberinde getiriyor.
Doğan SAMER
Kullanım ömrü 30 yıl öngörülerek 2013 yılında inşa edilen Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi, 12 yılda kapasitesini doldurdu ve çevresel bir felaketin kaynağı haline geldi.
Ülkenin tek düzenli depolama alanı olan tesis, açıldığı günden bu yana defalarca kez yanarak çevreye ciddi zarar verdi. Çöplerin ayrıştırılmadan toplandığı bu alanda çıkan yangınlar haftalarca söndürülemedi ve ada genelinde kimyasal dumanın solunmasına neden oldu.
2025 yılı itibarıyla günlük 750 tonun üzerinde çöpün döküldüğü Güngör’de hiçbir atık ayrıştırılmıyor. Kimyasal maddeler, evsel atıklar, yasa dışı olarak atılan molozlar ve budanan ağaçlar bu alanda bir araya geliyor. Söz konusu bölgede yangın durumunda müdahale imkânsız hale gelirken, bu konuda hiçbir çözüm üretilmiyor.
Tesisin 12 yıllık geçmişinde birçok yangın çıkarken, yangınların nedeni hiçbir zaman net olarak açıklanamadı. En güçlü iddialardan biri, "Çöpler ayrıştırılamadığı için kolay yol olarak bilerek yakılıyor" yönünde oldu.
Başlangıçta AB standartlarına uygun bir tesis olarak lanse edilen Güngör, bugün çöplerin ayrıştırılmadığı, geri dönüşümün yapılmadığı ve doğanın korunmadığı bir yapı haline geldi. Çöplerin kumla örtülerek bertaraf edilmeye çalışıldığı “kumlama” yöntemi ise doğaya daha büyük zararlar veriyor.
YENİDÜZEN’e konuşan Prof. Dr. Şerife Gündüz ve Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği Başkanı Münevver Ebedi, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nin kapasitesinin dolması ve kontrolsüz atık depolama sahasına dönüşmesi nedeniyle oluşan çevresel ve toplumsal risklere dikkat çekti.
Gündüz, modern atık yönetimi prensiplerinin uygulanmamasının ciddi çevresel tehditler doğurduğunu belirterek, tüketimi azaltma, geri dönüşüm ve yeniden kullanım ilkelerinin önemine vurgu yaptı. Bu prensiplerin etkin şekilde hayata geçirilmemesi durumunda benzer tesislerde de aynı sorunların yaşanacağını ifade etti.
Ebedi ise, tesisin mevcut durumunun hem çevresel hem de sağlık açısından bir felakete dönüştüğünü söyledi. Avrupa Birliği çevre standartlarına uyumlu bir atık yönetimi sisteminin kurulması gerektiğini belirterek, Güngör’deki yangınların çevre ve halk sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.
Prof. Dr. Şerife Gündüz:
“Çevresel ve toplumsal açıdan ciddi bir sorun”
Konuyla ilgili YENİDÜZEN’e açıklama yapan Prof. Dr. Şerife Gündüz, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nin kısa sürede kapasitesinin dolması ve “vahşi depolama sahasına” dönüşmesinin, çevresel ve toplumsal sürdürülebilirlik açısından ciddi bir sorun teşkil ettiğini söyledi.
Gündüz, bu durumun temelinde; kaynağında azaltma, yeniden kullanım ve geri dönüşüm ilkelerinin etkin bir şekilde uygulanamaması olduğuna işaret etti. “Bu üçlü prensip, modern atık yönetiminde olmazsa olmazdır.” diyen Gündüz, prensiplerin hayata geçirilmediği sürece benzer tesislerin aynı kaderi paylaşmasının kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.
Prof. Dr. Şerife Gündüz, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nde karşılaşılan sorunları ve dikkat edilmesi gereken noktaları değerlendirdi. Atık yönetiminin iyileştirilmesi için çeşitli çözüm önerilerinde bulunan Gündüz, özellikle halkın bilinçlendirilmesinin ve farkındalık çalışmalarının önemine vurgu yaptı.
