366 tamam da, 3366 ne olacak?
366 tamam da, 3366 ne olacak?
Mustafa Öngün
[email protected]
UBP kurultayı döneminde istihdam edilen 366 kişi bir anda ülkenin gündemine oturdu. Saflığımdan kaynaklanıyor olacak herhalde, ben bu meselenin bir daha açılmayacağını sanıyor veya umuyordum. Nitekim bırakın gündeme oturmayı az kalsın 366 sayesinde hükümet düşecekti. Hükümetin böyle bir sebepten düşecek duruma gelmesinin içler acısı olması bir yana, hazır 366’dan söz açılmışken ben de 3366’yı anlatmak veya hatırlatmak istedim.
3366 kimlerdir?
Spekülatif genelleme tehlikesi barındırsa da, gerçekte var olduğunu düşündüğüm ve 366’dan sadece sayıca fazla değil, içerik olarak da oldukça farklı bir 3366’dan bahsedebiliriz. Yalnız, onları anlamak için 366’dan başlamamız gerekiyor. 366’ları aslında hepimiz çok iyi biliyoruz. Onlar, 3366’nin aksine oldukça eskidirler. 366’lardan herkesin (veya bir yakınının) siyasi bir partiyle sıkı bağlantısı vardır. Bağlantı derken yanlış anlaşılmasın. Bu bağlantı, Aristo’nun anladığı anlamda siyasi bir bağ değildir. Aksine tamamen ranta dayalı bir birlikteliktir. Bilindiği üzere 366’lar partiler için çalışır ve bunun karşılığında kendine veya ailesine bir şeyler “koparır”. Onların siyasetle ilgilenmesinde toplumsal bir gaile yoktur; gaileleri kendileridir, toplumsal refah değil.
3366’ya gelecek olursak, özünde sosyalist veya kolektif kültür düşkünü olmasalar bile ranta dayalı bağlantıları pek yoktur. Hatta belki de çoğu zaman herhangi bir siyasi bağları bile yoktur. Ne iyi ne de kötü anlamda klasik siyasete bağlıdırlar. Kimilerinin gece gündüz tartıştığı ve kafa yorduğu ideolojiler/siyasi projeler/partiler onlar için pek de anlam taşımaz. 3366, çoğu zaman özel sektörde olduğu veya göç yasasından etkilendiği için sendikalardan da pek medet ummaz. Sendika düşmanı olmasa da sendikalar ona yabancıdır. Çünkü 3366’ı çoğu zaman bilindik eski model örgütler tarafından temsil edilmediğine inanır.
Onların ne inandığı değerler siyasiler veya sendikacılar tarafından temsil edilir, ne de hayatta karşılaştıkları problemler siyaset veya sendikal örgüt aracılığı ile çözülür. Yani özelde siyaset, genelde ise herhangi bir örgütlenme 3366 için pek de çekici değildir. Siyaset, örgüt vs. bunlar “anlamlarını yitirmiş” şeylerdir.
3366’lar hak ettiği bir şekilde iş bulmak, çalışmak ister. Bunun için bir partiye veya kişinin siyasi çıkarlarına katkı koyması gerektiğine inanmaz. Mutlu olabilecekleri bir meslekte, bunu hak ederek çalışmak onlar için zor ama en önemli şeylerden birisidir.
Bir haletiruhiye olarak 366 ve 3366
366 aslında sadece 366 da değildir; bir haletiruhiyedir. Bir-iki yıllık garantilerin tatmin etmediği, az çalışıp çok kazanarak hayatının tümünü garantiye almak isteyen bir ruh halidir. Risk almayan ve çoğu zaman muhafaza etmeye yönelen bir anlayış biçimidir. 3366 için ise bu seneyi atlatmak bile bir marifettir. Onların hayat boyu garantileri yoktur. Bir yıl burada iken, iki yıl başka yerdedirler. Risk almaktan pek korkmazlar; çünkü kaybedecek çok da bir şeyleri yoktur. Bu nedenle 366 için ise her şeyin olduğu gibi devam etmesi normalken, 3366 için değişememek işkencedir. 3366 değişememenin sıkıntısını en derinden yaşayan kesimdir.
Kısaca söyleyecek olursak, 3366 özel sektörde çalışan ve sosyal hakların çoğundan yoksun bırakılmış, sendikasız, göç yasasından sonra devlete girmiş, geleceğine kuşku ile bakan ama sırf daha iyi bir yere gelmek için siyaseti kullanmayan Kıbrıslı gençlerdir. 3366 adadaki statükodan gerçek anlamda mağdur olanlardır. 366 statükonun hâletiruhiyesi iken, 3366 değişim potansiyelini ve hâletiruhiyesini barındıran kesimdir. Hazır 3366’dan bahsetmişken aklıma takılan bir soruyu daha sorarak bitireyim. İktidar kimin yanındadır? 366’nın mı? 3366’nın mı? Elitlerin mi? Yoksa bu ülkede yaşayan gençlerin mi?