".... 300-400 metrelik geniş bir alan görmüştüm... Dışında giysiler, potinler vardı...”
OKURLARIMIZ BİLDİKLERİNİ PAYLAŞMAYA DEVAM EDİYOR...
“Sonradan askeri bölgeye dönüşen yerde, 300-400 metrelik geniş bir alan görmüştüm... Dışında giysiler, potinler vardı...”
Bir okurumuz bizi arayarak, “Hapishanenin arkası” olarak tabir edilen, Lefkoşa’da sanayi bölgesinde Kayıplar Komitesi’nin yürütmüş olduğu kazılarda bulunan 36 “kayıp” Kıbrıslırum sayısının düşük bir sayı olduğunu, bu sayının daha yüksek olması gerektiğini, Yakın Doğu Üniversitesi karşısındaki askeri birliğin atış alanı civarındaki bölgenin de iyice araştırılması gerektiğini söyledi.
Okurumuz, bu konuda bildiklerini ve gördüklerini paylaşırken, biz de bu konuda Kayıplar Komitesi yetkililerine bilgi vermiş bulunuyoruz.
Okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi ve sözünü ettiği bölgelerin araştırılmasını isteyerek şöyle konuştu:
“1974’te aşağı yukarı o zamanlar ben 17-18 yaş arasıydım. Göçmenköy’de gece karartma olurdu, bir tür sokağa çıkma yasağı uygulanırdı sanki...
Gelirdi dağdan, Sihari’den öyle altı-yedi tane kamyon... Veya on tane kamyon, hatırlamam... Gelirlerdi bu yannı... Şiro işlerdi mezarlığın yanında... Lefkoşa’dan da bu anayoldan gelirdi... Yakın Doğu Üniversitesi’nin olduğu bölgedeki askeri bölge olan yerler o zaman sivil bölge idi, o zamanlar çöplüğdü orası... Askeri bölge falan değildi yani... Zibiller vardı, biz gider çöpleri karıştırırdık çocukken orada. Üniversitenin karşısındaki bölgeden bahsederim, askerin olduğu yer şimdi yani... Oraları... O bölge...
Yani askerin olduğu yer, çöplüğüdü o zaman, insan yoğudu. Biz gelirdik mesela, giderdik, çöpleri karıştırırdık. Asker yoğudu... Asker, savaştan sonra oraya kondu.”
“ŞİRO DURUR, SİLAH SESLERİ DUYULURDU...”
“Mesela gelirdi ondan, şiro işlerdi, şiro dururdu, durduktan sonra Lefkoşa’dan gelirdi, bir da o yandan gelirdi, şiro durunca silah sesleri çıkardı savaş çıkmış gibi, bayağı silah sesi... Ve sonra şiro tekrar işlerdi... Ondan çıkardı yukarıya. Bu taraftan da bu kamyonlar gelirdi... Ve aynı zamanda bu Hamitköy yolu üzerinden da belediyenin iki tarafından açılan çöp kamyonları gelirdi, bu kamyonların bazılarında el-ayak da görürdük, aceleynan ölüleri gömmeye getirirlerdi bu çöp kamyonlarıynan... Bu yannı getirirlerdi hep, bu taraflara bir yere, bilmiyorum tam nereye...”
“300-400 METRELİK GENİŞ BİR ALAN...”
“Savaştan sonra ben geldim bir gün motorunan o askerin olduğu bölgede, atış alanına yakın bir yerde bir 300-400 metrelik bir yer buldum, böyle geniş... Yanında da giysiler... Üniversitenin karşısında asker yok mu? Onun atış alanının olduğu bölgelerde, oralarda bir yerde ama unuttum tam nokta neresidir... O civarda yani... Çok zaman geçti...
Böyle geniş bir yer vardı, yanında elbiseler vardı, potinler vardı. Bayağı uzun bir yerdi ve geniş... Tahminim, oraya gömerdiler o insanları...