Gündüz, atık yönetiminin ilk adımının tüketimi azaltmak olduğunu belirtti. “Tüketimi azaltmak, atık yönetiminin ilk ve en önemli adımıdır. Ülkede bireylerin ve işletmelerin tüketim alışkanlıklarını değiştirmesi, gereksiz atık üretimini önlemek için kritik öneme sahiptir. Bu noktada eğitim kampanyaları ve farkındalık çalışmaları temel taşları oluşturmalıdır” ifadelerini kullandı.
Geri dönüşüm ve yeniden kullanım konularındaki eksikliklere de değinen Gündüz, Ambalaj Atıkları Tüzüğü’nün uygulanmasında yaşanan sorunlara dikkat çekti. “Bu tüzüğe uygun olarak kurulması gereken kâr amacı gütmeyen şirketlerin eksikliği, geri dönüşüm sisteminin etkin çalışmasını engellemektedir. Ayrıca şirketlerin geri dönüşüm malzemelerini düzenli olarak toplamaması, sistemin tıkanmasına yol açmaktadır. Toplama sistemlerinin düzenli ve denetlenebilir hale getirilmesi gereklidir.” dedi.
Atık yönetimindeki denetim ve cezai yaptırımların yetersizliğine de dikkat çeken Gündüz, “Her türlü atığın rastgele çevreye atılması, ciddi çevresel zararlara yol açmaktadır. Bu nedenle çöp toplama ve bertaraf sistemlerini ihlal edenlere yönelik cezaların uygulanması ve caydırıcı önlemlerin artırılması gerekmektedir.” ifadelerini kullandı.
İklim ve çevre tehlikeleri konusunda da önemli uyarılarda bulunan Gündüz, “Güngör’deki yangınlar yaz aylarında ciddi tehlike arz etmektedir. Haftalarca sürebilen bu yangınlar, büyük alanlara yayılan kirlilik yaratmakta ve yalnızca bölgesel değil, ulusal bir halk sağlığı sorununa dönüşmektedir. Bu nedenle atık sahasında gaz emisyonu kontrolü ve yangın önleyici tedbirlerin alınması şarttır.” dedi.
Halkın eğitiminin önemine de vurgu yapan Prof. Dr. Şerife Gündüz, “İnsanlar yalnızca boş alanları çöp atılacak yer olarak görmekten vazgeçmeli ve atık yönetimi konusunda daha duyarlı hale gelmelidir. Kaynağında ayrıştırma, yeniden kullanma ve geri dönüşüm gibi davranışlar bireyler arasında yaygınlaştırılmalıdır.” dedi.
Prof. Dr. Şerife Gündüz, atık yönetiminin iyileştirilmesi için ulusal düzeyde kapsamılı projelere ve entegre sistemlere ihtiyaç duyulduğunu belirterek, geri dönüşüm faaliyetlerinin organize edilmesi için gerekli yapıların kurulması gerektiğini vurguladı. Denetim mekanizmalarının da güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Gündüz, çevreyi korumanın ancak ortak bir sorumluluk bilinciyle mümkün olduğunu söyledi.
“3 prensip uygulanmadığı sürece hiçbir önlem kalıcı olmayacaktır”
Gündüz, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’ndeki sorunların sadece teknik çözümlerle olmadığını, toplumun genel davranışlarının dönüşümüyle giderilebilir bir durumda olduğunu belirtti. Gündüz, ancak kaynağında azaltma, geri dönüşüm ve yeniden kullanım entegre bir şekilde uygulanmadığı sürece hiçbir önlemin ise kalıcı bir çözüm sunamayacağını da vurguladı.
Gündüz sözlerine şöyle devam etti:
“Ambalaj Atıkları Tüzüğü ile birlikte, ülkemizde bir kar amacı gütmeyen kuruluşun, Green Dot veya ÇEVKO benzeri bir yapının oluşturulması gereklidir. Bu tür kuruluşlar, geri dönüşüm süreçlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi için kritik öneme sahiptir. Örneğin, ÇEVKO Vakfı’nın 2005-2020 yılları arasında gerçekleştirdiği çalışmalar, ülkemiz için de ilham verici bir model sunmaktadır. Vakıf, piyasaya süren firmaların geri kazanım yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla yerel yönetimler ve lisanslı firmalarla iş birliği yapmış, 7 milyon 608 bin 700 ton ambalaj atığının kaynağında ayrı toplanmasını sağlamış ve bu sayede çevreye ve ülke ekonomisine önemli katkılarda bulunmuştur.