Yani bulunan biri 20, biri 16, toplam 36 “kayıp” hapishanenin arkasında, azdır... Daha fazla bulunması lazımdı... Bu söylediğim yerlerin da araştırılması lazım...
Yani Yakındoğu Üniversitesi’nin karşısındaki askeri bölgede Kayıplar Komitesi araştırma yapması lazımdır. Asker yoğudu o zaman oralarda, çöplüğüdü orası. Savaştan sonra, bu olaylar olduktan sonra oraya askeri kamp kuruldu...”
BAŞKA OLASI GÖMÜ YERLERİ...
“Aynı şekilde, gene duyumlarım var, dediler Lapta’da iki askeri astılar, gözlerini çıkardılar, iki subay... Orada bir katliam oldu... Daha sonra gömülen yer olarak tahmin edilen yere ev yapıldı, üstü kapatıldı yani...
Gene ....’nın evinin orada Kayıplar Komitesi kazı yaptı, Elektrik Dairesi’ne döndüğün zaman... Köşede... Şimdiki Sağlık Bakanlığı’nın arkasında yani...
İşte orada Kayıplar Komitesi kazı yaptıydı, yolun içini kazdılardı, söktüler ağaçları da... Ama başkası dedi ki garaj var, garajın altındadır... Çünkü yanındaki ev, askeri kampıdı. Biz geçerkana anayoldan, görürdük. Göğüs Hastanesi gene dururdu, verem hastanesiydi, şimdiki Sağlık Bakanlığı binası yani o zaman...”
“İNSANLAR TAŞLANIR, DÖVÜLÜRDÜ...”
“Ya başka yer da var, benim abim askerdi 55inci bölükte... Bir kişi deli oldu, demiş ki “Ben haçana bir vuracayım bunları? Soyarık” demiş, “anadan doğma, vururuk...” demiş. “Delirdim, artık yapamam” demiş da yollamışlar kendini oraya 55nci bölüğe...
Aynı şekilde mesela Karpaz’dan getirirlerdi arabalarınan, götürürlerdi Lefkoşa’ya sivilleri... Hatta bir gün bozuldu araba Göçmenköy’de, indiler gocagarıcıklar içinden değneklerinan... Bazı Göçmenköylüler taşlarlardı tak tuk kendilerini, gocagarıları... Bir tane asker getirdilerdi böyle, hemen gelirdi Göçmenköy’e, dipçiğinan tak tak vururlardı adamın kafasının üstüne...”
“GÖNYELİ FUTBOL SAHASININ ALTI...”
“Aynı şekilde mesela Göçmenköy’deki o sinemaya getirdiler, belki da 30-40 kişi, ben gitmedim. Benim arkadaşım M. vardı, o gittiydi, öldü şimdi M...
Getirdiler, .... vardı ve .... av tüfekleriynan, bunlar Akar gazinosunun orada destek bölüğüydüler, o bölgeden bir hayle insan alıp getirdiler bunun içine, sinemanın yani Göçmenköy’deki... Hatırlarım, bunlardan .... geldi böyle bir havaynan... Herkesi yollarlardı bu esirleri dövsünler... Hatırlarım, elleri bağlı böyle arkalarından, gelen giden vurdu vurdu, sonra aldılar gittiler. Dediklerine göre, Gönyeli’nin sahası yolunan biridi o zaman... Ve onun altına gömdüler ve yükselttiler sahayı diye anlattılardı o zaman, öyle derlerdi o zaman... Yani onlar söylentiler... Kalanlar bunlar o zamandan, söylenti olarak... Bu da mutlaka araştırılmalıdır...”
“EDENLER BULDU...”
“Bu işleri yapan insanların bazılarının daha sonraları başlarına neler geldi? Bir taneyi duydum, öğretmendi bu adam, sonra felç oldu. Dikkat edersan bir tane “Teşkilatçı” varıdı, çok can aldıydı, o da felç olduydu...
Aynı şekilde bir başka komuşumuz varıdı bizim, o da kanser, ilik kanseri... Yukarıdaki yanına bırakmaz bunların... Benim gözlemim odur yani... Bu yapılanlar yanlarına kalmaz, kolay değildir birinin canını alasın. Ben memnunum... 30 ay askerlik yaptım, bir kurşun atmadım.”
Bu okurumuza paylaştığı bu değerli bilgiler için çok teşekkür ediyoruz... Bu konuda araştırmalarımızı devam ettireceğiz ve Kayıplar Komitesi yetkililerini de bilgilendirmeyi sürdüreceğiz...
BAŞKA BİR OKURUMUZ, 10 EKİM 2017’DE OLASI GÖMÜ YERİ GÖSTERMİŞTİ...
Bir diğer okurumuz da, Kayıplar Komitesi’ne ve bize, okurumuzun sözünü ettiği Yakın Doğu Üniversitesi karşısındaki askeri bölge içerisinde kuşkulanmakta olduğu bir alanı bundan dört yıl önce, 10 Ekim 2017 tarihinde göstermişti ancak bu konuda herhangi bir çalışma yapıldığını sanmıyoruz... Umarız bu vesileyle, bu konuda yeni bir çalışma başlatılır...
KASIM 2017’DE NELER YAZMIŞTIK...
Bu konuda 21 Kasım 2017 tarihinde, bu sayfalarda şöyle yazmıştık:
“*** Bir okurumuz bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine olası bir gömü yeri gösterdi…
Dikomo’da olası gömü yeri…
10 Ekim 2017 Salı sabahı bir okurumuzla birlikte Kayıplar Komitesi yetkilileri Ksenofon Kallis ve Murat Soysal’a Dikomo’da olası bir gömü yeri gösterdik.
Yakın Doğu Üniversitesi binalarının karşısındaki telli bölgede bir dere yatağı yakınındaki olası gömü yeri hakkında okurumuz bildiklerini Kayıplar Komitesi yetkilileriyle paylaştı ancak bu alana giremedik çünkü burası askeri bölge konumunda… O nedenle fotoğraflarını da çekemedik. Yalnızca bulunduğumuz yol üzerinde fotoğraf çekebildik.
Okurumuz, bu alana bazı Kıbrıslırum “kayıplar”ın bir kamyonla getirilip gömüldükleri yönünde duyumlar aldığını, daha önce bu bölgenin tellenmiş olmadığını, buraya yığılmış olan toprağın, sonradan yığılmış olduğunun görülebileceğini anlattı…
Okurumuz, Annan Planı dönemine kadar bu bölgenin tellenmiş olmadığını, askeri bölge dahilinde olmadığını, ancak Annan Planı’nın ortaya çıkmasıyla birlikte tellendiğini anlattı.
Orasının geçmişte çukur olduğunu ve BM Barış Gücü askerlerinin oraya çöp döktüğünü anlatan okurumuz, “Sonradan bu kadar yüksek bir toprak yığılması bende kuşku uyandırdı… Bazı Göçmenköylü arkadaşlardan da Lefkoşa Belediyesi çöp kamyonlarıyla bu bölgeye cesetleri taşıdığını anlattıklarını da duyduk” dedi.
Okurumuz, “Bizim durduğumuz noktadan beş metrelik bir yüksekliği gördük, kuzeye doğru gidildiğinde seviye alçalır… En az yedi metre yüksekliğinde bir çukur idi bu… Eni ise 20 metreye 40 metre civarındadır. Bu toprak yığının büyüklüğünü tahayyül edebilirsiniz…” dedi.
Dikomo çöplük alanını geçtikten sonra okurumuzun göstermiş olduğu bölgeye 1974’te Lefkoşa’nın Kaymaklı bölgesinden toplanmış, savaşta öldürülmüş ve aralarında yaşlı kadınların da bulunduğu “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın gömülüp gömülmediği, Kayıplar Komitesi’nin yapacağı araştırmalar sonucunda belki açıklığa kavuşacak.