Bu tür bir oluşumun ülkemizde de hayata geçirilmesi artık kaçınılmaz bir gerekliliktir. Yıllardır bu tüzük ve ilgili organizasyonun kurulması için çalışan değerli uzmanlarımız bulunmaktadır. Bu kişilerin bilgi birikimi ve önerileri dikkate alınarak, ortak bir çabayla bir an önce bu programın hayata geçirilmesi gerekmektedir.”
Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği Başkanı Münevver Ebedi:
“Mevcut durum tam bir keşmekeş haline geldi”
Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği Başkanı Münevver Ebedi, Güngör Düzenli Katı Atık Depolama Tesisi’nin Kıbrıs’ın kuzeyinde görünmeyen fakat tüm ülkeyi olumsuz olarak etkileyen bir çevre felaketi olarak durduğunu söyledi.
“Tesisin mevcut durumu tam bir keşmekeş haline gelmiştir” diyen Ebedi, tamamlanamayan ve iptal edilen ihale süreçlerinin tesisin işletilememesi ve sonrasında meydana gelen tablonun aslında memleketteki yönetim siteminin de bir göstergesi olarak ortaya çıktığını ifade etti.
Siyasi erkin farklı çıkarları ve beklentileri bu tesisin tamamlanamamasının bir sebebi olduğunu belirten Ebedi, “Avrupa Birliği finansmanı ile tesis, günlük ortalama 750 ton çöpün depolanacağı ve 30 yıllık bir kullanım ömrü planlanarak inşa edilmişti. Fakat bilinmeyen nüfus ve her gün değişen yatırım vizyonları ile birlikte işlevini kaybetmiş zamanından önce kullanım kapasitesini dolduran bir tesis ile karşı karşıyayız. Bu da çevresel, ekonomik ve sağlık açısından ciddi sonuçlar doğuran bir tabloyu karşımıza çıkarmıştır. Tesisin çalışmaması bu alanı kullanan birçok belediyeyi olumsuz olarak etkilemesinin ötesinde tesisin düzgün çalışmamasından dolayı meydana gelen yangın sonucu birçok insan zehirlenmektedir.” dedi.
“Güngör’deki mevcut durum, AB ilkelerinin tam tersidir”
Avrupa Birliği, atık yönetimi ve çevre koruma konularında dünyanın önde gelen standartlarına sahip olduğunu işaret eden Ebedi, AB’nin “Döngüsel Ekonomi Eylem Planı” ve Atık Çerçeve Direktifi (2008/98/EC) gibi düzenlemeleri, atıkların mümkün olan en yüksek düzeyde geri dönüştürülmesi, yeniden kullanılması ve sürdürülebilir yöntemlerle bertaraf edilmesi gerektiğini belirtti. “AB politikaları doğrultusunda, çöp depolama sahalarının son çare olarak kullanılması hedeflenirken, öncelik sırasıyla atık önleme, yeniden kullanım, geri dönüşüm ve enerji geri kazanımı gibi yöntemlere verilmiştir.” diyen Ebedi, ancak Güngör’deki mevcut durumun, bu ilkelerin tam tersine bir tablo ortaya koyduğunu vurguladı.
Ebedi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Tesiste herhangi bir ayrıştırma ya da geri dönüşüm yapılmamakta; moloz, ağaç gibi yasaklı atıklar da kontrolsüz bir şekilde depolanmaktadır. Bu durum, yalnızca çevre mevzuatına aykırı olmakla kalmayıp, insan sağlığı ve çevre açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.”
“Yangınlar çevre halkın yaşamını ciddi olarak tehdit ediyor”
Güngör’de meydana gelen yangınların yalnızca tesisin değil, çevre halkının yaşamını ciddi olarak tehdit ettiğini ifade eden Münevver Ebedi, haftalarca süren yangınların sonucu ortaya çıkan duman ve kötü kokunun geniş bir bölgede hava kirliliğine yol açtığını vurguladı.
AB’nin Hava Kalitesi Direktifi (2008/50/EC), hava kirliliğinin minimize edilmesini ve halk sağlığının korunmasını hedeflediğini söyleyen Ebedi, ancak Güngör’deki durumun bu hedeflerden oldukça uzak olduğunun altını çizdi.
Dikmen çöp alanında yaşanan sorunlara son vermek için inşa edilen tesisin günümüzde geçmiş yıllarda yaşanan sorunların bir devamı niteliğinde karşımıza çıktığını belirten Ebedi, “Bu tesis kurulurken ülkemizde bulunan 18 (o gün koşullarında 28) belediyenin çöpünün depolanacağı, geri dönüştürüleceği bir tesis olarak tasarlanmıştı. Birçok Belediye halen daha yerelde bu sorun ile mücadele ederken yanmaya devam eden çöp depolama alanları ile birlikte halk sağlığı tehdit edilmektedir. Ayrıca yeni çöp depolama alanlarının da oluşturulduğu gözlemlenmektedir. Bu da yeni çevre kirliliklerine sebep olmaktadır. Sorunun temel kaynağı merkezi iradenin tesisin yönetimini sağlayamaması ve buranın işletilmesi ile ilgili ihale süreçlerini doğru şekilde yönetememesidir. İşler durumda devir alınan tesis günümüzde bir enkaz halindedir.” dedi.
“Önce nüfus bilinmeli ardından tesisin sorunları çözülmeli”
Tesisin bir an önce AB Çevre politikalarına uyumlu şekilde yeniden hayat bulması ve bu sorunun bir an önce çözülmesi gerektiğini söyleyen Lefke Çevre ve Tanıtma Derneği Başkanı Münevver Ebedi, iyi bir planlama ve dolayısı ile de ülke nüfusunun bilinmesi gerektiğini ifade etti.
Münevver Ebedi şunları kaydetti:
“AB, atıkların yüzde 50’den fazlasının geri dönüştürülmesini hedeflemektedir. Güngör tesisinde de bir ayrıştırma ve geri dönüşüm altyapısı kurulmalı; cam, plastik, metal ve kâğıt gibi malzemeler yeniden ekonomiye kazandırılmalıdır. Organik atıklar ise kompostolara yöntemiyle değerlendirilebilir.
AB ülkelerinde uygulanan bölgesel atık yönetimi tesisleri örneği, Güngör üzerindeki baskıyı hafifletmek için bir model olarak alınabilir. Böylece bölgesel düzeyde sürdürülebilir atık yönetim sistemleri kurulabilir.
AB Çevre Politikaları, çevresel sürdürülebilirliğin sağlanması için önemli bir rehber niteliğindedir. Güngör tesisi, mevcut haliyle bu standartlardan oldukça uzaktır. Ancak AB’nin döngüsel ekonomi yaklaşımı ve atık yönetimi politikalarına uyum sağlanarak, bu tesisin sürdürülebilir bir yapıya dönüştürülmesi mümkündür. Çevresel, ekonomik ve toplumsal etkileri minimize etmek için hızlı ve etkili adımlar atılması şarttır. Bunu yaparken ülkemizde bulunan Çevre Mühendisleri, Çevre Örgütleri ve ilgili meslek odaları ile iş birliği yapılarak en iyi çözüm modelinin geliştirilebileceğine eminim. Gelecekte geçmişte yaşanan sorunların daha kötüsünü yaşamamak için bu konuda kararlılık göstermeli ve yerelde bu sorunun en iyi şekilde nasıl çözüleceğine dair ben bilirim ben yaparım felsefesinden vazgeçip tüm paydaşlar ile katılımcı olarak sorunun ele alınması gerekmektedir. Bu sorun sadece Lefkoşa’nın veya belirli bir bölgenin sorunu değildir. Tüm ülkeyi ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Lefke’den Karpaz’a tüm bölgeleri etkilemektedir. Her beldede çöp depolama alanları vardır. Hepsinde de benzer sorunlar ile hem bölge halkı hem de yerel yönetimler çözüm arayışları içerisindedirler. Sorunun çözülmediği her gün sağlığımız ve çevremiz olumsuz olarak etkilenmektedir. Geleceğe sağlıklı bir çevre ve gelecek bırakmak ile yükümlü olduğumuzu unutmamak unutturmamak gerekmektedir.”