Bu konuda zaman ayırıp bildiklerini bizimle paylaşmış olan okurumuza/şahidimize sonsuz teşekkürler… Kayıplar Komitesi yetkililerine de bizimle gelerek okurumuz/şahidimizle buluştukları ve bu yeri kendilerine göstermemizi sağladıkları için çok teşekkür ederiz.
Konuyla ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi sahibi okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefondan beni aramaya davet ediyorum. Bu konuda Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı Mine Balman’a 22 83607 numaralı telefondan ulaşabilir ve bildiklerinizi isimli veya isimsiz olarak paylaşabilirsiniz.
2009 YILINDA DİKOMO BÖLGESİYLE İLGİLİ OKURUMUZUN ANLATTIKLARI…
2009 yılında bu sayfalarda bir okurumuzun bu bölgeye çöp kamyonlarıyla bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’ın cesetlerinin taşındığı yönünde anlattıklarına yer vermiştik.
O günlerde okurumuz bize şunları anlatmıştı:
“Kaymaklı’dan topladığımız cesetleri Lefkoşa Belediyesi’nin çöp kamyonlarına yüklemiştik... Bunlar Dikmen Çöplüğü’nün bulunduğu yere götürülmüştü...”
Bir Kıbrıslıtürk okurumuz şu bilgileri paylaşmak istediğini söyledi:
*** Savaş çok korkunç bir şey... Ben 1974 savaşında gördüklerimden ve yaşadıklarımdan ötürü hala derin etki altındayım... Yaşadıklarımı sizinle paylaşmak istiyorum... Umarım Kıbrıs’ta bir daha böyle şeyler yaşanmaz...
*** Lefkoşa’da Arabahmet İlkokulu’nun avlusundaki Kıbrıslırum esirleri çok iyi hatırlıyorum... Bütün esirler tirtir titrerdi. Birleşmiş Milletler Barış Gücü, burada sayım yapmadan önceki günlerde, 3-5 tane günde, isim okurlardı ve onlar oradan alınırdı. Benim o bölgede bulunduğum günlerde burada 800 kadar esir vardı... Günde 5-6 esir oradan alınır götürülürdü, bunların başına ne geldi? Sağ mıdırlar yoksa “kayıp” mıdırlar bilemiyorum.
*** Şu anda GENÇ TV’nin bulunduğu binanın yanında eski bir araba vardı, onun altına üç Kıbrıslırum genci girmişti. Oradan geçiyorduk, arkamızda mücahit olmayan bir arkadaş vardı ama silahlıydı, silahıyla taradı arabanın altını çünkü orada birilerinin saklandığını görmüş – bu Kıbrıslırum gençlerden biri ölmüş, biri yaralanmıştı. Bunlar seferi personeldi. Bir tanesi kısa boyluydu. Birinin tabanının altından kurşun girip çıktıydı. Bunlar Yunanistan’da öğrenci imişler, tatile gelmişler. Onları L.’lı R. sorguya çektiydi. İki tanesi kardeşti ancak arabanın altında vurulup ölendi birisi. Polis karakoluna götürdüydük kendilerini. Yani şu anda Tütün Fabrikası’nın karşısında bulunan Yenişehir Karakolu’nun bulunduğu binaya... Onlara daha sonra ne oldu, bilmiyorum.
*** Kaymaklı’da Vestel’ı geçinca bir çocuk yuvası vardır, o evin içinde üç kişi saklanırdı... Bunları biz bulduyduk. Üniformalı ama silahsızdılar. Birinin üstü çıplaktı. Kıyafet ararlardı bu evde, giysinler diye... Onları direkli eve götürdük. Direkli ev, Hamitköy’den Kaymaklı’ya gelen tümsekli yol üzerinde sağdaki köşedeki evdi. Eskiden direkler üzerindeydi ancak şimdi altı kapalıdır. Burada Y. vardı. Bu üç esiri götürdüğümüzde, içeride otururdu Y.. Bu üç esirden birini vurunca, ben o binadan kendimi dışarıya atmıştım. Y., üçünü da vurup öldürmüştü.
*** Sonra biz Kaymaklı’ya 55inci bölüğe takviye gitmiştik. Biz Yıldırım Bölüğü’ndeydik. Kaymaklı Kulübü’nü geçtikten sonra ilkokul vardı, az ileride de bir kilise vardır. Bu kilisenin içine 15 tane genç Kıbrıslırum asker vardı, hepsini kurşuna dizmişlerdi. Orada bir A4 vardı, şeridini koymasını bilmezdi bir Türkiyeli subay ve bizimkilerden birisi koymuştu şeridi ve kısa mesafeden A4’le kurşuna dizilmişlerdi. Bunlar oraya esir olarak getirilmişlerdi, kadınlar da vardı ancak bu esir kadınları yollattılar.
Kilise’nin kapısını hemen tahta bulup istavrozlama çaktık ki Barış Gücü gelip görmesin.
Birkaç gün sonra Kaymaklı’yı koku sarmıştı, o zaman hepimize çapıttan maskeler dağıttılar. Belediyenin çöp arabaları oraya getirilmişti. Hani eskiden yandan açılan belediyenin çöp arabaları vardı ya, onlardan işte. Evlerden çarşaf, battaniye bularak onlara sardık bu ölü askerleri ve çöp arabasına attık. Evlerden topladığımız sivil cesetleri da attıydık bu çöp arabalarına. Mesela Kaymaklı’da yaşlı bir yatalak kadın vardı, öldüydü ve koktuydu. Hükümet evlerinde – oralarda Alibaba Market vardı sonradan – ölüler vardı, kendiliğinden ölen yaşlı insanlar vardı, çok şişmişti bu cesetler. Onları toplayıp çöp arabalarına yüklerdik... Çöp arabaları geldiği zaman içinde daha cesetler vardı. Bu yalnızca Kaymaklı’ya özgü bir durum değildi, başka mahallelerde başka çöp arabaları ceset toplamaktaydı... O günlerde yüzümüz çıban dolduydu, ölüleri toplayıp çöp arabalarına atarken yaşadığımız dehşet, ölümün kokusu her tarafımıza sindiydi.
Tüm bu cesetleri Dikmen çöplüğünün bulunduğu alana götürmüşler diye duyduk sonradan. Bir söylenti da onların, sonradan üniversite binası yapılan yerin yakınına gömüldükleri idi. Bazılarının da Boğaz Şehitliği civarına gömüldüğünü duyduyduk. Bazı cesetleri da yakmışlar, bu işlemlerde çalışan belediyeciler vardı ama çok sayıda sivil personel da vardı. Cesetler çöp arabalarına atıldı, sonraları belki da Dikmen Çöplüğü’nün bu cesetleri gizlemek üzere yaratılmış olduğunu düşünmeye başlamıştım...
*** Bunlar ilk anda aklıma gelenler... Bir daha böyle şeyler yaşanmasın, çocuklarımız böyle şeyler görmesin... Biz hayatımız boyunca bu gördüklerimizi unutamadık, çocuklarımız böyle şeylere tanık olmadan büyüsün isterim...”
(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler – Sevgül Uludağ –2009).
BİLENLER LÜTFEN PAYLAŞMAYA DEVAM ETSİN...
Konuyla ilgili olarak daha ayrıntılı bilgi sahibi olan okurlarımı, isimli veya isimsiz olarak 0542 853 8436 numaralı telefonumdan beni aramaya davet ediyorum. Konuyla ilgili olarak Kayıplar Komitesi’ne de 181 numaralı ihbar hattından ulaşabilirsiniz...
Lütfen bildiklerinizi paylaşınız ki bu yaraları sarabilelim...